Demokrasi ve lâiklik
Bir program denk geldi; “demokrasi ve lâiklik” tartışılıyordu…
Demokrasi özgürlükmüş, halkın istediği gibi düşünmesi ve söylemesi imiş...
İster siyasi, ister dini baskı, hangisi olursa demokrasi olmazmış...
Seviyenin basitliğini gördükçe sıkılmadığımı söyleyemem...
DEMOKRASİ halkın kendi kendisini yönetmesidir. Yunanca kelimedir ama Yunanlılar kelimeyi bu manâda kullanmamakta idiler. Demokrasi Batı’ya İslâmiyet’ten geçmedir. İslâmiyet’te kanun yoktur, içtihatlar vardır; herkes kendi içtihadı ile hareket eder. Cumhurbaşkanı devleti kendi içtihadı ile idare eder. Başbakan kendi içtihadı ile karar alır. Kapıcı kendi içtihadı ile karar verir. Kimse başkasının içtihadı ile hareket etmek zorunda değildir. Kimse kimseye karşı sorumlu değildir. Kapıcı müdürün emrinde değil şeriatın emrindedir. Müdür kapıcıya yetkisi dışında emir veremez, görevi yerine getirmediği için kendisi cezalandıramaz, ancak hakemlere gidebilir.
Kişi görevini yaparken isterse bir müçtehidini seçer ve ona danışır, ondan teminatlı fetva alır. Teminatlı fetva şudur: Eğer verilen fetva ile hareket ettiği için bir zarar doğarsa, fetva verenin dayanışma ortaklığı zararı öder. Yani fetvalar güvencelidir. Mezhepler birer fetva kuruluşlarıdır. Kişi yine de kendi içtihadı ile hareket eder. Zarar verirse hakemler kararı ile mahkûm olur ve zararı kendisi tazmin eder yani öder.
Fikir suç olmaz. Herkes fikrini söylemekte serbesttir. Kimse birinin sözlerinden mağdur oldum diye tazminat isteyemez. Hakaret istisnadır. Ama fiil öyle değildir. Alınan kararlara herkes uymak zorundadır. Sözlerini yerine getirmeyen sorumlu olur. Kişi topluluğa katılmakta ve ayrılmakta serbesttir ama topluluğun üyesi veya ortağı iken o topluluğun yetkililerini dinleyecek ve kurallarına uyacaktır. Uymaz da zarar verirse, oluşan zararı kendisi veya dayanışma ortaklığı tazmin eder.
Demokrasinin iki temel ayağı vardır. Biri yerinden yönetimdir. Kişi kendi işini “kendisi” istediği gibi çözer. Sonra apartmanlarda yani “OCAKLARDA” işlerini kendileri çözerler. Sonra “BUCAKLARINDA” çalışmalarını istedikleri gibi yaparlar. İç güvenliği “İLLER” kendileri sağalar. Dış savunmayı “ÜLKELER” kendileri sağlarlar. İnsanlar “İNSANLIK” olarak birlikte uygarlığa doğru yol alırlar. Merkezi kuruluşlar taşraların iç işlerine karışmazlar. Merkezi karar ve kurallar taşrada geçerli olmaz. İnsanlar kuruluşlarını her zaman rahatlıkla değiştirebilirler. Demokrasinin ikinci ayağı ise hakemlere gitmedir. Hakemleri taraflar seçerler ve kararlara herkes tav’an veya kerhen (ister istemez) uyar.
Batı ekseriyet sistemi ile merkezi korumaktadır. Hakemler yerine hakimler sistemini çalıştırmaktadır. Batının demokrasi anlayışı uydurmadır. Dört yılda bir seçim olacak, o günkü sözde ekseriyet dört yıl sizi yönetecek! Bağımsız yargı aldatmacasıyla demokrasi olur mu?!.
LÂİKLİK demek gerçek demokrasinin sonucu demektir. Madem herkes kendi içtihadı ile amel edecektir, herkes kendi içtihadını yapacaktır. İçtihat demek kendi vicdani kanaati demektir. O halde belli bir dinin veya rejimin baskısı söz konusu değildir. Mezhepler vardır, isteyen istediğine uyar. Sorumluluk kendisine ait olmak üzere hiçbirisine uymaz. Dolayısıyla “Hicret Demokrasisi” ile lâiklik tam uyum içindedir, birbirinden ayrılmazlar.
Batı’nın benimsediği lâiklik dini sosyallikten çıkarıp ferdileştirmek ve dinleri hayat dışı bırakmaktan ibarettir. Batı bunu başaramayınca da daha yumuşak olarak sekülerizmi getirmiştir. Sekülerizmde de din sosyal dışıdır, hayat dışıdır. Sadece kişi kendi dinine göre topluluğa katılır, inançlarını saklamak ve devre dışı bırakmak durumunda değildir.
Ekseriyet sistemi ile lâiklik çelişkidedir. Madem ki ekseriyetin kararına uyacağız, kendi inancımızı ve düşüncelerimizi bırakacağız demektir. Bu durumda nasıl lâik olacağız?!.
“Ekseriyet demokrasisi” varsa “lâiklik” yoktur.
“Lâiklik” varsa “ekseriyet demokrasisi” yoktur.
Bu kadar basit açıklamalarımızı kırk yıldır duyup anlamadılar kör, dilsiz ve sağırlar.
Gerçekten hâlimize acımamak ve üzülmemek elden gelmiyor.
İNNÂ LİLLÂHİ VE İNNÂ İLEYHİ RÂCİÛN: Mustafa Kurdaş’ın Annesi Penpe Hanımefendiye Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum…