KRAL ÇIPLAK (MI?)-4
Üstad yorum yapmaya ve anlatmaya devam ediyor: “Reşat Nuri Erol, İzmir Akevler’e daha lise talebesi iken katıldı. Partide (MSP İzmir) M. Gündüz Sevilgen ve M. Adil Aktuğ ile çalıştı. Akevler’de matbaa işletti. 12 Eylül müdahalesinden sonra Suudi Arabistan’a gitti, Akevler’le ilgisini kesmedi, Erbakan’ın Riyad/Arabistan temsilcisi ve tercümanı oldu. Başından beri kendi kararı ile bizim yazılarımızı topladı, düzeltti, yayımladı. 1997’den beri de seminer notlarımızı düzeltmekte ve katkıda bulunmaktadır. Allah razı olsun. Bir işte devam ettiğinizde sonunda mutlaka meyvesini devşirirsiniz.
Hüseyin Kayahan yorumda yine mevcut düzenin ıslah edileceğine kanidir.
Mevcut işletmeler paradan kâr ve kârı maksimize eden işletmelerdir. İşletme ona hammadde satanlarla, kiraya verenlerle, çalışanlarla ve devletle devamlı çatışma içindedir. Müşterileri ile de kavgadadır. İşte sizin delisi dediğiniz kimse bu savaşçı kişidir. Tek başına insanlıkla savaşmaktadır. Diğer insanlarla da savaşmaktadır.
“ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” ise ortaklık düzenidir. Kurallar içinde projeye göre herkes işletmeye katkı yapar, katkısı nispetinde pay alır. Herkes dayanışma içinde üretimi artırır ve paylarını çoğaltır. İşletmenin kârı sıfırdır. İşletme kendisi kâr etmez, katkıda bulunanlara kazandırır. Bu sebepledir ki işletmenin merkezinde bir girişimci yoktur, işletmenin delisi yoktur. İşletmenin delisi projedir, plandır.
Sizin anlayışınıza göre İstanbul Kadir Topbaş delisinin eserdir. Tam tersine, Kadir Topbaş İstanbul’a yarar değil zarar vermektedir. Bu ortakların olmadığı yerde gelişme daha ileridedir. Bir yerde trafik polisi varsa orada trafik tıkanmıştır.
Cengiz ve Hüseyin kendi başlarına başarılı işletmeleri olan kardeşlerimizdir. Bunlar Adil Düzeni kavrarlarsa Adil Düzene göre işletme kuracak güçtedirler. Bir gün imana yani Adil Düzen işletmesine gelmelerini bekliyorum.
Bazı arkadaşlarımız mevcut faizli düzen içinden çıkamamış, düşünemiyor.
İnsanlar yıllık ihtiyaçlarını gidermek için yeter zamanlarını harcarlar. Zamanları artar. Artan zamanları değerlendiremezlerse işsizlik olur. Artan zamanlarını da imarda değerlendirirler. Böylece tam istihdam sağlanır. Bu kural ekonominin değişmez kuralıdır.
Kapitalistler diyorlar ki; artan zamanlarını insanlar sermayeye versinler, sermaye memleketi imar etsin, insanlara aş ve iş imkânları sağlasın.
Sosyalistler diyorlar ki; artan zamanlarını halk devlete versin, devlet memleketi imar etsin, halkına aş ve iş imkânlarını geliştirsin.
Bu sistemler çalışmıyor. Çalışsaydı Türkiye 600 milyar dolar borç içinde kıvranmaz, köyler boşalıp tarlalar kıraçlaşmazdı.
Halk artan zamanlarını bankaya mevduat olarak bildirsin, mevduat kadar yatırım olsun. “ADİL DÜZEN” diyor ki; artan emektir, artan para değildir. Artan emek imarda harcansın. Üretilen yapılar ne sermayenin ne de devletin olsun, halkın olsun.
Halk bunu nasıl işletecek?
İşte bunun için Kur’an iki çeşit mülkiyet teşri etmiştir. a) İşletme mülkiyeti, Kur’an buna kıyam mülkiyeti diyor. b) Yararlanma mülkiyeti, Kur’an buna mesa mülkiyeti diyor. Kıyam mülkiyeti ehil olan işletmecilerin mülkiyetidir. Sermayesi olanı değil, bilgisi ve yeteneği olanın mülkiyetidir. Yararlanma mülkiyeti ise artık emeklerin yani tasarruf edenlerin mülkiyetidir. Bunlar faiz değil de kira paylarından yararlananlardır.
Çalışma arkadaşlarımız bu yazımı dikkatlice okumalıdır. Anladıklarını önce anlatmalıdırlar. Anladıklarını görmeliyim. Sonra da kendi görüşlerini ortaya koymalıdırlar. O zaman sağlıklı ve yararlı tartışmaya girmiş oluruz.
Böyle bir tartışma alanına imkân verdiklerinden dolayı Hüseyin ve Cengiz’den Allah razı olmuştur. Bu durumda bize hamd etmek düşer.”
KRAL ÇIPLAK (MI?) tartışmasının bir bölümü böyle geçti. Müsadem-i efkârdan barika-i hakikat doğar. Nitekim “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” doğuyor…