Girdilere ağır vergiler yüklenmekte, böylece ülke içi maliyetler yükselmektedir. Bunun sonucu ihracat yapılamamaktadır. İthalata dayanan üretim durmaktadır.
Bunu aşmak için ülkeler vergi indirimi adı altında ihracatı sübvanse etmektedirler.
Örnek olarak 6 dolarlık girdisi olan bir üründen 6 dolar da vergi aşınarak 12 dolarlık girdiye ulaşılmaktadır. 2 dolarlık da işçilik ekleyerek 14 dolara satmaktayız. Piyasadaki değeri ise 10 dolardır. Bu sefer 4 doları vergi iadesi vererek üreticinin malını 10 dolara satmasına imkân vermekteyiz.
Bunun anlamı şudur. Biz ülkedeki maliyetleri 14 dolarda tutuyoruz. Vatandaşımız bu malları 14 dolarla kullanmıştır. Almanlar ise bu malları 10 dolara kullanıyor. Devlet 6 dolar vergi alıyor, 4 doları iade ediyor. Bu durumda devletin 2 dolar kazancı vardır. Ayrıca Alman tüketicinin de dört dolar kazancı vardır. Vatandaş ise 14 doların 6 dolarını yükleniyor, iki misli pahalı tüketiyor.
Şimdi böyle yapacağımıza girdilere hiç vergi koymasak, maliyetimiz 8 dolar olacaktır. Almanlar bunu 10 dolara alacaklar. Bize 2 dolar kalacaktır. Bunun 2 dolarını da devlete vergi olarak versek, bizim vatandaş 4 doları Almanlara vermeyecek, halkımız Almanlarla eşit seviyede malları tüketme imkânını bulacaktır.
Sonuç olarak demek ki vergi indirimi demek Türk halkını yabancılara köle yapmak demektir, onlara haraç verme demektir.
Bu hesabı fazla düşünmeden yaptım. Şimdi siz de düşünün. Girdilere ağır vergi yükleyip çıktıları vergi indirimi ile desteklemek kime kazandırıyor, kimi kim için çalıştırıyor?
Örneğimizi ileri götürelim. Üretime etki eden en önemli etken petroldür. Üretim yaparken elektrik harcarız; kaynağı petroldür. Üretim yaparken nakliye yaparız; kaynağı petroldür. Üretim demek emek+enerji demektir. Şimdi iki türlü politika izleyebiliriz.
Biri; petrolü sübvanse ederiz. Yani bize 1 dolara mâl olursa 0,8 dolar yaparız. Türkiye’de her şey ucuzlar. İhracat patlaması olur.
Tersini yaparız; 1 dolara mâl ettiğimiz petrolü dört dolara halkımıza aktarırız. Fiyatlar yükselir, içerde satamayız, dışarıya satamayız, halkımıza satamayız, çünkü bu seviyede satın alma güçleri yoktur. İhracat yapmak için de sübvanse ederiz. Böylece yaşarız.
Bu iki sistemi karşılaştırınız…
İktisatçılar karşılaştırsın...
Sübvanse edip ülkede ucuzluk ortaya çıkarmak mı kârlı, yoksa vergilendirip ihracatı sübvanse etmek mi daha kârlı?
Kur’an diyor ki; Allah onlara beyin verdi ama düşünmezler...
Başkalarının beyni ile yaparlar!
İktisat fakülteleri Türk ekonomisini okutacaklarına, ABD ekonomisini İngilizce okutmaktadırlar! Böylece ezberledikleri sömürü araçlarını Türkiye’de daha iyi uygulama imkânını sağlamaktadırlar.
Adil Düzen Çalışanları; hiç üzülmeyin, bu sisten sadece Türkiye’de değil dünyada da çöküyor; siz sadece Adil Düzen ekonomisini öğreniniz, göreve gelme zamanınız yaklaşıyor...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92