Yazı, yazar, kitaplar ve “Adil Ekonomik Düzen”
Her yazının, her kitabın bir yazılış hikâyesi ve macerası, bir yazılış sebebi ve şekli var yani ortaya çıkış serencamı var. Hiçbir yazı ve kitap durup dururken yazılmıyor. Güncel gelişmeler veya geniş zamana yayılan meseleler sebebiyle yazılıyor çoğu yazı ve kitap…
Aynı şekilde her yazı ve her kitabın yayınlandıktan sonra bir hayat hikâyesi ve macerası oluyor. Artık, yayınlandığı andan itibaren o yazı ve kitap sadece bizim değil; hepimizindir...
Hele hele o yazı veya kitabın ele aldığı konu/lar tamamen insanların genelini yani bütün insanlığı ilgilendiriyorsa… Hattâ -iddia ettiği üzere- insanlığın kurtuluşunu ve geleceğini, dolayısıyla gelecekteki nice nesilleri ilgilendiriyorsa… Artık o yazı/lar ya da o kitap/lar, gerçekten de yazan veya yazanların olmaktan çıkar, yayınlandığı andan itibaren okuyanların ve birbiri ardı sıra gelen gelecek nesillerin düşüncesi ve mirası olur... Bu yazılarda ve kitaplarda yazılıp ortaya konan düşünce ve teklifler uygulama şansını yakaladığı ve uygulanabildiği anda ve oranda ise artık hayatın tâ kendisi, bizatihi kendisi oluverir...
Bu günlerde, on yıldan beri bu köşede yazmakta olduğum yazıları kitaplaştırıyorum...
Son zamanlarda yazıların “kitap” olarak var olup olmadığı çok sorulur oldu… Hayırlı bir vesileyle birkaç ay önce çalışmalara başladım… Şimdilik yazıları sadece yıllara göre tasnif ediyorum; 9-10 adet kitap hâline getiriyorum… Hiç olmazsa soranlara ve isteyenlere bilgisayar ortamında mail/dosya olarak gönderiyorum… Ayrıca www.akevlet.org sitemizin “Kitaplar” bölümünde yayında olacak, oradan okunabilecek… Yakında yayımlanabilir de…
Yazımın başından itibaren demek istediğim o ki;
Yazarın yazısı/yazıları ve o yazılardan oluşan kitapları, özellikle “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” gibi iddialı bir doktrin, bir sistemse yani bu sistemi anlatıyorsa…
Hele yazılan yazılar ve yayımlanan kitaplar, yaşanılan çağda var olan kapitalizm, komünizm, sosyalizm gibi nice “zalim sömürü düzenlerine” alternatif olabiliyorsa…
Okuyucu da okuduklarında kendini, kendi düşüncelerini, kendi ideallerini ve gerçekleşmesi için malı ile canını feda edebileceği dava derinlikleri yakalayabiliyorsa…
Niyet, gaye, düşünce, hedef yani maksat hâsıl olmuş demektir…
Bu köşedeki bu yazılar bu niyet ve maksatla yazılıyor…
Yine bu niyet ve maksatla da şimdi kitaplaşıyor…
Daha da derli toplu bir şekilde anlaşılmak…
Ve elbette uygulanmak, uygulanmak…
“Adil Ekonomik Düzen” olarak…
Bundan sonra aktaracaklarım, işte bu kitaplar için yazılan “TAKDİM” yazısındandır:
İLİM ADAMLARI kendi dilleri ile anlatırlar, halk ilim adamlarının konuşmalarını ve yazılarını anlamaz.
YAZARLAR ilim adamlarının anlattıklarını halkın anlayacağı dile çevirirler, halkın anlayacağı hâle getirirler ve okurlarına sunarlar.
İLİM ADAMLARININ ANLATTIKLARI teoriktir ama tamdır, proje hâlindedir ama uygulanabilir durumdadır, özellikle de sorunlara çözümler ihtiva etmektedir.
YAZARLARIN ANLATTIKLARI ise eksiktir, uygulanabilir proje değildir ama halkın anlaması ve kavraması gerekenleri dile, söze, yazıya dökmektedir.
HALK onların yazdıkları ile projenin ne olduğunu anlar, kavrar ve onlar yani yazarlar sayesinde ilim adamlarının yaptığı projeyi destekler.
İŞ ADAMLARI da projeleri uygulanacak şekilde anlarlar.
Demek ki bir projenin uygulanır hâle gelmesi için dört sınıf insana ihtiyaç vardır:
a) PROJEYİ YAPAN ÂLİMLER.
b) PROJEYİ HALKA ANLATAN VE KABUL ETTİREN YAZARLAR.
c) PROJEYİ UYGULAYACAK VEYA UYGULATACAK İŞ ADAMLARI.
d) VE PROJEYE İNANAN, ANLAYAN, BENİMSEYEN VE UYGULAYAN HALK. Siz bu projenin “ADİL EKONOMİK DÜZEN PROJESİ” olduğunu biliyorsunuz.