Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016
13318 Okunma, 3 Yorum

Ahmet Akgül Milli Çözüm Dergisinde bu başlıkta yazı yayınlamıştır. AK Parti’ye ve Nur Cemaati’ne cephe almış olması nedeniyle kendisini tasvip etmiyorum. Ancak dergi gerçekten çok kaliteli bir dergidir. Saplantılarından kurtulmak şartıyla yazıları okumak gerekir.

(AA: Ahmet Akgül, SK: Süleyman Karagülle)

AA-Tesviye; düzeltme, aynı seviyeye getirme, gedikleri ve pürüzleri giderme anlamındadır.

Tasfiye ise; kökten temizleme, varlığına son verme ve devre dışına itme ve tamamen etkisizleştirme manasındadır.

Şimdi CIA organizeli ve destekli FETÖ darbe girişimi nedeniyle TSK içinde ve diğer devlet müesseselerinde bir “tesviye” yani pürüzleri ve parazitleri temizleme, yeni düzenlemelere gitme, orduyu asli gövdesine ve görevine yöneltme girişimleri mutlaka lazımdır, kaçınılmazdır. Bir vücuttaki kanser urlarının ve kangren çıbanlarının kesilip atılması, bünyeye zafiyet değil kuvvet kazandırır. Ancak, “TSK’da yeniden yapılanma ve darbe yollarını tıkama bahanesiyle TSK’nın resmen olmasa da, fiilen ve fonksiyon itibariyle “tasfiye”sine ve etkisiz, yetkisiz ve işlevsiz hale getirilmesine yol açacak.

SK - CIA organizeli değil, Sermaye organizeli. FETÖ darbe girişimi değil, FETÖ ve CIA’ya fatura edilen dışında tamamına katlıyorum.

AA- Subay ve Astsubay yetiştiren bütün askeri liselerin kapatılması, yani subaylık ve kurmaylığa fikren ve fiilen (psikolojik ve pratik) hazırlık yollarının tıkanılması.

SK-Evet ulusal intihardır.

AA- Daha da beteri, Harp Okullarının da kaldırılıp, üniversite mezunlarından imtihanla subay ve kurmay ihtiyacının karşılanma heves ve hesapları

SK-Evet ulusal intihardır.

AA-Bunlara karşılık; Emniyet Müdürlüğü’ne imtihanla 3 bin (3000) komiser yardımcısı alınarak “Amirlik” stajından sonra göreve atanması adımları…

SK- Devlet kurumlarını birbirleri ile savaştırma hazırlığıdır.

AA-Ve OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile Jandarma Genel Komutanlığı’nın ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanması…

SK-Asker ancak cephe savaşı yapar. Kişilerle uğraşamaz. Ya hukuk düzeni vardır. Ya askeri düzen vardır. Ara düzen yoktur.  Sıkıyönetim kangren olmuş uzvun kesilmesinde kullanılır. Jandarmanın İçişlerine bağlanması doğrudur. Olağanüstü hal iller tarafından ilan edilebilir.

AA-Bütün bunlar acaba:

1- TSK’nın kökünü kurutup; ilgisiz ve bilgisiz sivil makamlar güdümünde,  beceriksiz ve deneyimsiz ellerde aciz ve çaresiz konuma taşınmasına sebep olmaz mıydı?

SK- Bu program Sermaye tarafından darbeden önce hazırlanmıştır.  Darbe başarı ile sonuçlanmış gibi uygulanmaktadır. Şaşkınım.

AA-2- Bu girişimler, “Askerin güdükleştirilip, polisin güçlendirilmesi” şeklinde özetlenecek Siyonist projelerin ve hıyanet merkezlerinin işini kolaylaştırmaz mıydı?

SK- Sermaye ulusal devlet yerine, Sermaye devletini kurmak devletlerle sadece iç güvenlik görevini vermek istiyor. Orduları kaldırıp sadece polisi bırakacak. Uluslararası savaş yerine uluslararası terör ile dünyayı yönetecek.

AA- 3- Ve hele; baş yandaş yazarlardan İbrahim Karagül’ün (Yeni Şafak): “Türkiye’yi Kıyamet Savaşına zorluyorlar!” başlığı altında anlattığı“Amerika’nın, Haçlı Avrupa’nın ve hatta NATO’nun, PKK, FETÖ, IŞİD üzerinden Türkiye’yi zayıflatma ve sonunda topyekûn bir hücumla hezimete uğratma” planlarının uygulamaya başlandığı ve son aşamasına yaklaşıldığı bir ortamda, TSK’yı böylesine köksüz ve güçsüz bırakacak girişimler, sadece gavurların ve düşmanlarımızın işine yaramaz mıydı? Bu yöndeki niyet ve gayretler, cahili bir gafletle mi, yoksa bilinçli bir hıyanetle mi ortaya atılmaktaydı? Evet ve elbette TSK bünyesinde çok titiz ve dikkatli bir ameliyat lazımdı, ama bu bahane ile vücudun hayati organlarını kesmek herhalde cinayetten farksızdı!?..

SK- Dünyada devletlerle Sermaye arasında savaş vardır. ABD ve CIA Sermaye’nin yanında değildir. Akgül de Sermaye’nin hedef şaşırtmasına kanmaktadır. Yahut dolar aşkı ona da bunları mı söyletmektedir. Bunu bilemiyorum.

AA-“Milli Ordu”dan “Parti Kolluğu”na geçiş hazırlığı mıydı?

Bu konuda çok ciddi ve endişe verici kaygılarımız vardı. Çünkü bizdeki, CIA-MAAT’ın başlattığı 15 Temmuz darbe girişimine benzer bir süreç 1991’de Rusya’da tezgâhlanmış, Ordu ikiye ayrılmış ve ardından Sovyetler dağılıp parçalanmıştı. Şimdi, daha önce Siyonist Sermaye spekülatörü ve darbelerin gizli direktörü George SOROS’un güdümündeki TESEV’in “Jandarma ve Sahil Güvenlik İçişlerine bağlanmalı, TSK’da mecburi askerlik kısaltılmalı, Kuvvet Komutanları Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı ve ülke tamamen profesyonel sınır sivil-polis teşkilatının korumasına bırakılmalı” şeklindeki sinsi ve şeytani teklif ve talimatlarının bugün AKP iktidarınca ortaya atıldığını görünce kafalarımız daha bir karışmış ve kuşkularımız artmıştı. Acaba, FETÖ’cü vatan haini CIA ajanlarından kurtulduğumuzu sanıp avunurken, yoksa ülkemiz daha tehlikeli bir girdaba mı kaydırılmaktaydı? Yani Türkiye; “Yılandan kurtulduğumuzu sanırken, çıyanın ağzına mı sokulmaktaydı?”

SK- İstiklal Savaşı’nı kazanan Türkiye birden çıyana düşmüştü. Ne var ki Mustafa Kemal ve arkadaşları bu yolla bugünkü Türkiye’yi bu hale getirmişlerdir. Ordumuza güveniyorum. Bu sorunu kısa zamanda çözeceklerdir. Bu intihara Erdoğan’la beraber dur diyecek.

AA- Sn. Erdoğan: “Askeri liselerin kapatılmasını doğru bulmadıklarına dair yaptıkları açıklamayı ben doğru bulmuyorum. Kusura bakmasınlar da şu anda bu darbeyi yapanlar kimler? Askeri liselerden gelenler değil mi? Oradan mezun olanlar değil mi?” diye sormuşlardı. Oysa İlker Başbuğ, Tarafsız Bölge’de askeri liseler konusundaki görüşlerini açıklarken “Kesinlikle kapatılamaz” iddiasında bulunmamış; “Askeri liseler kapatılabilir mi? Tartışılabilir. Ben yüzde yüz ‘askeri liseler kalsın’ diye fazla argüman sunamam. Bana sorarsanız, devam etmesinde yarar olan bir müessese olarak düşünürüm” şeklindeki kanaatlerini aktarmıştı. Ve yine Sn. Cumhurbaşkanı: “Darbeyi yapanlar kimler? Askeri liselerden gelenler değil mi? Oradan mezun olanlar değil mi?” diye çıkışmıştı. Oysa bu da gerçeklere aykırıydı. Çünkü bu hain darbe girişimi sonrasında tutuklanan veya gözaltına alınan general/amiral sayısı: 123, sivil lise kaynaklı tutuklanan veya gözaltına alınan general/amiral sayısı: 68, tutuklanan veya gözaltına alınan sivil lise kaynaklı general/amiral oranı: Yüzde 55 kadardı. Yani bu durumda askeri lise kaynaklı subay oranı: Yüzde 45 olmaktaydı. Kaldı ki asıl sorun, bu gibi konuların uzmanlar ve ilgili organlarca tartışılması ve iyice tartılması konusundaki tutarsızlıktı.

