Yapıcı ve yıkıcılar, cennetlik ve cehennemlikler
Kâinatın neden böyle yaratılıp başka türlü yaratılmadığını incelemek “felsefe”dir.
İçinde yaşadığımız kâinatın nasıl bir düzen olduğunu anlamak ise “ilim”dir.
Felsefe ancak kâinatımızı anlamaya yardımcı olursa bir işe yarar.
Evet…
Kâinat bundan 13,7 milyar yıl önce yaratıldı, buna yakın bir zaman sonra da başka kâinata dönüşecektir. Burası yani bu kâinat orasını yani sonraki kâinatı hazırlama alanıdır.
Kur’an’ın anlattığına göre bu dünya insanların yetişmesi için yaratılmıştır. Âhiret hayatına uyum sağlamaları için insanlar bu dünyada eğitilmektedir. Yaratıcı iyilerle kötüleri bir arada yaratmıştır. Bu dünya ayıklanma ve seçilme dünyasıdır. İyilerle kötüler birbirlerinden ayrılacaklardır. Bu ayrılma da insanların amellerine göre olacaktır.
***
YAPICILAR VAR, YIKICILAR VARDIR
Yapıcılar, hayatı ve düzeni korumakla görevlidirler. Bu iş için çalışanlar sonunda düzeni korumakla kalmazlar; aynı zamanda kendilerini de yetiştirmiş olurlar ve âhirette cennette olmayı hak ederler.
Bir de yıkıcılar vardır. Onların görevi de mevcut düzeni yıkmadır. Onlar olmasa yapıcılara bir iş kalmaz, yapıcılar imtihan olunamazlar ve yetişemezler.
İşte, yeryüzünde kötülüğün var olması ve zaman zaman hâkim olması bu sebepledir.
Kötüler olmasa iyiler iyiliklerini nasıl ispat edeceklerdir?
Biz iyiyiz demekle iyilik ispat edilemez.
İşte, kötülük iyilerin iyiliklerinin ortaya çıkması için vardır.
Zulüm düzeni ve zalimler olmasa “Adil Düzen Çalışanları” kiminle mücadele edecekler ve kendilerini nasıl eğiteceklerdir? Karşı takım olmadan oyun olur mu?
Kur’an bunu böyle yorumluyor, bu kâinatın yaratılış hikmetini buna bağlıyor. Kur’an nâzil olduğu zaman insanların kâinata hâkimiyeti bugünkünün belki de binde biri kadar bile değildi ama o gün insanın halife olduğu ve her şeyin onun emrine verildiği ifade edilmiştir.
***
KAZANANLAR CENNETE, KAYBEDENLER CEHENNEME…
Bu açıklamadan daha iyi bir açıklama yapılamamaktadır. Biz eğer ölüp gideceksek ne diye yaratıldık. İnsan ömrü kâinat ömrünün yüz binde biri kadardır. Kâinat neden var edildi, ne yararı vardır? Kendi kendine var olsa bile neden ömrümüzdeki bu kısa zaman için ortaya çıktı? İşte, bunun dışında hiçbir makul izahı yoktur.
Bu izahta anlaşılmayan nokta, kâinatın neden kademeli evrim içinde yaratıldığı hususudur. Allah insanları kırk yaşında yaratamaz mıydı? İnsana bu denli çile çektirmeye ne gerek var? Bizi cennette yaratıp orada O’nun istediği seviyede olamaz mıydık? Buna, Allah’ın hikmetinden sual olunmaz diyebiliriz. Evet, böyle olmuştur ve bizim yapacağımız bir şey yoktur yahut Allah böyle istediği için böyle yaptı diyoruz. Kur’an böyle diyor. Sonuç değişmez. Oluş böyledir. Kabullenmenin dışında söyleyebileceğimiz bir söz olmaz, olamaz.
Böyle olduğu için yani Allah böyle olmasını murad ettiği için, öyle istediği için yapmış olması bizim O’na karşı saygımızı ve itaatimizi değiştirecek değildir. Kâinat madem ki böyle yaratılmış, biz de ona aynen uymak durumundayız.
Allah bize diyor ki; sizi dünyada eşit şartlar içinde yarattık, yarışmaya soktuk. Kazananları cennete, geri kalanları cehenneme götüreceğim. Bunu kabullenerek ona göre hareket etmemiz gerekir. Kabullenmediğimizde cehenneme gitmeyi hak ederiz.
İşte, bir oluşta, oluşu sürdürmekte olanlar vardır, oluşu durdurmak isteyenler vardır. Oluşturanlar tayyib, durduran bozucular habistirler. Yararlılar tayyib, zararlı olanlar habistirler. Yararlıyı ve zararlıyı tanımlamak zordur. Onun için yapıcılık yararlı yıkıcılık zararlıdır. Bitkiler yapıcıdırlar, sadece kendilerini koruma zehirleri vardır. Çürütücü bakteriler ve mikroplar habistirler. Bütün mesele mikrop olmamak, habis olmamaktır.