Ankara’da Kocatepe Camii vardır. On binlerce insan cemaat olur. İmam komuta eder, cemaat de ona uyar. Bütün dinlerde namaz vardır. Bugün dünyada mevcut büyük uygarlıklar binlerce yıl bu sayede yaşamaktadır. Sermaye’nin, kapitalizmin ve sosyalizmin saldırılarına rağmen sapasağlam ayaktadırlar. Biz imama uyarken onun nasıl bir kimse olduğuna bakmayız, o “Allahuekber” deyince onun gibi hareket ederiz.
Cumhurbaşkanımız şimdi doğru komut verdi; doları terk edin, altına geçin dedi. Uluslararası takas sistemini geliştirin dedi. Verilen komut doğru komuttur. Komutu veren başkanımızdır. Uymak zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre sorumlu olan başkan değildir. Başkan bir şey söyler. Onu kurumlar icra eder. Başkan yanlış söylerse bakanlar uygular, sorumlu olur. Sorumlu olmak istemezse istifa eder. Başkan uygulatacak bakan bulamazsa veya o bakan güvenoyu alamazsa uygulayamaz.
Ben yazılarımı yazarken Muhterem Başkanı eleştirmiyorum, sorumlu bakanı eleştiriyorum. Parlamenter sistem bu sistemdir; başkanın yetkili ama sorumlu olmaması sistemidir. Başkanlık sisteminde ise başkan sorumludur. Her konuda meclislere hesap verdiği gibi yargı üstünlüğü vardır. Dokunulmazlığın kaldırılmasına gerek kalmadan yargılanır.
Şahsım olarak İslâmiyet’i en üst seviyede bildiğim gibi, Batı ilimlerini de üst seviyede bilmekteyim; zeki olduğumdan değil, bu ilimlerle meşgul olduğumdan biliyorum. Necmettin Erbakan’a danışmanlık yaptığım gibi, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Asker Akayev’e de danışmanlık yaptım. Dağılan Sovyet ülkelerinde parayı birlikte çıkardık. Tüm bu ülkeler Kırgızistan’ı örnek alarak para çıkardılar. Akayev hâlen Moskova’dadır; sorulabilir. Bana; S. Demirel’e teşekkür mektubu gönderdim, senin adını da zikrettim demiştir.
Ben size bir makale yazdım. Anlamanız için öneride bulundum. Dört defa okumanız gerekmektedir. a) Önce baştan sonuna kadar okuyup konuyu anlayacaksınız. b) Sonra baştan cümleleri teker teker okuyup ne dediğimi anlamadan geçmeyeceksiniz. Bana her zaman sorabilirsiniz. c) Sonra size göre doğru olanlarla yanlış olanları ayırıp size göre doğru olanları beyninize yerleştireceksiniz. Yanlışların yanlışlıklarını belirleyeceksiniz. d) Ondan sonra kâğıt kalemi alıp bir yere bakmadan bu hususta makale yazacaksınız. Bize göndereceksiniz. Biz onu yayınlarız. O zaman anlamış olursunuz.
Muhterem Cumhurbaşkanımız beni sekreter kabul etsin. Bir öneride bulunuyorum; değerlendirsin. Bunları yazacak hukuk bilgimin ve yeterliliğimin olduğunu sanıyorum. Yanlışım varsa, bir başka yetkili cevap verirse, memnun olurum.
Başkan olarak buyruğumdur.
Madde-1: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, bir cumhuriyet altını karşılığı altın bonosunu düzenleyip ticari bankalara gönderir.
Ticari bankalar bunları teminat veren kuyumculara borç olarak verir. Merkez Bankası bononun kefilidir. Ticari bankalar cirantadır.
Kuyumcular, bankaların kefilli ve cirantalı bonolarını vererek 6,42 gram altın borçlusu olurlar.
Kuyumcular, kasalarında bonoyu veya vitrininde gram olarak her bono için 6,42 gram altını bulundurmak zorundadırlar.
Madde-2: Bankalar, Merkez Bankası’nın tespit ettiği bedelle bonoyu Türk Lirası ile değiştirirler. Fiyat farkı isteyemezler.
Madde-3: Merkez Bankası, altın bonolarını, tespit ettiği bedelle ticaret bankalarına alıp satar. Türk Lirası bu yolla ihraç edilir. Alış-satış değerleri arasında fark yapılmaz. Bu değer ile piyasaya altın bonosunun miktar dengesini kurar.
Madde-4: Her türlü ödemeler Türk Lirası ile yapılar. Bütün borçlanmalar Altın Bono üzerinden yapılır.
Madde-5: Bankalara bu hizmetlerinden dolayı Merkez Bankası’nda bulundurdukları altın bonosunun beşte biri tutarında TL faizsiz olarak verilir. Ödemeler altın bonosu üzerinden yapılır.
Not: “DIŞ TİCARET” makalemi de tavsiye ederim; http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/7105/SonEk/0/Suleyman-Karagulle/Dis-Ticaret