Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014
28705 Okunma, 8 Yorum

 (Abese-21,22)ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ  ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ

“Sonra onu öldürdü ve kabre koydu, sonra istediği zaman da onu neşreder.“

Burada kabre koymayı ‘fe’ ile onun neşredilmesini ‘sümme’ ile ifade etmiştir. Bedenin durumunu anlatmaktadır. Kabre konan insanın bir daha ahirete kadar herhangi bir canlanması yoktur. Kabirde olmak demek çürümek, dağınık olma demektir. Yani ölü insanla çürümüş insan arasında bir fark yoktur.  

خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ (Mülk-2)

“Mevti ve hayatı halk etti.”

Burada mevt hayatın yokluğu şeklinde onun da hayat gibi ruhun bir vasfı olduğu anlatılmaktadır. O da mahlûktur. Ruh ve bedenin ayrılığı demektir. Ruh vardır. Ruhun farklı bedeni vardır. O bedende varlığı devam etmektedir. Bu sebeple o durum mahlûk durumdadır. Bunun anlamı şudur: Ölümden tekrar haşre kadar o bedende azap veya saadet görebilir.

وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (Bakara-28)

“Siz ölü idiniz sizi diriltti, sonra öldürüyor, sonra diriltecek, sonra O’na rücu edeceksiniz.” Yaratılmadan önce ne idiysek öldüğümüz zaman da o olacağız. Yani biz yaratılmadan önce de vardık. Bu uzayın dışında başka bir uzayda varlığımız olabilir. O dönemin hafızası bizde olmadığı için hatırlayamıyoruz.

ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا  (Nisa-100)

“Sonra o mümine ölüm idrak etti ücreti hemen Allaha vaki oldu.”

Burada ölen insan zaman kaybetmeden, ahirette hesap bile vermeden Allah’ın ecrine ulaşacaktır, maddidir. Yasin’de de aynı olay anlatılır. Şehit edilen kişinin “Kavmim bilse ki ona ne ikram edildi” diyerek hemen cennete gittiği ifade edilmiştir.

Bu ayetlerde tearuz vardır. Biri ölünce hemen Allah’ın ecrine kavuşur diğer insan öldükten sonra kabir hayatı yaşar sonra ahirette diriltilir sonra uzun zaman Arafat’ta yaşar, hesabını verdikten sonra cennete veya cehenneme gider. Bu tearuzu gidermek için ayrı haller düşünürüz. Şehit olanlar, mümin olanlar, ceketi garanti edenler hemen cennete götürülür. Günahkar olanlar veya halleri mütereddit olanlar ise bekletilir hesap görüldükten sonra cennete veya cehenneme sevk edilir veya arada bırakılır.

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ (Mümin-46)

Onlar (Firavun ali) ateşe arz olurlar ve kıyamet günü daha şiddetli azaba uğrarlar. Bu azabı kabri gösteren ayettir. Ne var ki zikredilen Firavun değil, alidir.  Gece gündüz denmiş olması ile bu dünya hayatında olanlar kastedilmiştir. Yani firavunun arkasından yürüyenlere öyle ateşe arz olun denmiştir. Buradaki ateş silahlı savaştır. Kastedilen kuvvet uygarlığıdır. Dolaysıyla bu ayette kabir azabını ispatlamak zordur. Firavun ve ali denseydi mezardan bahsedilmiş olurdu. Oysa sadece Firavunun ali denmektedir. Sonra gece gündüzden bahsetmektedir. Bu da bu olayın bu dünya hayatı olduğuna delildir.

Önemli olan başka delil de Kur’an’ın ölümü uykuya benzetmesidir. Uykuda iken rüya görmüyorsak acı duymayız azap göremeyiz. Eğer ölü iken rüya gördüğümüzü söylersek bu beden çürüdüğü için rüya göremez.

Bu ayetlerin delaleti ile kabir azabı yoktur ama varsa bunun nasıl olduğunu şöyle izah edebiliriz.

Kainat bir film gibidir. Nasıl filmde kare kare resimler varsa kainatta da küp heykeller vardır. Biz heykelden heykele geçerek değiştiğimizi zannederiz. Değişen beden değil, ruhunuzun gezinmesidir. Yani bizim çocukluğumuz vardır orada duruyor. Bizim geleceğimiz de vardır orada duruyor. Biz birinci heykelden ikinci heykele atlaya atlaya yaşıyoruz ve yaşlanıyoruz.

