Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1136
Ankebut Suresi Tefsiri 7. Ayet
2.10.2021
3062 Okunma, 0 Yorum

ANKEBÛT SÛRESİ - 6. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ (7)

İman eden ve salihatı amel edenler, onların seyyielerini görmezden geleceğiz ve onlara amel ediyor olduklarının en iyisini karşılık olarak vereceğiz. (7)

 

İsim cümlesi

Vâv-u
isti’nâfiye

Haber

Mübteda

Ma'tûf
Fiil cümlesi

Atıf
harfi

Ma'tûfun aleyh
Fiil cümlesi

لَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ

وَ

لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

وَ

 

وَ: Vâv-u isti’nâfiyedir. (الْوَاوُ الاِسْتِئْنَافِيَّةُ) Cümle başında bulunur. Kendisinden önce inşa cümlesi (emir, nehiy, istifhâm), sonrasında haber cümlesi olursa veya öncesinde haber cümlesi sonrasında inşa cümlesi olursa bu durumlarda atıf harfi olamayan bu harf isti’nâfiye edatı olur. Kendisinden sonraki cümle yeni cümle olacağından bu edata isti’nâfiye (başlangıç) edatı denir. İsim cümlesi ve fiil cümlesi anlamsal yakınlık durumunda birbirine atfolunabilir. Eğer anlamsal yakınlık yoksa bu iki cümle arasındaki vâv harfi isti’nâfiye edatıdır. Fiil cümleleri hem zaman hem de anlam bakımından birbirine uymuyorsa yani mazi ile muzari veya muzari ile mazi fiil cümlesi arasında vâv harfi varsa ve anlamsal yakınlık yoksa bu durumda bu vâv harfi isti’nâfiye edatıdır. Zamansal olarak cümleler uysa bile konular arasında uyumsuzluk varsa, yani vâv harfinden sonraki cümle ile önceki cümle arasında anlamsal bakımdan irtibat yoksa yine bu durumda vâv harfi isti’nâfiye edatıdır.

Arkasından öncesindeki cümle ile i’râb yönünden ilişkisi olmayan yeni bir cümle başlatır. İ’râbsal ilişki olmamasına rağmen öncekisindeki cümle ile sonrasındaki cümle arasında ilk anda anlaşılmayan anlamsal bir irtibat vardır. “Bununla beraber”, “buna ilaveten” şeklinde anlamlandırılabilir.

Burada da öncesinde şart-cevap cümlesi ve inne cümlesi vardır. İnne cümlesi haber cümlesidir. Sonrasındaki cümle de haber cümlesidir. Ancak aralarında anlamsal ilişki uzaktır. Öncesinde Allah’ın alemlere ihtiyacı olmadığı söylenmekte, sonrasında iman edip salih amel edenlerin durumu anlatılmaktadır. Yakın bir anlam ilişkisi olmayıp uzak ilişki vardır. Allah’ın alemlere ihtiyacı yoktur buna ilaveten iman edip salih amel edenlere gerekli karşılığı vermektedir yani iman edip salih amel işleyenlerin O’na ihtiyacı vardır. Bu şekilde ilk anda anlaşılmayan, düşününce arada bağın kurulduğu bir anlamsal ilişki vardır. Bu nedenle buradaki vâv isti’nâfiyedir.

الَّذِينَ: Has ism-i mevsuldür. Arkasından sıla cümlesi gelir ve sıla cümlesinde şahıs ve çoğulluk açısından has ism-i mevsulle uyumlu bir zamir bulunur. Buna aid zamiri denir. الَّذِينَ ile uyumlu olan هُمْ (onlar) veya و (onlar) zamiridir. Has ism-i mevsullerde aid zamirinin raci olduğu fâil ya da mef’ûl de marifedir, fiilin işleniş şekli de bilinmektedir. Bu nedenle organize işler has ism-i mevsullerle ifade edilirler.

