Siyaset güçler dengesini kurmaktır. Güçlü isen karşı tarafı himayen altına alırsın, onunla işbirliği yaparsın. Karşı taraf güçlü ise onun himayesine girersin, onunla o şekilde işbirliği yaparsın. Her iki halde de devletler birbirlerinin iç işlerine karışmazlar. Her iki taraf, himaye eden ve himaye gören taraf kendi işlerinde yani iç işlerinde tamamen serbest olur. Karşı tarafı kedine benzetmeye çalışmaz. Biri diğerine hükmetmez, himaye eder. Karşı taraftan saldırı gelirse birlikte karşı koyarlar. Başkalarına saldırdıklarında birbirlerine yardım etmekle mükellef değildirler. Herkes kendi imkânları ile yapacağını yapar.
Siyasi olmak demek önce karşına çıkan devletin senden güçlü olup olmadığını bilmektir. Karşı taraf güçlü ise direnmeden hemen himayesini kabul etmek siyasi olmak demektir. Sen güçlü isen himayene almak, onun zor duruma düştüğünü beklemek ve zor duruma düştüğü zaman ona yardım etmekle onu bir gün himaye altına almış olursun.
Siyasi olmanın ikinci önemli yanı gelecekte kimin güçlü olacağını bilmektir. Sen himayesine girmesen de o geleceğin güçlü devleti olacaksa senin onun yanında değerin olmaz. Dolayısıyla böyle devleti tercih etmeyeceksin. Sen onun himayesine girsen de himaye altına alsan da güçlü olunamayacaksa onunla da işbirliği yapmayacaksın. Öyle devlet seçeceksin ki sen olmasan güçsüz olacak, sen olursan güçlü olacak. İşte o devleti bulup seçmek de siyasi olmak demektir.
İşte, siyasi olan devletleri kurmuş uluslar, siyaseti bilen uluslardır.
Tarihte bu uluslar uzun zamanlar yöneticilik yapmışlardır.
Türkler tarih boyunca bu siyaseti hep gözetmişlerdir. Kendileri katıldıkları zaman güçlü olacaklarsa cephe değiştirmiş ve ona katılmışlardır. İç işlerine kimseyi karıştırmamışlardır. Kendileri de kimsenin iç işlerine katılmamışlardır. Kendi vatandaşlarını daima özgür bırakmışlardır. Bu siyasetlerinden dolaydır ki yenilseler bile kısa zaman sonra tekrar toparlanır yeniden güçlenirlerdi.
Selçuklular İlhanlılara yenildiler ama kısa zaman sonra yenden güç oldular.
Osmanlılar Timur’a yenildiler ama kısa zaman sonra yenden güç oldular.
Birinci Cihan Savaşı’nda Türkler yenildiler ama kısa zaman sonra cumhuriyetlerini kurarak güçlü hâle getirdiler.
*
Bugünkü durum nedir?
Bugün savaş hazırlığı vardır.
Sermaye ile etkin güçler arasında savaş vardır.
2000 yıllarına kadar etkin güçler vardı:
Sovyetler, Avrupa Birliği, Çin ve ABD.
Üçü sermayenin emrindeydi.
Çin kendi derdindeydi.
Sermaye ne derse o yapılırdı.
Şimdi Başkan Obama ile ABD sermayenin emrinden çıktı.
Papa’nın etkisiyle AB de sermayenin emrinden çıktı.
Gorbaçov’la Sovyetler sermayenin emrinden çıktı.
Çin de ekonomisini düzeltmiş bir ülke olarak artık kendi derdinde değildir, dolayısıyla büyük güç olarak o da devreye girdi.
İşte, sermaye şimdi bu etkin güçleri tekrar emrine almak istiyor.
Bunun için iki yol denemektedir.
Biri, Müslümanları dolarla anarşist yapmak, devletlerine karşı ayaklandırmak ve bu yolla etkin güçleri sıkıştırıp yeniden kendi emrine almak, bu arada Müslümanları da soykırımından geçirmek. Amerika’daki ikiz kulelerin yıkılması ile başlayan Müslüman avcılığı bunu anlatmaktadır. Dünyanın her yerinde Müslümanlar devletlerine karşı kışkırtılmaktadır. Huzurlu yönetime sahip bir devlet bulunmamaktadır.
Bu yapılan bir denemedir.
Başaramazsa, Müslümanlar direnme gücünü gösteremezlerse, etkin güçler oyuna gelmezlerse, Müslümanlar baskı yapmaz sadece asileri cezalandırırsa, o zaman yeni taktiğe başvuracaktır. Bu taktiğin başarılı olması için PKK vasıtasıyla baş edemeyince Kürtlere baskı yapmaktan vazgeçer. Kendisini yakalayamadığın zaman kardeşini baskı altına alırsan onu da anarşist yaparsın.
Sermayenin ikinci taktiği ise üçüncü dünya savaşını çıkarmak, böylece etkin güçlerin güçlerini tüketerek sermayesiyle yeni etkin güçler ortaya çıkarmak suretiyle kendi (yeni sömürü) düzenini kurmaktır.
Birinci Cihan Savaşı’ndan önce dünyada üç etkin güç vardı; Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu.
Birinci Cihan Savaşı sonunda bu güçler ortadan kalktı. Avrupa’da müstemlekecilik yaygınlaştı. İngiltere etkin güç oldu. Sovyetler etkin güç oldu. Almanlar etkin güç oldu.
İkinci Cihan Savaşı sonunda ABD etkin güç oldu, AB etkin güç oldu, Rusya etkin güç oldu, Çin etkin güç oldu.
Üçüncü cihan savaşı sonrası da eski etkin güçlerin yerini yenileri alacak ve o güçler sermayenin emrinde olacaklardır.
*
O halde Türk siyasisi şunu belirlemelidir.
Gelecekte etkin güçler mi kazanacak yoksa sermaye mi kazanacak?
Bugün Türkiye sermayenin kazanacağına inanıyor ve ona göre siyaset yapıyor.
Arap baharını destekleyen hiçbir etkin güç yoktur.
ABD desteklemiyor…
AB desteklemiyor…
Rusya desteklemiyor…
Çin destelemiyor...
Tek destekleyen Türkiye vardır!
Bize göre;
Etkin güçler etkilerini kaybedecekler, ulusal devletler bağımsızlıklarını tamamlayacaklardır.
Karşılıksız dolar iflas edecek, finans sermayesinin işi bitecektir.
(İstanbul’u dünya finans merkezi yapmak için çabalayanların kulakları çınlasın!)
Yeni dünya düzeni “Adil (Ekonomik) Düzen”e göre oluşacaktır.
Reel sermaye geleceğin ekonomisine hâkim olacaktır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92