Yolcuğumuza birlikte devam ediyoruz. Hayatımız bu yolculukta devam ediyor. İçimizden biri öldüğü zaman bizimle seyahati bırakmış oluyor. Aynı trende ilerlerken bazılarının trenden inmesi, bazılarının da binmesi gibi. Trenden inenleri biz yok oldular zannediyoruz. Oysa ki trenden indiler. Şimdi ne yapıyorlar bilemeyiz, belki de daha iyi bedenlere girip orada seyahatte devam ediyorlar. Başta trene bindiler, arabalara bindiler, uçağa bindiler veya köşke gittiler.

İyi insanların öldükten sonra maymun bir bedene grip onun hayatını sürdürmeleri mümkün olduğu gibi dev olup uçan varlık olmasında da herhangi bir zorluk yoktur.

Bu takdirde ahirete kadar da pekala hayat olabilir.

Bu çok basit bir olaydır. Filmi seyrederken bir yerde o filmi durdurup başka filmi sahneye koymaktan ibaret olur. Ne var ki bütün bu ihtimallerin olduğunu biz ancak Kur’an’dan öğrenebiliriz, biz Kur’an’da aksini bulduğumuz için kabir azabı yoktur diyoruz.

Neden kabir azabı yoktur. Çünkü suçlunun cezası suçu sabit olduktan sonra verir. Şimdi olduğu gibi hapishanelerde senelerce tutulup sonra suçsuz denip bırakılamaz.  O halde kıyamet beklenecek, orada muhakeme yapılacak, verilen ceza kadar cezalandırılacaktır.

Buna şu cevap verilebilir. Neye bekleniyor. “Allah sevabını günahını bilmiyor mu? Versin cezasını, bitsin” diyebiliriz. Birbirimizin ahlakının hesabını verebilmemiz için tüm insanların birlikte diriltilmeleri gerekir. O halde bekleyeceğiz sonra da hepimiz birlikte bir araya geleceğiz. Buna şu itiraz yapılabilir: “Kimi çok bekleyecek, kimi az bekleyecek.” Cevabımız: zaman izafidir. Kimine göre kısa, kimine göre uzun görülebilir. Şehitlerin cennete gitmesini böyle yorumlayabiliriz.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
27.02.2014
18:49

İnsan dışındaki canlıların bir bedeni (HARDWARE) bir de o bedeni sevk ve idare eden programları (SOFTWARE) vardır. İnsanın ise bir bedeni (HARDWARE) olmasına karşılık, 2 tane programı (SOFTWARE) vardır. Daha önce yakın çevreme anlattığım için o arkadaşlar bu görüşümü biliyorlar.

Bu iki SOFTWARE'den biri bedenimizi sevk ve idare eden, bana göre Kuran'daki adı "NEFS" olan programdır ve hayvanlardakinin aynısıdır ve aynı mantıkla çalışır.

Diğeri ise; bizi diğer canlılardan özel kılan ve bizi Allah'ın benzeri yapan (bunun ne manaya geldiğini "Allah'ı tanımak makalelerinde açmaya çalışmıştım) ve başlanğıcımızla bedenimize yüklenen ve bizim (ve çevremiz) tarafından da geliştirilen "AÇIK KAYNAK KODLU", Kuran'da "RUH" OLARAK ADLANDIRILAN, bir programdır ve sadece Cüz'i olanı BİZE ve killi olanı Allah'a ait olan bir programdır (SOFTWARE).

Bütün programların çalışabilmesi için bir bedene, bütün bedenlerin de çalışabilmesi için bir programa ihtiyaç vardır. Beden ve program "aktif" olduğu zaman "BİLİNÇ/ŞUUR" oluşur. Bu ikisi beraber ve aynı anda aktif olmazsa ŞUUR oluşmaz. Mesela uykuda beden aktif ama program "ASKIDADIR"; bilgisayar tabiri ile, "OTURUM KAPATILMIŞ ama BİLGİSAYAR ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORDUR. Programlanmiş her hangi bir uyarı ile oturum açılır, Şuur/bilinç oluşur, yani ekranda olaylar görünür hale gelir.