آمَنُوا: “İman ettiler” demektir. ءمن kökünden if’âl bâbındandır. ءمن kökü Kuran’da 4.bâb ve if’âl bâbından gelir. 4.bâbda harf-i cersiz, على harf-i ceri ve بِ harf-i ceri ile gelir. İf’âl bâbında harf-i cersiz, لِ harf-i ceri ve بِ harf-i ceri ile gelir.

FİİL

BÂB

H.CER

MÂNA

أَمِنَ

Sülasi Mücerred 4. Bab

 

Birine güvenmek, kötü bir olayın veya durumun gerçekleşmesinden emin olmak

أَمِنَ

Sülasi Mücerred 4. Bab

على

Birine bir şeyi/birini aynen geri almak üzere güvenmek (emanet etmek)

أَمِنَ

Sülasi Mücerred 4. Bab

بِ

Birine bir şeyi mislen geri almak üzere güvenmek

آمَنَ

Sülasi Mezid (Rubai)-İf’al

 

Güven vermek

آمَنَ

Sülasi Mezid (Rubai)-İf’al

لِ

Birinin geçmişine ve o anına güvenmek

آمَنَ

Sülasi Mezid (Rubai)-İf’al

بِ

Birinin o anı dahil geçmişine ve geleceğine güvenmek

 

İman günümüzde “inanmak” anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam gayet yaygınlaşmıştır. Aslında gerçek anlamı olan “güven” ile yakın ilişkisi olduğu için bu anlam yerleşmiştir. Diğer bir sebebi güvenlik gibi somut bir iş yerine sadece inanmak gibi düşünsel bir iş insanlara kolay gelmiştir. Olay inanmaya indirgenince sorumluluk azalmış ve bu anlam kayması günümüze kadar gelmiştir. Oysa asıl anlamının da korunduğu yerler vardır. Emniyet Müdürlüğünü kimse inanma müdürlüğü olarak anlamamaktadır. Haşr suresi 23. ayette (هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ) Allah’ın isimlerinden birisinin mümin olduğu açıkça ifade edilmektedir. Allah’ın “inanan” olarak isimlendirilmesi abestir. Allah mümindir yani güven verendir.

İnanmanın Kuran’daki karşılığı إِيقَان dır.

وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

(Bakara-4)

Bu ayette إِيمَان ve إِيقَان birlikte geçmektedir. İlk başka indirilene iman yani güvenme anlatılırken, sonunda ahirete ikan yani inanma anlatılmaktadır.

 

وَ: Atıf harfidir. عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ cümlesini آمَنُوا cümlesine atfeder.

عَمِلُوا: “Amel ettiler” demektir. Mazi fiildir. Amel hukuki sonuç doğuran fiildir. Amelle bir ürün üretebilirsiniz ve üründen pay alırsınız, bir iş yaparak ücret hak edebilirsiniz, birisine zarar vererek cezayı hak edebilirsiniz, birisine fayda ederek ödülü hak edebilirsiniz. Amel fiilin alt kümesidir. Tüm ameller fiildir ama tüm fiiller amel değildir.

الصَّالِحَاتِ: “Uyumlular” demektir. Birinci babdan صَلَحَ - يَصْلُحُ şeklinde amellerinin yaratılışına, yapısına uyumlu olması manasındadır.

عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ: “Salihatı amel ettiler” yani “uyumlu ameller yaptılar” demektir. Kur’an’da عَمِلَ fiilinin صَالِح kelimesi ile geçişlerine baktığımızda; عَمِلَ صَالِحًا, عَمِلَ الصَّالِحَاتِ, صَالِحًا اعْمَلُوا ve عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ olduğu halde عَمِلَ صَالِحَاتٍ veya صَالِحَاتٍ عَمِلُوا şeklinde salihatın nekre çoğul geçişinin olmadığını görüyoruz. Salihat, proje içinde hareket etmek demektir. Bu nedenle fâilin çoğul geldiği ayetlerde الصَّالِحَ şeklinde tekil değil, الصَّالِحَاتِ şeklinde çoğul olarak gelmiştir.

