Adalet, ombudsman, vicdan, muhasebe ve Adil Düzen
Osman Can, STAR gazetesinde uzunca “Ombudsman ve vicdan muhasebesi” başlıklı bir yazı yazmış; yazmasının sebebi açıkça belli oluyor…
Yazıyı dikkatlice ve sabırla okudum…
Osman Can meşhur bir hukukçu ve adında “ADALET” kelimesi bulunan, on yıldır tek başına iktidarda olan partinin merkezî yönetimine katıldı… Bu parti on yıldır “anayasa çoğunluğu” ile iktidarda ve hâlâ “YENİ BİR ANAYASA” yapacak!.. Bekliyoruz; bu köşede yazdığımız onlarca “ADİL DÜZENE GÖRE ANAYASA YAZILARIMIZLA” birlikte… Yazının başlığında ne vardı: “OMBUDSMAN” ve “VİCDAN”; bir de “MUHASEBE” kelimesi… Geçmiş on yıl ile ilgili o kadar çok “MUHASEBE” edilecek şey/ler var ki…
Etyen Mahçupyan, aynı gün ZAMAN gazetesinde “AKP’nin ombudsman tercihi” başlıklı bir yazı yazmış… Yazı şu cümlelerle başlıyor: “Geçen hafta hükümet Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak skandal bir ismi ombudsman olarak seçti. / Geçmişinde hukukun apaçık bir biçimde ideolojik kavgaya malzeme yapılmasına cevaz vermiş, altına imza atmış birinin şimdi ‘siyaset üstü’ olması gereken bir konuma yerleştirilmesi, AKP’nin zihniyetini ve siyasetini bire bir yansıtıyor. Karşımızda demokrat bir parti yok. Hiçbir zaman da olmadı…”
Devamı ve tamamı için:
http://www.zaman.com.tr/akpnin-ombudsman-tercihi/2024736.html
Evet…
TÜRKİYE’NİN OMBUDSMANI seçildi ve seçilir seçilmez tartışmalar da başladı…
Osman Can tartışmanın sebebini yazısında kısaca açıklıyor: “Ancak (ombudsman) seçilir seçilmez Hrant Dink’in mahkûmiyetinin onandığı 2006 tarihli o meşum Yargıtay kararının altında imzasının bulunduğu anlaşıldı ve tartışmalar başladı, başlamalıydı da…”
Tekrar ediyorum…
Bizim kırk yıllık “ADİL DÜZENE GÖRE ANAYASA” çalışmalarımız var ama…
Biz kime konuşuyoruz, kime yazıyoruz; “KÖR-SAĞIR-DİLSİZ” olanlara mı?!.
“Bize düşen açık tebliğdir.” Ve biz gücümüz nisbetinde tebliğimizi yaptık.
NOKTA.
***
Adil Düzen Çalışanı arkadaşımız Zafer Kafkas, bu haftaki çalışmasında önemli hatırlatmalar yapmış, ülkemizdeki “adaletsizlikler” ve ona bağlı/bağımlı genel gidişat ile ilgili hatırlatmalar yapmış; elbette “çare ve çözüm” önerileriyle birlikte…
Genel olarak yapılanlara işaret ettikten sonra devam etmiş: “(Yapılanların) … en önemli hedeflerinden biri yıllardır süregelen kutuplaşmalara bir yenisini daha eklemektir. Bize düşen geçmişten ders çıkartıp bu tuzağa düşmemekti. Oysa tam tersi davranışlar sergilenerek karşılıklı kinin artmasına neden olunmuş ve intikam için beklemeye geçilmiştir.
SİYASİ, SOSYAL, EKONOMİK VE HUKUKİ REFORMLAR yapılabilse idi, zaten bu yapılar kendiliğinden tasfiye edilmiş olunacak, hem kutuplaşmanın önüne geçilecek, hem de TÜM DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK YAPI oluşturulabilecekti.
Ekseriyet demokrasisi “HİCRET DEMOKRASİSİ”ne…
Faizli ve veresiyeli sistem “FAİZSİZ VE SELEMLİ SİSTEM”e…
Hâkimlik sistemi “HAKEMLİK SİSTEMİ”ne çevrilseydi;
Bugün ne kutuplaşmadan, ne çatışmadan bahsedebilirdik.
Bu sayede “HEM GÜVENLİK, HEM ÖZGÜRLÜK HEM DE DEMOKRATİKLEŞME SORUNLARI” da “ÇÖZÜLMÜŞ” olacaktı.
KUR’AN’A KULAK VERMEK YERİNE mevcut zalim düzeni koruma çabasına girip suni demokratikleşme ve özgürleşme nutukları maalesef çatışmayı körüklemekte, karşılıklı kini artırmaktadır. Umarım çok daha fazla zarar görmeden Kur’an’a kulak vermeye başlarız.”
Evet, çok şeyler umuyoruz… Esbaba tevessül ettikten ve tebliğ görevimizi yaptıktan sonra “ADİL DÜZEN” için bekliyoruz… Allah “zalim düzen”i ilânihaye devam ettirmez.