Süleyman Karagülle
İşsizlik sorunu
1.09.2012
4985 Okunma, 3 Yorum

 

Bu sayfalarda işsizlikle ilgili pek çok makale yazdık...

Yazmasına yazdık ama kimse okumadı, ilgilenmedi, tartışmadı ve işsizlik sorunu çözüme kavuşturulmadı, maalesef büyüyerek var olmaya devam ediyor...

Bizim de bıkıp bu sorunu kenara atmamız gerekir ama biz bunları yani bu çözümleri yazarken sizin için yazmıyoruz, Allah emrettiği için yazıyoruz...

Siz birkaç okuyucu vardır, ona da hamd ediyoruz...

*

Sizden istediğimiz, burada okuduklarınızı anlatmanız ve onlardan görüşlerini istemeniz ve o görüşleri bize iletmenizdir...

Sermaye istemedikçe kimse söylenenlere kulak vermiyor...

Siz bir veya birkaç elin parmak sayısı kadar okuyucular; siz sömürücü sermayenin startını beklemeden harekete geçin, okuyun, tartışın, anlayın, anlatın, sonra onlarla tartışın ki bu konuların ele alınması sosyal konu hâline gelsin...

*

Biz bugün de işsizlik sorunu hakkında soru-cevaplı bir yazı yazmak istiyoruz.

1- İşsizlik sorunu nedir?

- İnsanlar birlikte çalışıp ürettiklerini bölüşerek ayrı ayrı tüketecek şekilde yaratılmıştır. Yine insanlar tüm yeryüzünün bir tek topluluğu hâlindedir. İnsanlar bu duruma ve bu seviyeye yirminci yüzyılda gelebildiler.

2- 10 milyar insan birlikte nasıl üretecektir? Sonra bu kadar büyük seviyedeki ürünü aralarında nasıl bölüşeceklerdir?

- İşte bu sorun işsizlik sorununu doğurmaktadır. Bu sorun yirminci asırda had safhaya ulaşmıştır. 1929’da başlayan “büyük kriz” hâlâ çözülememiştir. Gelip gitmektedir. Kapitalizm ve sosyalizm bu sorunun çözümü üzerinde kurulmuş, bu kadar çözebilmişlerdir.

3- Siz çözdünüz mü?

- İnsanlıkta uygarlaşma vardır. Önce sorunlar ortaya çıkar, sonra insanlık onları çözer. O sorunlar çözüldükten sonra başka sorunlar ortaya çıkar, insanlık yine çözer, böylece ilerleme ve uygarlaşma devam eder. Önce kapitalistler, sonra sosyalistler kısmen sorunları çözdüler ki bugün yaşıyoruz. Ama yeni sorunlar çıktı. Biz de bunları çözeceğiz. Böylece uygarlaşma devam edecektir.

4- Sizden sonra da sorunlar olacak mıdır?

- Evet, kıyamete kadar sorunlar olacak, çözümler üretilecek, ilerleme gerçekleşecek ve uygarlaşma devam edecektir. Her yeni uygarlık yeni sorunlar üretecek ve insanlık bunları çöze çöze ilerleyecektir. Nitekim insanlığın geçmişinde yani tarihte hep böyle oldu.

5- Bugün sorun nedir?  

- Bugün insanların sorunu vardır. İnsanlar karınlarını doyurmak için başkalarının işçisi veya kölesi olmak durumundadır. Karınlarını doyurmak da başkalarının arzularına göre yapılmaktadır. İşçi iş yerine gittiği zaman kendi istediği işi değil, patronun istediği işi yapmaktadır. Bakkala mal satın almaya gittiği zaman da istediği malı değil, bakkalın bulundurduğu malı almak zorunda kalmaktadır. Sorun bugünkü insanın esir olmasıdır. Emek sahipleri son derece düşük verimle çalışmaktadırlar. Istıraplı hayatın ötesinde adeta cehennem gibi bir hayat yaşanmaktadır. İnsanlar her an isiz kalacağım, aç kalacağım korkusu içindedirler.

6- Sorunun kaynağı nedir?

