Dünya düzeni nerden nereye; düşünelim…
Yeni bir anayasa yani yeni bir nizam, yeni bir sistem, yeni bir dünya, yeni bir dünya düzeni, yeni bir uygarlık veya medeniyet deniyor ya; bu konuda tarihe, insanlık tarihine, geçmişte yaşananlara bir göz atalım. Çünkü geçmiş geleceğimizin aynası mesabesindedir. Tarih deyip geçmeyelim, geçmişteki hataların tekerrür etmemesi için tarihten ibret alalım. Bu haftaki seminer çalışmamız daha ilk sayfadan bu konu ağırlıklı, oradan aktarıyorum; devamı ve tamamı 704. tefsir seminer notlarında…
“Tarihteki Hakka dayalı uygarlıkları peygamberler kurmuşlardır; Hazreti Nuh, Hazreti İbrahim, Hazreti Musa, Hazreti İsa ve Hazreti Muhammed. Bunlar hakka dayalı uygarlıklardır. Batı’nın kuvvet uygarlıkları, hak uygarlıklarının kuvvet uygarlıklarına dönüşmüş şeklidir, yeni uygarlıklar değildir. a) Hazreti Nuh’un Mezopotamya hak uygarlığı, Mısır kuvvet uygarlığına dönüşmüştür. Mısır teknolojisinde Matematik ve Geometri uygulanmıştır ama bunların uygulaması var, çıkarılması yok. Oysa Mezopotamya uygarlığında Matematiğin bütün gelişmeleri takip edilmektedir. Mısır uygarlığı yeni uygarlıktır ama Mezopotamya uygarlığının kuvvet uygarlığına dönüşmüş şeklidir. b) Yunan uygarlığı da İbrani hak uygarlığının kuvvet uygarlığına dönüşmüş şeklidir. Bunun böyle olduğu çok daha iyi bilinmektedir. Yunanistan’ı Avrupalı Dorlar istila ederler. Yunan halkı dağılır; İtalya’ya, Trakya’ya ve Batı Anadolu’ya gelirler. Batı Anadolu’da Yahudiler vardır, ekonomiye hâkimdirler. Devlet olarak da İranlılar vardır, onlar da siyasete hâkimdirler. Yönetilen yerler Satraplık şeklinde yani bir tür müstemlekecilik usulü ile yönetilmektedir. Yunanlılar İbranilerden şeriat hükümlerini, İranlılardan da müsbet ilimleri öğrendiler, böylece Yunan uygarlığı doğdu. c) Kıbrıslı Zenon Tevrat Hukukunu laik ilkeler içinde geliştirdi, Roma’ya taşıdı, Roma böyle doğdu. Sonra Roma erken dönemlerde Hıristiyan oldu. Tevrat hukuku resmen benimsenmeye başlandı. Bizans uygarlığı Hıristiyanlığın kuvvet uygarlığına dönüşmüş şeklinden başka bir şey değildir. d) Nihayet, Avrupa İslâmiyet ile İber Yarımadası’nda (Endülüs) tanıştı. Sonra Haçlı Seferleri ile İslâm uygarlığını Avrupa’ya taşıdılar. Osmanlıların Viyana’ya kadar gitmesi sonucunda Avrupa’da yenilik başlamıştır. Bugünkü Avrupa uygarlığı İslâm uygarlığının batıda kuvvet uygarlığına dönüşmüş şeklidir. Bugün bu da çok açık bir şekilde bilinmektedir.
Medeniyetler birbirlerine etki ederler. İslâm medeniyetleri de kuvvet medeniyetlerinden etkilenmiştir. Hazreti Musa Firavun’un sarayında yetişmiştir. İbrani uygarlığını kuran İbraniler yani Hazreti Yakup’un oğulları, Hazreti Yusuf’tan itibaren Mısır’da eğitim görmüşlerdir. Son İslâm uygarlığı da Yunan uygarlığından etkilenmiştir.
İki uygarlık arasında ne fark vardır? / Kuvvet uygarlığı bir gücün çevreye hâkim olmasıyla doğar yani insanları korkutarak bir araya getirir. Halk sevdiklerinden değil korktuklarından birleşir. Yani önce kuvvet vardır. Sonra topluluk oluşmaktadır. Topluluk silah zoru ile oluşmuştur. Sovyetler böyle doğmuştur. ABD böyle doğmuştur.
Hak uygarlılarında ise birisi çıkar, ders vermeye başlar. Halk ilmin etrafında toplanır. Böylece topluluk korkuya değil sevgiye dayanır. Birbirleriye anlaşmış kimseler bir araya gelirler, aralarında uzlaşma doğar, topluluk kurulur, sonra bu güç kuvvet olur.
Demek ki kuvvet uygarlıklarında önce kuvvet vardır. Kuvvetin dayatması sonucu topluluk oluşmakta, kurallar ortaya çıkmakta ve hukuk düzeni oluşmaktadır. Hak düzeninde ise tersine önce topluluk meydana gelmekte, düzen oluşmakta, düzenden kuvvet doğmaktadır.
Tarihteki uygarlıklar böyle doğmuştur. Önce Allah’ın gönderdiği bir elçi gelir ve insanlara hak düzeni tebliğ eder. Bir kısım halk bunların peşine gider. Bunlara karşı zulüm başlar. Sonunda bu küçücük topluluk, bu yoksul topluluk o büyük gücü yener ve yeni uygarlık doğar. Sonra bu düzenden yararlanan eşkıyalar korkuya dayanan birer güç oluşturur ve düzeni zorla kurarlar. Düzen gelişir ve sonunda güçlü uygarlıklar doğar. Batı uygarlığı böyledir.”
Hakka dayalı yeni bir nizam, yeni bir sistem, yeni bir dünya, yeni bir dünya düzeni, yeni bir uygarlık veya medeniyet doğuyorken; Bediüzzaman Saidi Nursi’nin “Risaleler” ile başlattığı ve Necmettin Erbakan’ın Millî Görüş Hareketi ile devam ettirip insanlığa sunduğu “ADİL DÜZEN, ADİL DÜZEN MEDENİYETİ” çabalarını bir de bu açıdan düşünelim…