Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016
11003 Okunma, 1 Yorum

 

S.A.: Sam Aidan, S.K.: Süleyman Karagülle

S.A.-- Kuşkularımız ve sorularımızla sizi rahatsız etmediğimizi umuyoruz. Ama bazı şeylerin altından kalkmakta zorlanıyoruz, çünkü yeterli kaynağımız yok. Araştırmak zaman alıyor. Metinde bize göre önemli tutarsızlıklardan biri veya bazılarına işaret etmek istiyoruz şöyle ki:

 Bildiğiniz gibi metinde “Ben-i İsrail” – “Ben-i Ademe” gibi ifadeler var. Pratikte “Ademoğulları” veya “İsrailoğulları” gibi bir ifade kullanıyor olmasının kimseye bir yararı yok.

 Yine “ebu-Leheb” ve benzeri ifadeler. Özellikle “Ebu-Leheb” kavramı. 1500 yıldır bir kimseye beddua etmek veya metnin zaten yaşamayan bir kimseye lanet okumasının bize hiç bir yararı yok. Bu durum metin açısından da oldukça sıkıntılı duruyor. Çünkü metin sanki bir kimseyi muhatap almış gibi bir izlenim ortaya koymuş oluyor. Bir tarihte yaşadığı varsayılan bir kimsenin elinden, gücünden veya kendisinden bize ne yarar temin eder? Evrensel bir metnin, bizim açımızdan hayali olan bir kimseye lanet okumasının hiç bir anlamı yok.

 Kaldı ki, tercümelerin ve yazımın da son derece tutarsız olduğunu söylememiz gerek. Birinci fiilde müenneslik “T” si var ama ikinci fiil müzekker. Demek ki, bunun birbiri ile ilgisi yok. Ve cümle/ayet yanlış yerden bölünmüş. “ve tebbe” kelimesi ikinci cümlenin başına gelmiş olmalıydı.

S.K.- Birinci cümledeki Tebbet, “iki ele” gitmektedir. İki el insanın çift uzuvlarından olduğu için müennestir. İkinci tebbe, “ebi” kelimesine gitmektedir. Burada “Eb” sömürü sermayesidir. “yed” iki kuvvet, Kapitalizm ve Sosyalizmdir. “Leheb” savaş ateşidir. Önce Sosyalizm ve Kapitalizmin çökeceğini, sonra da sermayenin sömüremeyeceği ifade edilmektedir. Mazi sıgası ile gelmesi; kesinlik için olabileceği gibi, “İza cae” deki iza’nın cevabı olduğu için olabilir. O takdirde sığa mazi olsa da manası âti olur. Karısı Masonlardır. İkmal yapmaktadırlar. Savaşları o finanse etmektedir. “Habl” ise basın ve yayındır. “Mesed”, fesad demektir. 

 

S.A.-- Benzer şekilde, “ebu”, “ibn”, “umm”, “ihvetun” “ehu” gibi ifadeler. Mesela, “Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum” ifadesi. Son derece tutarsız bir ifadedir. Çünkü gerçekte Muhammedin çocukları olmuştu. Yaşamamış olabilirler ama bir süre hayatta idiler ve çocukları da vardı. Öyleyse bu ayetin metinde yer alması, gerçekle çelişki teşkil eder. Geleneksel anlamlandırmaya göre bunlar anne baba çocuk gibi anlaşılmış. Ama var olmayan bir kimsenin veya kimselerin anne babaları veya çocukları veya bunun gibi akrabalık kardeşlik ilişkilerinin bize sağlayacağı hiç bir fayda yok. Bize bir anlam katmıyor.