SK- Devlet başkanı sorumlu değildir. Devlet başkanının yaptıklarından bakanlar sorumludur. Biraz sabırlı olmalıyız. Sorunlar geçmişte olduğu gibi şimdi de çözülecektir.

AA- FETÖ çetesine kapılmış ve CIA ajanı yapılmış unsurların ayıklanması ve Sn. Erdoğan’ın isteği ile MİT ve Genel Kurmay Başkanlığının Cumhurbaşkanlığına bağlanması lüzumlu ve olumlu adımlardı. Ancak Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın:Kuvvet Komutanlarının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, Milli Savunma Bakanlığını ise tamamen sivilleştirme hazırlığı, Askeri Liselerin kapatılması ve zorunlu askerlik süresinin kısaltılması” ve Başbakan Binali Yıldırım’ın “Akıncı Hava Üssünün ve darbeye katılan bütün tank bölüğünün kapatılması” gibi girişimler, TSK’yı tamamıyla pasifize etme ve etkisizleştirme amacına dönüşürse, bu darbe girişiminden daha büyük bir tehlikeye yol açacaktır.

SK- MIT Başkanı asker olmalı ve Devlet Başkanına bağlanmalıdır. FETÖ çetesi değil, FETÖ’cü görünen Sermaye ajanları, CIA değil Sermaye’nin paralel CIA emeklilerinden oluşturduğu illegal CIA.

AA-“Demokratik atılımlar ve sivil katılımlar” kılıfıyla ve “Ben yaptım oldu; uysa da uymasa da yerini buldu!” mantığıyla, tüm askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığına aktarılması, Yüksek Askeri Şura Üyesi Bakanların arttırılması, acaba çok daha önceden mi planlanmış ve bunlara bahane oluşturacak şartlar hazırlanmıştı, yoksa istişaresiz ve isabetsiz hissi heyecanlar ve hamasi hesaplarla mı bu kararlar alınmıştı? Bu aceleci ve endişe verici açılım ve saçılımların hangi tahribat ve travmalara sebep olacağı hiç tartışılmış ve tartılmış mıydı?

SK- AK Parti’yi askerler kurdular. Milli Görüş’süz olmayacağını gören generaller Milli Görüş’ü iktidar etmeye karar verdiler. Birinci kadroyu iktidar edemeyecekleri için ikinci kadroyu iktidar etmeye karar verdiler. Sermaye ilk darbede, 2002 seçimi yaptırmama girişiminde bulundu. Kıvrıkoğlu “Seçim olacak” dedi ve oldu. İkinci darbede, Erdoğan seçildiği halde hukuk dışı kurallarla milletvekili yapılmadı. Yine askerler Yüksek Seçim Kurulu’nu zorladılar. Yine saf dışı kalan Erdoğan’ı başbakan yaptılar. Üçüncü darbeyi kapatma kararı ile Sermaye yapmak istedi. Askerler müdahale ettiler de kurtuldu. Dördüncü darbeyi 17-25 Aralık’ta gerçekleştirdi. Askerler fiilen hareket ederek kurtardılar. Beşinci darbe 15 Temmuz’da oldu. Askerler kurtardı. AK Parti hala askerlerle uğraşıyor. Ne yapalım, kaderimiz.

AA- Bu sinsi ve çok tehlikeli tahribatların; “Artık imam hatip mezunlarını da Harp okullarına sokacağız” edebiyatıyla tamir ve telafi edilmesi imkânsızdır. Türkiye’nin her bakımdan güçlü ve caydırıcı bir Orduya, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan kritik bir süreç yaşanmaktadır. Bu nedenle TSK’nın moral ve motivasyonunu sıfırlayacak, orduyu zayıflatıp Milli Savunmamızı sıkıntıya sokacak her girişim, gaflet ve cehaletle de yapılsa, sonuç olarak bilinçli hıyanetle eş tutulacaktır.

SK- Mustafa Kemal gençliğe hitabesinde der ki: ordular dağıtılmış, iktidarda olanlar gaflet ve dalalet içinde hatta hıyanet içinde müstevilerin siyasi emellerine hizmet etmiş olabilirler. O günler yaşanmaktadır.  “Bu ahval ve şerait içinde vazifen …” diyerek devam ediyor.

AA -Lütfen hatırlayınız:

“2006 yılının Mayıs ayında, Soros'un Türkiye ayağı olan Açık Toplum Enstitüsü'nün finansmanı ile TESEV ve Cenevre'de kurulu ve kısa adı DCAF olan "Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Denetimi Merkezi", "Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" başlığı altında bir "Türkiye Almanağı" yayınlamıştı. Kitabın editörü Prof. Dr. Ümit Cizre, sunuş yazısında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin M.Ö. 209 yılından beri başarısının temel sırrı olan "emre itaat" yerine "itiraz ve itiraf"ın konulmasını tavsiye buyurmuşlardı(!?)TESEV'in yazarlarından bazıları, raporda Türkiye'nin çıkarına politika üretmeyi bir suç gibi algıladıklarını ortaya koymuşlar, millî tavır ve faaliyetleri birer suç delili gibi sunmuşlar, ama diğer yandan Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Genel Sekreterliği'ni, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, Jandarma Genel Komutanlığı birimlerini tamamen çözmeye yönelik AB dayatmalarının savunuculuğunu yapmışlardı. Bu kasıtlı ve kışkırtıcı rapor, basında Şahin Alpay ve Hasan Cemal tarafından, "Güvenlikte çağdaşlaşma" ve "Siyaseti normalleştirme çabası" olarak tanıtılmıştı.

SK- Can vermekte olan Sermaye’nin bu çırpınışlarını normal karşılamak gerek. Bence asıl suçlu Milli Çözüm Dergisi’dir. Akevler’in ürettiği Adil Düzen çözümlerini halka anlatacağına Sermaye’nin yaptığını fatura ettiği kimselere Sermaye sözcüsü olarak saldırmaktadır. AK Parti’yi de Gülen Cemaati’ni da en çok kritik eden benim. Yıllar önce “okumayın bu gazeteleri, seyretmeyin bu televizyonları” diye yazdım. Milli Çözüm Sermaye baskısı ile Akevler’le ilgisini kesmiştir. Asıl suçlu odur.

AA-"Almanak Türkiye 2005: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" başlıklı rapor, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Cizre'nin editörlüğünde, Ahmet Yıldız, Zühtü Aslan, Gencer Özcan, Ümit Kardaş, Lale Sarıibrahimoğlu, İbrahim Cerrah, Ertan Beşe, M. Bedri Eryılmaz, Ferhat Ünlü, Önder Aytaç, Itır Toksöz ve Volkan Aytar'ın yazılarından oluşmaktaydı. Ve bunların bir kısmı Polis Akademisi'nde öğretim üyesi konumundaydı. "21st Century Trust" adlı İngiliz düşünce kuruluşunun üyesi olan Lale Sarıibrahimoğlu, TESEV'in "Güvenlik sektörü" raporunda, hem TSK'yı, hem Jandarma'yı hem de Sahil Güvenlik Komutanlığı'nı ele alan üç yazı ile katılmıştı. Lale Sarıibrahimoğlu, ordunun küçülmesini öneriyor, AB dayatmalarında olduğu gibi Genelkurmay Başkanı'nın Millî Savunma Bakanı'na bağlanmasını istiyor ve "Türkiye'nin AB kriterlerine uyumu amacıyla İçişleri Bakanlığı ile AB arasında bir dizi proje üzerinde çalışma başlatılmıştır. Bu çalışmaların odağında, Türkiye'nin iç güvenlik politikalarının siyasi otorite tarafından hazırlanarak saydamlaştırılması ve iç güvenlikte Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Polis üçlüsünden oluşan farklı yapılanmaların yerine tamamıyla sivillerden oluşacak profesyonel bir sivil Sınır Polis Teşkilatı'nın kurulması bulunmaktadır" hatırlatmasında bulunuyordu.