Ölüm halinde ise "BİLGİSAYAR KAPATILMIŞTIR", bedenin enerjisi kapanmış, Ruh dediğimiz program da bedenden ayrılmış, "uninstall" edilmiştir.

Bedenin veya ruhun tek başına haz veya azap görmesi düşünülemez. Ne tek başına beden acı duyar, ne de tek başına Ruh acı veya zevk duyar.

Kabirlerde beden onu oluşturan en küçük bileşenlerine parçalanmış, ruh ise başka bir yerdeki "HARD DİSK"te "BAAS GÜNÜNE" kadar bekletilmektedir. İlkahtan ölünceye kadar o ruhu taşıyan beden (KİŞİ) tarafından o program "HAS KILINMIŞ/ÖZELLEŞTİRİLMİŞ" olduğu için, (FARKLILAŞTIĞI İÇİN" artık o ruh başka bedenle çalışamaz. Kodları uyuşmaz. O ruh ancak "ahirette" kendi bedeninde tekrar çalışır, o beden de ancak o ruhla işlerlik kazanır.

Bundan dolayı, velevki kabirdeki beden çürümemiş dahi olsa ruh kendisinden ayrıldığı için bir azap hissetmez, Ruh da bekletildiği yerde yanında bedeni olmadan bir azap hissedemez.

Ahirette, o güne kadar yaşamış olan tüm insanlar "YAPAY RAHİMLERDE (YASİN SURESİNDE BU "ECDAS OLARAK İSİMLENDİRİLMEKTEDİR)", "AYNI ANDA" DÖLLENECEKLER, aynı anda büyüyecekler ve yaşdaş olacaklardır ki, hesaplaşma için kimse kimseyi beklemesin. Bu dünyadaki gibi bir birimizden doğacak olsak hesaplar tamamlanamaz. Dünyadaki yıllar kadar beklememiz gerekir, bu da mantıksız olur.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
28.02.2014
06:57

"Allah benzeri olmadığını bilir"

Nihayet her kişi beden ve ruh olarak bir yazılım bir formüldür. Şuur formülü beden olmasada başka bir serverde çalıştırılabilir. Bu çalışma esnasında bedeninden ayrı olduğunu öldüğü için bilir. Ama şuurunda bir bedeni vardır. Algılaması bedenidir. bedeni olmamasına rağmen. Kabir azabı vardır. fakat rüyada hissedilen acılar gibidir. Aslında bedene bir şey olmammaktadır. Ama acılar bedene oluyormuş gibi program düzeyinde hissedilir.

Ahirette ise tekrar bedenlenilir.

Hüseyin Kayahan
28.02.2014
23:14

Cengiz beye de, Mete beye de teşekkür ediyorum. Siteyi dinamik olarak takip ettiklerine gerçekten seviniyorum. Diğer arkadaşların da takip ettiklerini zannediyorum, her ne kadar yorum yazmasalar da.

Kesin olarak deneylerle ispatlayamacağımız konularda elbette çok fazla yorum ve farklı algılamalar olacaktır.

Felsefeciler "deney yapmayı zül görürler. Bu akla hakarettir. Akıl, başka hiç bir dayanağa ihtiyaç duymadan doğruyu bulmalıdır". Fakat bizler müsbet ilimle/denenebilir ilimle uğraşırız... Bu elbette deneyemediğimiz konularda düşünmemize engel değildir.

Hanefiler, "mefhum-u mahalefeti" kabul etmezler. Bakara/154 daki ibareyi ben de biliyorum:

"Allah'ın sebilinde ("men" ie gelmiş) katlonunanlara/katlonulacaklara(muzari) emvat (emvâtün gelmiş) demeyiniz, bilakis haydırlar, lakin siz şuur etmiyorsunuz/etmeyeceksiniz" deniyor.

Ali İmran/169 da ise "Allah'ın sebilinde katlolunmuş(mazi) kimseleri("ellezine" ile gelmiş) emvat (emvâten gelmiş) hesap etmeyiniz, bilakis onlar haydırlar, rablerinin indinde rızıklanırlar/rızıklanacaktırlar.