S.K.- Ayette “min ricaliküm” diyor. Rical 15 yaşından sonra başlar. Muhammedin böyle bir çocuğu olmamıştır. Karıları vardı, olabilirdi. Ama Kuran bunu bildirerek, Kuran’ın mucizesini ifade etmiş oluyor. Kuran’da Peygamberlerin kıssaları olduğu gibi, Muhammed’in de kıssası vardır. Kuran’a gelinceye kadar başkanlık ve peygamberlik babadan oğula intikal ederdi. Hazreti İsa’nın hiç çocuğu olmamıştır. Muhammed’in de oğlu olmamıştır. Çünkü saltanat kalkmaz, devam ederdi. Böyle olmasına rağmen hala seyyitler vardır.  Bu ayet seyyitliği reddeder.

 

S.A.-- Örneğin “Beni-Ademe” ifadesindeki “beni” kelimesi “Bny” kökünden geliyor olamaz mı? İnşa etmek, bina etmek anlamına gelseydi eğer, “birleştirmek/katıştırmak suretiyle bina etmek” gibi rasyonel bir anlam ortaya çıkmaz mıydı?

S.K.- “Beni” kelimesinin o manaya geldiği açıktır. Evlattan farklıdır. İki türlü miras vardır. Biri yakınlık mirasıdır. Kadınlar ve erkekler eşit alırlar. Bir de aile müessesesinin  binasını sürdürme mirası vardır. Burada nafaka temin etme görevi erkeğe verildiği için; kızın iki mislidir. “Ebna” dediğimiz zaman, oğulların oğullarını da içine alır. İnsanlık tek ümmettir. Bu sebeple bir binadır. Kadınlar da yer alırlar. Sadece erkekler için “zeker” ve kadınlar için “ünsa” kullanılır.

 

S.A.-- İsrail kelimesi de kuşkulu duruyor. İsra ile olan benzerliğini göz ardı edemeyiz ancak, kelimenin yapısı Arapça kurallara uygun değil. Başka bir dilden geçmiş olmalı.

S.K.-İsrail kelimesi başka dilden geçse de  Arapça’da manası vardır. Mısırdan gece çıkmış olmaları nedeniyle onların ismi olabilir. Yakub’un değil, Musa ile çıkanlar İsrailoğulları olabilir.

 

S.A.-- Biz ilkesel olarak, metinde yer alan her kelimenin kendi manası olması gerektiğini, belli kişileri değil, belli durumları veya olayları ifade ediyor olması gerektiğini benimsiyoruz. Gramerin bu konudaki iddiaları ile metindeki ifadeler örtüşmüyor. Nuh, İsa, İbrahim, İsmail, Musa, gibi isimlerin tamamı nekre gelirken, gramer bunların marife olma zorunluluğu olmadığı şeklinde bir açıklama getiriyor. Ancak Tevrat ve İncil söz konusu olduğunda metin bunları marife kullanıyor. Fil olayının Araplar açısından ne kadar önemli olduğu açık, takvim başlangıcı olarak kabul etmişlerdi. Ama metin bunu da marife kullanıyor. Burada “muzaf, muzafun ileyh” gibi bir açıklama yapılabilir belki ama yine de kelimenin marife kullanılması kuralını kuşkuya sürükler. Öte yandan byline hikâyede fil, tek değil çoktu. Oysa metinde fil, tekil kullanılıyor.

S.K.- Kuran Fil Kıssasını diğer kıssalar gibi anlatmaktadır. Bize bugün nazil olduğunda o olayı inkar etmemekle beraber, bugün “fil”den kasıt filo, “hicare”den kasıt füze, “siccil”den kasıt güdümlü, “asf”dan kasıt hortum, “me’kül”den kasıt  emiş, sökülüp alınarak götürülen, yutulan olabilir. Bunlar Müteşabih  olanlardır. Tevil edilmeden manaları anlaşılmaz. Tevil edilince de derin manalar çıkabilir. Tevil de her zaman mümkün olmaz, yaşanmalıdır. Günü gelmemiştir.

 

S.A.-- Sizin seminerlerinizi takip edebildiğimiz kadarıyla, bütün bu isimleri birer şahsiyet olarak alıyorsunuz. Ancak vahyin muhatabı doğrudan biz olduğumuza göre, tanımamız ve kıyas etmemiz mümkün olmayan, bilmemiz mümkün olmayan kimseleri bize örnek vermesi evrensel bir metin açısından büyük bir zaafiyet olur.