SK- Ben bu kanıtlara sahip değilim ama bir hafta içinde bugün yapılanlar planlanamaz. Darbeden önce hazırlanan bu rapor şimdi uygulanmaktadır. Bunun iki manası vardır. Biri; AK Parti bunları yapmak için kendisi darbe hazırladı. Buna inanmam mümkün değildir. AK Parti böyle bir şey yapmaz, istese de yapamaz. Bu proje Sermaye tarafından hazırlandı. Hedef CIA ve FETÖ gösterildi. Şimdi de ajanlarına veya basından korkanlara uygulatmaktadır.

AA-Lale Sarıibrahimoğlu, "Buna yönelik olarak, ilk aşamada Jandarma ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın kara sınırlarını koruma görevini, Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın da deniz sınırlarını koruma görevini sonlandırması gerekmektedir. Dolayısıyla AB, oluşturulacak Sınır Polis Teşkilatı bünyesinde JGK'ya bir görev biçmemektedir. Ancak Sınır Polis Teşkilatı'nın kurulmasına değin geçen sürede polis ve jandarmadan oluşan ve birbirinden kopuk asayiş hizmetini yerine getiren kolluk kuvvetlerinin birbirleri ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir" diyordu.

SK- Dünyayı tek Sermaye devleti haline getirmek isteyen Sermaye orduları yok etmeyi planlamaktadır.  Ütopik hayaller peşindedir. Kuran ulusal devletler sistemini kabul etmiştir. Resul “Harp kıyamete kadar devam edecektir.” demiştir. Sermaye mağlup olacaktır.  

AA-Siyonist sermaye güdümlü TESEV raporunda, Sarıibrahimoğlu'nun tartıştığı bütün konular, ABD, İngiltere ve bir bütün olarak AB'nin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni sınırları korumaktan bile aciz ve çaresiz düşürmek, Jandarmayı lağvetmek, askerin istihbarat yapmasını önlemek gibi dayatmalardı. Ve zaten istihbarat askerden daha önce alınmış ve bir nevi FETÖ’cü darbe girişimini kolaylaştırmıştı.

SK- FETÖ'cü değil FETÖ’ya fatura eden gücün emellerini taşımaktadır.

AA-“Şimdi ABD'nin desteklediği FETÖ'nün darbe girişiminden sonra Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın, bu girişimde kullanıldıkları gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı'na bağlanmasının ne anlam taşıdığını ve ne sonuçlar doğuracağını değerli okurlarımızın iz’anına ve vicdanına bırakmalıydı” diyen Arslan Bulut yerden göğe haklıydı.

SK- Devletimizi yıkabilirler, Ordularımızı dağıtabilirler. Halk fakru zaruret içinde olabilir. Ancak Türkiye yeni orduları ile yeni halkları ile daha ileri devleti Adil Düzen devletini kurar. Ben AK Parti iktidarında olan bu olaylara üzülüyorum sonunda Kuran düzeninin geleceğinden kıl kadar tereddüdüm yoktur. Korkunun ecele faydası yoktur. Herkes ölümü göze alarak asi generali öldüren astsubayımız kadar cesur olmalıdır ve her yöneticinin böyle sadık astsubayları olmalıdır. Çevresindeki hainleri teşhis edemeyen, hata ettiği halde onların etkisinden kendini kurtaramayan iktidar ömürlü olmaz.

AA-Bu arada, Zaman'ın bütün yazarları gibi Lale Sarıibrahimoğlu hakkında gözaltı kararı alınmıştı. Mahkemeye çıkarılır da "Savunduğum ve propagandasını yaptığım AB dayatmalarının büyük kısmını daha önce uyguladınız. Jandarma ve Sahil Güvenlik konusunda da tavsiyelerimi şimdi uygulamaya başladınız. Fikirlerim iktidarda ama beni zindana attınız!?" derse ne cevap bulacaklardı?

SK- Bunlar maşa, ele dokunan yok. El yeni maşayla istediğini yapıyor.

AA- İktidar yanlısı yazarlardan Süleyman Özışık, 27.07.2016 tarihli “Darbe Girişimiyle İlgili Şüpheler!” başlığı altında: “Soru 4 - Tutuklanan bütün darbeci paşalar, canlarını emanet ettikleri yaverlerinin veyahut emir subaylarının ihanetine uğradığını söylüyor. Açık açık söylüyorum ki, bu durum bana inandırıcı gelmiyor. Özellikle ve altını çizerek belirtiyorum: "Bazı Paşalar"ın, darbe başarısız olunca yaverlerini veyahut emir subaylarını "Siz bu suçlamaları (şimdilik) üstlenin, nasılsa bir sonraki darbede sizi kurtaracağız" diye ikna ettiğinden şüphe ediyorum. Üstelik bundan şüphe eden sadece ben değilim, bu durum sokaktaki herkesin kafasını kurcalıyor” kuşkularını gündeme taşımıştı. Acaba iktidar makamında bulunanların veya dış ve iç bazı hıyanet odaklarının, FETÖ darbe gerekçesiyle TSK’yı tasfiye girişimlerinin, haklı ve büyük çaplı karşı darbe hamlelere yol açacağı korkuları ve suçluluk telaşıyla mı “Yeni bir darbe olasılığını” yazma ihtiyacı duymuşlardı.

SK- Karşı darbe hazırlığı son derece açıktır. İktidarın yaptığı bu uygulamanın sonucu bir seneye varmaz devletimiz yıkılır. Ordusuz devlet olur mu? Herkesin “Acaba beni de mi FETÖ’cü sayacaklar?” deyip korku içinde yaşadığı bir devlet varlığını sürdürebilir mi? Buna Muhterem Cumhurbaşkanımızın Kahraman Ordumuzla bir çözüm bulacaklarına olan inancımı koruyorum. Olay şöyledir. Sermaye 15 Temmuz’u hazırladı. ABD bunu Rusya’ya bildirdi. Rusya da Türkiye’ye bildirdi. Komutanlar dindar subaylarla görüştüler ve FETÖ’cü dediğiniz subaylarla iş birliği yaptılar. Elli yıllık hazırlıklarını iki saatte bitirdiler. Şimdiki operasyonlar da ona benzer bir faaliyettir. Şimdi FETÖ’cü diye başkalarını rastgele tutuklayanlar, yarın tutuklanacak ve hesap vereceklerdir.

 

AA- Evet “CIA-MAAT”ın planı Türkiye Cumhuriyetini yıkmak ve parçalamaktı!

Darbe girişiminin ardından 16 Temmuz Cumartesi'nin ilk saatlerinde, Genel Kurmay Başkanlığı'nda darbe girişiminde bulunan askerler tarafından tüm bakanlıklara 20 maddeden oluşan 'sıkıyönetim' direktifi gönderildiği ortaya çıkmıştı. Sıkıyönetim direktiflerinin altında e-imzalı olarak 'Yurtta Sulh Konseyi Başkanı' yazısı bulunmaktaydı. Bu sıkıyönetim planının 4 eki vardı. Ekleri arasında sıkıyönetim komutanlıkları listesi, sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirme listesi ile diğer atamalar yazılı belgelerinde yer almıştı. Öte yandan, Ankara ve İstanbul şehirleri Asayiş ve takviye planı yazılı bir belge olduğu ancak eklerin arasına konulmadığı anlaşılmıştı.