Mefhum muhalefetle; "öyleyse, Allah'ın sebilinin dışındakiler hay değillerdir" sonucuna varılamaz. Bu ibareler diğer emvatın hay olmadıklarına delil olmaz, başka delalet gerekir. Mevt olmak "adem/yokluk", "yok sayılmak/tanınmamak" değildir. Zorlama, ısmarlama mana kullanmak istemem ama, madem ki insanlık gelişiyor, ilim gelişiyor ve yeni bilgilere ulaşıyoruz; öyleyse yeni manalar ve yeni sonuçlara da ulaşıyoruz demektir. Mevt ve Hay olma yeniden anlaşılmalıdır. Zira ayette "halakal mevte vel hayate" derken önce mevti, sonra hayatı saymaktadır. Mevt halk edilmiş (kurgulanmış) bir haldir. Yokluk, ademiyet değildir.

Ben bunu "şuurun/bilinçin" oluşmadığı durum olarak aldım ve bugünkü, daha doğrusu 15 sene önceki bilgi seviyemle; "erginlik teorisinin giriş kısmında biraz irdeleyerek; bilgisayarlar teknolojisi örneklemesiyle, software ve hardware'in aynı anda aktif olmaması olarak yorumladım.

O bölümde, programın da bir varlık olduğunu izah etmeğe çalıştım, burada uzun uzun anlatmak gereksizdir. Bu varlık/program, bir bilgisayara yüklenmese de vardır. Bir program bir kere oluşturuldu mu, artık o hep vardır. O ne sayfalarca kağıtların üzerindeki bir takım sembollerdir, ne bir kasetteki ses dalgasıdır, ne bir CD deki oyulmuş çiziklerdir. O artık "adı" olan bir varlıktır. Zira varlıkları; "adı olan şey, varlıktır", diye tanımladım. Bir adı olmayan şey varlık değildir.

Mesela, İnsan için şöyle benzetmeler yapılabilir: Benim kolum, benim kafam dersiniz, değil mi? Bir insanın önce kollarını kessek hala insandır, sonra ayaklarını kessek hala insandır, sonra kulaklarını, sonra başka yerlerini böyle ayırsak ve (gelişen teknolojinin de yardımıyla) hâlâ şuuru kaybolmasa gittikce küçülen bu canlı ne zaman artık insan/kişi değildir? Beyni (bilgisayar) ve ondaki programı (ruh) çalıştığı sürece, kalan bedeni olmasa da kişi/insan sayabilir miyiz? Uykuda veya komada, nefsin aktif ama ruhun aktif olmadığı durumlarda bunu "araz" kabul ediyoruzama kişiliği tam sayıyoruz. Burada ruhun hiç bir aktivitesi yoktur, ama yok olmamıştır. ölüm halinde ise beden yok olmaktadır, bunu gözlemle müşahede etmekteyiz. Komadaki insan acı ve zevk duymaz ama rüyadaki insan uyandığı zaman acı ve zevk duyduğunu söylemektedir, bu herhalde sanal bir zevk ve sanal bir acı olsa gerek. Gercek acı ve gerçek zevk beden aracılığı ile ruhta oluşan hallerdir. Olayı anlatırken acı veya zevk duyuyor olabilir mi? Henüz tam anlayamasam da, ruh ve bedenin beraber olmaması halinde, gerçek acı ve zevk olmaz diye düşünüyorum. Bir bedene ihtiyaç olmaksızın bunlar olacaksa, ahirette sanal olarak cehennem hayatı pek ala mümkün olabilir ki, ama hiç de öyle anlatılmıyor. Cennet hayatı da öyle. Sanal dünya (sanal sektör gibi) her ne kadar artık bir realite ise de, ben reel bir ortam olacağı kanatindeyim.

Hay kelimesinin ilk akla gelen manasının "canlı" olduğunu ben de biliyorum. Bu canlı veya cansız olmayı bugünün insanının idrakine yeniden tanımlamalıyız.

Saygılarımla.

