Bülent Arınç daha talebe iken Manisa teşkilatımızda çalışmaya başlamıştır. İzmir Akevler’in hakemleri arasında yer almıştır. Daha talebe iken çok akıcı konuşma yapabilirdi. Nur medresesi ile ilişkisi olduğu halde samimi Millî Görüşçü olmuştur.
Konuşmalarında iğneleyici konuşmalar yaptığı halde samimiyetine inandığımız için ne ben ne de Erbakan ona karşı en küçük kırgınlık hissetmezdik.
Ak Parti’nin kurucusu oluncaya kadar karşılıklı dostluk ilişkimiz devam etmiştir.
Ak Parti’de iken, Ak Parti’nin kapanma davasında kendisiyle görüşmek istediğim halde benimle görüşmemiştir!
Ondan sonraki ilişkilerimiz askıya alınmıştır.
Bülent Arınç’ın şahsî ihtirasları yoktur, hukuk bilgisi yeterli değildir.
*
TRT kanallarından birinde kendisini dinledim ve sonuna kadar programı takip ettim.
Ben Bülent Arınç’a çok kıymet verir onu fazla değerlendirirdim...
Bendeki hatalardan biri de bu olmuştur, insanlardan fazla şeyler beklerim.
Oysa onların gücü o kadardır.
*
Bülent Arınç, gelecekleri en yüksek seviyeye geldiğini, vazifesini yaptığını ve artık istirahat edeceğini beyan etmiştir.
Bülent Arınç, Ak Parti’nin de büyük başarılar kaydettiğini, ülke sorunlarının çözüldüğünü, mevcut kadronun çekilmesinde bir sıkıntı olmayacağını söylemiştir...
Bülent Arınç’ı dinledikten sonra hatamı anladım.
İnsanları yetiştirmeden belli makamlara getirirseniz, onlardan daha fazla bir şey bekleyemezsiniz.
Bu onun bir hatası veya eksikliği değildir.
Hata sizdedir.
Hata, kişilerden yapamayacağı şeyleri beklemektir.
*
Bülent Bey’den asıl bundan sonra hizmet beklerken, benden 20 yaş küçük olan Bülent Arınç yapacaklarının bittiğini iddia etmektedir!
Asıl kötü taraf, yapılacak çok şey kalmadığını söylemektedir!
Fatih’in babası da öyle sanmış ama sonra tekrar tahta dönmek zorunda kalmıştır.
Dolayısıyla Ak Parti ve Bülent Arınç fahiş hata yapmaktadır.
*
On yıl içinde neler olmuştur biliyor musunuz?
Anlatalım…
Evet, anlatalım…
Anlatalım; belki okur da uyanırlar…
*
1- 1960’da Türkiye’nin borcu 30 milyar dolardı. 1950-1960 dönemindeki on sene içinde Türkiye tarım döneminden sanayi dönemine geçmiştir. Ayrıca yine bu dönemde KİT’ler etkili bir şekilde harekete geçirilmiştir.
1997’de biz iktidarı bıraktığımız zaman dış borç 80 milyar dolar olmuştur.
37 senede borcumuz 50 milyar dolar artırılmış ama ülke mamur hâle getirilmiştir.
28 Şubat hükümetleri beş yılda 70 milyar borç yaparak Türkiye’nin dış borcunu 150 milyar dolara çıkardılar.
Bugün dış borç 600 milyarın üzerindedir.
Yani…
Demokrat Parti’nin 20 katı borçlandırılmıştır!
Bu arada KİT’ler de satılmıştır!
*
2- 1960’larda benim Artvin’deki köylüm tarlasını ekiyor ve kendi yiyeceklerini kendileri üretiyorlardı.
Şimdi son olarak bu yaz köye gittiğim zaman gördüm ki köydeki halkımız bile bütün yiyecekleri hazır almaktadır.
Köyler boşalmış, kalanlar da hazır yemektedirler.
