adil düzen, mehdi, armegedon, deccal, illimunati vizyonu, pax american, küresel komünizm, kıyamet, marduk, dünya dışı temasların açığa çıkışı... insanlık, eğitim ve bilimde geliştikçe sıçrama, kurtulma, yenilenme, dirilme… beklentileri artıyor. bazıları geçmiş dini metinlerden, efsanelerden; bazısı, yeni bilgi kanallarından beklentilerini kotarıp, "ihya" edip; piyasaya sunuyorlar.
“üçüncü bin yılın düzeni, adil /denge /sosyal düzen” ve diğer beklenenler konusu; karmaşık, yan etkisi şiddetli unsurlar içermektedir. onlara yasak uygulanmamalıdır; yerel, kontrollü uygulama alanları, fırsatları verilmelidir. bu gibi arayışlarda yasaklık ve kısıtlamalar; siyasal ekonomik olumsuzlukların barışçıl geçişini önler; kontrolsüzlüğü, kalkışmayı besler. ayrıca, olası başarıları, farklı yaşam biçimi isteklilerine olanaklar sunar. bu tür araştırmalar, insanlık çeşitliliğinin yeknesak modellerde körelmesini engeller; farklı yaşam modelleri oluşturarak sosyal çeşitliliği besler. bilinendir; baskın olan biçimler, diğerlerini kendilerine benzetir. amaç çeşitlilik olanağından, tercihe dayalı, “iyilikte yarışır” modeller oluşturmaktır.
değerli üstat süleyman karagülle, aşağıdaki linkle ulaşılabilecek türkiye "güzellemesini"; sanırım yurdumuzun adil düzene kaynak olmasından çıkarmıştır. bilinenin aksine doğru, göreceli ve pek çoktur. olgular, farklı algılayan ve alanlar sebebiyle tespite dahildir. diyalektik materyalist mantık ile ilahi teslimiyet mantığı; öngörülerine uygun olgularla kısa sürede “buluşmaktadırlar”. anlayacağınız üzere buluşma duygusal ve yorum ile dir. çıkış, öngörülerden “kurtulup”, olanı öngörüsüz yaşamaktır. aşağıdaki linkteki yazıyı bu bağlamda kritik ediyorum.
http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/2397/SonEk/0/Suleyman-Karagulle/Turkiye-Cumhuriyeti-Devleti
1. tasarladığınız sistem günümüzde gerçekle örtüşmediğinden öngörülerde bulunuyorsunuz. sosyal sistemlerde arayış durmayacaktır. günlük sorunlar, yumaklaşıp yığıldığında, sosyal patlamalar olacaktır.
insanlık dünyada eşdağılımlı adaleti sağlayamamaktadır. bu yüzden arayışlarınız önerileriniz önemlidir. sorun şudur, bağımsız akıl deneyim gözlem araştırmayla sağlanabilir. aklın sayılanların yanında hatta üstünde, ilahi metne dayanması aklı bağlı kılar. ilahi kaynaklı metinler, tümden gelim modelini olgularla örtüştürmek için yorumlara ihtiyaç duyar; oysa yorum yapmak olası olguları değerlendirmek olduğundan, olgusal değildir; soyutlamadır.
ilahi metin, olayları anlamamızı sağlayabilir; bu anlayış olayları “terbiye” etmemiz demek olmamalıdır.bütüncüllük birimselliğin özgün olasılıklarını engellemez; koşullamaz. Bütüncülük, birimselliğe indirgenliğinde anlam ve kavramları bu yüzden başkalaşır. bu yüzden “gelecek”, ilahi vaazlarda ve yorumlarda değil, laboratuarlarda ortaya çıkar.
2. siyasette dünyanın en ileri ülkesinin türkiye olduğu savınız; gerçekle örtüşmüyor, temennidir. kanıtlarınız yorumdur; yaşanan ve tanıklıklarımız bu değildir. tespitiniz orta doğu ve benzeri bölgeler için doğru olabilir. kamu ve kurumsal güdücülüğünün bireyi yok ettiği yönetimlerden insanlık için geliştirici örnek siyasetten söz edilemez. toplumsal olanın bireysel olana buyurganlık fırsatının devredildiği zamanlar bireyin palazlanmasına dur denilen zamanlardır. Bu yüzden gelecek modellerinde bireysellik toplumsallığın karşısında pozitif ayrımcılığa tabi tutulmalıdır. ek olarak, bireyin geliştiği toplumsallık definiştir; balk, şişme, obozit değildir.
3. bu saatten sonra hatırlatmak yersiz olacaktır; “unutulduğunu” var-saymıyorum. on yılda otomatiğe bağlanan askeri darbeler, hangi a.b. ülkesinde olmuştur? Japonya, abd, kanada, ingiltere; yeni zellanda, avusturalya …gibi ülkelere girmiyorum.
4. “gelecek demokrasidir” doğru fakat kayıtlı tespit. demokrasi insan aklının öncü olduğu, serbest seçim sistemidir; geçmişte daha çok olmakla beraber, günümüzde insan aklı; yerel inançlar, örf, gelenek, kültür; din, eğitim, medeni seviye ile bağlıdır. ayrıca demokrasi, seviye ile doğrudan bağlantılıdır. yaşam deneyimi, birikimi; algı ve benzeri hususlarda aynı seviyedeki insanlar için değer taşır; değer üretir.
dünya ülkeleriyle kıyasla sayılanların toplamında ileri olduğumuz savlamak; yine taraftar türübününe kombine bilet almaktır.