H.kayahan

Mete Firidin
01.03.2014
06:39

Hayatta olmak su içeren bir bedende şuurlu olmaktır. mevt ise bu bedenin dışında olmaktır. Önce mevt kullanılıyor. Çünkü her insan ölüdür. yani teorik olarak planı vardır fakat hayat verilmemiştir. Şuuruda vardır ama bu şuur potansiyel bir şuurdur. fakat hayata gelince bir şuuru oluşur. Ölüncede artık bir şuur vardır ve yok olmaz. fakat hayatta değildir.

Mevt ve hayat: Varlık ve yokluk gibidir. Bizim yaşadığımız evrende varlık ve yokluk vardır. Evrenin dışında yoklukda yoktur.

Hüseyin Kayahan
01.03.2014
22:59

mefhum muhalefetle sadece Allah yolunda öldürülenler haydır, başka hay olan yoktur sonucu çıkarılamaz. Hay olma sadece bunlara tahsis edilemez. Başka haylar da olabilir.

Bitkilerde sedece DNA var ve ondaki program onları sevk ve idare etmektedir. Hayvanlarda hem DNA var, vücut onunla oluşmakta, sevk ve idare edilmekte ama merkezi sinir sistemi olan türlerde kismi sosyal davranışlar da olduğuna göre onlarda da "ruh" olmalıdır. Merkezi sinir sistemi olan türlerde bedenin oto kontrolünü yapan program "NEFS" olmalıdır, diyorum. Zira ayette belirtildiği gibi; "inne en nefse le emmaratün bis suî" dir. Burada nefsin emrettiği "sui" bedenin doğal ve periyodik istekleridir, tabii kötülükler değil, sosyal olarak kötü kabul ettiklerimizdir. Açıkan hayvan bulduğunu yemek ister, onun kendi malı oloup ıolmadığını düşünmez. Her yere dışkısını bırakır, vs. Bedenin normal devamı için nefs bunları emreder.

İnsanda ise DNA var, vücudumuz onunla oluşmakta, beynimizdeki alt korteksteki "nefs" programı bedeni sevk ve idare etmekte ama üst korteksteki "GRİ" hücrelerde ise hayvanlardakinde farklı olarak "izafetle gelen" "min ruh'i" şeklinde ifade edilen, Allah'ın kendine mahsus olan Ruhtan bize "download/install" edilen özel ruhumuz vardır. Entellektüel beyin budur. Bu sadece insanda vardır. Bundan dolayı insan ceza veya mükafata müstehaktır.

Uyku yarı ölümdür, denmiştir. Şuur ekranımız kapalı ama programlarımız art alanda çalışmaktadır. Bundan dolayı "SANAL ACI VE SANAL ZEVKLER" duyabilmekteyiz. Bunlar sadece sanaldır, reel değildir. Reel acı mesela elinizin ateşte yanması, reel zevk ise birinin sizin teninizi okşamasıdır.

Ahiret hayatında derilerin değişeceğinden, insanda tiksinti uyandıracak içeceklerin içirileceğinden vb bahsedilmekte, diğer taraftan da gölge, meyve, ipek vs gibi keyf verici ortamların olacağı anlatılmaktadır. Bütün bunlar bedenle yaşanabilecek gerçeklerdir. Ahirette sanal ceza yoktur. Çünkü bedenizle nefsimizle ve ruhumuzla biz aynı kişi olacağız.

Kabirde ise beden yoktur. Beden olmayınca programların art alanda çalışabileceği enerji de yok demektir. Bu programlar, bir arşivde gününe kadar beklemektedir ve yüklenebilecekleri bedenleri olmadığı için çalışmamaktadırlar. Benim aklım bedeni olmayan ruhun zevk ve acı duymayacağını kabul ediyor. Eğer ruhlarımız başka bedenlerde (bu illa insan olması da gerekmez) işletiliyorsa belki o zaman acı ve zevk duyabilir.

"Bir suça iki ceza olmaz" ibaresi gereğince ve nihai hesaplaşma yapılmadan hüküm verilmeyeceğine göre niçin ve nasıl kabirde azap başlasın? Cehennem hayatı yeterince uzun değil mi? Bu acele niye...

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
03.03.2014
13:47

Cengiz bey ayni şeyi söylemiş olduk. Her "hay" olabilir, eğer bir grıp olabilirse...

