Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013
14979 Okunma, 1 Yorum

 

İnsanlar birlikte üretip ayrı ayrı aileler içinde birlikte tüketerek yaşarlar. İnsan kişiliğini koruyarak topluluğun ferdi olur. İnsan topluluğu sözleşmelere dayanır. Sözleşmeler de dil ile olur. Ne var ki dil yöreden yöreye değiştiği gibi çağdan çağa da değişir. Bundan dolayı diller iç içedir. Aşiret diliyle yaşanır, bucak diliyle çalışılır, il diliyle birlik sağlanır, ülke diliyle hukuk oluşturulur. Topluluk geliştikçe dilleri de gelişir. Topluluk inkıraz edince dil de inkıraz eder. Devletler ve iller için bu geçerlidir.

İnsanlık için ise bu geçerli değildir. İnsanlık bir defa doğdu. Yaşayacak, gelişecek ve sonunda inkıraz edecektir. O halde insanlığın ortak bir dile ihtiyacı vardır. Bu dil gelişecek ama değişmeyecektir, unutulmayacaktır. Bunun için insanlığın zamanla değişmeyen ortak dille yazılmış ortak bir metne ihtiyaç vardır.

İşte, Allah Kur’an’ı böyle bir kitap olarak insanlığa bahşetmiştir.  Kur’an metni hiç değişmeden zamanımıza kadar gelmiştir. Yalnız lafzı değil Kur’an dili de korunmuştur. Arapça dili dünyadaki başka hiçbir dile nasip olmayan bir imtiyaza sahiptir. Kur’an’ın geldiği tarihteki Kureyş Arapçası en ince teferruatına kadar bugün elimizde mevcuttur.

Mustafa Kemal’in Nutuk kitabını bugün okursanız anlayamazsınız, dili değişmiştir. Kelimeler korunmuştur ama manaları bilinmemektedir. O devrin grameri tam olarak yazılmamıştır. Dolayısıyla Nutuk kitabını hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağız.

Arapçada da durum böyledir. Bugünkü Arapçanın Kur’an Arapçası ile ilgisi yok olmuştur. Abbasilerin Arapçasını da bilmiyoruz. Tek bilinen dil Kur’an’ın nâzil olduğu Kureyş Arapçasıdır.

O halde uygarlıklar arası iletişimi sağlayan, topluluklar arası iletişimi sağlayan, gelişen ama değişmeyen bir dil vardır, tek dil vardır, bir metin vardır, tek metin vardır. Biz o dili ve o metni öğrenmeden geçmiş uygarlıkları anlayamayız, yeni uygarlıkları da kuramayız. Yeni uygarlığı yeni fıkıhla yani yeni sözleşmelerle kuracağız. Sözleşmeleri ne ile yapacağız? Türkçe mi, mümkün mü? İngilizce ile mi? Sokak dili ile fıkıh olamaz. Fıkıh ilim diliyle olur. Yeryüzünde iki tane ilim dili vardır; Latince ve Arapça. Ne var ki Latincenin metni yoktur, Latincenin usulü fıkhı yoktur.

Usulü fıkıh Kur’an Arapçası ile tedvin edilecektir. Yeni uygarlığı oluşturacak başka dil yoktur, usulü fıkhı oluşturacak başka dil yoktur. Biz Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kabul ediyoruz. Kabul etmeyenler de olabilir. Biz onlara Kur’an’ı bir din kitabı olarak sunmuyoruz, onlar da bunu bir din kitabı olarak almayacaklar, bir dil kitabı olarak sunuyoruz. Çünkü Kur’an Arapçasından başka yeni bir uygarlık oluşturacak dil yoktur.

Kur’an diliyle Kur’an’ı anlayacağız ama o dili kullanarak Kur’an hükümlerine aykırı hükümler koyabiliriz. Bu bakımdan insanlığı düzende zorlamış olmuyoruz, onların özgürlüğünü ellerinden almıyoruz. Sadece anlaşma aracı olarak Kur’an’ı insanlığa sunuyoruz. Önce ortak dilimiz olmalıdır ki anlaşalım. Bugün ortak bir dilimiz yoktur. Çünkü insanlar Kur’an Arapçasını anlayarak öğrenmiyorlar, tarihî hatıra olarak ezberliyorlar. Batılılar ise hiç ilgilenmiyorlar.