5. “türkiyedeki çok partili sistem, çözülen sömürü faiz sisteminin, iki partili seçim sisteminden üstündür.” Seçimlere çok partinin katılmasından dünya için örnek sonuçlar çıkarmanız taraftarlıktır.
birincisi abd lerinde sadece iki parti yoktur; diğer partiler yeterli etkiyi gösterememektedirler. Kapitalist eleme sistemi, sonunda ki parti için haber değeri oluşturmaktadır. seçimlerde önemli olan eleme katmanlarının ne kadar adil olduğudur.bunu göstermeden çok partinin iki partiye göre daha adil olduğunu söylemeniz; eksik, göreceli ve yanlıştır.
demokrasi katmanlar rejimidir.katmanları yok sayıp toptan elemeye koyulmak eşitsiz ilişkilerin sonuçlarından eşitlik beklemektir. başka deyişle, demokrasi alt katmanların, üst katmanlarla oydaşması değildir; demokrasi, yatay ilişki ve değerlerin tercih sistemidir. yatay ilişkilerin, dikey ilişiklerle ortak seçim-tercih sistemi doğru değildir; ne birey ne de toplum için kullanılabilir sonuçlara ulaştırmaz. türkiye de yüzde on barajı ile gelişmiş ülkelerde öne çıkan iki parti; aynı toptancı, kademeleri örten, yok sayan, uyutmacı yanlışlığın eseridir.
6. "halk ekonomisi geleceğin ekonomisidir." hükmünüz, sovyet kolhoz sisteminde somut ifadesini göstermiş öneridir. yanı sıra, modern zamanlarda gelişmiş teknoloji ile halk terimini aynı cümlede kullanmak çelişki arz ediyor. gelişmede kitleselliğin adil paylaşım olarak sunulması doğru değildir. şu soruları sormalıyız: neden yaşam ortalama adalet sağlandığında dahi durmaz; neden vasat, ortalama adaletle yetinmez?!
yetmeyen nedir ki yaşam ortalama adaleti bozma pahasına sürmektedir. yaşam, nicelikleri nitelik için “biriktirir.” birikmiş niceliğin, belli bir miktardan sonra genelleşmeyle oluşan atıllığı kırmak adına, kendini bir niteliğe feda etmesine ne demeliyiz? ben buna, atıl olmayan adalet diyorum. Başka bir söyleyişle, geliştirici durağansız adalet tam da budur. diğer taraftan, maddenin, evrimin tam da amacı budur; niteliğe adanmış niceliksellik.
ek olarak; çokluk niceliktir; nitelikle bağdaşmaz. hatta biri "sır" vereyim; canlılar nitelikli oldukça üremesi kesilir; tersi böcekler ve mikroplar, çokluğun tadını çıkaran organiklerdir.
7. "dünyanının en güçlü kit leri türkiye dedir." ... özelleştirilmeyen kaldı mı sahi?! önceki dönemler hala tazedir. Siyasi, askeri beleşçiliğin tavan yaptığı dönemler unutulur mu hiç?! petrol ürünlerinin gözde tesisi pektim, daima zarar etmesi neyin nesiydi?! son satışından önce, altı yüz kişilik odacı kadrosu olduğunu biliyor musunuz?! bu mu güçlü kit?! o dönemlerde kitleri batıran üretim katilleri, bu yığınağa "istihdam" diyorlardı!?.. üretimlerini geliştiremedikleri kit leri, istihdamda geliştirerek dünyaya örnek oluyorlardı.
8. bunlara rağmen halk ekonomisi için geliştirici arayışlar sürüyor. cumhurbaşkanımızın yanında danışmanlık yapan yiğit bulut bey, bu noktada anmamak haksızlık olur. bütün madenler, kritik kamu zenginlikleri, blok olarak satılmasın; yüzde kırk dokuzu halka küçük paylar halinde satılsın. blok satışlarda millet zarar eder; finans -israil karlı çıkar; üstelik alım değerinin faizini kullanan millete ödetir. sanırım cumhurbaşkanımız stratejik zenginliklerde böyle uygulama başlattılar.
9. "müspet ilme dayanan din" için bir kaç şey söylemek gerekiyor. benzetmemdeki hatalardan özür dilerim. ilim almış başını gitmiş; din taraftarları, peşinde kestirme yol bulup, öne geçmek için çalışıyorlar.
diğer taraftan ezoterik din anlayışı, gizemli “kışkırtmalarıyla” felsefeyi oluşturmuş; ruhbanlığın zırhını kırarak; deneme yanılma, sonsuz sorgulama yolunu tutarak, dinin yerçekiminden kurtularak, maddenin derinliklerindeki evrene yönelmiştir. ne yazık “bizler”; dinin yerçekiminde hala “işaretler” aramaktayız. etnik sorguculuğun yansıması olarak, ilme dayalı din, dine dayalı ilmin etkisini yaşıyoruz.
10. kuruluş anlaşmalarını güvence bilmemiz enteresan; ne de olsa güçlülerin onayı var!? "türkiyenin lozanı var; almanya ve japonyanın yok!" demişsiniz.
yok mu sahiden?! ikinci dünya savaşından sonra; a- birleşmiş millet kuruldu. b-almanya ve polonya için 4-11/02/1945 yalta kongeransı yapılıp hükümleri icra edildi. bu hükmlere 52 devlet katıldı, 49 onay vererip imza koydu. c- japonlar için 08.09.1951 san francizco-kalifornia anlaşması yapıldı. bu anlaşma ile japonya emperyalist olanakları iptal edildi, abd kontrolüne girdi.
şimdi lozan anlaşması müstakil bir anlaşma mıdır diye soralım? hayır, lozan anlaşması sevr anlaşmasının türkiye için sovyet devrimi istisnasıdır. yani Japonya, almanya için yapılan kazandıcı istisnalar, bizim için yoktur. bizim süreli engelleyicilik içerirken; almanya ve japonya için süresiz kalkınmacılık içermektedir.
(*) büyük harfsiz metin denemesi.