- Sorunun kaynağı tekeldir. Devlet (sosyalizm) veya sektör (kapitalizm) tekeli oluşmuş, halkına işini dayatmakta, sadece kendi istediği malları üretmeye ve tüketmeye zorlamaktadır. Halk iş yerlerine gider ve sadece tekelin istediği malları üretir! Halk bakkala gider ve sadece tekelin istediği malı satın alır!

7- Çözüm nedir?

- Halk kendi istediği malı üretecek, sonra da kendi istediği malı tüketecektir. Halkın ne ürettiğine ve ne tükettiğine tekeller veya aracılar karışmayacaktır.

8- Sorunun sebebi nedir?  

- Kapitalistlerde aracı vardır. Bu aracı sermayedir. Kapitalistlerde halkın ne üreteceğine ve ne tüketeceğine “sermaye” karar verir. Sosyalistlerde halkın ne üreteceğine ve ne tüketeceğine “devlet” karar verir. Oysa “Adil (Ekonomik) Düzen”de aracı halkın ne üreteceğine ve ne tüketeceğine karışmaz.

9- Aracı yok mudur?

- Aracı vardır ve bu aracı tüccardır. Ne var ki tüccar kendisi ne üretileceğine karar vermez. Üretilmiş malları tüketiciler kendileri karar verip ürettirmektedir. Tüccar sipariş edilen malları üreticiye ulaştırmaktadır. Halk ne istiyorsa onu sipariş vermekte, yine işçi ne istiyorsa onu üretmektedir. Tüccar sadece elçi durumundadır.

10 - Bugün de tüccar vardır ama bu sorunları çözememektedir. Bunun sebebi nedir?

- Bugün de aracı vardır ama bu aracı tekeldir. Aralarında rekabet yoktur. Tekeller ne istiyorlarsa, çıkarlarına ne uygunsa onu ürettirmektedirler. Taşeron firmalara istediğini ürettirmektedir. Temsilci satıcılar aracılığı ile de üretilen malları satmaktadır. Serbest rekabet olmadığı için sorunlar çözülememektedir.

11- Siz tekeli nasıl önleyeceksiniz?

a) Tekeli faiz oluşturmaktadır.

Faizi kaldıracağız.

b) Tekeli paradan alınan aracı kârı oluşturmaktadır. Sermaye vergisi faizi oluşturmaktadır.

Biz maldan aracı kârını alacağız, bu da tekeli önleyecektir.

c) Depolama ve taşıma külfeti tekeli oluşturmaktadır.

Biz bunları vakıf kuruluşlara yaptıracak, tüccarlığı kolaylaştıracak ve serbest rekabeti koruyacağız.

d) Nakitle yapılan mübadele tekelin ana kaynağıdır. Karşılıksız parayı ele geçirenler tekellerini de kurmuş oluyorlar.

Biz mala-mal yani takas sistemini getireceğiz.

12- Bunu yapmaya gücünüz yetecek mi?

Bütün dünyada bir anda yetmez ama kentlerde ve köylerde kuracağımız yüz hanelik semt işletmelerinde “para” yerin “senet” kullanacağız ve semtlerimizi var olan bu kapitalist veya sosyalist tekellerden kurtarmış olacağız.  

*

Söylediklerimiz üzerinde biraz düşünün...

Tartışın bizimle...

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
01.09.2012
22:10

Üstat

Genel olarak sermaye karşısında zayıf kalındığı ve bunun iiçin de herhangi bir çözüm üretilemediği, insanların bir araya gelemedikleri bir vakıadır ki siz de bunu sürekli olarak ifade ediyorsunuz.

Ancak acaba farklı bir yöntem olamaz mı? Kapitalistler kendi egemenliklerini, tüketicinin "beğenme" algılarını yönetmek süretiyle sürdürmektedirler. Zaten böyle kurdular. Yaptıkları şey, ürettikleri ürünleri süsleyerek tüketicinin beğenmesini sağladılar, reklamlar yaptılar, insanların algılarını yönettiler.

Soru şu: Niçin biz de aynı şeyi yapmıyoruz?

Bu bizim de kapitalist olacağımız anlamına gelmez veya kapitalist olmamızı da gerektirmez. Onların yöntemlerini kendi çıkarlarımız için kullanabiliriz. Bu çok mümkün. Böylece hiç kimse farketmeden onların pazarlarına da hakim olma şansı ortaya çıkar.

