Kur’an yetimlerin hukukuna tekrar ederek işaret eder, oysa kendi çocuğunuza bakın diye sadece bir defa zikreder. Çünkü doğal olan şeylerin tekrar edilmesine gerek yoktur.
“Herkes yemek yeme hakkına sahiptir.”
“Herkes uyku uyumak hakkına sahiptir.”
“Herkes evlenme ve boşanma hakkına sahiptir.” gibi cümlelerin anayasalarda yer alması abestir. Bunları inkâr eden ve bunlara karşı çıkan kimse yoktur. Anayasalarda böyle şeyleri yazmanın manâsı olamaz.
*
O halde anayasalarda neler yazılmalıdır?
Önce insanlar sonsuz özgürlük sahibidirler, insan olmaları sebebiyle ne yapabilirlerse yapma hakkına sahiptirler.
O takdirde insanların özgürlüklerini anayasalarda saymak abestir. Devlet insanlara bahşettiği özgürlükleri değil, bütün insanların doğal hak ve özgürlüklerini korur.
Anayasalarda yasaklar konur; kişiler şunları şunları yapamazlar, başkalarını öldüremezler, kardeşleri ile evlenemezler, gizli cinsi ilişkilerde bulunamazlar...
Anayasada bunlar yazılır ve ancak ceza kanunlarında yalnız bunlara ceza verilir, cezanın miktarını tayin etme kanunlara bırakılabilir.
Anayasalarda yazılacak ikinci kısım ise kamunun görevleridir.
Yani vatandaşların haklarından çok kamunun görevleri anayasaca belirlenir. Bu görevler, yerine getirilmesi için halkın mükellef olduğu görevlerdir; askere gitme ve vergi ödeme gibi görevlerdir. Zira anayasada yazılmayan görevler halka yüklenmez. Anayasada yazılmayan görevleri devlet yapamaz.
*
Demek ki…
Yasalar hakları saymaz, kimlerin hak sahibi oldukları yazılmaz, kimin görevli olduğu yazılır. Bu görevler de sadece zikredilmekle kalmaz. Asıl olan bu görevlerin yerine getirilmesi için takip edilecek yolların belirlenmesidir. Çünkü bu yollarda yetkiler kullanılacaktır. Topluluk içinde bütün yetkiler yasalarca belirlenmiştir ve sınırlanmıştır.
Batlılarda hakları ve hak sahiplerini sayma sistemi vardır.
İslâm’da ise görevleri ve görevlileri sayma sistemi vardır.
Batı düşünürleri bu tür düşüncelerini beyan etmişlerdir ama fiiliyatta görevleri sayma sistemini getirememişlerdir.
Batının çıkmazda olması buradan gelmektedir.
*
Türkiye de dâhil olmak üzere, bugün Batı sistemine girmeyen bir İslâm devleti yani Müslüman ülke yoktur, daha doğrusu böyle bir devlet yoktur.
Meclis’teki anayasa çalışmaları bu sebeple abesle iştigaldir.
*
İnsanların hür olduğunu yazmak insanları hür yapmaz. Devletin insanların hürriyetlerini nasıl koruyacağı yazılmalıdır. Bunun için hangi hürriyetler kısıtlanabilir? Bunun için vatandaşların görevleri nelerdir? Bu görevleri yerine getirecek kamu görevlilerinin yetkileri nelerdir? Anayasada bunlar yazılır.
Kur’an bize bunları öğretmektedir. Önce hakemlerden oluşan yargıya gerek vardır. Çünkü hak ve özgürlüklerin sınırı başkalarının hak ve özgürlüğünün sınırıdır.
Bu sınırı ancak yansız, bağımsız, etkin ve saygın yargı çizebilir.
*
İşte…
Anayasa baştan yargıyı ele alır, yargının oluşması şeklini ve yetkilerini ortaya koyar.
İnsanlar 60 bin yıldır varlar...
Hukuk düzeni şeriat ancak 6 bin senedir vardır...
İki müessese hep var olmuştur. Toplulukların her zaman başkanı olmuştur. Toplulukta her zaman iki kişi yani “hakemlik sistemi” var olmuştur.
Kanunsuz ve ordusuz topluluklar yaşamıştır ama başkansız ve hakemsiz topluluk var olmamıştır.
*
Anayasa bunlarla işe başlamalıdır.
Önce ocak, bucak, il ve devletlerin oluşması ele alınır. Başkanların seçilme şekilleri ortaya konur. Böylece “başkanlık sistemi” çağımızın gereklerine göre düzenlenir.
Sonra “hakemlik sisitemi”ne geçilir, hakemlerin nasıl oluşacağı ortaya konur. Başkanlar da dâhil herkes hakemlerin kararlarına uyarlar. Hakem kararlarına uymayanları başkan emrindeki silahlı güçle yerine getirir.
*
Anayasa bir sahife olabilir. Ondan sonrası uygulamadır ve yargı denetimindedir.
Örnek olarak şunu söyleyelim. Anaysa Alt Komisyonu kurulmuştur. Uzlaşarak anayasa yapacaklardır. Şimdiye kadar yuvarlak ve herkesçe kabul edilen lafları önermenin dışında hiçbir şey yapmamışlardır. Temennilerle vakitlerini doldurmuşlardır.
Şimdiye kadar anayasa hazır olmalı idi.
Neden ilerleme olmamıştır?
Olmamıştır, olamaz…
Çünkü usul yanlışlıkları vardır.
Anayasa Alt Komisyonu uzlaşma maddelerini getirmeliydi.
Bir madde üyelerden birisinin teklifi ile müzakere edilir. Herkes görüşlerini ortaya koyar. Sonunda teklif eden son şeklini verir. Diğer üyelerin hakemlere gitme yetkisi vardır.
Taraflar birer hakem seçerler.
Hakemler de başhakemi seçer.
Hakemlerin aldığı kararı taraflar kabul ederler.
İşte uzlaşma böyle sağlanır.
*
Biz Akevler olarak kırk seneden fazla kooperatif içinde deneyerek anayasa hazırlamaktayız. Bu amaçla kurduğumuz partinin devamı olan parti anayasa ekseriyeti ile iktidardadır. Onları oraya Akevler getirmiştir. İleride tarih bunları kaydedecektir.
Bizden başka yeryüzünde görevleri sayan anayasa modeli üzerinde çalışan, uzlaşmalı anayasa üzerinde çalışan hiçbir kuruluş yoktur.
Görüşme talebinde bulunduk…
Beyler kooperatifle görüşmezlermiş...
Canınız isterse...
*
Görüşmezseniz, askerlere başvurursunuz, onlar sizi uzlaştırırlar!
Kooperatifle görüşmeyeceklerine kim karar vermiş?!.
Onu bulmak ve tarihe ibret olarak geçirmek gerekir.
*
Bugün bunlardan söz edilmiyor ama ileride bunları Ergenekon’dan daha önemli dava konusu yapacaklar…
Biz yapmayacağız.
Yapılması gerekeni Allah yapacaktır.
Her söze neden kulak vermediniz diye soracaktır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92