SK- Sermaye darbeyi başarsaydı o planı uygulayacaktı. Darbe başarılamadı şimdi B planını uyguluyor. Devlet henüz Sermaye’nin ajanlarından arındırılmış değildir. Onlar şimdi vatanseverleri FETÖ’cü diye ayıklıyorlar. Herkesin sabırlı olması gerekmektedir. Türk halkının yanında yer alan Odumuz ve Ordu ile birlikte hareket eden Devlet Başkanımız bu sorunları çözeceklerdir.

AA-'Gizli' ibareli belge 'harekât yıldırım' koduyla yollanmıştı!

General, Amiral, Şube Müdürü, Kurmay Albay Cemil Turhan tarafından hazırlanan, Personel Planlama ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün onayladığı 'Harekât Yıldırım' önceliğiyle e-imzalı ve 'Gizli' ibareli 3 sayfalık belgede yer alan bazı maddeler ise şöyle sıralanmıştı.

SK- Raporlar hazırlanmıştır. Hangi tarafın talimatı ile hazırlandığı bilinmez ama bir şey bilinir. Hangi rapor kim tarafından uygulandı. İşte orda müsamaha yapanların askeri muhakeme usulü asılmaları gerekir. Bu tür suçlar sivil mahkemelerde muhakeme edilemez.

AA- “İkinci bir düzenlemeye kadar kamu yetkisiyle yapılan tüm atama ve görevlendirmeler teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından ve onun vereceği yetkiye istinaden yapılacaktır. Bunun haricinde yapılacak işlemler yok hükmünde sayılacaktır!”

SK- Şimdi de aynı program OHAL tarafından uygulanmaktadır.

AA-Meclis fesh edilmiş durumdadır, vatana ihanet edenler mahkemelerde sorgulanacaktır! Meclisin fesh edildiği bildirilen başka bir maddede ise, “Meşruiyetini kaybetmiş mevcut yürütme erki görevden uzaklaştırılmıştır. Meclis feshedilip kapatılmıştır. Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi sağlanacaktır!"

SK- Bir şeye dikkat etmemiz gerekir. Bu raporlar olağan darbe girişimleri döneminde yapılacak maddelerdir. Oysa bunlardan hiç biri uygulanmadı. Meclis dağıtılmadı. Milletvekilleri yakalanmadı. Bakanlar görevden alınmadı. Meclise bomba atıldı ama kimse ölmedi. Üst komuta üyeleri yaralandı ama hepsi sağ kaldı. Cumhurbaşkanına bir şey olmadı. Bu FETÖ’cü subayların cephe değiştirmesi ile oldu. Başka türlü açıklama yapmak Türk Ordusu’nu yıpratmaktadır. Öyle olup olmadığına bakmaksızın böyle yorumlamamız gerekir.

AA-Bütün Vali ve Belediye Başkanlarını sıkıyönetim komutanı atayacaktı!

 Türkiye genelindeki Vali ve Belediye Başkanları'nın görevden alındığı belirtilen yazıda, "Tüm valiler görevden alınmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir ve Kayseri illerinin Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanları Yurtta Sulh Konseyi tarafından ivedilikle atandırılmıştır. Diğer iller ve ilçelerdeki vali, kaymakam ile gerek görülen belediye başkanlarının yerine görevlendirilmeler sıkıyönetim komutanlığı tarafından yapılacaktır!..

SK- Olağan bir darbenin olağan planı. Başarılı darbe sonunda uygulanır ama Türkiye’de hiçbir zaman uygulanamadı. Darbecilerin elinde olanlara dokunulmadı.

AA-Siyasi partiler kapatılacaktı!

Bütün siyasi partilerin kapatılacağı vurgulanan yazıda, “Siyasi partilerin tüm faaliyetleri sonlandırılmıştır. Siyasi partiler hakkındaki diğer adli ve idari işlemler müteakip dönemde yetkili makamlar tarafından ivedilikle yerine getirilmiş olacaktır!...

SK-Olağan darbelerin kopya kararı. 1971’de askerler müdahale ettiler başka plan uyguladılar. 28 Şubat’ta müdahale ettiler başka plan uyguladılar. 27 Mayıs ve 12 Eylül’de klasik darbe kuralları uygulandı bazı sıkıntılar oldu. Evren’e bu hatasını söylemiştim. Sükut ile karşıladı.

AA-Polis teşkilatı sıkıyönetim komutanı emrine alınacaktı!

Türkiye genelinde bulunan tüm polislerin sıkıyönetim komutanları emrinde çalışacağı belirtilen belgede, "Tüm Polis Teşkilatı sıkıyönetim komutanları emrine alınmıştır. Vazifenin yerine getirilmesinde kusurlu davrananlar hakkında gereken adli ve idari işlemler sıkıyönetim komutanlıklarınca yapılacaktır!..”

SK- Klasik darbe kuralı.

AA-Sıkıyönetim komutanları, belediye, emniyet müdürlükleri iş birliği içinde çalışacaktı!

“Suçluların ve suç şebekelerinin içinde olanların ve arananların yakalanarak muhafaza altına alınması, asayiş ve emniyet temini maksadıyla sıkıyönetim komutanları, il, ilçe belediyeleri, emniyet müdürlükleri yakın iş birliği ve koordinasyon içerisinde çalışacaktır. Bu kapsamda vatandaşların da desteğinin sağlanması için gerekli tedbirler alınacaktır!”

SK- Klasik darbe maddesi.

AA- Siyonist sermayeli ve FETÖ destekçisi BBC'de Türkiye'deki darbe girişimi analizi yayınlanırken "darbecilerin yaptığı en vahim hatanın Erdoğan'ı öldürmemek olduğu" küstahça vurgulanmıştı!

SK- Demek ki darbeciler Erdoğan’ı öldüremediler değil, öldürmediler. Bu da FETÖ’cülerin Sermaye’ye ihanet ettiğini gösterir.

AA-İngiliz devlet televizyonu olan ve İngiliz Yahudi Sermayesinin güdümünde bulunan BBC'de Türkiye'deki darbe girişimine yönelik yayınlanan programda skandal ifadeler kullanılmıştı. Sky News diplomasi editörü Tim Marshall, "darbecilerin en önemli hatasının Erdoğan'ı öldürmemek" olduğunu söyleyip asıl şeytani maksatlarını ortaya kusmuşlardı. Çünkü Sn. Erdoğan’ı öldürüp, Laik-dindar, asker-sivil kapışmasını kızıştıracak, APO’yu öldürüp Kürtleri Türkiye’den kopmak için kışkırtacaklardı. Marshall'ın ifadeleri bununla da sınırlı kalmamış yayının devamında "Yapmaları gereken ilk şeyin Erdoğan'ı öldürmek ya da tutuklamak olduğunu" vurgulayacak kadar küstahlaşmıştı. BuTim Marshall denen soytarı FETÖ’cü darbecilerin doğru yaptığını savunacak kadar zıvanadan çıkmıştı.

SK- Darbeyi Rothschild yapmıştır. ABD ve CIA değil İngiltere ve gizli örgüt onlarla olmuştur. ABD‘de emekli CIA elemanı generaller kullanılmışlardır.

AA-Selahattin Demirtaş'tan skandal AKP açıklaması halâ yanıtsızdı!

Sivil HDP Başkanı Selahattin Demirtaş, darbecilerin AKP içerisinden milletvekili, bakan düzeyinde güçlü bir destek almış olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ileri sürüp sürmesi kafaları karıştırmıştı.

SK-Gülen Cemaati de AK Parti de Erbakan’a karşı büyütüldü. Ne var ki bunlar samimi idi buralarda toplananlar da samimi idi. Her tarafta da Sermaye’nin ajanları etkindi. Biz bunun farkında idik ama biz kazandığımız için karşı çıkmıyorduk. Ben hala AK Parti’ye oy vermekteyim ve ben Risale-i Nur Cemaati’ni canı gönülden destekliyorum. Buradaki ajanlara da karşıyım.