Türkiye’de ekilmeyen bir tarla yalnız Türkiye’ye zarar teşkil etmiyor.
Türkiye’de ekilmeyen bir tarla bütün insanlık için çok büyük zarar teşkil ediyor…
Nasıl?
Anlatalım…
Yapılanlarla, Allah’ın insanlığa gönderdiği güneş enerjisi başta olmak üzere bütün nimetler israf edilmekte ve insanlık aç bırakmaktadır.
Afrika’da ölen bir aç varsa bunun sorumlusu Ak Parti’dir.
Ak Parti iktidarı on yıldan beri Anadolu’yu ekmemiş, borçlanarak daha fazla yiyeceği dışardan almış, Afrika’ya satılacak buğday Türkiye’ye satılmış ve bu sebeple Afrika’daki insanlar açlıktan ölmektedir.
*
3- Türkiye’nin basın yani millî olmayan medya sorunu vardır.
Dış sermayenin emrinde olan basın, üretilen her türlü yalanları kullanarak istedikleri kimseleri ve sistemleri değiştirirler.
Bülent Arınç Bey tezkerede etkin olmuştu.
Sonraki yalanlar belli olmuştur.
Medyanın 28 Şubat senaryoları ve yalanları unutuldu.
Deniz Baykal’ı bir anda nasıl harcadılar?
Bu basın, bu dışa bağımlı medya varken, Türkiye’de ne siyasi partiler, ne ordu, ne de yargı bağımsızdır. Onlar ne der iseler onu yapmak zorundadırlar. Yapmasalar, ertesi gün berhava olurlar. Bu dönemde basın ele geçirilmeye çalışılmaktadır, oysa kadro onların. Star gazetesinde Mahir Kaynak bile yazamıyor, Yeni Şafak Fehmi Koru’yu harcadı...
Türkiye ancak millî medyayı oluşturduğu zaman bağımsız hâle gelir.
*
4- Yargı çalışmıyor, kırk senede davalar bitmiyor. Tutuklular yıllarca orada yatıyor.
Adil yargılamayı varsaysak bile, on yıllardan başlayıp kırk yıla kadar süren davalarla sorun çözülmüş oluyor mu?!
Devlet demek adil yargı demektir, adil yargıyı uygulayan güç demektir.
Türkiye’de hâkimler bağımsız değildirler.
Yargılama usulü bir zulüm mekanizması olarak çalışmaktadır.
Daha başka şeylerden bahsetmeyeceğiz.
Anlayana bu kadarı da yeter!
*
Sayın Bülent Arınç nasıl oluyor da sorunların çözüldüğünü söylüyor?!
Samimiyetini bilmesem hain derim!
Ama çok çok samimi olduğunu bildiğim için ve bunu da çok yakından bildiğim için, geriye tek cevap kalıyor; işin farkında olmaması, “zalim düzen” ile “Adil Düzen”i ayıramamasıdır. Ondan bundan fazlasını beklememiz bizim eksikliğimizdir.
*
Bu vesileyle Adil Düzen Çalışanlarına tavsiyede bulunacağım.
Kendinizi daima kontrol edin; ben bu hususta “Adil Düzen”den ne biliyorum?
Başkalarıyla görüşüp tartışın. Bildiğinize kanaat getirirseniz, icazet alırsanız, o konuda çalışma yapın. Ama o konuyu öğreninceye kadar adım atmayın.
*
Ak Partidekiler ortalıkta dönen zulümlerin farkında değildirler.
Kendileri uyuyorlar ve maalesef milleti de uyutuyorlar.
Bizi de uyutabilirler, uyanık olmaya çalışalım.
*
Siyasetten çekilecek olan kadroya tavsiyem olacaktır.
Serbest kaldığınız ilk günden itibaren, kırk senede öğrenemediğiniz “Adil (Ekonomik) Düzen”i ve dünyanın ahvalini yeniden öğrenmeye başlayın...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92