Bu ayette amel الصَّالِحَاتِ ile beraber kullanılmıştır. Kuran’da amel etme ya سَيِّئَة ile ya da صَالِح ile beraber kullanılır. Oysa سَيِّئَة’nin zıttı حَسَنَة, صَالِح’in zıttı فَاسِد’dir. حَسَنَة amel ve فَاسِد amel Kuran’da geçmez.

Olumlu

Olumsuz

صَالِح

فَاسِد

حَسَنَة

سَيِّئَة

فَاسِد bozuk, uyumsuz demektir. Ameller bozuk olmazlar. Bozuk olursa amel olmaz, gerçekleşmez. Ameller kötü olabilirler.

حَسَنَة iyi demektir. Ameller uyumlu olurlar, iyi olmazlar. Fiiller iyi olurlar.

Eskiden beri gelmiş olan yanlış bir inanış vardır. Salih amel dendiği zaman herkesin aklına namaz kılmak, zekât vermek gibi ameller gelmektedir. Oysa namaz kılmak da zekât vermek de salih amel değildir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ

“İman eden, salihatı amel eden, salatı ikame eden ve zekatı verenlere Rablerinin indinde ecirleri vardır.” (Bakara, 2/277)

Bu ayetle salatı ikame etmenin, zekât vermenin ve iman etmenin salih amelden farklı olduğu anlaşılmaktadır çünkü hepsi ayrı ayrı zikredilmiş ve atıf harfi (وَ) ile bağlanmıştır.

Salih amel hem erkek hem de kadınlar için bireysel olarak katılınması gereken faaliyettir.

وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ

“Erkek veya kadından kim mümin olarak salihattan amel ederse onlar cennete girecekler.” (Nisa, 4/124)

ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى ve salihattan önce مِنْ harfi ceri getirerek salihat sisteminde bireysel olarak bir görev almayı ifade eder. Salihattan amel etme cennete girme için tek başına yetmemektedir. Mümin olarak bunu yapmaları gerekir. Aksi takdirde kâfir birisi de projeli işler yaparak salih ameller yapabilir.

مَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُولَئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَى

“Kim O’na Mümin olarak gelmişse, salihatı amel etmiştir. Onlara yüksek dereceler vardır.” (Taha, 20/75)

Mümin gelmenin şartının salihatı amel etme olduğu anlaşılmaktadır. Mümin gelenler salihatı amel etmiştir ama salihatı amel eden mümindir anlamı çıkmaz. Zaten yukarıdaki ayetten de bu durum anlaşılmaktadır. Burada مَنْ umumi ismi mevsulü kullanıldığı için bireysel veya grup halinde olmayı da kapsar. Bu nedenle عَمِلَ müfred olarak gelmiştir.

Ayetleri bütün olarak düşündüğümüzde görüyoruz ki الصَّالِحَاتِ sistemli uyumluluğu ifade ediyor. Proje içinde hareket etmek demektir. Bu nedenle fâilin çoğul geldiği ayetlerde الصَّالِحَ şeklinde tekil değil, الصَّالِحَاتِ şeklinde çoğul olarak gelmiştir.

آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ: “İman ettiler ve salihatı amel ettiler” demektir.

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ: “İman eden ve salihatı amel edenler” demektir.

الَّذِينَ ile imanın mazi çekimi olan آمَنُوا ve muzari çekimi olan يُؤْمِنُونَ Kuran’da çok sayıda geçmektedir.

Kuran’daki geçişi

Anlamı

الَّذِينَ آمَنُوا

İman edenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

İman eden ve salihatı amel edenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ

İman eden ve salihatı amel eden ve salatı ikame eden ve zekâtı verenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُوا إِلَى رَبِّهِمْ

İman eden ve salihatı amel eden ve rablerine boyun eğenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا

İman eden ve salihatı amel eden ve Allah’ı çok zikreden ve zulmedildikten sonrasında yardım alanlar

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

İman eden ve salihatı amel eden ve hakkı tevasi eden ve sabrı tevasi edenler

الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ

Allah’a ve resulüne iman edenler

الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَاعْتَصَمُوا بِهِ

Allah’a iman eden O’na tutunanlar

الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

İman eden ve hicret eden ve mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا

İman eden ve hicret etmeyenler

الَّذِينَ آمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا

Bundan sonra iman eden ve hicret eden ve cihad edenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ

Bundan sonra iman eden ve hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler

الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ

İman eden ve ittika ediyor olanlar

الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ

Ayetlerimize iman eden ve müslimler olanlar

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Gayba iman eden ve salatı ikame eden ve rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler ve ahirete inananlar

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا

Ayetlerimize iman edenler

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ

Ahirete iman edenler

الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ

Ahirete iman etmeyenler

الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ

İman etmeyenler

الَّذِينَ هُمْ بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ

Ayetlerimize iman etmeyenler

فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَكَلِمَاتِهِ

Allah’a ve onun Allah’a ve kelimelerine iman eden ümmi nebi resulüne iman edin.

الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ

Allah’ın ayetlerine iman etmeyenler

الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ

Ne Allah’a ne ahir yevme iman eden ne Allah ve resulünün haram ettiğini haram eden ne de hakkın dinini din edinenler

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ

Allah’a ve ahir yevme iman edenler

الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ

Allah’a ve ahir yevme iman etmeyenler

الَّذِينَ هُمْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ

Rabbinin ayetlerine iman edenler

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ

Allah ve resulüne iman edenler

الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا

 

Ona (saate) iman etmeyenler

Burada هَا السَّاعَةَ dir

 

Kuran’da الَّذِينَ آمَنُوا mef’ûl almadan çok sayıda geçmektedir ancak الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ mef’ûlsüz geçmemektedir.

آمَنُوا mazi fiildir ve normalde fiilin geçmişte yapıldığını gösterir. الَّذِينَ has ism-i mevsulünden sonra gelince fiilin yapılıp bittiğini değil, fiilin tamamlanıp fiildeki vasfın artık o toplulukta organize bir şekilde yerleşik olduğunu gösterir. يُؤْمِنُونَ muzari fiildir, normalde fiilin şimdi yapıldığını veya gelecekte yapılacağını gösterir. الَّذِينَ’ den sonra gelirse fiilin şimdiki zamanda yapıldığını ve halen organize bir şekilde yapıldığını gösterir.

الَّذِينَ آمَنُوا, الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ’ den daha belirgindir. الَّذِينَ آمَنُوا’ da iman yani güvenlik organize bir şekilde yerleşiktir ve tamamlanmıştır. الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ’ de ise iman organize olma aşamasındadır, organizasyon tamamlanmamıştır. Bu nedenle Kuran’da bu şekilde geçmemektedir.

الَّذِينَ ile geldiği için iki şart da organizasyon şeklinde gerçekleşmelidir. Tek الَّذِينَ ile geldiği için iki şart da aynı organizasyon içinde olmalıdır, birbirinden bağımsız olmamalıdır.

 

1.Şart: İmandır yani güvenliğin sağlanmasıdır. (آمَنُوا)

2.Şart: Projeli ortak üretim veya iş yapmaktır. (عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ)

Bu nedenle الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ organize bir şekilde güvenliği sağlayıp projeli ortak üretim ve iş yapanlardır.

لَنُكَفِّرَنَّ: “Kesinlikle görmezden geleceğiz” demektir. Bir şeyin üstünü kapatıp onu görmezden gelmek manasındadır. Te’kîd lâmı ve şeddeli te’kîd nûnuyla (لَنُكَفِّرَنَّ) gelmiştir. Üç kere te’kîd vardır ve her zaman gelecek zaman ifade eder. Tef’îl bâbından gelmiştir. Bu da teksir ve mübalağa bildirir. Yani görmezden gelmede bir çokluk vardır. Tef’îl bâbında çokluk ya fiilde olur ya fâilde olur ya da mef’ûlde olur. Yani ya görmezden gelme fiili çok sayıda işlenmiştir ya görmezden gelenler çok sayıdadır ya da görmezden gelinenler çok sayıdadır.