Biz ise şimdi yüz müçtehit yetişme/yetiştirme merkezinde Kur’an Arapçasını anlama usulünü öğrenmeleri için imkân hazırlayacağız. Bunlar içtihatları ile III. bin yıl uygarlığının fıkhını yapacaklardır; Kur’an Arapçası ile yapacaklardır. İnsanlık bu fıkhı Kur’an Arapçasından öğrenecektir. Bin Dil Üniversitesi de programımızdadır. Yüz dairelik apartmanların her katında bir dil konuşan çalışanlar yerleştirilecek, onlar apartmanın bodrum katında ticaret yapacaklar, yukarıda da kendi dilleri ile Arapça arasında tercümanlık yapacaklardır. Böylece Kur’an Arapçası ile III. bin yıl uygarlığını kurmuş olacağız.

Kur’an Arapçası ne demektir?

1) Tecvit, 2) Lügat, 3) Sarf, 4) Nahiv, 5) Maani, 6) Beyan, 7) Bedi’, 8) Mantık ilimleri okunacak ve bunlara dayalı olarak bir sözleşme nasıl yapılır, proje nasıl yapılır, sözleşme nasıl yapılır, proje nasıl okunur; bunlar Kur’an Arapçası ile öğrenilecek ve diğer dillere aktarma şekli üzerinde durulacaktır. Usulü fıkıh dini bir ilim değildir, laik bir ilimdir. Bu ilim Kur’an’ı dini bir kitap olarak değil, dilin kaynağı olarak ele alır. Kur’an din kitabı olarak diğer semavi kitaplarla yani Tevrat, İncil, Vedalar ve Brahman metinleri ile uyum hâlindedir. Dolayısıyla korkulacak bir şey yoktur. Kur’an Allah’ın insanlığa rahmetidir, nurdur. Bu kitaba isteyen inanır, isteyen inanmaz, biz ona karışmayız.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
10.02.2013
15:18