AA-HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, darbecilerin arkasındaki (yerli) siyasi güçlerin henüz ortaya çıkmamış olmasının ilginç olduğunu belirterek skandal açıklamalarda bulunmuşlardı. "Darbecilerin AKP içerisinden güçlü bir siyasi klikten destek almış olma ihtimalleri çok fazladır. Milletvekili düzeyinde, hatta bakan düzeyinde, hatta belki başka üst düzeyde AKP içerisinden bu darbecileri desteklemiş kişilerin olma ihtimali vardır" diyen Selahattin Demirtaş bu iddialarını elbette bazı duyumlara dayandırmıştı. Darbe tehlikesi henüz geçmiş sayılamazdı! “Türkiye darbe tehlikesini atlatmış değildir. Alınan tedbirler de bence çok yüzeyseldir. AKP kendine yakın kitleleri meydanlarda tutarak darbe tehdidini savuşturamaz. Kendisini eleştiren kitlelerle de bağ kurması lazımdır. HDP'yle görüşmeyerek bu şansını yitiriyor. Türkiye tehlikeye açık halde tutuluyor!?” diye feryat eden Selahattin Demirtaş, acaba hangi yakın tehdit ve tehlikelerden haberdar kılınmıştı ve kulağına neler fısıldanmıştı?

SK- Bu darbeyi Sermaye yapmıştı. Darbede hedef Türkiye idi. Önce Müslüman subaylar başarısız darbe yapacak onlar bu vesile ile mevcut iktidar tarafından ayıklanacak ki şimdi bu yapılıyor. Sonra kendi dolar aşığı kadro ile ikinci darbe ile Türkiye’yi yıkacaktı. Türk Ordusu’nun ve Türk Milleti’nin karşı operasyonları ile sonuçsuz kalmıştır. Bir sene bir şey yapamaz.

AA-Hamaset yapmak değil, haysiyetli ferasetli ve dirayetli tavır takınmak zamanıdır!

2015 seçimi sonrasında CHP ile koalisyonun niçin gerekli ve önemli olduğu üzerinde duran çeşitli makaleler kaleme alınmıştı. Milli Çözüm Dergimizde de bu yönde yazılar ve yorumlar yayınlanmıştı. Çünkü artık Kürt meselesinin tıkandığı, askerle işbirliğinin kaçınılmazlığı, ekonominin ise yerinde saydığı bir noktada seçim kazanmanın ‘yönetmek’ için yeterli olmayacağı açıktı. Kutuplaşma yaratarak üretilen iktidar tahkimatının geri tepkiler doğuracağı ve psikolojik direnç oluşturacağı defalarca yazılmıştı. Ancak AKP ve Erdoğan bu tehlikeyi kavramadı veya dikkate almadı. Gülen örgütünün yargıdaki, polisteki ve askerdeki ağırlığı ise çoktan beri konuşulmakta ve hazırlanmaktaydı. O dönem CHP ile koalisyon laik kesimin ve Batılı merkezlerin ‘gazını’ alırken, toplumun bölünmüşlüğünden güç alan her türlü münafıklığın da önüne geçmiş olacaktı. Ancak kısa vadeli ve yüzeysel siyaset okumaları bu imkânı boşa harcadı. Gülen örgütünün darbe girişimi, itiraf etmemiz gerek ki, çok uygun bir konjonktürde yapıldı ve başarılı olsaydı şimdi çok farklı bir biçimde yorumlanacak bugün karşı duranların çoğu sahip çıkacaktı. Bu örgütün böylesine güçlenmesinin çok temel bir nedeni vardı. Efgan Ala açıklamıştı: “MİT saldırısına kadar biz muhalefeti, ondan sonra muhalefet bizi bunlar hakkında dinlememiş, konuşulanlar ve uyarılar dikkate alınmamıştı.” Yani 2012 başına kadar Gülen tehlikesine muhalefet işaret ederken iktidar bu uyarılara kulak tıkamıştı. 2012 sonrasında ise iktidar aynı tehlikeyi vurgulamaktaydı ama karşısında bunu ciddiye alan bir muhalefet bulamamıştı. Acaba niçin? Çok basit bir nedenle: İktidar ve muhalefet birbirini öldüresiye düşmanlaştıran bir kutuplaşmadan medet umuyor, diğerine zarar veren her şeyin kendi hanesine artı puan olarak yazıldığını sanıyordu” yorumları ve yaklaşımları haklıydı.

SK- Seçimin yapılması ve sonuçları Sermaye’ye büyük darbe vurmuştur. 17-25 Aralık mağlubiyeti 15 Temmuz mağlubiyeti Sermaye’yi hepten çökertmiştir. Hatta 15 Temmuz zaferinden sonra yapılanlardır. Yine de Milli Çözüm de hata yapmaktadır. Akevler gibi yapmalısınız. Ortaklarınız (okuyucular ve cemaat) dışında kimseye dayanmayacaksınız, kimseden bir kuruş yardım almayacaksınız. Gülen iki defa hata yaptı. Türkiye’de Erbakan’ı değil, Demirel’i tuttu. İkinci hata da ABD’de Obama’yı değil, Sermaye’yi tuttu. Benzer hatayı şimdi siz de yapıyorsunuz. Er geç iki kuruluş AK Parti ve Gülen Cemaati barışacaktır. Birlikte olacaklardır. Siz de Gülen gibi boşlukta kalacaksınız.

AA-Yıllar boyunca Türkiye siyaseti küçük hesapların, yüzeysel adımların, basit çıkarcılığın ve karşılıklı seviyesiz sataşmaların elinde heba olup yozlaşmıştı. Meclis göstermelik, düşük kaliteli, konuşmasını bilmeyen, ‘sığ ve sağır’ bir kuruma dönüşmüş durumdaydı. Gerilim ve kavganın siyaseti rehin aldığı, hamasetin ufuk sahipliği sanıldığı yıllar yaşanmıştı. Bu ortamda Gülen örgütlenmesi herkesten daha ‘düzeyli’ görünmeyi başarmakla kalmadı, bunu kötü niyetlerini gizleyecek kadar profesyonelce yapmışlardı. İşte bu nedenle bugün bir canavara dönüşmüş olan Gülenci teşkilatlanmanın sorumlusu doğrudan siyaset kurumu ve onun uzantısı olmayı kabullenen medyadır. İnsanlar Gülencilerin nasıl bu kadar çok sayıda olduğunu anlamakta zorlanmaktadır. Oysa bu imkân ve fırsatı onlara bu iktidar ve yandaş medyası, ama öngörüsüzce ve dolaylı biçimde sağlamıştı. Şimdi ağlayıp ağıt yakmaları boşunaydı. Tek ve son çıkış yolları, muhalefetle asgari müştereklerde uzlaşıp Milli mutabakatı sağlamak ve Adil Düzen programlarına samimiyetle sahip çıkmaktır.

SK- Türkiye 1900’lardan beri çok başarılı siyaset yapmaktadır. Cumhuriyetle hanedanlığa son vermiştir. İkinci Cihan hezimeti ordu millet birliğini sağlamıştır. 1920’lerde Türkiye halkıyla İslamlaşmıştır. 1930’larda KİT’ler kurulmuş ekonomi bağımsızlığın temeli atılmıştır. 1940’larda demokrasi gelmiştir. 1950’lerde Türkiye tarım döneminden sanayi dönemine geçmiştir. 1960’larda çok partili anayasa ile demokratlaşmıştır. 1970’lerde Milli Görüş ve Adil Düzen ile Türkiye dünyanın siyasetini değiştirmiştir. 1980’de Evren Türkiye’nin yüzünü İslamiyet’e çevirmiştir. 1990’larda Adil Düzen hükümeti kurulmuştur. 2000 yıllarında Sermaye Müslümanlarla iş birliği yapmak zorunda kalmıştır. 2010’lu yıllarda Ordu millet el ele vererek Siyonist ordularını perişan etmiştir. Bu kadar güzel tahlillerle yazınız etkisiz hale gelmektedir. Kimin adına bunu yaptığınızı bilmiyorum. İslamiyet’te çatıştırmak yoktur. İslamiyet’te düşmanlık yoktur. Allah “barıştırın” diyor, “savaştırın” demiyor.

