İnsanlık bin senede bir uygarlık değiştirir.
Peygambersiz oluşan ilk uygarlık III. binyıl uygarlığıdır.
Uygarlıklar Hazreti İsa’nın doğum tarihine göre kodlanmıştır yani Miladi bin yıllarda bir defa olur; III. bin yılın başında olduğumuza göre demek ki yeni uygarlığa geçilmektedir.
İnsanlıkta birbirinin ardı sıra gelen iki uygarlık vardır; Doğu uygarlığı, Batı uygarlığı.
Doğu uygarlığı zirvede iken Batı uygarlığı yeniden oluşur.
Batı uygarlığı zirvede iken Doğu uygarlığı yeniden oluşur.
Şimdi Batı uygarlığı zirvededir, çökmeye başlamıştır.
Doğu uygarlığı ise yeni yeni oluşmaya başlamıştır.
*
Doğu uygarlıkları hukukta inkılâp yaparlar.
Batı uygarlıları ise teknikte inkılâp yaparlar.
Hukukta yapılan inkılâp ile uygarlık teknikte hamle yapar. Böylece hukuk eskimiş olur. Yeni sanayiye yeni hukuk gerekir. Bu sefer Doğu’da hukuk inkılâbı olur.
Şimdi yeni hukuku oluşturacak inkılâp Doğu’da gerçekleşmeye başlamıştır.
Her uygarlığı bir kavim yapar. Görevli olan kavim ikiyüz üçyüz sene uğraşır ve kendi içinde uygarlığı oluşturur. Bunun hazırlığı yeni bin yılın başında iki yüz üç yüz sene önce başlar. Geçmiş iki uygarlık sentez edilerek yeni uygarlık yapılır.
İki uygarlığı bilen bir kavim bu sentezi yaparak yeni uygarlığı kurar.
Çağımızdaki bu iki uyarlık İslâm uygarlığı ile Batı uygarlığıdır.
İki uygarlığın sentezini yapmakla görevli olan da Türkiye’dir.
*
TÜRKİYE İKİ UYGARLIĞIN MERKEZİNDEDİR. Dolayısıyla Haçlı savaşları daha çok Türkiye’de olmuştur. İki büyük din olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık burada buluşmuş ve gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu çökmeye başlayınca imparatorluk Batılılaşmaya başladı, böylece yaşadığı İslâmiyet’in yanında Batı uygarlığını da öğrendi.
Türkiye önce Viyana’lara kadar giderek oradan alacaklarını aldı. Sonra gerilemeye ve yenilmeye başladı. Sakarya’ya kadar geldiklerinde o zaman da onlardan öğreneceklerini öğrendi. Sonunda imparatorluk yıkıldı, Cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyet Osmanlıların inkılâplarını tamamladı. Harf inkılâbını da yaparak Türklerin Batı’yı öğrenmeleri sağlandı.
Türkiye1950’den sonra terk ettiği İslâmiyet’i yeniden canlandırmaya başlayarak sentez için gerekli imkânları sağladı. 1960’larda başlayan Akevler Adil Kur’an Düzeni Hareketi ile fiilen senteze geçildi. 1950’lerde dünyada her bakımdan en geri olan Türkiye bugün en ileri durumdadır.
SİYASETTE en ileri demokrasinin olduğu bir ülke olan Türkiye’de yaşıyoruz, seçimlere yüzde seksenin üzerinde katılım var, Meclis’te grubu olan dört partimiz var. Sermayenin atadığı iki partili tahterevalli şeklinde sahte demokrasimiz yok. Türkiye gibi bu seviyede bir demokrasinin olduğu yer dünyada yoktur.
DİNDE de Türkiye’de en ileri durumdadır. Gülen Cemaati benzeri dünyada okulları olan ve modern ilimlere dayalı bir inanca sahip başka bir ülke yoktur. Risale-i Nurları olan bir topluluk başka yerde mevcut değildir; Kur’an’ın çağımızın yorumu olan bu kitaplar bu çağın insanlığı için imanı oluşturmaktadır.
EKONOMİDE de Türkiye dünyanın en ileri ülkelerden biri durumundadır. Halk ekonomisinde holdingleri olan Türkiye’den başka ülke yoktur. Faize dayanmayan kayıt dışı halk ekonomisinde Türkiye dünyada en öndedir. Yani üçüncü binyıl ekonomisinin işler durumu dünyaya göre çok ilerdedir.
İLİMDE de Adil Kur’an Düzeni üzerinde müsbet ilimlerle çalışan dünyada Türkiye’den başka bir ülke yoktur.
Sonuç olarak, Türkiye, Adil Kur’an Düzeni’ni insanlığa getirmekle görevlidir ve bunu inşallah başaracaktır.