Sevenin varsa, sevdiklerin varsa, kader şudur; ya sen öleceksin ve onları ağlatacaksın, ya da o ölecek ve o seni ağlatacak. Hâsılı, dünya ağlama dünyasıdır. Bebek ağlayarak doğar ve ağlama içinde büyür. İnsanlık da âhiretin bebeğidir; ağlayarak yaşamaktadır ki âhiret için büyüsün, genç delikanlı olsun, büyük hükümdar olsun...
Akevler’i kurduğumuz tarihten beri kendisi ve oğlu (Burhan Erol) ile beraber olduğumuz Mehmet Erol geçenlerde öldü, üzüldüm. Kendisi tarikatlara karşı idi; artık ona karşı tarikatları savunamayacaktım... Sonra aynı günlerde Kenan Evren öldü. Ona da üzüldüm. Bu ülkeye yaptığı iyilikleri düşündüm ve sonunda ona yapılanlar beni üzdü...
Bugün de Saadet Partili yakın çalışma arkadaşımız Mehmet Hikmetumut’un ölüm haberini aldım. Mehmet de birlikte çalıştığımız arkadaşım olduğu için daha çok üzüldüm...
MEHMET HİKMETUMUT genç yaşta Millî Görüş Davasına katılmış bir arkadaşımızdır. Ben onu önce İstanbul Üsküdar’daki “KUR’AN VE İLİM” seminer çalışmalarımızda ve daha sonra Yenibosna’daki faaliyetlerimizde daha çok tanıdım. Nerden bulmuş, nasıl bulmuş, bilemiyorum; askılık ve ayakkabılık dolabı yaptırıyorduk... Günlerce, belki aylarca atölyeye indi, dolapları Allah rızası için üretti; çekmeceleri o üretmişti, hâlâ duruyor... Dolapların satışına bizzat katıldı... Yine Allah rızası için altı partilik 120 adet dolabın satılmasında birinci derecede rol oynadı… Yenibosna’daki evinin bir arkadaşımıza kiraya verilmesine vesile oldu, senelerdir kira ödeyemiyor, Millî Görüşçüdür diye çıkarmıyor... Arkadaşları onu çok sever, borç verir, o alacağını alamadığı için ödeyemez ama onlar ses çıkarmazlardı... Bunlara benzer birlikte yaşadığımız daha nice haller…
Akevler İnternet Dergisi’ni çıkardığımızda yazarlarımızdan biri olmuş, uzun zaman bu çalışmasını sürdürmüş, sonra nedense soğumuş ve vazgeçmişti... “Arapça Fıkıh Kitabı”nı Arap harfleri ile yazdı, hâlâ internette duruyor; sonra gerek kalmadı, çünkü hazırını bulduk...
Son senelerde Akevler’de bir çalışma yapmıyordu ama haftanın çoğu günlerinde geç de olsa Yenibosna’ya gelir ve güler yüzü ile kapıdan girerdi... Geç gelince takılırdım; ‘ayakkabını çıkarma zahmetinde bulunma’ derdim... Artık kapıdan o gülen yüzüyle Yenibosna’daki kooperatiflerimizin merkez yazıhanesine giremeyecek...
Kendisine sürekli tekrarladığım “Yenibosna’ya taşın” ısrarlarıma kulak vermezdi... Yalova’ya kimse gitmediği için Yalova’daki faaliyeti durdurup Trakya’dan bir yer alma planlanıyor, görüşmeler yapılıyordu... Bir gün bana dedi ki: “Ben Yalova’ya taşınacağım; buraları bırak, orada faaliyet gösterelim...” Şartım vardı, “Ailenle taşınacak mısın?” dedim… “Evet” dedi. Şaşırdım; biraz da inanamadım! “Ramazan’da oraya gidelim” dedim; “Tamam” dedi! Akevler’de ücretle çalışan iki arkadaşı da yanımıza alarak Yalova’nın Teşvikiye Köyü’ndeki villaya gittik. Sorumlu o idi. Villa perişan haldeydi. Onarmaya başladık...
İki gün bizimle beraber çalıştı... Sabah gelip “Ben kalp krizi geçiriyorum!” dedi. Kendisinde herhangi bir değişiklik yoktu ama hemen hastaneye götürdük... Hastane kapısında kalbi durdu!.. Çınarcık, Yalova, İzmit hastaneleri… İyi haberlerini alıyorduk… Ve birkaç gün sonra gelen istemediğimiz haber; en sonunda bizi ağlatan haberi aldık...
MEHMET HİKMETUMUT olmasaydı, artık Yalova’ya gitmeyecek, İstanbul’da iş yapacaktım... Ben davet etmedim... Kendisi, hem de hiç beklenmedik bir zamanda geldi ve oradaki cihadı başlattı… Götürdüğümüz arkadaşlar bırakıp geri geldiler, ben başlattığımız cihadı sürdürdüm... Özel işlerimizi yaptırmak üzere Ahmet ustayı davet ettim, Ramazan’da gelmek istemedi ama isteğimizi reddetmedi, geldi ve şimdi villamız onarılmaktadır...
Böylece cihadda iken kalp krizi geçiren MEHMET HİKMETUMUTarkadaşımız inşaallah şehitlik mertebesine yükselmiştir... Kıymetli eşi, oğlu ve kızları ölümüne üzüleceklerdir ama böyle ölmüş olması ilâhi müjdedir, sabretmelidirler... Beklenmedik ölüm çok acıdır... İnsan hayatı boyunca onun öldüğüne inanamaz, hep yalnızlık hisseder... Allah sizin ve bizim yardımcımız olacaktır...
Yalova’daki çalışmalarımıza herkes destek vermiştir, Allah hepsinden razı olsun...
İzmir Akevler zamanımızın Mekke’si mesabesindedir...
Yalova Akevler de zamanımızın Medine’si mesabesinde olacaktır, inşaallah…