Oturduğunuz çevreye bakınız. Canlı ve cansız çeşitli varlıklar görürsünüz, hattâ hiçbirisi diğerine benzemez. Bunların yapısındaki atomların sayısı yüze yakındır, en çok 118 olabilir. Ama sona doğru gidildikçe ömürleri kısalmakta, saniyeden çok kısa zamanda var olup yok olmaktadır. Bütün varlıklar 100 çeşit tuğladan meydana gelmiştir. Bunlar da suyu oluşturan hidrojen denilen bir maddenin bir araya gelmesi ile çeşitlenmişlerdir. Hidrojen de 1836+1 parçacıktan oluşmuştur. Kâinatta bu parçacıklar vardır. Bunlar ışık hızına çıkar veya bizim hızımıza inerler.
Bütün bunlar birbirleri ile birleşirken, bir araya gelirken hepsi belli sayılarda ve belli güçlerle bir arada olurlar. Yani kâinat ışık kuantumları ile bu kuantumları oluşturan iki veya dört çeşit parçacıklardan oluşur. Diğer bütün oluşlar matematik kuralları içinde birleşmeleri sayesinde gerçekleşir.
Biz kâinattan yararlanarak yaşarız.
Ondan yararlanmamız için onu bilmemiz gerekir. Ateşin yaktığını bilmezsek elimizi ateşe sokunca yanarız. Armudun yararlı olduğunu bilmezsek açlıktan ölürüz yahut zehirli mantarları yersek ölürüz. Oradaki kısmi cehaletimiz bize nelere mâl olmaktadır.
İşte, kâinatı bilmemiz matematikle mümkündür. Fıkhı yani ne yapacağımızı Arapçasız bilemeyiz ama nasıl yapacağımızı da matematiksiz bilemeyiz. Oysa ne yapmak istediğimizi bilmemiz yeterli değildir, nasıl yapacağımızı da bilmemiz gerekir.
Arapça da Matematik de zor öğrenilecek ilimler değildir ama çalışmak ister.
İşte, müçtehit olacak kimse Arapçayı bilen kişi olacak ama Matematiği de bilen kişi olmalıdır. Matematikle tekniği, Arapça ile fıkhı yani hukuku öğrenecektir.
Eskiden yapılacak işler çok azdı, bilinecek şeyler çok azdı. İnsanın müçtehit olması için o zaman bilinen bütün ilimleri öğrenmesi gerekiyordu. Hâlbuki şimdi işler o kadar çoğalmıştır, bilinecek o kadar şey vardır ki, bir insan ömrü boyunca milyonda birini bile öğrenemez. Yapılacak tek şey herkesin kendisine lazım olanları öğrenmesidir. Peki, bize ne lazım olacağını nasıl bileceğiz? Bilemeyiz. Çünkü hayat tesadüflerle yürür. Nerede ne ile karşılaşacağınızı bilemediğiniz gibi, karşılaştığınız şeyin dahi ne olduğunu bilemezsiniz.
Allah bunun için kolaylık sağlamıştır. Bir şeyle karşılaştığınız zaman ne yapacağınızı size fıkıh öğretir, orada o zaman öğretir; nasıl yapacağınızı da size teknik öğretir, orada öğretir. Bunun için yazılmış fıkıh ve teknik kitaplar ve projeler vardır. Onları okuyarak ne yapacağınızı ve nasıl yapacağınızı bilebilirsiniz. Yani siz her şeyi değil sadece size lazım olanları öğrenme imkânına sahipsiniz.
İşte, sizi her şeyi öğrenmekten kurtaran, size nerede ne zaman ne öğreneceğinizi öğreten ilim Matematik ile Usul’dür. Usul ne yapmanız gerektiğini yani fıkhı öğretir. Matematik de nasıl yapacağınızı yani tekniği öğretir.
Nasıl öğretir?
Öğretir çünkü Arapça bilen bütün fıkıh kitaplarını okuyup anlayabilir.
Matematik bilen de bütün teknik kitapları okuyabilir ve projeleri anlayabilir.
İşte bu iki ilim sizi her şeyi bilmekten kurtaracaktır.
Arapçada neler öğreneceğimizi yazmıştık.
Bugün de Matematikte neleri öğreneceğimizi kısaca anlatacağız.
1- Birimleri öğreneceğiz. İnsan bir birimdir. Yumurta bir birimdir. Metre, kilo, sıcaklık derecesi birer birimdir.
2- Saymayı öğreneceğiz. Birimlerden bir yerde kaç tanesi olduğunu bilmek saymaktır. Sepette 15 yumurta vardır diyebilmek saymaktır. Saymak paketlemektir.
3- İşlemleri bilmektir. Toplama, çıkarma, çarpma, bölme, üs alma, kök alma ve logaritmasını bilme işlemleri bilmedir. 5’in 3 ile üssü 125 eder, 5’i 3 defa birbirine çarpma demektir. 125’in üçe göre kökü yani 5’i bulmak kök almadır. 3’ü bulmak ise logaritmasını bulmaktır.
4- Denklemleri oluşturmaktır. 5 ile 7’inin çarpımı ile 15’in toplamı 50 eder dediğimiz zaman burada bir denklem kurmuş oluruz.
5- Değişmeyi incelemektir. Kaç kilo yakıt yakarsam odamı bir gün akşama kadar 15 derece ısıtırım. Yani yakıtın tükenmesi ile odanın ısınması arasında ilişki vardır. Bir şeyin değişmesi, başka bir şeyi nasıl değiştirir? Bunu inceleyen bölüme analiz denir.
6- İhtimaliyat. 100 hastanın başı ağrıyor. İlaç olarak aspirin veriyoruz. İyileşiyor ama hepsi değil de %70’i iyileşiyor. Onları taburcu ediyoruz. 30 hastayı ise hastanede tedavi için yatırmamız lazım. O halde olasılık hesaplarını bilmezsek kaç yatağa ihtiyacımız olduğunu bilemeyiz.
7- Seriler ve diziler. Bir çemberin çapa bölümü hiçbir zaman bir ondalık sayı ile ifade edilemez. Tamı tamına bulmamız mümkün değildir. Ama istediğimiz kadar yaklaşabiliriz. Bu tür sayılar çoktur. Sinüs, kosinüs bu tür serilerdir. Bunun da ilmi vardır.
8- Bilgisayar matematiği var veya yoka dayanır. Sıfır ve 1’i elektrik makinelere öğretir, ondan sonra istediklerimizi yaptırabiliriz. Bunu bilgisayar matematiği ile yapabilmekteyiz yahut mantık matematiği ile yapmaktayız.
Demek ki Fıkıhta ulum-ı semaniye olduğu gibi Matematikte de ulum-ı semaniye vardır. Aslında bunlar analogdur. Biri niteliği inceler, diğeri niceliği inceler.
Bizim müçtehit adaylarına bu 16 ilmi öğreteceğiz.
İnsanlık bu ilimleri en az beş bin yıl çalışarak elde etti. Bunları kendi kendimize öğrenemeyiz. Büyüklerimiz bize öğretti, biz de gençlere öğreteceğiz.
Bu ilimler müçtehit için gereklidir ama yeterli değildir. Bu tarafıyla biz müçtehidi yetiştireceğiz ama asıl müçtehit kabiliyeti olanlar kendiliğinden müçtehit olacaklardır. Olamayanlar da uygulayıcı olacaklardır.
Müçtehit olmak demek, bir işletmenin teknik ve fıkhi projesini yapmak, kitabını yazmak demektir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92