Mesela, Türkiyee'de yaygın bir inşaat sektörü vardır. Birileri inşaatları yapar ve satarlar, muhtemelen çok da pahalıdır. Herkes alamaz. Dünyanın her yerinde böyledir. Ama inşaat yapabilmek için de sermayeye ihtiyaç vardır, yeterli sermaye yoksa, hareket etmek de mümkün olmaz. Ancak başka bir yol da olabilir.

Türkiye'nin 2009 istatistiklerine göre yaklaşık 18 milyon konut stoğu vardır, bu konut stoğunun en az % 5'i her yıl yenilenmek zorundadır. Bir dairenin ortalama 7 adet kapısı vardır. Bu da yılda yaklaşık olarak, 6,300,000 adet kapı eder.

Öte yandan, yine sadece Türkiye'nin yıllık konut üretimi 2010 verilerine göre yılda yaklaşık 600 bin konuttur. Bu da ortalama olarak 4.200.000 kapı eder. Yani Türkiye'nin yılda 11-12 milyon adet kapıya ihtiyacı vardır. Ancak Türkiye'deki üretim bunun için yeterli değildir. Yaklaşık olarak yıllık 3,5-4 milyon adet üretim yapabilmektedir. Üretilen kapılar da son derece kalitesiz olmaktadır. Çünkü maliyetler satışı zorlamaktadır.

Ancak pazar bununlaa sınırlı değildir, Irak, Libya, Iran ve yakın gelecekte de Suriye Türkiyenin bağlı pazarını oluşturmaktadır. Halihazırda Iran ve Irak bütün ihtiyaçlarını Türkiye karşılamaktadır.

Kapı üretmek için büyük tesisler kurmak gerekir, şimdilik bu da sermaye gerektirir ki bu ikinci aşama bir proje olabilir, şu aşamada buna gerek yoktur. Alternatif şudur: Çinde üretmek ve Türkiye pazarına vermektir.

Mesela başlangıç olarak Türkiye genelinde bir satış organizasyonu kurulabilir, buna kim gönüllü olur veya kim yapabilir bilemem, ancak bu mümkündür. Satış organizasyonu ile elde edilecek olan satışlar beraberinde başka bir organizasyonu daha getirir, satılan kapıların montajının yapılması gerekir, bu da yine Türkiye genelinde büyük bir organizasyon anlamına gelir.

Türkiye'nin ortalama konut büyüklüklerine baktığımız zaman, bir projenin en az 600 civarında kapıya ihtiyacı vardır, iki kişi, günde ortalama 10 adet kapı montajı yapabilir, bu da her bir projenin 60 günlük iş potansiyeli anlamına gelir, veya kalabalık ekiple bu süre daha da aza çekilebilir.

Birkç ciddi projeden sonra, inşaat yapabilir konuma da gelinebilir. Veya bazı projelerde daire karşılığı montaj ve ürün talepleri de olabilir, bunlar nakde çevrilerek sermaye olarak kullanılabilir ve ilerleyen aşamada da konut üretimine başlanabilir, böylelikle büyük kitleler için iş sağlanmış olur.

Yine böyle bir faaliyetin ilerleyen aşamasında üretiminin de yapılması halinde ilave istihdam ortaya çıkar. Elbette bütün bunlara bağlı olarak yaratılacak olan iş olanakları da ayrıca hesaplanabilir ve değerlendirilebilir.

Başka ne yapılabilir, tek merkezden idare edilebilecek farklı iş kollarında organizasyonlar kurularak yaygınlaştırılabilir, bu iş kollarında çalışanlar yine belli kurallara göre çalışabilirler. Bunlar belirlenir ve uygulanabilir. Böylece hic az olmayan büyük bir kitle bir araya getirilmiş ve büyük bir potansiyel üretilmiş olur. Kaldı ki yapılması gereken sadece mevcut potansiyelin kullanılmasıdır.

Böyle bir organizasyon temelde sermaye gerektirmez, çünkü anlaşması yapılan proje zaten ürün bedelinin belli bir kısmını önceden ödemek zorundadır ki muhtemelen bu da ürün maliyetinin en az yarısı demektir. Kalan kısmı için de periyodiik ödemeler ve teslimatların periyodik olarak düzenlenmesi ile, herhangi bir sermaye ihtiyacı olmadan geniş kitlelere ulaştırılabilecek bir iş potansiyeli oluşturmak mümkündür.