عَنْ: “-den” anlamında harf-i cerdir. كَفَّرَ fiili ile birlikte kullanılır. Bu harf-i cerden sonra gelen isim üstü örtülen, görmezden gelinen amellerin sahibi olandır.

هُمْ: “Onlar” demektir. Harf-i cerin mecrurudur. Kötü amelleri görmezden gelinenlerdir. الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ye (iman eden ve salihatı amel edenlere) racidir.

عَنْهُمْ: “Onlardan” demektir.

سَيِّئَاتِ: “Kötüler” demektir. Kurallı dişil çoğuldur. Tekili سَيِّئَة dir. Erili سَيِّئ dir, sıfat-ı müşebbehedir. Kökü سوء dir. Birinci babdan gelmektedir. Kötü olmak manasından gelmiştir. Kötü olmak fiili lazım fiildir. Kötü olmak da sübut bildirir. Bu sıfat-ı müşebbehe sadece ameller için kullanılır. Varlıklara sıfat olmaz.

هِمْ: “Onlar” demektir. Aslı هُمْ dur. سَيِّئَاتِ kesre ile bittiği için okuma kolaylığı nedeniyle هِمْ şekline dönüşmüştür. الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ye (iman eden ve salihatı amel edenlere) racidir.

سَيِّئَاتِهِمْ: “Onların kötüleri” demektir. Yalnız amel için kullanıldığından “onların kötü amelleri” veya “onların kötülükleri” şeklinde tercüme edilebilir.

لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ: “Kesinlikle onların kötülüklerini görmezden geleceğiz” demektir. Burada tef’îl bâbı eğer fâilde çokluk ise görmezden gelenlerin çok olmasını ifade eder ki mantıken uygun değildir. Eğer fiilin çokluğunu ifade ederse görmezden gelme fiili çok sayıda işlenmektedir ki mantıken uygundur. Eğer mef’ûlün çokluğunu ifade ederse görmezden gelinen kötü ameller çok sayıdadır ki en uygunu budur.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. لَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesini لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ cümlesine atfetmektedir.

لَنَجْزِيَنَّ: “Kesinlikle karşılık vereceğiz” demektir. جَزَاء “karşılık” demektir. جزي kökünden gelmiştir. Mastar olarak birisinin bir fiilinden dolayı hakettiği fayda veya zararı ona karşılık olarak vermek manasındadır. Bu mastar manasından جَزَاء “verilen karşılık” manasındadır. Türkçe de sadece kötü karşılık anlamında kullanılmakta iken kelime aslında hem iyi karşılık hem de kötü karşılık anlamındadır.

أَحْسَنَ: “Daha iyi” demektir. İsm-i tafdildir. İsm-i tafdiller مِنْ harf-i ceri ile gelirlerse “daha” anlamındadır. İsim tamlamasında muzaf olarak gelirlerse “en” anlamındadır. Burada isim tamlamasında gelmiştir ve “en” anlamındadır.

الَّذِي: Has ism-i mevsuldür. Eril tekildir. Bu nedenle sıla cümlesi içinde bu has ism-i mevsule dönen eril üçüncü şahıs bir zamir olmak zorundadır. Ya هُوَ ya da هُ olur. Eğer cümlede geçmiyorsa mahzuftur yani söylenmemiştir. Genellikle bu söylenmeyen zamir sıla cümlesinde fiilin mef’ûlüdür.

كَانُوا: Nakıs fiillerdendir. Burada mazi fiil olarak gelmiştir. Bu fiilin mastarının asıl anlamı “olmak” iken nakıs fiil olduğunda kendisinden sonra bir isim ve haber gelir. Asıl anlamıyla kullanıldığında tam fiil, bir isim ve haberden önce kullanıldığında nakıs (eksik) fiil denir. Burada kânenin ismi “onlar” anlamındaki و dır.

يَعْمَلُونَ: “Amel ediyorlar” demektir.