Kur’an ilimleri ve Tefsir MÜCMELİN TEBYİNİ: Mücmel, kendisinden ne kastedildiği anlaşılamayacak derecede kapalı olan ayet demektir.Bunların bir kısmının Allah,bir kısmı da Peygamber tarafından açıklandığı varsayılmaktadır. Bunların başında gayb, kader, yaratılış, kader, kıyamet vb. konuları içeren ayetler gelir. MÜBHEMİN TAFSİLİ: Mübhem kavramı,insan,melek ve cin gibi varlıkların veya bir topluluk ya da kabilenin veyahut bir kelime veya nitelemenin Kur’an’da açık değil de ism-i işaretler, ism-i mevsuller, zamirler, cins isimleri, belirsiz zaman zarfları ve belirsiz mekan isimleriyle zikredilmesi anlamına gelmektedir. Böyle olunca mübhem olan hususların açıklığa kavuşturulmasında doğal olarak bir zaruret söz konusudur. Örneğin ; Bakara 238. ayetteki ‘’salatu’l-vusta’’ lafzındaki müphemlik Rasulullah’ın :’’Orta namaz ikindi namazıdır’’ sözüyle ortadan kaldırıldığı düşünülmektedir. MUTLAKIN TAKYİDİ: Mutlak, herhangi bir lafzın anlam yönüyle kayıt altına alınmaması, bir başka kelime veya niteleme ile belirginleştirilmemesi demektir. Tanımı tarifi olmayan, kendiliğinden olandır. MÜŞKİLİN TAVZİHİ: Sözlükte karışık olan anlamına gelen müşkil kavram olarak da Kur’an’ın bazı ayetleri arasında ihtilaf ve tezat gibi görünen hususlar diye tanımlanmaktadır. Ancak Nisa Suresi 82. ayet Kur’an da birbiriyle çelişen ayetlerin bulunmasını imkansız kılmıştır. Peygamberin vefatının ardından Kur’an’ı tefsir etmek gibi bir sıkıntı ile karşı karşıya kalan sahabileri, bu husustaki yaklaşımları itibariyle 2 gruba ayırmak mümkündür. Bir grup,özellikle müteşabih nassları tefsir etme konusunda oldukça çekingen davranarak re’y ile tefsire karşı çıkıyordu.Buna mukabil bir kısım sahabe de naklin bulunmadığı yerde kendi içtihatlarıyla Kur’an’ı tefsir etme cihetine gidiyordu. Sahabe tefsiri, daha sonra ortaya çıkacak olan TEFSIR ve bağlı ilimlere kaynak teşkil etmesi açısından önemli Kabul edilmektedir. Özellikle sahabe tefsirinin en yalın tefsir olduğu Kabul edilmektedir. Oysa, genel olarak Sahabe tefsirinin sünnete dayandığı iddia edilmekle birlikte, daha çok Yahudi ve Hıristiyan kültürleri, Arap şiiri ve kendi ictihatlarına dayanmaktadır. Ayetleri daha çok inmiş oldukları olaylarla irtibatlı olarak anlamışlardı. En önemli özelliği ise, “Ahkam ayetlerinden herhangi bir hüküm istinbat etmemeleri idi” Daha çok REY kullanarak sonuca ulaşıyorlardı. Daha sonraları Sahabe dönemi tefsirler örnek gösterilerek geliştirilen ilimlerin dayanağı Abdullah bin Mesud, Ubeyd bin Ka’b, Ali bin Ebi Talib olmuştur. Bunların vahip katibi olmaları, vahyi takip etmiş olmaları vs. sebebiyle ürettikleri sonuçlardan hareketle en Doğru tefsirin böyle yapılacağı varsayılmaktaydı. Mesela Ali bin Ebi Talib’in hadis alanında bir otorite olduğu varsayılmaktadır ancak, tarihsel süreçte onun Hadis rivayetlerine şiddetle karşı çıktığı da bir vakıaıdr. NAHIV Ve MEANI Araplar, dillerini, tabiî selikalarına göre nesilden nesile öğrendikleri şekliyle kendi zevk ve mizaçlarına uyun bir tarzda konuşuyorlardı. Nitekim esas anlamı itibariyle nahiv, insanın yaratılıştan sahip olduğu ve dilini konuşurken ortaya koyduğu tabiî bir melekedir denmiştir. Her insan dilini konuşurken istisnasız bunu yerine getirmektedir. Zira dillerin gramerleri/kuralları derlenip tesbit edilmeden önce de o dillerde edip ve bilginler eserler vermişlerdir. Arap dili de bundan farklı değildir. Nahvin dayanağı olan, I’rab’ın bozulması varsayımı tarihsel süreçte, ilk temel husus olmuştur. Vahyin ilk geldiği dönemde Arapların I’rab-I doğal haliyle kullandıkları, ancak daha sonra sınırların genişlemesi ve başka dillerle kaynaşması neticesinde İ’rab’ın bozulduğu varsayımından hareket eder. Daha sonra bu bozulmaların kelimelerin bünyesine sirayet ettiği düşünülmektedir.Özellikle Lahn lerin çoğaldığı varsayımı Peygamber dönemine kadar uzandığı varsayılır. Çeşitli hadislere dayanarak onun dildeki bu hataların düzeltilmesini istediği ileri sülürlemktedir. Dilin kurallarının tesbiti yönündeki faaliyetlerin başlıca kaynakları Kur’ân, şiir, darbımeseller, nâdir ve hikmetli sözler ile daha çölde yaşayan bedevî Arapların kullandıkları sözler ve kullanım şekilleriydi. Bu amaçla daha sonraları bir çok dilci, henüz yabancı millet ve medeniyetlerle hiç teması olmayan ve dolayısıyla dilleri ve selikaları bozulmamış olan bedevîlerden dil malzemesi almak üzere çöllere yolculuk yapmış, az veya çok yaşamlarının bir bölümünü bedevîlerle birlikte oralarda geçirdikten sonra topladıkları şifahi malzemeyle geri dönmüş ve çalışmalarında bunları referans edinmişlerdir.Dilcilerin bedevî Araplarla olan temaslarında, belli zamanlarda şiir ve edebiyat tartışmaları yapılan ve Basra yakınlarında kurulan el-Mirbed önemli rol oynamıştır. Burada önemli olan husus, Bedevi Araplar ile kentli Araplar’ın aynı olduklarını Kabul etmektir. Oysa Kur’an kentli Araplar’a vahyedilmiş idi ve zaten vahyin geldiği dönemlerde, çöl arapları ile kentli araplar arasında önemli ölçüde dil farklılıkları da vardı. Teknik anlamda ve bir bütün olarak ulûmü'l-Kur’ân tabirinin ne zaman kullanılmaya başlandığı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bazıları, bu tabirin ilk defa Muhammed b. Halef b. Merzübân’a (ö. 309/921) nisbet edilen el-Hâvî fî 'ulûmi'l-Kur'ân’da geçtiğini söylemiştir (İbnü'z-Nedîm, s. 213-214; Subhî es-Sâlih, s. 122). Ali b. İbrâhim b. Saîd el-Havfî’nin (ö. 430/1038) el-Burhân fî 'ulûmi'l-Kur'ân adlı eserinin bu terkibin terim anlamıyla ilk defa yer aldığı çalışmalardan olduğu kaydedilmişse de (M. Abdülazîm ez-Zürkanî, I, 33) onun kitabının tefsir ağırlıklı bir çalışma sayıldığı belirtilmiştir (Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzî, neşredenin girişi, s. 73). Bu konudaki ilk sistematik çalışma