Bu ve benzeri konular üzerinde düşünülebilir.

Saygılar

Süleyman Karagülle
02.09.2012
16:41

Ben bir öneri getiriyorum. Sizin benim önerimin üzerinde cümle cümle durmanız, yanlış bulduğunuz cümle varsa ben buna katılmıyorum demeniz gerekir. Sonunda katılmadığınız cümlelerden dolayı sistemin çalışmayacağını ortaya koymanız gerekir. Tartışma böyle her cümle üzerinde ayrı ayrı olmak üzere devam edebilir. Siz mevcut düzende çözümler arıyorsunuz. Bunu yorumda değil de ayrı makalede ortaya koymalısınız. Bu sefer biz cümle cümle önerinizi okur, katılmadığımız kısımları belirtiriz. Sonra analaşmadığımız kısmılar üzerinde tartışmayı sürdürürüz. Biz mevcut düzende sorunları çözmekle vakit kaybetmek istemiyoruz bunlar üzerinde bizden çok daha güçlü ve akıllı kimseler çalışmaktadır. Biz Kur'an'ın nasıl sorunları çözdüğü üzeride duruyoruz. Ekonomi merkezden yönetilmeyecek, halk kendi işini kedisi düzleyecek ve dev sermayeyi tekel olmaktan çıkaracaktır. Varlığını serbest rekabet içinde sürdürecektir. Öyle işler vardır ki ancak büyük sermaye yapabilir. Öyle işler vardır ki ancak büyük sermaye ucuza mal edebilir.

Sam Adian
03.09.2012
13:18

Muhterem Üstat, Haklısınız, makaleler eleştirilmelidir. Böylece tartışma gelişir. Bugün biliyoruz ki, dünya üzerinde ileri düzey uygulamalara kapı aralayacak fikirler üretilmedikçe var olmak da kolay değildir. Veya bu varlık başkalarının ortaya koyduğu yöntemler veya çözümler ile mümkün olabilmektedir. Temel sorun, “islami görüş” adı altında ortaya konulan fikirlerin veya önerilen çözümlerin, modern dünyanın algılarına uygun düşmemesidir. Üretimin problem olmaktan çıktığı, istendiği zaman istendiği kadar üretim yapılabildiği ve tüketimin körüklendiği bir dünyada, insan hayatı da bireyselleşmiştir. Bunun sorumlusu kim olursa olsun hakikat budur. Biz burada tartışırken bile, bu teknolojileri kullanarak tartışıyoruz. Hayatı kolaylaştıran veya daha Doğru bir ifade ile “hızlandıran” imkanları kullanarak varlığımızı gösteriyoruz. İlk problem, düşman olarak gördüğümüz, capitalist, socialist veya daha genel bir ifadeyle emperyalist egemenliğe karşı doğrudan bir taraf olmak suretiyle bir cephe oluşturmakla ilgilidir. Bir uygulamaya veya yerleşik nizama karşı olanlar varsa, savunma mekanizması devreye girer. Tıpkı müesses fıkhın artık çözüm üretemediğini söylerken bile, bunu bir savunma dürtüsüyle ortaya koymak gibi. Yeni ve farklı fikirlere kapılar hemen kapanabiliyor. Bunun örneklerini bu sitede görüyoruz. Akevler ne kadar kendisini "yenilikçi" tanımlıyor olsa bile, farklı bir fikir karşısında hemen kabuğuna çekilmekte ve "defansif" davranarak, yerleşik nizamı savunmaya geçmektedir. Problemleri ortaya koyarken, çözümsüzlüğün kaynağını da tesbit etmek gerekir. Sizin çözümlerinizin çözümsüz veya uygulanamaz oluşunun sebepleri vardır. Mesela bunlardan bazıları:

1. Sadaka ve Zekat yanlış tanımlandı. Uygulamalar ve bunların ürettiği sonuçlar da yanlış oldu ve topluluklar sermayesiz kaldı. Bir insan herhangi bir sebeple vergi ödüyor ise, “Sadaka” veriyor demektir. Peki ya “Zekat”? Siz soruyordunuz “Allah’a güzel bir borç veren yok mu” diye. Kur’an da soruyor. Ve ekliyor “ihtiyacın fazlası” diyor. Niçin? İşte bunun için, toplumsal sermayenin oluşturulabilmesi ve itiraz ettiğiniz tekelci sermayenin kırılabilmesi için. Zekatı bir vergi olarak algıladığınız zaman, zekat veren elindeki malı vermiş olur ve bir daha geri dönüşü yoktur. Oysa Kur'an ın tanımladığı zekat, topluluğa verilen bir borçtur. Yani paranın sahibi parasından vazgeçmiyor. Ondan faydalanmaya devam ediyor ama bu arada topluluğun da hizmetinee sunmuş oluyor demektir. Akveler kaç kişiden oluşur bilmiyorum, ancak etrafınızdaki insanlar gerçekten “Zekat” I anlamış olsaydı ve gerçekten zekatlarını veriyor olsalardı, bugün sermaye problemini çözmüş olurdunuz. Ama siz, zekatı “kırkta bir” gibi bir sınırlama ile “kerih” bir hale getirdiniz veya bu hale getirenlere destek verdiniz. 2. Bir uygulamanın “islam dışı” olduğuna nasıl karar verebiliriz? Kur’an zenginliği reddetmiyor, buna kıyasen tekel sermayesi de var demektir. Çünkü zengin olmak demek, sermaye sahibi olmak demektir. Bunu reddettiğiniz zaman, içgüdüsel olarak insanlar standartlarından vazgeçmek istemeyeceklerdir. Bunun doğal sonucu olarak, zekatını verdiğine inanan sermaye sahibi, elindeki sermaye ile dilediği gibi hareket etmeye devam edecektir. Öyle de olmaktadır. 3. Mücadele tarzını belirlerken, söylemlerin anlaşılabilirliği ve uygulamada pratik sonuçlar doğurabilecek veya doğrudan “fayda” üretebilecek düzeyde olmalıdır. Para denilen şey, yani değişim aracı yani mülkiyet sağlayan şey, siyasal söylemlerden ürker. Ne "milli görüş" ne de "adil düzen" söylemleri bunu engellemeye yetmez. Para control edilebilir bir şey değildir. Kimin ne kadar sahip olabileceğini belirlemek de mümkün değildir. İdeolojik yaklaşımlar, global ekonominin artık dışındadır. Dünyadaki uygulamalar farklı bir düzleme kaymıştır, geçmişte ideolojilere gore para kullanılırken, bugün paranın seyrine gore ideoloji vardır. Gerçekçi olmak gerek, paranın olduğu yerde ideoloji yoktur. Modern toplumun ihtiyaçlarını ve alışkanlıklarını da iyi değerlendirmek ve çözüm üretirken buna gore hareket etmek gerekir. Bugün belli bir standarda ulaşmış birine “üretimi bölüşmek”ten sözettiğiniz zaman, kimseyi inandıramazsınız. Hemen bir soru soracaktır: “ben çalışıp üretiyorsam, niçin daha az çalışan veya hiç çalışmayanlarla bölüşeyim?” Sermaye yoksa, çalışma da yoktur. Herkesin iş seçme hakkı vardır ancak bir işi Kabul ettiği zaman o işin gereklerini de yerine getirme yükümlülüğü vardır. Bir işyerinde çalışıp “ben bu işi yapmıyorum” diyemez. Ne kadar geniş imkanlar sağlarsanız sağlayın tüketim kadar üretim yapabilirsiniz. Böyle olunca her isteyen istediği işte çalışma lüksüne sahip olamaz. Çünkü sınırlı bir alan vardır. Buna karşılık hiç kimse olmayan bir malı da satın alamaz. Tanımlamalarınız müesses geleneklere gore yapıldığı zaman, verimliliği artırabilmenizin de imkanı ortadan kalkar. Herkes daha iyi bir işte çalışmak ister ama sokakların da temizlenmesi gerekir. Üretim tanımlamanız da bu açıdan anlaşılır ve Kabul edilebilir değildir. Sürecin doğal seyri içerisinde, üretilen bir mal, insanların ihtiyaçlarına cevap veremiyor veya insanların tercihi ettiği bir şey değil ise, o mal bir daha üretilmez. Çünkü satılamaz. Satılamayan bir malı kimse üretmez. Bir malın satılabilirliğini belirleyen tüketicinin kendisidir. Yani halktır. Üretici değil. Buna karşılık “halk üretecek, halk tüketecek” diyorsunuz. Eğer girişimci ve sermaye yoksa üretim nasıl gerçekleşecek? Kredi sistemini öneriyorsunuz ama kredinin batmasını gözardı ediyorsunuz. İnsanlar niçin riske girsinler. Üreticiyi dilediği şeyi üretmekte serbest bırakıyorsunuz, hiç bir pazar araştırmasına dayanmayan, tüketilebilirliği olmayan bir malı üretmek demek peşinen batmayı kabul etmek demektir.