AA-Sn. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun TRT’ye yıllardır çıkarılmadığının farkına yeni mi varmıştı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'nün darbe girişimi nedeniyle Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi Sarayda ağırlamıştı. Görüşmede Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında ilginç bir diyalogun yaşandığı ortaya çıkmıştı. Habertürk Televizyonu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli zirvesine ilişkin dikkat çeken bir notu paylaşmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşme sırasında CHP lideri Kılıçdaroğlu'na "Ben senin TRT'ye çıkmadığını bilmiyordum. Böyle şey mi olur? TRT, iktidara ne kadar zaman yer ayırıyorsa, size de o kadar zaman ayırmalı" dediğini aktarmıştı. Hatırlarsınız Kemal Kılıçdaroğlu, darbe girişimi akabinde 6 yıl aradan sonra ilk kez konuk olduğu TRT'ye "Acaba darbe girişimi olmasaydı bize bu imkânı verir miydiniz?" diyerek sitemde bulunmuşlardı. Oysa Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş, seçimlerde TRT'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'ye verdiği süre ile muhalefete verdiği süre konusunda defalarca açıklama yapmış, konuyu soru önergesi olarak Meclis'e de taşımışlardı. Basit gibi görünen bu tespitler bile Türkiye’de siyaset kurumlarının nasıl kamplaştığının, iktidarın nasıl fırsatçılık yaptığının ve FETÖ’ye zemin hazırlandığının bir kanıtıydı.

SK- Yine iktidara çatıyorsunuz. Oysa o işlemleri Sermaye ajanları yapmıştı ve yapmaktadırlar. O ajanlardan sizin derginizde de var. Adil Düzen’den bahsediyorsunuz ama Adil Düzencilere dergide yer vermiyorsunuz. Başkalarını suçlamak kolaydır.

AA- Daha düne kadar, bizim CIA-MAAT dediğimiz cemaatinin propaganda amaçlı yayınlarında bile rastlanamayacak övgülerle Fetullah’ı göklere çıkaran AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık gibileri; paralelci yapı için “tehdit” değerlendirmesi yapan ve bu nedenle FETÖ tarafından zindanlara tıkılan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u darbecilikle suçlayıp hedef gösterirken, asıl darbeci Fetullah Gülen'e toz kondurmuyor, ona eşi görülmedik yağlar çekiyorlardı. Üstelik bunları FETÖ'nün polis ve yargıdaki ayağının, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda TV gibi kumpaslarla TSK'nın değerli yurtsever subaylarıyla dürüst gazetecileri tutsak ettirdiği iftira sürecinde yapıyorlardı. Bununla da yetinmiyor, 15 Temmuz sonrasında tutuklanan FETÖ savcılarına gidip muhbirlik yapıyor, yığınla insan hakkında asılsız ihbarlarda bulunuyorlardı.

SK- Hep aynı hatayı yapıyorsunuz. Dün yapılanları AK Parti değil Sermaye yapmıştır. Basın AK Parti’ye fatura etmiştir ama Ordu’nun sabrı oyunu boşa çıkarmıştır. Bugün yapılanları da FETÖ yapmadı ona fatura ediliyor. Elbette aralarında suçlular vardır. Belki de Gülen de suçludur. Bilemem bunu ancak hakemlerden oluşacak adil yargı belirleyebilir. Darbeci sermayenin ve onun nakaratına katılanların basını değil.

AA-A-9 televizyon programlarında, -haşa- Hz. Süleyman, Hz. Davud ve Hz. Yusuf gibi peygamberlerin, inşaat ve sanat yapılarındaki üstün plan ve programları, devrindeki ve önceki dönemlerdeki MASON’lardan miras alıp öğrendiklerini söyleyecek kadar sapıtan… Amerika’da PKK çizgisinde Kürtçe yayın yapan bir TV ve Gazeteye: “idam cezası bir insanlık ayıbıdır ve tüm dünyadan mutlaka kaldırılmalıdır!” diyecek kadar Allah’a ve Kur’an’a savaş açan Adnan Oktar şarlatanı da hem Fetullah’ı hem Sn. Erdoğan’ı ve iktidarı övüp durmaktaydı.

SK- Sizin haklı olduğunuz taraf şurasıdır. Gerçek İslamiyet’i bozup çıkarlarına kullanmak içi kuruluşlar kurulur. Bunlardan biri de Adnan Oktar’ın faaliyetidir. Evrim teorisine saldırarak İslamiyet’i ilkelleştirme örgütüdür. Bununla beraber yazdığı eserler ilmidir, sadece arada yorumlar yanlıştır. Okuduğunuz zaman yararlanırsınız. Evrim teorisine saldırıları atlayacaksınız. Sizin derginizin durumu aynıdır. İşiniz Müslümanlara saldırmak. Biz okuyup yararlanırız. AK Parti’nin ve Cemaat’in durumu da budur. Hepiniz Adil Düzen’e, Kuran düzenine hizmet etmektesiniz. Tarikatlar, Menzil, Bağımsız Türkiye Partisi böyledir. Sonunda Allah’ın taktiri olur.

 

AA-Levent Gültekin’in halâ Erbakan kıcıklığı ve iftira kancıklığı!

Levent Gültekin’in “Cemaatı düşman gören İslamcılara” (@acikcenk 24.07.2016) başlıklı yazısında, şimdi FETÖ cemaatine küfürler yağdıran AKP yandaşlarının bir zamanlar Fetullah Gülen’e yağcılık için nasıl çırpındıklarını bahane edip hiç alakası yokken Rahmetli Erbakan’a sataşması nasıl bozuk bir karakter taşıdığını ve hangi şeytani odaklara yaranmak için şarlatanlık yaptığını ortaya koymaktaydı.

SK- 1960’ta birbirini yercesine çatışmalar, müdahaleden sonra can ciğer oldular ve beni görevden uzaklaştırdılar.  O yıllarda gördüm ki bütün oyunlar Müslümanlardır. Çatışmaları göstermeliktir.  Asıl hedef Erbakan’dır.

AA- Hiç utanmadan: “Erbakan 35 milyon doları ne yapmıştı? Mesela, Erbakan’a bakalım: Bosna savaşı yıllarında ‘Erbakan’ın Bosna için toplanan paraları faize yatırdığı ve o paraların battığı’ söylendi. Erbakan’a gönül vermiş hiç kimse, gece gündüz faiz belasından bahseden Erbakan’ın böyle bir şey yapacağına ihtimal vermedi. Sonra ortaya çıktı ki Erbakan, Bosna için toplanan 35 milyon doları Kent Bank’ın yurt dışındaki offshore hesabına yatırmış. Kent Bank batınca o paralar da batmıştı. Bunun belgeleri ortaya çıkmasına rağmen Erbakan’a gönül vermiş hiç kimse ‘Bir dakika bu nasıl olur? Faiz haram değil mi? Bu paraların ne işi var faizde’ demedi. Erbakan’a mesafe koymadı” diyen Levent Gültekin gerçekleri çarpıtmakta ve Erbakan’a açıkça ve küstahça iftira atmaktaydı.

SK- İslami olmayan düzende, eğer cari mevzuatta faiz meşru ise Müslimlerin de bankalara paralarını yatırıp faiz almaları helaldir. Erbakan bunu yapmış olabilir, burada gayrimeşruluk yoktur. Bankayı da sırf Erbakan için batırmış olabilirler. Erbakan’ın da Gülen’in de büyük hatalı vardır. İçtihatlarındaki hata olduğu için suçlanamazlar. Erbakan’ın, Erdoğan’ın ve Gülen’in yaptıklarına bakarız. Ona göre değerlendiririz. Biz kimseyi ne cennet, ne de cehenneme göndeririz. Akgül’ün hatası burada kendisi tanrı imiş gibi kimilerini cennete kimilerini cehenneme göndermektedir. Biz söyleyene değil söylenene bakarız, yapana değil yapılana bakarız. Herkes hesabını kendisi rabbine verir.