S.K.- Kuran’ın usulü “kıyas” sistemidir. Sadece domuz eti haramdır, der; diğer hayvanları saymaz. Siz illet bulursunuz ve onları haram kılarsınız. “Meyvecil hayvanlar haramdır” diyor, denilemez. Onun illetini siz bulursunuz.  Gerçek olaylardan bahseder. Siz onu genişleteceksiniz. Fil olayı böyledir. Allah Mekke’yi korumuştur. Çünkü oraya Kuran inecekti. Allah birinci ve ikinci cihan savaşlarında Türkiye’yi korumuştur. Çünkü adil düzen orada hazırlanmaktadır. Allah sizi Hong Kong’da toplamıştır. Çünkü Adil düzenin yayıcılarına gerek vardır. Sadece Kuran’ın varlığından haberdar etmeniz yeterlidir. Fil kıssası bunları anlatmaktadır. Hemen arkasından gelen surede “li ilafi Kureyşin” denmektedir. Buradaki Kureyş de kabile adıdır. Kast edilen, tüccarlardır. Uluslararası ticarettir. Yeryüzü tek piyasa olacaktır.

 

S.A.-- Bilmiyoruz, bu konuyu farklı bir bakış açısı ile değerlendirdiniz mi? Veya buna ilişkin varsayımlarınız veya çıkarımlarınız veya ilkesel öngörünüz var mı?

S.K.-  Biz başkaları için değil, kendimiz için çalışıyoruz. Ancak ilgilenenlerle de ilgileniyoruz. Biz de sizin gibi Kuran’ı atalarımızı izleyerek benimsedik. Sonra da tarafsız incelemeye başladık. “Tanrı sözü ise, tanrı sözü olarak kabul edelim; tanrı sözü değilse, doğrusunu bilelim” dedik. Bunun için sorduğunuz soruları biz de sorduk. Bizi en çok tatmin eden “teşabüh” ayeti oldu. Kuran’ı okuyacaksınız, müspet ilme uyuyorsa kabul edeceksiniz; uymuyorsa tevil edeceksiniz. Edemiyorsanız geçeceksiniz. Hala, bunu kabul eden Kuran’dan başka bir kitap yoktur.

Bizim Kuran anlayışımız tamamen rasyoneldir. Müspet ilme dayanır. Müspet ilmi de sermaye öyle söyledi diye kabul etmeyiz. Bizim onu ispat etmemiz gerekir. Batılıların deneylerine ve deneylerdeki verilere güveniyoruz. Aralarında ihtilaf yoksa, o doğrudur. Ama yorumları kendimiz için biz yaparız. Bunun gibi İslam alimlerinin verdiği bilgileri de aralarında ihtilaf yoksa, doğru kabul ederiz. Kuran’la karşılaştırırız, uygunsa kabul ederiz. Değilse reddederiz. Tespit edemezsek; ne kabul, ne de reddederiz.

 

S.A.--Saygılar, Sam

S.K.- Bil mukabele, Karagülle

 

 


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
16.01.2016
14:15

Sayın Karagülle

 

İşaret ettiğiniz olasılıkları biz de okuduk ve düşündük. İzin verirseniz konuyu açmak adına bazı noktalara işaret etmek isteriz.

 

Örneğin; “iza cae nasrullahi vel fath” cümlesi. Cümlenin yapısından hareketle “gelecek” ifade etmesi bize göre mümkün değil. “iza” sadece sürekliliği ifade etmiş olur. Zamana bağlı bir gerçeklik. Yani, “bir başarı gerçekleştiği zaman veya bir açıklık/belirlilik ortaya çıktığı zaman” şeklinde anlaşılması gerekir. Çünkü bu tür ifadelerin kullanıldığı hikayeler veya anlatımlar, süreklilik ifade etmektedir ve nedenlerine bağlı olarak, sürecin doğru yönetilmesi halinde başarının ortaya çıkmasının kaçınılmaz olacağı veya doğru işletilen süreçlerin başka fırsatlar oluşturacağı açıktır. Metinde bu tür ifadelerden yola çıkarak, geçmişi geleceğe matuf hale getirmek bize göre yanlış ve zaten gereksizdir.