İbnü'l-Cevzî’ye ait Fünûnü'l-efnân fî 'uyûni 'ulûmi'l-Kur'ân olup eserde Kur’an ilimlerinin büyük bir kısmı özetle tanıtılmıştır. Ancak yukarıda geçen eserlerin tamamı, Zerkeşî’nin el-Burhân fî 'ulûmi'l-Kur'ân’ı ile Süyûtî’nin el-İtkan fî 'ulûmi'l-Kur'ân’ının gölgesinde kalmışlardır. Konuyla ilgili olarak daha sonra yazılan eserler de İbn Akıle’nin ez-Ziyâde ve'l-ihsân fî 'ulûmi'l-Kur'ân adlı geniş eseri istisna edilecek olursa hacim bakımından bu iki çalışmaya ulaşamamıştır. Bu eserlerde yer alan, Kur’an ilmi olarak adlandırılabilecek alanlar şunlardır: MekkîMedenî sûreler, esbâb-ı nüzûl, nâsihmensuh, Kur’an’ın isimleri, toplanması, çoğaltılması ve tertibi, sûre ve âyet bilgileri, münâsebâtü'l-âyât ve's-süver, kıraat ve tecvid bilgileri, fezâilü'l-Kur’ân, havâssü'l-Kur’ân, i‘râbü'l-Kur’ân, garîbü'l-Kur’ân, müşkilü'l-Kur’ân, mecâzü'l-Kur’ân, vücûhnezâir, emsâlü'l-Kur’ân, aksâmü'l-Kur’ân, üslûbü'l-Kur’ân, muhkemmüteşâbih, mutlakmukayyed, mücmel-mübeyyen, edebiyat konularından olan îcâz, ıtnab, hasr, kinaye, teşbih ve istiare, i‘câzü'l-Kur’ân, tefsir ve te’vil ilmi, müfessirin âdâbı ve şartları. Arap gramerinin günümüze ulaşan ilk eseri Sîbeveyhi'nin el-Kitâb'ında meânî ilmini ilgilendiren cümle tahlilleriyle cümlelerdeki takdim-tehir, tarif-tenkir, hazif ve bazı edatların anlamları gibi konular yer aldığından Sîbeveyhi'yi meânî ilminin ilk kurucusu sayan araştırmacılar vardır. Ferrâ'nın Me'âni'i-Kur'ân'ı, Ebû Ubeyde'nin Mecâzü'l-Kur'ân'ı. İbn Kuteybe'nin Tedvinü müşkili'l-Kurân'ı, Müberred'in el-Kâmil ve Sa'leb'in Kavâ'îdü'ş-şerhinde de benzer konular dağınık olarak bulunur. Bişr b. Mu'temir'in Şahîfetü'l-Belâğa'smüa mevcut lafız-anlam uygunluğunun gerekliliği, mânaların değerinin durum ve konuma uygun düşmesinden ileri gelmesi, mânaların dinleyicilerin kültür seviyesine göre ayarlanma zarureti gibi düşünceler meânî ilminin nüvesini oluşturmuştur. İslâmî belagatın ilk kurucusu olup bu ilme beyân adını veren Câhiz, el-Beyân ve't-teb-yin'inde çeşitli belagat konularına dağınık bir vaziyette temas ettiği gibi îcâz-ıtnâb. lafızların yerine göre yumuşak, hafif, akıcı veya tumturaklı olarak seçilmesi ve telif güzelliği gibi meânî konularına da yer vermiştir. Arap belagatına dair ilk müstakil eseri telif eden İbnü'l-Mu'tez el-Bediinde İltifat, i'tirâz gibi meânî konularını incelemiş, Ebü'l-Hasan İbn Vehb, ilm-i meânî konularının ağırlıklı olarak yer aldığı el-Burhân ti vücûhi'l-beyân'mda haber, talep. hazif, iltifat (sarf), takdim-tehir, kat-atıf (fasıl-vasıl). Kelâmın muktezâ-i hâle mutabakatı, sözün dinleyicilerin durumuna uygunluğu ile îcâz-ıtnâbdan söz etmiştir. III. (IX.) yüzyılın sonlarından itibaren Arap belagatını etkilemiş olan Aristo'nun Rhetorica'sında da muktezâ-i hâle uygun sözlerin meziyetleri, fasıl-vasıl, îcâz-ıtnâb -müsavat gibi meânîye ait temel konular yer alır. Genel olarak Nahv’ın ilk müessisinin Ebu’l-Esved ed-Dü’elî olduğunu Kabul edenler olmakla birlikte, bu konudaki ilk basit eserlerin M.S. 9. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkmaya bir vakıadır. Özellikle Esved’I Nahv’ın ilk kurucusu Kabul edenler arasında bile, Ebu’l-Esved’i dilin kurallarını koymaya sevk eden hususi sebepler farklı olduğu gibi, onun ilk olarak nahvin hangi kuralını veya kurallarını koyduğu hususunda da herhangi bir açıklık yoktur. İlginç olan, ilk nahivcilerin Arap yarımadasından olmamalarıdır. Bunlar ne Kureyş’in kullandığı Dile vakıf idiler, ne de onların aralarında bulunuyorlardı. Bu hususta, El Hadrami en önemli isim olarak zikredilir ki, Hadrami Basra’da yaşamakta idi. (Yaklaşık 8. Yüzyıl) Hadrami’nin el-Câmi‘ ve el-İkmâl adlı iki eserinin olduğu varsayılmakla birlikte bu eserlerin adlarından başka herhangi bir yazılı metin de yoktur. Kısaca özetlemek gerekirse, çeşitli rivayetler ile, Arap yarımadası dışında ortaya çıkmaya başlayan Nahv’den yaklaşık 200 yıl sonra Kur’an ilimleri adı verilen ilimlerin ilk eserlerinin yazıldığı anlaşılmaktadır. Yaklaşık Vahiyden 400 yıl sonra. Dönemin konjonktürel yapısına baktığımız zaman ise, siyasal çekişmelerin çoğaldığı, tefsir yahut fıkhın siyasal iktidarın tercihleri doğrultusunda tedvin edildiği bir dönem olduğunu da rahatlıkla görmek mümkündür. Sonuç itibariyle, Sahabe dönemi tefsirlerin ne hadis, ne de bahse konu olan ilimlere dayanmadığı, sahabe tefsircilerinin daha çok olaylara ve kendi reylerine gore hareket ettikleri de bir vakıadır. Sonraki 400 yıl içinde dilde meydana gelen kaymaların yahut değişimlerin bahse konu olan ilimlere nasıl yansıdığı ise asla bilinmesi mümkün olmayan bir durumdur. Yani bu ilimleri tedvin edenler bizlerden çok farklı bir durumda değillerdi. Bütün bunlardan sonra, Kur’an ilimleri adı verilen hususların öğrenilmesi faydalı olabilir ama, Kur’an I anlamada bir zaruret olduğunu söylemek herhalde çok vahim bir hal olur. Tarihsel süreci bilmek, dilin doğal gelişimine gore hareket etmek de gereklidir. Çeşitli endişelerle yahut etkilerle yorumlama ile ilgili olarak getirilen bu kısıtlamaların dili de dar bir Alana hapsetmesi kaçınılmazdır. Bu çerçevede sadece gramer tesbiti ile yetinilmediği, aynı zamanda Mana’nın da sabitlenme gayreti olduğu açıktır. Hal böyle iken lafzın beyanı’nın nasıl olacağı üzerinde düşünmek gerekir. Meselenin tarihçesi konusunda yapılmış pek çok araştırma ve eser vardır. Dileyen konuyu derinlemesine inceleyebilir. Kur'an Arapçası'ndan söz edilecekse eğer, elimizdeki kaynakların yahut bilgilerin yahut ilimlerin Kur'an arapçasını tarif etmediği herhalde bilinmeyen bir şey değildir.

Vesselam





Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 41403 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28682 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27274 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19389 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 17755 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17330 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16366 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 14979 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 13816 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13267 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13222 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13197 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13095 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13085 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13084 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 12976 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 12910 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 12868 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12450 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 11783 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 11733 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11639 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11580 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11551 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11474 Okunma
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11267 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11208 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11052 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11010 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11002 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 10998 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 10884 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 10775 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 10751 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 10724 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10656 Okunma
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10606 Okunma
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 10598 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10575 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 10574 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10563 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10422 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10421 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10398 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10361 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10353 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10345 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10342 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10261 Okunma
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10253 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10196 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10194 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10184 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10124 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10029 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 9998 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 9974 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 9804 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 9803 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9660 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 9652 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9629 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9612 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9608 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9545 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9532 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9521 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9501 Okunma
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9415 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9390 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9370 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9334 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9312 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9291 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9277 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9203 Okunma
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9178 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9149 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9071 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9024 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 8993 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 8980 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 8947 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 8946 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 8831 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 8735 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 8735 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 8729 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 8724 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 8713 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 8688 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8621 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8614 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8602 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8501 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8425 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8411 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8405 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8403 Okunma


© 2024 - Akevler