İnsanlar ilk yaratıkları zaman kendileri üretmiyor ve kendileri tüketmiyorlardı, tam özgür idiler. Yirminci yüzyıla gelindiğinde kimse sadece kendi ürettiğini tüketmiyor. Hep birlikte üretiyor, ayrı ayrı tüketiyoruz. Bu işi işçilikle çözmüş oluyoruz. Gidersiniz, bankadan kredi alırsınız. Artık insanlara hükmetme gücünüz vardır. Sizin işinize yarayan herkes emrinizdedir. Kiralık yer mi istiyorsunuz, koşa koşa size gelmektedirler. Ham madde mi satın alacaksınız, herkes size ham madde pazarlamakla meşguldür. İşçi mi arıyorsunuz, emek sahipleri işyerinizin önünde kuyruk olurlar.
*
Bu sistemin doğurduğu sorunlar vardır.
1) İŞSİZLİK SORUNU başta gelmektedir. Bankalar yeteri kadar kredi açsalar, işverenler de yeteri kadar işçi çalıştırsalar işsizlik olmayacaktır. Ne var ki böyle olduğu zaman işçiler çalışmamakta, başladıkları işleri yarım bırakmakta, patronlara kafa tutmaktadırlar. Bu sorunu çözmek için işsizlik üretilmelidir. Böylece herkes iş bulma korkusu ile işine sadık kalacaktır. Çünkü işten ayrıldılar mı kolay kolay iş bulamazlar. İşçileri disipline etmek için onları sendikalar hâlinde organize ediyor, sonra sendikalarla anlaşarak ve işçilik haklarını koruyacağını iddia ederek sendika yöneticileri işçileri patronlarla birlikte eziyorlar.
2) MESKEN SORUNU ikinci önemli sorundur. İşin olduğu yerde mesken bulunamıyor, meskenin olduğu yerde iş bulunamıyor. Böylece mesken kiraları da işyeri kiraları da dengesiz haldedir. Bugün asgari ücret 780 liradır. Belki halkımızın yarısı asgari ücretle çalışıyor. En kenar yerde bir dairenin kirası 600 liradır. Yani bir daire ile bir insan eşit değerdedir. Karı koca çalışarak karın tokluğuna yaşayabilmektedir. Bir dükkânın kirası orada çalışanların tamamının maaşından fazla olmaktadır. Böylece işsizler kadar işçiler de huzursuzdur. Ev sahipleri her yılbaşında kiracılarla kavga hâlindedir. Kiracılar da çıktıkları zaman daireleri harabe hâlinde bırakmaktadırlar.
3) TRAFİK SORUNU üçüncü önemli sorundur. İş yerleri ile meskenler birbirinden uzak olunca insanların günlerinin dörtte biri yolda geçmektedir. Yani ekonominin dörtte biri boşa gitmektedir. Bununla yetinilse yine sabredeceğiz. Ama bu durum trafiğin tıkanmasına sebep olmakta, bazen günün yarısı köprüyü geçmek için bekleme durumunda olunmaktadır. Bu durum aynı zamanda çevre kirliliğine sebebiyet vermektedir.
4) TARIM SORUNU dördüncü önemli sorundur. Sermaye tarım işletmelerine hâkim olamıyor. Dolayısıyla köylerde yatırım olmuyor. Sermaye kolay denetleyebildiği sanayi işletmelerine yönelmiştir. Halk köyde iş bulamayınca kente taşınmaktadır. Kentin trafiği çekilmez hal almakla kalmamakta, kentler yaşanmaz halde kirlenmektedir. Asıl tehlikeli taraf, köyler boşalınca tarım bozulmakta, hormonlu besinlerle yaşamak zorunda kalmaktayız. Bu da insanlığı intihara doğru götürmektedir. Kentliler bir iki çocuk yapmakta veya hiç çocuk yapmamaktadır. Bu durum gelişmiş ülkelerde nüfusları azalmaya götürmektedir. Yani sermayenin hâkim olduğu yerlerde insanlık inkıraz etmektedir.
5) AİLENİN ÇÖKMESİ SORUNU en önemli sorunlardandır. Kentleşmenin getirdiği başka bir sorun olarak da insanlar artık aile içinde yaşama imkânını bulamamaktadır. Çocuklar okulları ile anne babanın işleri ayrı ayrı yerlerde. Aile sevgisi ve bağları kopmakta, çocuklar sevgiden ve sevilmekten mahrum bir şekilde sokak çocuğu olmakta, bu durumda çocuklar sigara, içki, uyuşturucu ve daha başka şeylerin müptelası olmaktadırlar. Aile denetimini kaybeden gençler zina ve fuhşa, hattâ eşcinselliğe yönelmekte, böylece evlenme ihtiyacını hissetmemektedirler. Bütün bunların sonucunda AİDS gibi hastalıklarla mücadele ile uğraşmak zorunda kalınmaktadır.
7) OKUMUŞ CAHİLLER SORUNU giderek büyümekte ve yaygınlaşmaktadır. Herkes üniversite mezunu olmak istemektedir. Kimse öğrenerek ve bilerek değil, cahil cahil diploma peşinde koşmaktadır. Okulda öğretilen bilgiler gençleri sermayeye hizmet etmeye götürme işidir. Herkes İngilizce okuyor, sermayeye iyi hizmet etsin diye. Okullarda İngilizce ders görülüyor, mezun olunca hiçbir iş yapmasın diye. Sonunda tahsil göremeyen veya iş bulamayan üniversiteliler terörist olmakta, hiç beklenmedik kötülükler işlemektedirler.
Çağımızın çıkmazlarını ve kötülüklerini anlatmaya devam edebiliriz. Ama “SOSOYAL TUFAN” seviyesindeki SORUNLARI anlamak için bu kadarı da yeterlidir. Daha geniş bilgi için “100 SORUN - 100 ÇÖZÜM” çalışmamıza bakılabilir.
*
İşte yüz lojmanlı işyerleri olan apartmanlar bunların hepsine çare ve çözüm olacaktır.
Apartmanlarda işyerleri ile meskenler aynı yerde olacağı için işsizlik ve kiracılık sorunu baştan çözülmüş olacaktır. İnsanlar oturdukları yerde iş bulacakları için trafik sorunu da çözülmüş olacaktır.
Aileler birlikte olacaklar. Herkes çalıştığı yerde ailesi ile birlikte yaşayacağı için tekrar eski sosyal yapı geri dönecek, aile bağaları ve ailenin çocuklar üzerindeki denetimi yeniden gerçekleşip pekişecektir.
Bu apartmanlar köylerde de kurulacağı için halk tarımda işi olduğu zaman tarımda çalışacak, tarımda işi olmadığı zaman da apartmanın altındaki işyerinde sanayi üretimi yapacaktır. Dolayısıyla tarım sanayi ile desteklendiği, tarımın olduğu yerde iş de bulunduğu için köylerin boşalması ve tarım üretiminin terk edilmesi sorunu da çözülmüş olacaktır.
Aileler birlikte olacaklar. Herkes çalıştığı yerde ailesi ile birlikte yaşayacağı için tekrar eski sosyal yapı geri dönecek, aile bağaları ve ailenin çocuklar üzerindeki denetimi tekrar gerisin geriye gelecektir. Sonuç olarak işi olan ve aile sevgisi içinde tatmin olan insan dağlarda eşkıyalık yapmayacaktır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92