 

Metot bakımından “leheb” kelimesinin bir isim değil, bir oluş ifade etmesi gerekir. Ancak metnin başka kelimeleri ateş veya alev anlamında kullanıyor oluşu, bu kelimeye de aynı anlamı vermeyi önler. Bize göre iki güç merkezi veya iki dağ arasındaki potansiyel enerjiyi ifade eder.

 

Cümlenin devamı ise, bir türev/tür olarak paranın veya mali varlıkların veya kesbedilen şeylerin/ekonomik değerlerin vazgeçilemez olmasına vurgu yapılmış olur. Eğer “tebbe” birinci cümleye ait bir kelime ise, anlam bütünlüğü bozulur. Bize göre cümle hatalı bölünmüştür.

 

İkinci önemli nokta, “rical” kelimesine atıfla “15” yaş ortalama bir varsayımdır. Fiziksel olarak bu çok daha erken olabileceği gibi, geç de olabilir. Ancak Muhammedin çocuklarının ne kadar yaşadıklarına dair kesin bir bilgiye de sahip değiliz. Rivayetlerin anlattığı tutarlı olmayan bilgilerden derlenen bir ortalama tahmin yapabiliyoruz ancak. Ne var ki bu durum kesinlik arzetmeyen, tahmine dayalı bir durumdur ve bize göre ayet için bir veri veya referans kabul edilemez.

 

Tam aksine, biz cümlenin tam da kullandığı kelimelere göre anlam ifade ettiğini düşünüyoruz. Eğer “Muhammed” kelimesi bir kimseyi değil de, bir durumu, bir işe başlayan kimseyi ifade ediyor ise, bu durumda bir kimse olmayacaktır. Zaten ayetin devamı resul/topluluk atfı ile bilginin kaynağı/merkezi (nebi) olarak tanımlanması ifadeyi genel bir tanım haline getirmektedir. Ne var ki buradaki “eba” kelimesi de geleneksel anlamlandırmadan farklı olarak bir “oluşum” olarak anlaşılmak zorundadır. Ne var ki bu durum da metinde açık değildir. Bu da yazımsal hataya dayanır.

 

İsrail kelimesine atfedilen anlamların Yahudi mitolojisine dayandığı açıktır. Yakuba verilen bir lakab dolayısıyla İsrail adını aldığı veya sizin de bahsettiğiniz gibi musanın takipçileri gibi anlamlar verilmektedir. Ancak, Yakub ve Musa nekre kullanılan kelimelerdir ve bir kimseyi ifade ediyor olmaları kuşkuludur. Dolayısıyla buna bağlı bir anlamlandırma şekli de kuşkulu hale gelir. Bize göre “İsrail” kelimesinin taşıdığı anlam ne Yahudi mitolojisinin atfettiği, ne de geleneğin varsaydığı anlam olamaz. Metinde tutarsızlığa neden olmaktadır. Ne var ki kelimenin anlamına ulaşabilmiş de değiliz.

 

Nekre isimler konusundaki kuşkularımız, metnin anlatımı ve rasyonel karşılıklarının olmayışına dayanmaktadır. Örneğin bugün elimizde “İncil” adında kutsal bir metin yoktur. Müslümanların “İncil” dedikleri, Hıristiyanların “bible” dedikleri bir krallık biyografisidir. Namaz kılan Hıristiyanlardan hiç biri “bible”dan okumazlar. Namazlarında “Zebur” dan okurlar. Yani Hıristiyanların kabul ettiği bir kutsal metin olarak “İncil” ortada yoktur. Dolayısıyla olmayan bir metin veya kitabın “marife” olarak kullanılmasının hiçbir anlamı yoktur çünkü kıyası mümkün değildir. Örneğin muharref olduğunu söyleyebileceğimiz herhangi bir veriye sahip değiliz. Bir şeyin orjinalini bilmiyorsak, kopyasının muharref olup olmadığını da bilemeyiz. Tevrat da aynı şekildedir. Yahudiler de Zebur’u asıl kabul ederler. Dolayısıyla metinde bu tür isimlerin marife, kişiselleşmiş isimlerin nekre kullanımı da tutarsızlık arzetmektedir bize göre. Bunların yeniden tasnif edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