كَانُوا يَعْمَلُونَ: “Amel ediyorlardı” الَّذِي has ism-i mevsulünün sıla cümlesidir. Aid zamiri يَعْمَلُونَ fiilinin mef’ûlü olan هُ dur. Hazf edilmiştir. Aslı كَانُوا يَعْمَلُونَهُ şeklindedir. Mazi kâneden sonra muzari fiil geliyorsa şimdiki zamanın hikâyesi olur. Geçmişte bir süre devam edip tamamlanmış ya da halen devam eden durumlar için kullanılır. -yordu ekiyle ifade edilir.

الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ: “Amel ediyor oldukları” demektir.

أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ: “Amel ediyor olduklarının en iyisi” demektir.

لَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ: “Kesinlikle amel ediyor olduklarının en iyisini karşılık olarak vereceğiz” demektir.

الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ: “İman eden ve salih amel edenler, onların kötülüklerini kesinlikle görmezden geleceğiz ve amel ediyor olduklarının en iyisini karşılık olarak onlara vereceğiz” demektir.

Bu ayette cümle isim cümlesi şeklinde kurulmuştur. Eğer fiil cümlesi şeklinde gelseydi لَنُكَفِّرَنَّ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ şeklinde gelirdi. “İman eden ve salih amel edenlerin kötülüklerini kesinlikle görmezden geleceğiz ve amel ediyor olduklarının en iyisini karşılık onlara vereceğiz” anlamında olurdu. Fiil cümlesi ile gelebilecek bir cümle isim cümlesine dönüştürüldüğünde iki sebebi vardır. Biri tahsis diğeri te’kîddir. Tahsis yalnızca ona özel kılar, te’kîd kafalardaki şüpheleri giderir. Tahsis durumunda kötülüklerin görmezden gelinmesi ve amel ediyor olduklarının en iyisinin karşılık olarak verilmesi yalnızca iman eden ve salih amel edenleredir. Te’kîd durumunda iman eden ve salih amel edenler için yapılacaklarda kafalardaki şüpheleri giderme durumu vardır.

Burada isim cümlesinde mübteda olarak gelen organize bir şekilde güvenliği sağlayıp, projeli ortak üretim ve iş yapanların durumu te’kîd edilmektedir. Onların aynı zamanda seyyie amellerinin de var olduğunu bu ayetten anlıyoruz. Seyyie ameller görmezden gelinecektir.

Bu görmezden gelinme ne zaman olacaktır? Te’kîd lâmlı ve nûnlu geldiği için gelecek zamandadır. Ayeti ne zaman okursanız okuyun gelecek zamandadır. Buna göre görmezden gelme ahirette olacaktır. Diğer taraftan salih amelin yapıldığı zamana göre düşünürseniz salih amelin yapıldığı zamandan sonrasını içermektedir ki görmezden gelme bu dünyada ileride olacak şeklindedir. Ancak görmezden gelme fiili ancak ukubatın kalkmasını ifade ettiği için ahirette olacak şeklinde anlamak daha doğrudur. Aynı şekilde bu cümleye yapılan atıf olan amel ettiklerinin en iyisini onlara karşılık olarak vereceğiz ifadesi de bu şekilde değerlendirilmelidir. Yapılan amelin en iyisi nedir? Amele karşılık amel mi verilecektir? Amel sonucunda bir ürün elde edilmektedir. En iyisi demek elde edilen üründen daha iyi ürün karşılık olarak verilecektir demektir.

Diğer taraftan biz görmezden geleceğiz ve biz karşılık vereceğiz şeklinde birinci çoğul şahısla gelmiştir. Bu durumda yapılan işler melekler, ruhlar, diğer insanlar veya doğal kanunlar içinde gerçekleşecek demektir. Melekler ve ruhlarla gerçekleşecek olması ahirette gerçekleşmesini veya bu dünyada onların eliyle yapılacağını gösterirken diğer insanlar ve doğal kanunlar ile gerçekleşmesi bu dünyada olacağını gösterir. Ancak seyyie amellerin görmezden gelinmesi önemli bir karinedir ve bu dünyada olması beklenen bir durum değildir. Bu nedenle buradaki “biz” ifadesinin ahirette melekler vasıtasıyla gerçekleşeceğini ifade etmesi daha doğru görünmektedir.