Bütün ihtiyaçlarını mahalle bakkalından karşılayan kaç kişi vardır? Insanlar her şeyi bulabilecekleri büyük alışveriş merkezlerinde ihtiyaçlarını gidermeyi tercih ediyorlar. Bunun pek çok sebebi vardır, mahalle bakkalının pahalı olduğu için değil, ihtiyaçların kolaylıkla ve değişik alternatifleri ile birlikte karşılanabiliyor olması en büyük etkendir. Devasa alışveriş merkezlerinin doğuş sebebi de tüketicinin bu eğilimidir. Tekelci sermayenin, istediğini ürettiğini ve halkın da bunları tercih etmek zorunda kaldığını söylüyorsunuz. Bu hiç Doğru değildir. Bir malın üretilebilmesi için tüketici eğilimlerinin belirlenmesi gerekir. Yani tüketicinin neye ihtiyacı olduğu ve bunu nasıl gidermek istediğinin ölçülmesi gerekir. Üretim öncesi bunu yapmazsanız, ürettiğiniz malı da satamazsınız. Kim olursa olsun. Bundan sonra bir malın üretilmesi halinde ihtiyaçlara ne ölçüde cevap vereceği bilinmelidir. O mala ihtiyaç duyacak olan halk kitlelerinin nasıl bir reflex göstereceği ve ne kadar bir fiyatla satın alabileceği de bilinmelidir. Bundan sonra malı üretirsiniz ama bu da yetmez. Siz malı ürettiniz diye kimse o malı almaz. Ne kadar iyi olursa olsun. Ürettiğiniz malı anlatmalısınız. Sermayeyi sermaye yapan şey, veya tekelcileri büyüten şey, karşılarında bir sermaye veya gücün olmamasıdır. Kapitalizme karşı çıkıyorsunuz, sosyalizme de karşı çıkıyorsunuz. Ama bunun karşısına koyabileceğiniz argümanlarınız yok. Kapitalist dünya düzeni içerisinde ihtiyacınız olan şey yine sermayedir. Kredi sistemi, sermayenin karşısında durabilecek bir şey değildir. Kolaylıkla elimine edilebilir ve ortadan kaldırılabilir. Çünkü ortada yönetilmesi gereken bir sermaye yoktur dolayısıyla piyasa oyuncuları için bir değer ifade etmez. Problem sermayenin var oluşu değil, onun nasıl kullanıldığıdır. Ama sizin elinizde bir sermaye yok ki onu kullanıp alternative bir ekonomi geliştirebilesiniz. Oysa kur’an bunu biliyordu ve bunun için “ZEKAT” demişti. Siz kalktınız zekatı vergi saydınız ve yok ettiniz. Çalışma hakkı vardır, ancak bütün sözleşmelerde olduğu gibi, iş akdi yapıldıktan sonra çalışanın o akitle Kabul edilmiş olan şartlara uyması da zorunludur. Niçin kölelik yapsın? Herkes ürettiği fayda kadar gelir elde edemiyor olabilir. Burada bir dengesizlik olabilir. Ancak bu da yerleşik system içerisinde ortaya çıkan bir aksaklıktır. Siz kendi uygulamalarınızda bunu düzeltirsiniz ve insanlar size tercih ederler. Bunu düzeltebilmek için girişimciye ve sermaayeye ihtiyaç vardır. Sermaye ve girişimci olmadığı zaman hiç bir şeyi düzeltmek mümkün olmaz. Siz tekelciliği reddederken, onların yerine “Aracılar”I devreye alıyorsunuz. Oysa asıl tekeli oluşturanlar aracılardır. Sahip oldukları kaynaklar sebebiyle veya ellerinde bulunan malları satabilmek için piyasada haksız rekabete sebep olanlar aracılardır. Bu her zaman böyle olmuştur. Piyasayı aracıların eline bırakmak yerine niçin iyi bir Pazar araştırması ve AR-GE çalışması yapmıyorsunuz? Böylece halk ile doğrudan temas halinde olur ve onların taleplerine göre üretim yapmış olursunuz. İhtiyaçları belirler ve üretiminizi buna göre yaparsınız. Aracıya tüccar demek problem çözmeye yetmez. Bütün mesele gelip sermayeye dayanır. Insan davranışlarını gözardı ederek bir yapı kurulamaz. Özellikle stoka dayalı üretimlerde bu kaçınılmaz olur. Stokların tüketilmesi için acımasız bir rekabet oluşur ve nihayetinde rekabet ortadan kalkar. Bunu engelleyemezsiniz, zaten engellemiyorsunuz. Bunun iki sonucu vardır, birinci sonucu rekabetin ortadan kalkmasıdır, ikinci sonucu ise, sahip olunan sermayenin veya kredilerin batması anlamına gelir. Çünkü uzun vadede zarar eden bir maldan dolayı herkes zarar görür. Tekeli önlemek için “Faiz”e sarılıyorsunuz. “Kur’an faizi yasaklamıyor” diyen sizsiniz. Bize gore de böyledir. Kur’an Riba’yı yasaklar faizi değil. Faizi tercih etmemek mümkün olabilir ama, güçlü sermaye hareketleri içerisinde paranızı, yani sermayenizi koruyabilmenin başka bir yolu da yoktur. Kaldı ki, faizi reddederken, üretimden elde edilen faydanın nasıl bölüşüleceği hususuna açıklık getirmiyorsunuz. Standart uygulamalardaki faiz bu değil midir? Yani adına “faiz” denmiş olması, bunun aslında sağlanan faydadan alınan pay olduğu gerçeğini nasıl değiştirebilir? Aracı karını, veya komisyonu maldan almakla neyi değiştirebilirsiniz. Bir kere bir mal el değiştirdikçe fiyatı artar. Bunu ister mala ekleyin, ister fiyata. Mala eklediğiniz zaman malın maliyeti artar ve neticede fiyatı artırır. Üretim bedava olmayacağına gore, “kar” denilen şeyi nereye koyarsanız koyun fiyatı artıran bir unsurdur. Bu ister aracı komisyonları olsun, ister başka bir şey olsun. Zaten asıl