AA- Çünkü Erbakan Bosna Savaşında yüz milyonlarca dolara mal olan tank tamir fabrikaları, füze ve roket fabrikaları, askeri mühimmat ve teçhizat fabrikaları kurdurarak ve beş yıl boyunca Boşnak Müslümanların her türlü ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alarak ayakta kalmalarını sağlamış, bunu hazmedemeyen Siyonist ve haçlı merkezler ve yerli işbirlikçi çevreler “Bosna parası” gibi yalan isnat ve iftiralarla Hocayı karalamaya çalışmışlardı. Milli Çözüm dergimizde bu gerçekler belgeleriyle yazılmıştı. Ve zaten hem Fetullahçıların hem AKP iktidarının hem de bunların arkasındaki Siyonist odakların asıl korkuları ve kurtulmaya çalıştıkları tek zatın Erbakan olduğunu Yahudi kodamanlar bile itiraf edip dururken, Levent Gültekin gibi zavallı ayarsızların bu zırvaları kendi iç dünyalarını yansıtmaktaydı, böylece bozuk fıtratlarını kusmaktalardı.

SK- Sermaye’nin korktuğu Erbakan değil Erbakan’ın sahip çıktığı Kuran’dır, Adil Düzen’dir. Sermaye önce AK Parti’yi ve Cemaati Adil Düzen’den uzaklaştırdı.  Erbakan öldü ama Allah yaşıyor, Kuran nuru kafirlere istemese de dünyayı aydınlatacaktır.

AA- “Bazı doğruları, yanlış amaçları için istismar kasıtlı hatırlattığı ve Erbakan’la ilgili yalanlarına kılıf sarmaya uğraştığı” sırıtsa da bu şahsın aşağıdaki tespitleri maalesef haklıydı:

“Farkında mısınız? Yaşadığımız felaket bize bir kere daha gösterdi ki her görüşten insanın kötüsü de var iyisi de. Her görüşten insanın işini iyi yapanı da var kötü yapanı da. Bunu görün ve kabul edin artık. Liyakat sahibi öyle Aleviler var ki binlerce ‘dindar’a değişmezsiniz. Liyakati üstün öyle Atatürkçüler, solcular var ki binlerce ‘dindar’a değişmezsiniz. Eğer bundan sonraki politikalarınızda bu yaklaşıma riayet etmezseniz benzer felaketlerden kurtulamayacağız. Bırakın kimin hangi ibadeti yaptığını, neye inandığını veyahut inanmadığını. İnsanların hangi mezhepten, hangi görüşten olduğuyla değil iyi insan mı değil mi, veyahut liyakat sahibi mi değil mi, buna göre bir yaklaşım geliştirin. Diğer türlü topluma, ülkeye ‘Fetullah Gülen’in haşhaşını değil, bizim haşhaşımızı alın’ demiş oluyorsunuz. Bunun farkındasınız değil mi?

Halâ “Bu darbenin arkasında ABD’nin bulunduğunu düşünmüyorum” diyen Binali Yıldırım’la nereye varılacaktı?

CIA bağlantılı Yahudi teorisyen Henri Barkey'in darbe girişimi sürecinde İstanbul'a geldiği yönündeki bilgiler doğrulanırken, FETÖ'nün sözcülerinden İhsan Yılmaz'ın bir tweeti her şeyi ortaya çıkarmıştı. Barkey'in ziyaretinin irdelenmesi üzerine Yılmaz'ın ABD-FETÖ bağlantısını gün yüzüne çıkaracak kadar paniğe kapıldığı anlaşılmıştı. Fetullahçı Terör Örgütü'nün sözcülüğünü yapan kritik isimlerden biri olan İhsan Yılmaz, resmi Twitter hesabı üzerinden ABD-FETÖ bağlantısını açığa vurmuşlardı. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e sürekli övgüler düzen, CIA ile bağlantılı Yahudi asıllı teorisyen Henri Barkey'in 15 Temmuz darbe girişimi günü İstanbul'a geldiği saptanmıştı. Barkey'in İstanbul'da 4 gün konakladığı ve sonra ayrıldığı resmi kayıtlarca da doğrulanınca FETÖ'nün sivil teröristleri paniğe kapılmıştı. Üstelik TSK’dan atılan arkadaşlarına(!) ABD’li general resmen sahip çıkmış ve Sn. Cumhurbaşkanı bu adamı haşlamıştı.

15-17 Temmuz'da Büyükada'da olduğu tespit edilen Barkey'in bağlantılarını İstanbul Terörle Mücadele ekipleri araştırmıştı. Amerikan gizli servisi CIA'ye yakın Woodrow Wilson Merkezi Ortadoğu Direktörü Prof. Henri Barkey'in darbe girişiminin gerçekleştirildiği gün İstanbul Büyükada'da olduğu kesinlik kazanmıştı. Barkey'in sır İstanbul ziyaretiyle ilgili soruşturma başlatılmış, ilk tahkikat Adalar İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler tarafından yapılmıştı. Kritik dosyayı İstanbul Terörle Mücadele ekipleri devralmış. Terör polisi, birçok kez Gülen'le birebir görüşen Barkey'in İstanbul'da kimlerle buluştuklarını, neler yaptıklarını ve darbeyle alakalarını incelemeye almışlardı. İlk bulgulara göre Barkey, 15 ile 17 Temmuz arası İstanbul Büyükada'da bir otelde kaldı ve 17 Temmuz'da vapurla adadan ayrılmışlardı. Yahudi CIA ajanı Henri Barkley’in Yunanistan’a sığınan helikopterin içinde bulunduğu konuşulmaktaydı.

Yeni Şafak'ın haberine göre; CIA'nın eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller ile birlikte çalışan Barkey'in geçmişi İzmir'e dayanmaktaydı. Terör örgütü lideri Fetullah Gülen'in ABD'de kurduğu Rumi Forum'da aktif olarak çalışan Barkey, 1998 yılında PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'la da görüşme yapmıştı. Barkey, CIA şefi Fuller ile ortaklaşa "Türkiye'nin Kürt Meselesi" isimli bir kitap yazmıştı. Barkey'in CIA organizasyonunda bağlı çalıştığı iddia edilen Graham Fuller'in, FBI itirazına rağmen Gülen'e referans olarak terörist başının ABD'de ikamet etmesini sağladığı zaten bilinip durmaktaydı. Bütün bunlara rağmen halâ “Bu darbenin arkasında ABD’nin bulunduğunu düşünmüyorum” diyen Binali Yıldırım’la nereye varılacağı sanılmaktaydı ve Yıldırım’ın Sn. Cumhurbaşkanından habersiz bunları konuşacağını düşünenler yanılmaktaydı.

Haritacı Peters’in itirafları

Ralph Peters adlı eski Pentagon subayı, 16 Temmuz günü, darbe girişimi başarısız olduğu anlaşılıp, Beyaz Saray ve ABD Dışişleri Bakanlığı adına yumuşak da olsa kınayıcı açıklamalar yapılmaya başladığında, çıktığı Fox-TV ekranlarından, Obama’nın sözcüsü Kerry küstahı; “Türkiye’deki darbe girişimi başarılı olmalıydı” yorumunu yaptı, ardından da “Türkiye’nin son umudu da öldü” makalesini yazmıştı. Aynı kişi, 2005’ten bu yana, çizdiği ve Anadolu’nun büyük bir bölümünü Türkiye’den ayrılmış gösteren yeni Ortadoğu haritasıyla tanınmaktaydı.

AA-Fox televizyonu da –Türkiye’deki Fox-TV gibi– Yahudi Rupert Murdoch’a ait bir kanaldı.

