Siyaset yani mevcut yönetim “metal yorgunluğu” kavramı ile ilk itirafını yapmıştı…
Siyaset sadece kendi alanında kalsaydı ne iyi olurdu; ama hayatın diğer üç alanına da maalesef “yorgunluğunu” taşıdı ve artık o alanlarda da “yorgunluk” had safhada…
Siyasetten bütün sorunları çözmesini bekleyen anlayış da tek kelimeyle “iflas” etmiş durumda ve bunu bizim dışımızda dile getiren yok; ama bir gün “itiraf” edilir, inşallah…
Siyaset diye başladık ama asıl dememiz gereken şudur: Sadece “siyaset” değil, “din, ilim, iktisat” yani hayatın diğer alanlarındaki “yorgunluk” ya da “tükenmişlik” aslında “sistemsizlik” sebebiyledir ki; biz buna “sistemin/düzenin iflası” diyoruz, yarım asırdır…
Sadece demekle kalmıyor, sadece çağın müzmin hastalığına “teşhis” koymakla iktifa etmiyor, asıl yapılması gerekeni yapıyor, “tedavi” reçetemizi de sunuyoruz: ADİL DÜZEN…
Evet… Genel olarak Adil Düzen…
Özel olarak da Adil Ekonomik Düzen…
Böyle dememizin derin gerekçeleri hem yukarıda yazılanlarda hem de bundan sonra aşağıda yazacaklarımızda ve bu gerekçeleri siz de hayatınızda hep yaşıyorsunuz…
AK Parti doları düşürmekle uğraşıyor. Oysa o doları yok saymaları, âlemlerin Rabbi olan Allah’ın dolarını yani altının revacını sağlamalıdır.
Tarihe bakalım... Kur’an nazil olduğu zaman yeryüzünde iki güç vardı; Romalılar ve Sasaniler. Bunlar çatışıyor, dünya da onlardan kimin galip geleceğini tartışıyordu. Kur’an da dünyaya Kur’an’ın hâkim olacağını anlatıyordu. Mekkeliler buna gülüp geçiyorlardı. Kur’an’ı kabul edenler de böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmiyorlardı. Bugün de iki güç var; sermaye ve devletler. Bunlardan hangisinin galip geleceği üzerinde tartışıyorlar. Oysa Kur’an açık ayetleri ile üçüncü binyıla Kur’an’ın hâkim olacağını söylüyor ama Kur’an’a inananlar bile bunu duymuyorlar.
İnsanlara bakalım... İnsanlarda dört meleke vardır. İlmin dayanağı olan “fikir”, dinin dayanağı olan “his”, ekonominin dayanağı olan “irade” ve yönetimin dayanağı olan “ünsiyet”. Kur’an bunları değişik kelimelerle anlatmaktadır. Bu makalemizde bunları anlatacak değiliz ama “Adil Düzen” çalışmalarımızın sonucunda Erbakan Hoca ve bizler birçok vesilelerle bunları anlatıp yazdık; hâlen de anlatmaya ve yamaya devam ediyoruz…
Kur’an tarihi gelişmeleri anlatmaktadır.
Haçlı Seferleri ile İslamiyet’i yakından tanıyan Batı, Amerika’yı da keşfedince dünyanın ekonomik merkezi oldu. Ticareti iyi bilen Yahudiler dünyaya istedikleri gibi hâkim oldular. Müslümanlardan öğrendikleri müspet ilme dayanarak ve Hıristiyanlığa sonradan karışan hurafeleri de araç olarak kullanıp kiliseyle savaşa girdiler. 20’nci yüzyılda dinleri devre dışı bırakıp ateist kapitalizm ve sosyalizm ile dünya dengesini kurmaya çalıştılar. 19’uncu asırdaki yarım bilgileri istedikleri gibi yorumlayarak insanları kandırabildiler.
1950’lere girdiklerinde zafer elde ettiklerini sanmışlardı. Oysa ondan sonra gelişen ilim tam tersini ortaya koydu. Kur’an’ın ve diğer ilahi kitapların ileri sürdükleri müspet ilimle kanıtlandı. Bugün artık kimse Tanrı’nın yokluğunu ilme dayandıramamaktadır. Sosyalizm çöktü, kapitalizm de çöküyor ya da çöktü bile, dinlere karşı gelme gücü kalmadı.
Türkiye’de İslam’ı savunan ilim adamları ortaya çıktı ve “Adil Düzen” ile İslam düzeninin gücünü gösterdi. Bütün bunlar belirli alanlarda hidayeti getirdi. Ama Erbakan Hocamızın tespit ve teşhisiyle, “hidayeti kararanlar” ve de hidayeti Batı dünyasında arayanlar en sonunda “itirafnameler” döşemeye başladılar, “metal yorgunluğu” ile birlikte…
16 yıllık uygulamalarla şu anlaşıldı; Batıcı anlayışla olmuyor, olamaz…
Yeniden…
Genel olarak Adil Düzen…
Özel olarak da Adil Ekonomik Düzen…
Şairin dediği gibi; “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol / Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.” (Mehmet Âkif Ersoy) Ve’s-SELAM mea’d-DUA…