O zaman "hay" ibaresini yeniden düşünmek lazım gelir, demiştim.

Eğer "Hay" bizim anladığımız gibi bir beden ve bir ruhun birlikte, iradeli tasarruflar yapması ise ölüm ile beden yok olmaktadır, beraberlik sona ermektedir. Uykuda, komada, bitkisel hayatta olanların tasarruf yoktur; hatta sarhoş, ikrah altında, ateh vb (arazlar) halinde olanların tasarruflarıda iradi tasarruflar değildir.

Ben; her insanın ruhunun onunla beraber geliştiği ve değiştiğini ve ona özel hale geldiğini; bundan dolayı başka nedenlerle uyum sağlayamayacağını düşünüyorum. Örnek olarak "kök hücre" böyledir. İlk kök hücre her hücre olabilirken, biraz ilerki safhalara ulaşan hücre gittikçe özelleşir ve her hücreye dönüşemez. Örneğin, sinir hücresinden artık kemik hücresi oluşturulamaz. İnsan ruhu da böyledir ve o bedene, o kişiye özeel hale gelir, ne artık başka ,nsanda ne de başka hayvanda çalışmaz diye düşünüyorum. ayetleri bu gözle incelemiş değilim.

Sonra niye aynı ruhu başka bedenlerde kullansın ki, Allah'ın yeteri kadar ruhu mu yoktur?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
04.03.2014
11:13

Allah; biz anlayabilelim diye sistemleri "ANALOG/BİRBİRİNE BENZER" "HALK ETMİŞ/KURGULAMIŞTIR". Arada belirttim, ben ayetleri bu gözle incelemedim diye.

Ayrıca "Allah'ın sünnetinde bir değişiklik ve iptal bulamazsın" deniyor. Bu elbette mikro alemlarde kuralların farklı, makro alemlerde kuralların farklı oluşu gibi hallerle çelişmez.

Allah Kuran'da bir meseli; bazen jeolojik bir örnekle anlatır, bazen biyolojik bir örnekle anlatır, bazen de sosyolojik bir örnekle anlatır. Hangisinden diğerine kıyas kolay olacaksa kolay olan örneği anlatır ki kolayca anlayalım ve diğer yerlere kıyas yapabilelim.

Kök hücrenin mekanizmasını bugün anlamış durumdayız. Ruh da böyle olmalıdır, diyorum. Onu yaratan ikisinde de aynı sanatını, aynı kuralları koymuş olmalıdır, diye düşünüyorum. Omadığına delil getirmek gerekirken, tersini yapıyorsunuz. Benim ki bir varsayım, bir istihsandır elbette. Kuranı bu gözle inceler ve destekler ayetler bulunursa Nas haline gelir.

SAygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
05.03.2014
21:24

Cengiz bey, siz olayı çözmüş ve kendi açınızdan tatmim olmuş görünüyorsunuz. Darısı benim gibi bocalayanların başına. Başka duam yok.

Saygılarımla.

H.Kayahan





Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 41425 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28705 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27292 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19403 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 17778 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17340 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16373 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 14998 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 13827 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13282 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13238 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13211 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13123 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13107 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13090 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 12986 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 12929 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 12880 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12459 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 11795 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 11742 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11647 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11593 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11559 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11486 Okunma
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11283 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11233 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11062 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11020 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11009 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11008 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 10893 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 10783 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 10761 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 10735 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10663 Okunma
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 10625 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10610 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 10589 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10580 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10571 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10433 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10429 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10406 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10370 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10367 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10358 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10356 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10276 Okunma
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10261 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10221 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10201 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10193 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10133 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10044 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10008 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 9985 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 9808 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 9808 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9669 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 9668 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9639 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9626 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9552 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9538 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9529 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9509 Okunma
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9424 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9405 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9376 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9341 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9328 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9315 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9290 Okunma
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9287 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9215 Okunma
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9183 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9167 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9081 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9035 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 9007 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 8988 Okunma
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 8953 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 8951 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 8836 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 8747 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 8741 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 8740 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 8734 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 8723 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 8701 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8636 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8632 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8606 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8509 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8437 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8416 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8415 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8413 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09


© 2024 - Akevler