Mekke’nin fethi yakındır
Medine’de devlet kurulduğu zaman Medine’de muhalif iki grup insan oluşmaya başlamıştır. Bu oluşmadan hoşlanmayanlar vardı. Bunlar açıkça muhalefet etmiyor, görünürde olumlu davranıyor ama aslında samimi değillerdi, iki taraflı oynuyorlardı. Bir kimsenin tarafsız olması, her iki tarafı barıştırmak ve anlaştırmak için çalışması münafıklık değildir. Bunlar müellefe-i kulubdur. Birinin yanında olduğu zaman ondan görünmek, diğerinin yanında olduğu zaman da ondan görünmek münafıklıktır. Münafıklar iki tarafı birbirine düşürüp kendi çıkarlarını, kendi menfaatlerini sağlamaktadır.
Çağımızın en büyük münafığı tekel sermayedir. ABD yönetimi meclisten tahsisat alacak, onunla kendi bürokrasisini yaşatacaktır. Türkiye’de PKK sorununu icat eder, kapalı ödenekle onları besler. Sonra yine meclisten Türklere yardım edeceğim diye açık ödenek alır. Böylece ABD halkının paralarını kendi temsilcilerinden alırlar. Size garip gelir ama buna Türk yöneticileri de bile bile katılmışlardır, A. Öcalan bu anlaşmanın ortak taşeronudur.
İşte, bu zalim münafıklık düzeni bir taraftan PKK’yı desteklemekte, diğer taraftan PKK karşıtı güce yardım etmekte, böylece terörü yaşatmaktadır. Bugünlerdeki uzlaşma da bu planın devamıdır. Mevcut olan yaşlı kadro emekli edilecek, onların yerlerine yeni, genç ve dinamik acemi kadro getirilecek, bunlar eğitilecek ve terör devam edecektir.
Medine’de oluşan ikinci grup mensupları ise aslında yeni düzenden hoşlanıyorlardı, gelmesini istiyorlardı ama bir türlü bunların galip geleceğine inanamıyorlardı. İhtiyatı da elden bırakmamak için bunlar da ikili oynuyorlardı. Bir taraftan mü’minlerin yanında yer alıyor ve başarılarını da istiyorlardı ama başaracaklarına kanaat getiremedikleri için ikili oynamaya devam ediyorlardı. İşte bunlar da kalplerinde hastalık olanlardı.
Millî Görüş ortaya çıktığı zaman kahir ekseriyetin hoşuna gitmişti. Başta ordunun hoşuna gitmişti. Ne var ki başaracağımızdan büyük kuşkuları vardı. Biliyorlardı ki Millî Görüşçüler iktidar olduğu zaman onlara bir kötülük yapmayacaktır. Dolayısıyla bizi seviyorlar ve bizden korkmuyorlar; onları ise sevmiyorlar ama onların şerrinden korkuyorlardı. Onun için bizimle savaşmaya devam ettiler.
Bugün insanlık kapitalizmden ve sosyalizmden bıkmıştır, ikisinden de nefret etmektedir, “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”in gelmesini canı gönülden istemektedir ama “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”in geleceğine inanmamaktadır. Bizim yanımızda olsa karşı taraf ona zarar verecektir, bize karşı olursa zarar verme gücümüz yoktur, olsa da bu gücümüzü kullanmayız. O sebepledir ki “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”in gelmesi ertelenmektedir. Günü gelince herkesin fevc fevc “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”e geleceği görülecektir. Bu gecikme bizim hazırlanmamıza imkân tanımaktadır. Size hazırlıklarınızı yapmanız için vakit tanıyoruz diyor Allah.
Bu âyet (Enfal Sûresi, 49. âyet; 698. KUR’AN VE İLİM seminerimizden aktarıyorum) bize böyle bir durumda mü’minlerin nasıl davranacaklarını anlatmaktadır, Allah’a tevekkül edilmesi gerektiğini bildirmektedir, Allah’ın aziz ve hakim olduğunu açıklamaktadır.
Bedir’de olan olayı anlatarak bu durumu tasvir etmektedir. Genel olarak her zaman olan olaylar anlatılır. Peygamberlerin kıssaları da böyledir. Sonunda ise çözümler özel değil genel olarak ifade edilmiştir. Kim böyle yaparsa Allah azizdir hakimdir denmektedir. Çözüm olarak da şeriata işaret etmektedir.
Sermaye Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıp Cumhuriyeti kurdurunca şeriatın okutulmasını yasakladı. Önce yazıyı değiştirtti. Derslerden şeriatın öğrenilmesini kaldırttı. Sonra tarikatları yasaklattı. Medreseleri kapattırdı. Bununla yetinmedi. Tatil günlerini cumadan pazara çevirdi, böylece gençlerin dini sohbetleri dinlemesini engelledi. İçki içmeyenler devlet dairelerinden uzaklaştırıldı. Başörtülülere hâlâ görev verilmemektedir.
Demek ki Mekke ve Medine dönemlerine benzeyen olaylar bugün de devam etmektedir. Ne var ki o zaman mağlup olan yıkıcılar bugün de mağlup olmaya başlamışlar, dünkü baskı gücünü kaybetmişlerdir. Mekke’nin fethi yakındır.