Bu durumda başka bir soru ortaya çıkmaktadır. Organize olmadan salih amel işlenmez mi? Onlara bir ödül yok mu?

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

İman edenler ve hevd edenler ve Hıristiyanlar ve diğerleri, kim Allah’a ve ahir yevme iman eder ve salih amel ederse onlara aittir rablerinin indindeki ecirleri ve onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmeyeceklerdir. (Bakara 62)

Bu ayette imanda örgütlenenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğerleri için iki şart ileri sürülmektedir. Birisi Allah’a ve ahir yevme güvenmek, diğeri salih amel etmektir. Burada imanda yani güvenlikte organize olanlara da Yahudilere de Hıristiyanlara da diğerlerine de bireysel olarak Allah’a ve ahir yevme güvenmeleri ve salih amel etme şartı getirilmiştir.

Yukarıda geçen Nisa 124 ayetinde (وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ) de bireysel veya topluluk olarak salihatı amel etme durumu gösterilmiştir.

Bu ayette akıllara şu soru da gelebilir. İmanda ve projeli işlerde organize olanlar nasıl oluyor da seyyie ameller yapıyorlar? Kuran’da يَعْمَلُونَ السُّوءَ بِجَهَالَةٍ (kötüyü cehaletle amel ediyorlar) ifadesi vardır.

وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا

Kim kötüyü amel ederse veya kendine zulmederse sonra Allah’a istiğfar ederse Allah’ı bağışlayıcı ve rahmetli olarak bulur. (Nisa 110)

Kötüyü amel edenlerin Allah’tan bağışlanma istemesi durumunda Allah’ın bağışlayıcı olduğu bu ayette ifade edilmiştir.

Bunun dışında Ankebut Sûresi 7. ayetteki iman eden ve salihatı amel edenlerin seyyieleri geçmişteki durumları olabileceği gibi cehaletle yapılan seyyieleri de olabilir.

Covid-19 aşılarının bir dayatma haline getirilmesi seyyiedir. Bu seyyieyi pek çok insan cehaletle yapmaktadır. Bile bile yapan bir grup vardır. Onlar artık olayı öyle bir hale getirmişlerdir ki aşı hakkında istemedikleri şeyleri söyleyenleri tüm medya mecralarında engellemektedirler. Hukukçular bile uygulamanın hukuka aykırı olduğunu bildikleri halde insanların zorlanması gerektiğini düşünmekte, hukuka uygun hale getirilmesi gerektiğini akıllarına bile getirmemektedirler. Tüm medya Sermaye’nin kontrolündedir ve Sermaye aşısına engeller konulmasını istememektedir. Bu seyyieyi cehaletle yapanlar istiğfar etmeliler ve bundan hızlıca dönmelidirler. Dayatarak aşı yapılmak zorunda kalan insanların veballerini nasıl ödeyeceklerdir, onu Allah bilir ama çok ciddi şekilde günah yüklenmiş durumdadırlar.

 

Yalova, Teşvikiye; 2 Ekim 2021

M. Lütfi Hocaoğlu

 

 