Darbeyle ilgili Washington Times’ta çıkan yazı Guy Taylor imzalı. Tarihi 7 Nisan 2016. Yani 15 Temmuz’dan yaklaşık üç ay önce yazılmıştı. Mr. Taylor, uyarılmasına rağmen, Türkiye’de darbenin eli kulağında olduğunu düşünerek makalesini kaleme almıştı. Kendisini uyaran da, geçen dönem Meclis’te CHP sıralarında oturan, şimdilerde Washington’da bir düşünce üreten kuruluşta görevli Aykan Erdemir olmaktaydı. Herhâlde “Ülkenizde darbe olursa başarıya ulaşır mı?” gibi bir soruya şu cevabı vermiş Erdemir: “Askeri yönetimle AKP arasında bir tercih yapmaları istenirse, insanlar, seçilmiş hükümetin, yani AKP’nin yanında yer alır…” uyarısını yapmıştı. Öyle de olmadı mı? Yine de “Rusya medyası Türkiye’de darbe dedikodusuyla dolup taşıyor” demekten kendini alamayan Guy Taylor, bu darbe ayrıntılarına nasıl ulaşmıştı?

SK- Darbeyi sağır sultan bile duymuş. Türk Ordusu da duymuş.  Gerçekten Gülenci subaylarla işbirliği yapmış Sermaye’nin ajanı olan subayları suçüstü yakalamıştır. Talat Aydemir’e karşı da İnönü böyle bir taktik uygulamıştır. Kendi subaylarını karşı tarafın içine sokmuş, ihtilali Aydemir adına milli ordunun subayları yapmıştı.

AA- AKP ile FETÖ, aynı odakların organizasyonlarıdır!

Şu hale bakın; Cumhurbaşkanı’nın başyaveri Cemaatçi çıkmıştı. Cumhurbaşkanı’nın havacı yaveri Cemaatçi çıkmıştı. Genelkurmay Başkanı’nın yaveri Cemaatçi çıkmıştı. Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın yaveri Cemaatçi çıktı... Milli Savunma Bakanı’nın yaveri Cemaatçi çıkmıştı. Emir subayları, özel kalem müdürleri Cemaatçi çıkmıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı’nın adamları, şoförleri Cemaatçi çıkmıştı. Cumhurbaşkanı muhafız alayından 200 kişi Cemaatçi çıkmıştı. Yıllardır yazıp uyarmaktayız. İktidarla-Cemaat ABD teşvikiyle a) Erbakan’a karşı, b) TSK’ya karşı muta nikâhlı bir evlilik yapmışlardı. Bu insanları bu görevlere bu iktidar taşımıştı… Sadece generalleri değil, bürokratları da, rektörleri de, eğitimcileri de, diğerlerini de AKP atamıştı. Cemaat’in savcılarının açtığı Ergenekon davasından da, Balyoz davasından da, casusluk davalarından da, göz altılardan da, tutuklanmalardan da iktidarın haberi vardı ve sahip çıkmıştı. 2010 referandumundan sonra oluşan HSYK’nın yapısından da, o HSYK’nın oluşturduğu Yargıtay’ın durumundan da bu iktidarın haberi vardı… Kısaca, Fetullah örgütü, bu iktidar döneminde ve bunların desteği sayesinde böylesine palazlanmışlardı. Şimdi kalkıp “aldatıldık, kandırıldık, çok saftık farkına varamadık!” demek en azından ayıptır ve halâ bu kafaların ülkeyi düze çıkaracağını sanmak saflıktır.

AA- FETÖ’cuları, AK Parti yüceltmişti.

SK-AK Parti’yi ve Gülen Cemaatini büyütenlerin Sermaye olduğunda şüphe yoktur.  Ne var ki AK Parti’ye oy verenler ki ben de verdim, Cemaat’i destekleyenler ki ben de destekledim. Takiye yapıyorlardı.  Yöneticileri görünüşte bize karşı beyanlarda bulunurlardı ama gerçekte bizim başarımızı isterlerdi. Halk da AK Parti’ye oyunu Milli Görüş’tür diye verdi. Gülen Cemaat’i de verdi. Evet, 7 Haziran’da vermediyse bile 1 Kasım’da verdi.

Türkiye’nin Milli Çözüm seviyesinde bir dergiye ihtiyaç vardır. Ne var ki şeriata göre çıkmalıdır.

a) Haftada 1 çıkmalıdır.

b) Her görüşe yer verilmelidir.

c) İnsanlara saldırma yerine işleri ve sözleri değerlendirilmelidir.

d) Yalnız Müslümanların değil tüm hakka inananların sözcüsü olmalıdır. Herkes “bu dergi yazdı o halde doğrudur” demeli. Gerçekleri öğrenmek için dergimize başvurmalıdır. Ahmet Akgül’e Allah bu gücü vermiştir. Artık o da tevbe etmelidir. Müslümanlar arasında nifak sokmamalıdır. 

 

 

 


YorumcuYorum
Ahmet Yücel
02.09.2016
00:14

Sermaye, FETÖ veya tüm planları olanların planları, Allah'ın izin verdiği kadar işliyor. Sonucu yine Allah takdir ediyor. İşleyen hep Allah'ın planı, hep Allah'ın dediği oluyor. Allah var keder yok. Allah nurunu tamamlayacak.

''HÜDA'NINDIR CEMİ İŞLER, KULUNUN ELİNDEN İŞLER.'' Kelam-ı Kibar

Allah razı olsun hocam.

Nusret Karaca
03.09.2016
16:59

Belki de Dünyanın en değerli konumlarından birine sahip olan Türkiye'de, hem iç hem de dış tehditler hiç bitmeyecek. Şüphesiz Avrupa ve Sermaye Türkiye'ye çok rahatlıkla karışabiliyor ve ülkenin içine nifak sokabiliyor. Bunu önlemenin tek çaresi var: "Sayın çok değerli Hocam Süleyman Karagülle her zaman dile getiriyor; Adil Düzen olmadan bu tehditler hep devam edecektir. Adil Düzen gelirse Sermaye çökecek ve Türkiye refaha erişecektir. Kur'an-ı referans almayan her Devlet yıkılmaya gebedir. Rabbim herkesidüzeninde hareket etmeyi nasip etsin inşaallah. Esselamu Aleyküm dua ile...

Ali Bülent Dilek
22.09.2016
19:58

Muhterem Süleyman Karagülle, “TSK’da Tesviye mi Tasfiye mi Amaçlanmıştı?” yazımıza yönelik bir tenkit yayınlamıştı. Öncelikle, Milli Çözüm Dergimizi ve Yazılarımızı dikkate alıp okuması, kendi bakış açısıyla doğru bulduklarını tebrik ve tasdik, yanlış bulduklarını tenkit edip yorumlarını ve duygularını paylaşması takdire şayandır. Ancak bizim de, kendilerinin yanlışlarını belirtme ve hele şahsımıza yönelik itham ve iftiralarını reddetme hakkımız vardır.



http://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/ustat-suleyman-karagullenin-iltifati-ve-iftirasi

 




Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 41467 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28753 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27327 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19436 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 17850 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17370 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16411 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 15032 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 13852 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13318 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13299 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13237 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13197 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13131 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13101 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 13017 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 12993 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 12940 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12492 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 11832 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 11784 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11673 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11616 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11587 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11515 Okunma
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11327 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11258 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11103 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11043 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11039 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11036 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 10917 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 10815 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 10783 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 10770 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10694 Okunma
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 10654 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 10638 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10624 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10614 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10605 Okunma
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10484 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10454 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10423 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10418 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10400 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10385 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10381 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10300 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10295 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10292 Okunma
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10230 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10221 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10163 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10086 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10035 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 10022 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 9843 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 9834 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9702 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 9687 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9678 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9669 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9646 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9575 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9553 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9540 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9536 Okunma
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9450 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9445 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9392 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9362 Okunma
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9357 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9347 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9305 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9305 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9233 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9203 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9195 Okunma
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9096 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9058 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 9032 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 9003 Okunma
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 8967 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 8966 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 8849 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 8773 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 8769 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 8753 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 8748 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 8747 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 8743 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8672 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8657 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8651 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8525 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8456 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8435 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8427 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8427 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09


© 2024 - Akevler