Akevler 1967’de kurulduğu zaman o gün mevcut olan siyasilerden ümidini kesmiş idi. Bütün partileri bir sayıyordu, onların dışarıdan idare edildiğine kanaat getirmişti. Dolayısıyla onlara karşı olmadı ama onların emrine girmeyi de kabul etmemeye karar verdi. Kooperatifi kurdu, partiyi kurdu, cemaati kurdu, mevcut düzenle cihada girişti...
Millî Görüş partileri, Anavatan (ANAP), AK Parti hep ümit kaynağı oldu. Bunlarla belki başarıya gidilir dedi. Gidil(e)mediği zaman ne yapılması gerektiği üzerinde hazırlıklara devam etti. Ama daima bu iktidarları destekledi. Çalışmalarına katıldı.
Bugün de ikinci ümitsizliğin arifesindeyiz. Bugünkü partilerden ümit kesilmiş olacaktır. Bizim Adil Düzen Partisi’ni kurma zamanımız gelmiştir. Cengiz Demirci buna Saadet Partisi bölünür diye taraftar olmamıştı. Yakınlarım da AK Parti zarar görür diye taraftar olmamışlardı. Parti binası olmak üzere ayarladığım ve sermayesini de bulduğum halde, bina satın alınmaktan vazgeçilmişti. Şimdi zamanı gelmek üzeredir.
Sayın Cumhurbaşkanımız hata yaptı. Sorumlu değildir. Devlet başkanımızdır. Ama hatasını söylemek onu tenkit etme amacıyla değildir, sadece ona yardımcı olma amacını taşımaktadır. AK Parti seçimde Akevler’e açıkça tavır ortaya koyduğu halde, halen o tutumu teyit edecek kararlarını sürdürüyor. Oradan bir ümidimiz kalmadı. Bir tek ümidimiz vardır, o da şudur; Cumhurbaşkanımız Akevler’le de istişare edip kararları ona göre vermelidir.
1- Komşulardan kim iktidarda ise biz onu destekleriz, iç işlerine karışmayız. Suriye, Mısır ve diğer İslâm devletlerinin iç işlerine karışmamalıyız. Bize iltica edenleri kabul etmemeliyiz. İnsani yardım göndermemeliyiz. Hicret ederlerse kapımız açık olacaktır. Hicrete müsaade etmezse, girer ve çıkarırız ama orada kalmayız. Hicret demek, muhacir oradaki mallarını devletimize satar, burada karşılığında toprak alır, ev alır, işyeri alır. Oradaki mallara devletimiz sahip olur demektir. Geri dönme yoktur. Geri dönmek üzere gelenler mültecidir ve meşru değildir.
2- Türkiye’nin ana sorunu kuvvetler ayrılığını tesis etmemiş olmasıdır. Kanunları hükümet yapmaktadır. Meclis onaylayıcı durumdadır. Bu da yasaların uygulanması anlamına gelmektedir. Tam kuvvetler dengesi tesis edilmelidir. Bu hususta Adil Düzen’in önerileri vardır. Devlet başkanımız bunları değerlendirmelidir.
3- Bugünkü yeryüzünde mevcut olan tüm savaşların, isyanların, krizlerin sebebi karşılıksız paradır. Karşılıksız para geçerli olduğu müddetçe o ülkede ne ekonomik ne de sosyal düzen kurulur. PKK liderlerinden birilerini tasfiye edersiniz, ikinci liderleri ortaya çıkar. Bunun tek çözümü semt kooperatiflerinin kurulmasıdır. Bu kooperatifleri de ancak bir banka organize eder. Bunun için bilgiye ihtiyaç vardır. Akevler’in 50 senelik deneyimi vardır, Vakıflar Bankası yönetimine resmen taliptir. Türkiye’yi ve dünyayı sosyal tufandan bu kurtaracaktır.
4- Meclis yasalar yapar, hükümet yürütür, yargı uygulamanın kanunlara uyup uymadığını denetler. Böylece yasaları halkın temsilcileri yapar. Uygulamayı bürokratik kadro yapar. Denetleme bağımsız yargı tarafından yapılır. Yargı kararlarına uymayanlara silahlı güç gereğini yapar.
DEVLET BAŞKANININ GÖREVİ
a) Dört kurum arasında görev ve yetkileri belirler. Kurumlar buna uyarlar. Yüce divana gitme yetkileri vardır. Meclis de bu hususta yasal düzenlemeler yapar. Yargı yasalara uymazsa devlet başkanı yüce divanı yeniler. (Bu hususta yasal düzenleme yapılmalıdır.)
b) Kurumlar yasalara uymaz da yasa dışında hareket ederlerse, devlet başkanı o kurumu tasfiye ederek o kurumu yeniden oluşturur. Balyoz ve Ergenekon davaları yanlıştır. Ama devlet başkanı istediği zaman o günkü bütün orgeneralleri geri hizmete alır, orduyu korgenerallerden yeniden düzenleyebilirdi.
c) Dış siyasette başbakan ve genelkurmay başkanı ile istişare ederek büyükelçiler resen karar verir. Başkomutan devlet başkanıdır. Başbakan emredemez. Genelkurmay başkanı ve ordu komutanları kendisine bağlıdır. Bu durum bugünkü anayasa gereğidir. Büyükelçileri devlet başkanı doğrudan atar, hükümet atamaz.
d) Cumhurbaşkanı yaptıklarından sorumlu değildir. Onu uygulayan yetkililer sorumludur. Dolayısıyla bir partiyi uyarabildiği gibi halka da bu partiye oy vermeyin tavsiyesinde bulunabilir ama seçim baskısı yapamaz. Nitekim yapılmamıştır.
Devlet Başkanımız da Akevler’i dışlarsa ümit kalmamış olur. O son ümidimizdir.