 

Müteşabih ayetlerin bir “şablon” ortaya koyduğunu ve bunlara kıyas ile ilkesel ve kurumsal yapılanmanın veya düzenin nasıl olacağını tesbit etmek gerekir. Bunu tevil etmeye gerek yoktur. Şablonun varlığı sistemi kurgulamak için yeterlidir. Ancak, anlatılan hikayelerin “gerçek” olduğunu varsaysak bile, olayları ve nesneleri kıyas edebileceğimiz bir bilgi/veri elimizde yoktur. Vahyin on-time oluşu, yani canlı olması, yani bizi muhatap alıyor oluşu, geçmişte olup bitmiş bir hikayenin bizim açımızdan değer taşımayacağını da hesaba katmasını gerektirir. Çünkü, metin mitolojik hikayelerin yanlışlığına atıf yapmaktadır. Yani rivayetler yoluyla bize ulaşmış bilgilerin doğruluğu kesin olsaydı, metin geçmişte olup biten, anlaşılan veya inanılan şeylerin/değerlerin eleştirisini yapmaz, onları doğrudan veri kabul ederdi. Oysa bunu yapmıyor. Bunları eleştiriyor ve birer veri olamayacağını söylüyor. O halde bu isimlerin geçmişe ait kimsele olması da tutarlı olmaktan çıkmış oluyor. Ne kadar tevil ederseniz edin, metindeki anlatımı değiştiremediğimize göre, metin üzerindeki metodolojik kuşkuyu ortadan kaldırmak da imkansız olur.

 

Yine ilkesel olarak “öldürmeyi veya avlanmayı” yasaklayan bir metnin, domuzun “etine” yönelik bir haramlaştırma ihdas etmesinin anlamlı ve tutarlı bir nedeni olmalıdır. Buradaki olası zarar, domuzun etini yemekle ilgili değil, başka bir amaca yönelik olmalıdır. Henüz bunu bilmiyoruz. Ancak metnin ilkesel yaklaşımını dikkate aldığımız zaman, domuzun etinin yenmesinin haram olduğunu söylememiz mümkün değildir. Domuz eti ile ilgili bir zarar söz konusu edilmektedir ancak bu yemekle ilgili olmamalıdır. Zaten bir hayvanın öldürülmesinin veya yenmesinin meşru olduğuna dair herhangi bir veri yoktur. Dolayısıyle hayvan etinin yenmesi helaldir demenin de imkanı yoktur. Tam aksine, bunu yasaklayan pek çok veri vardır.

 

Ancak zararda benzerlik mümkündür. Bir şeyin fiziksel yapısı, kimyasal yapısı nedeniyle oluşabilecek zarar, başka şeylerin de benzer içerik taşıması halinde de oluşması mümkün hale gelebilir. Ancak bu kesin değildir. Kullanılan miktar önemlidir. Dolayısıyla haramlarda veya yasaklarda kıyas olmaz. Hiçbir şey birbirinin aynı değildir. Örneğin bir zehiri uygun miktarda kullanırsanız ilaç olur, fazla kullanırsanız öldürücü olur.