mesele, aracılıktır. Aracılığı yönetemediğiniz zaman, ne yaparsanız yapın, sonuçlarını değiştiremezsiniz. Ya aracılığı ortadan kaldıracaksınız ki bu hemen hemen mümkün değildir, ya da onları yöneteceksiniz. Kaldı ki, kar haddi sınırlamasına karşı çıkan sizdiniz. Aracı komisyonlarını mala ilave etmekle onların kazançlarını da önceden belirlemiş olmuyor musunuz? Bu şekilde serbest piyasa koşullarını nasıl oluşturduğunuzu düşünüyorsunuz? Depolama maliyetlerini ortadan kaldırmak ve bu sebeple ortaya çıkan maliyet artışlarını elimine edebilmek için Vakıf sistemi öneriyorsunuz. Vakıflar depolama ve nakliye hizmetlerini “Bedava” mı yapacaklar? Onların maliyetleri olmayacak mı? Bu maliyeti kim karşılayacak? Vakıflara para gökten gelmeyeceğine gore, ya doğrudan halk karşılayacak veya devlet karşılayacak demektir. Her iki durumda da bir maliyet sözkonusudur ve bu maliyeti o mala yansıtmak zorundasınız. Siz A şirketinin yaptığı bir faaliyeti alıp Vakıf dediğiniz bir kuruma verdiğinizde, sizin ifadenizle tekelin yönünü değiştirmekten başka bir şey yapmış olmazsınız. Kaldı ki bunun tehlikeli sonuçları da vardır. Vakıflar profesyonel değillerdir, sermaye kaybetmek veya zarar etme korkusu yoktur. Dolayısıyla ortaya çıkması kuvvetle muhtemel zararları karşılayacak olan da halktır. Yani, halkın bir malı 10 birim fiyata doğrudan satın alması ile, 8 birim fiyata satın alıp 2-3 birimi de zararı kapatmak için veya vakıf faaliyetlerini finanse etmek için ödemesi arasında nasıl bir fark var? Vakıfların finansmanını devlet karşılıyor olsa bile neticede bu halkın cebinden çıkan paradır. Hiç bir şey bedava değil. Mevcut dünya koşullarında küçük işletmelerin yaşama şansı yoktur. Çünkü küçük işletmelerin yerini “elektronik ticaret” almaktadır. Artık herkes oturduğu yerden alışveriş yapmayı tercih ediyor. Dünya genelinde küçük işletmelerden eksilen alışveriş miktarı kadar internet üzerinden yapılan satışların arttığı gözlenmiştir. Yani mahalle bakkalı kapanırken onun oluşturduğu hareket kadar miktar internet satışlarına eklenmektedir. Internet üzerinden yapılan satışların hacmi 250 milyar doları aşmıştır. Yani ne yaparsanız yapın, elinizde yönetebileceğiniz bir sermayeniz yoksa, hiç bir şeyi değiştiremezsiniz. Kooperatif mantığı ile global sermayenin karşısına çıkmanız mümkün değil. Bunu sosyalistler denedi ve başaramadı. Çin görünüşte hala bunu sürdürüyor olsa bile, pratikte tamamen capitalisttir. Küçük işletmeler halen vardır ama yakın gelecekte onlar da ortadan kalkacaktır. Bunların varlıklarını sürdürüyor olmalarının sebebi ise, o küçük işletmeleri yöneten büyük işletmelerin varlığıdır. Eğer küçük işletmeleri muhafaza etmek istiyorsanız, onları da güçlü bir sermayenin şemsiyesi altına almanız gerekir. Kaldı ki, sizin ortaya koyduğunuz projeler görünüşte farklı uygulanıyor olsa bile, mevcut ekonomik düzen içerisindeki argümanları kullanarak sonuçlar üretiyorsunuz. Bir malı ister kooperatif aracılığı ile üretin ister başka bir şekilde. Neticede o malı satabiliyor olmanız gerekir.Ürettiğiniz bir malı satabilmek için yapmanız gerekenleri yapmaz iseniz o malı satamazsınız. 100 hanelik işletmelerinizde sebze üretip tüketebilirsiniz, ama teknoloji gerektiren ürünleri üretmek ve bunları tüketime sunabilmek için geniş kitlelere hitap edebiliyor olmanız gerekir. Vesselam.





Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 42442 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 29675 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 28107 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19957 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 19011 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 18058 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16919 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 15753 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 14365 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 14141 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13908 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13813 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13777 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13671 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 13664 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 13578 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 13544 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13492 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 13064 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 12487 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 12385 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 12216 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 12150 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 12148 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11953 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11840 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11820 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 11591 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11538 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11501 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11470 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11454 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 11330 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 11320 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 11319 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 11313 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 11239 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 11151 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 11150 Okunma
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 11089 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 11066 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 11003 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10956 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10955 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10951 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10931 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10872 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10838 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10784 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10725 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10720 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10720 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 10705 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10683 Okunma
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10682 Okunma
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10579 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10473 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 10350 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 10262 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 10242 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 10150 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 10150 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 10128 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 10115 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 10087 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 10068 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 10065 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9983 Okunma
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9951 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9924 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9910 Okunma
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9909 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9905 Okunma
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9898 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9768 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9727 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9672 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9658 Okunma
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9623 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 9567 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9561 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9511 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 9448 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 9403 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 9383 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 9336 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 9279 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 9250 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 9231 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 9226 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 9191 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 9177 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 9146 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 9110 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 9065 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8988 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8894 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8856 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8851 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8781 Okunma


© 2025 - Akevler