Tüm Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 65 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 123 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 58 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 84 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 91 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 74 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 103 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 68 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 115 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 133 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 132 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 170 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 181 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 233 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 212 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 241 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 199 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 281 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 230 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 233 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 258 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 306 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 206 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 217 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 220 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 261 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 221 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 215 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 211 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1219
Rum Suresi Tefsiri 37. Ayet
17.06.2023 199 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1218
Rum Suresi Tefsiri 36. Ayet
3.06.2023 247 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1217
Rum Suresi Tefsiri 35. Ayet
27.05.2023 235 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1216
Rum Suresi Tefsiri 33-34. Ayetler
20.05.2023 270 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1215
Rum Suresi Tefsiri 31-32. Ayetler
13.05.2023 246 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1214
Rum Suresi Tefsiri 30. Ayet
6.05.2023 327 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1213
Rum Suresi Tefsiri 29. Ayet
29.04.2023 249 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1212
Rum Suresi Tefsiri 28. Ayet
15.04.2023 284 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1211
Rum Suresi Tefsiri 27. Ayet
8.04.2023 290 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1210
Rum Suresi Tefsiri 26. Ayet
1.04.2023 266 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1209
Rum Suresi Tefsiri 25. Ayet
25.03.2023 285 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1208
Rum Suresi Tefsiri 24. Ayet
18.03.2023 396 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1207
Rum Suresi Tefsiri 23. Ayet
11.03.2023 285 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023 402 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1205
Rum Suresi Tefsiri 21. Ayet
25.02.2023 409 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1204
Rum Suresi Tefsiri 20. Ayet
18.02.2023 469 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1203
Rum Suresi Tefsiri 19. Ayet
11.02.2023 295 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1202
Rum Suresi Tefsiri 17-18. Ayetler
4.02.2023 447 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1201
Rum Suresi Tefsiri 14-16. Ayetler
28.01.2023 322 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1200
Rum Suresi Tefsiri 12-13. Ayetler
21.01.2023 305 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1199
Rum Suresi Tefsiri 11. Ayet
14.01.2023 317 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1198
Rum Suresi Tefsiri 10. Ayet
7.01.2023 364 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1197
Rum Suresi Tefsiri 9. Ayet
31.12.2022 697 Okunma
2 Yorum 01.01.2023 00:23
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1196
Rum Suresi Tefsiri 8. Ayet
17.12.2022 356 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1195
Rum Suresi Tefsiri 6-7. Ayetler
10.12.2022 451 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1194
Rum Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
3.12.2022 415 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1193
Ankebut Suresi Tefsiri 69. Ayet
26.11.2022 383 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1192
Ankebut Suresi Tefsiri 68. Ayet
19.11.2022 438 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1191
Ankebut Suresi Tefsiri 67. Ayet
12.11.2022 423 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1190
Ankebut Suresi Tefsiri 65-66. Ayetler
5.11.2022 388 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1189
Ankebut Suresi Tefsiri 64. Ayet
29.10.2022 411 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1188
Ankebut Suresi Tefsiri 63. Ayet
22.10.2022 413 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1187
Ankebut Suresi Tefsiri 62. Ayet
15.10.2022 437 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1186
Ankebut Suresi Tefsiri 61. Ayet
8.10.2022 443 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1185
Ankebut Suresi Tefsiri 60. Ayet
1.10.2022 444 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1184
Ankebut Suresi Tefsiri 58-59. Ayetler
24.09.2022 448 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1183
Ankebut Suresi Tefsiri 57. Ayet
17.09.2022 1004 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1182
Ankebut Suresi Tefsiri 56. Ayet
10.09.2022 1076 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 1629 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 1756 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2177 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1178
Ankebut Suresi Tefsiri 51. Ayet
13.08.2022 1425 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 1825 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2286 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 1966 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2449 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 2706 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 7545 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2079 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2197 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2039 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 2525 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2055 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2297 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2473 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 2918 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 11608 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 2697 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1161
Ankebut Suresi Tefsiri 33. Ayet
2.04.2022 2477 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1160
Ankebut Suresi Tefsiri 32. Ayet
26.03.2022 2145 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1159
Ankebut Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
19.03.2022 2547 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1158
Ankebut Suresi Tefsiri 29. Ayet
12.03.2022 2702 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1157
Ankebut Suresi Tefsiri 28. Ayet
5.03.2022 2304 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1156
Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.02.2022 3740 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1155
Ankebut Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.02.2022 2358 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1154
Ankebut Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.02.2022 3577 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1153
Ankebut Suresi Tefsiri 24. Ayet
5.02.2022 2953 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1152
Ankebut Suresi Tefsiri 23. Ayet
29.01.2022 2597 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022 10152 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022 2745 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1149
Ankebut Suresi Tefsiri 20. Ayet
1.01.2022 2947 Okunma


© 2024 - Akevler