 

Pozitif bilimlerin veri olması hususunda herhangi bir kuşkumuz yok. Her şey doğada olup biter. Dolayısıyla her bilginin doğada bir karşılığının olması gerekir. Elbette deneysel verilere dayanır. Bilgi haline dönüşmüş olan veriler geçerlidir ve metnin de zaten işaret ettiği şeydir. Bu konuda herhangi bir kuşkumuz yok. İslam alimleri konusuna karışmıyoruz. Haklısınız aralarında tutarlı olanlar da vardır ancak metne yönelik açıklamaları veya yorumları kendilerini bağlayıcıdır. Bizi değil. Biz kendi yorumumuzu yapmak ve kendimiz anlamak zorundayız.

 

Ötet olarak, metinde geçen ve isim oldukları varsayılan kelimelerin tamamı bize göre anlamlarına göre değerlendirilmesi gereken oluşlar veya olgulardır. Çünkü geçmişte olup biten bir şeyi bugün başka bir şey ile kıyas etmemiz mümkün olmadığı gibi, olası hikayelerin aktarım yoluyla bize ulaştığını da göz ardı edemeyiz. Bu hikayelere atfedilen anlamların da genellikle mitolojiye ait anlatımlar olduğunu da görebiliyoruz. Eğer mitler doğru idiyse, metnin bunları bize yeniden anlatmasının gereği yoktu. Çünkü zaten biliniyordu ve biliyoruz. Bu konudaki gramatik tutarsızlıklar da göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir ve dikkat edilmesi gerekir.

 

Küçük bir ayrıntıya daha işaret etmek gerekir bu konuyla ilgili olarak. Gramerin getirdiği açıklama, bazı noktalarda isimlerin kullanımına atıfla, arap kültüründe özel isimlerin marife kullanılma zorunluluğu olmadığına dayandırılmaktadır. Bu tamamen yanlıştır. Çünkü arap kültüründe, son isim bir değer taşımaz, özellikli değildir. Örneğin bir kimsenin adı “Ahmet” olabilir ama bunun bir anlamı yoktur. Kim olduğu bu şekilde bilinmez. “Ahmet el-mahdum el-……” diye devam eden aile künyesinin bilinmesi gerekir ki, aileye ait olan isimlerin tamamı marife kullanılır. Dolayısıyla gramerin bu yaklaşımı tamamen yanlıştır ve pratik kullanımına da uygun değildir. Elbette bu bizim anladığımız şeydir.

 

Bu konuda metinle ilgili pek çok tutarsızlık vardır, bu konuyu sizin gündeminize sunmamızın nedeni, tutarlı ve anlamlı bir tasnif yapılması gerektiğini anlatabilmek içindir. Böyle bir tutarlılık çalışması bugüne kadar yapılmış değildir ve böyle bir çalışmanın sonunda ne ortaya çıkacağını kimse bilmemektedir. Öte yandan böyle bir çalışma yapmanın kimseye bir zararı da yoktur olası faydalarının dışında. Konuyu bu bağlamda değerlendirmeniz büyük yarar sağlar.

 

Saygılar

 

Sam





Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 41403 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28682 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27274 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19389 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 17755 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17330 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16366 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 14979 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 13816 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13267 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13222 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13197 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13095 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13085 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13084 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 12976 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 12910 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 12868 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12450 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 11783 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 11733 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11639 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11580 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11552 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11474 Okunma
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11269 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11208 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11052 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11010 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11003 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 10998 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 10884 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 10775 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 10751 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 10724 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10606 Okunma
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 10598 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10575 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 10574 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10563 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10422 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10421 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10398 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10361 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10353 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10345 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10342 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10261 Okunma
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10253 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10196 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10194 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10184 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10124 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10029 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 9998 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 9974 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 9805 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 9803 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9660 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 9652 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9629 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9612 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9608 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9545 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9532 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9521 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9501 Okunma
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9415 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9390 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9370 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9334 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9312 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9291 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9277 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9203 Okunma
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9178 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9149 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9071 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9025 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 8993 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 8980 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 8947 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 8946 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 8831 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 8735 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 8735 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 8730 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 8724 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 8713 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 8688 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8621 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8614 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8602 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8501 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8426 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8411 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8406 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8403 Okunma


© 2024 - Akevler