Tarım döneminde insanlar kendi tarlalarını eker ve elde ettikleri mahsulle geçinirlerdi. Artırdıkları bazı ürünleri satar, yerine kendilerinin üretemediği ürünler satın alırlardı.
Bugün ise kimse ürettiğini tüketmiyor. Köylüler de tek veya iki tip ürün üretiyor, onu satıyor, ihtiyaçlarını onunla gideriyor. Kentliler ise kendi iş yerelinde değil başka iş yerlerinde çalışıyor, ücret alıyor, onunla ihtiyaçlarını temin ediyor. Köylülerin mallarını pazarlama sorunları vardır. Kentlilerin ise iş bulma sorunu vardır. Çağımızın en büyük sorunu budur. Bu sorun tüm insanlığın sorunudur. Yeryüzündeki büyük krizler bu sorundan ortaya çıkıyor. Köylerde üretilen mallar satılmayınca halk ihtiyaçlarını karşılayamıyor, krize giriyor. Mesela, her taraf çay bahçesi olmuş. Çayını satamayınca kentte olduğu gibi açtır. Kentte de üretilen ayakkabı satılamayan firma işçilere ücret ödeyemiyor ve iflas ediyor.
Bu soruna dünya ekonomistleri, siyasileri, iş adamları çare arıyorlar ama çare bulamıyorlar. Bunun çaresini din adamları faizin haramlığı ile buluyorlar.
1980’lerde Almanya’da idik, Güney Amerika Katoliklerinin merkezi olan Bon’da bizi misafir ettiler. Süleyman Akdemir ile ben Almanya’da İzmir’deki fabrikamıza ortak arıyorduk. “Biz geçen aylarda kongre yaptık, Güney Amerika’nın sefalet sebebini faizde bulduk. Faizsiz ekonomi üzerinde çalışmamız gerektiğine karar verdik. Bu toplantıda bu hususta Müslümanlardan da yararlanalım dedik. Şimdi sizinle tanıştık. Sizi dinliyoruz…” Bize böyle dediler. Bir gün sabahtan akşama kadar “Adil Düzen”in ekonomik sistemini anlattık. Bu olay tesadüflerle olmuş gibi görünür ama Allah bizi onlara biz bilmeden gönderdi. Ondan sonra ne oldu bilmiyorum. Ama Güney Amerika’daki ekonomik durumun şimdi o günlerden çok çok iyi olduğu bilinmektedir. Bu Hıristiyanlığın bir mezhebinin faizsiz ekonomiyi önermesi ile olmuştur.
Bizim görevimiz Kur’an’dan istidlâl ederek “Adil Düzen”i ortaya koymaktır. Sonrası bize değil âlemlerin rabbi olan Allah’a aittir.
Yüz hanelik bir köyde veya İstanbul’daki bir sokakta bir semt kooperatifini kuruyoruz.
Bu kooperatif neler yapacaktır?
1) Bir bakkal bir mübayaa yeri, bir lojman ve bir araba elde edecektir. Bunların toplamı 250 000 TL tutmaktadır. Her aileye 2500 TL düşmektedir. Ayda 200 TL vermekle bir senede bu işi başarabilir. Karı koca çalıştıklarına ve 2000 TL aylık gelir olduğuna göre yüzde 10 tasarrufla bunu rahatlıkla sağlayabilirler. Bu tesisler kira getireceği için fazla imkânı olanlar fazla katılır, imkânı olmayanlar katılmazlar. Hattâ burada yatırım yapmak için bu semtte oturan kimselerden olması gerekmez, dışarıdan olan kimseler de katılabilirler. Kooperatif bu imkânı kolaylıkla bulur.
2- Kooperatif semt senedini çıkaracaktır. Bu senet bir bono senedi olacaktır. Altın Senedi olarak bono senedi olacaktır. Kooperatif bankada ortak hesap açacaktır. TL bankada ortak hesapta yatacaktır. Semtte satın alma yerine kim mal getirirse bu senetle alınacaktır. Kooperatifin on kişi civarında tüccarı kendi hesaplarına alacaklardır. Serbest rekabet sağlanacak ve denetlenecektir. Tüccarlar dışarıdan aldıkları malları konsinye olarak bakkala bırakacaklar, satıldıkça semt senedini alacaklardır. Semt sakinleri ürünlerini semt tüccarlarına semt senedi ile satıp onunla semt bakkalına gidip istediği malları satın alacaklardır. Tüccarlar da semtlerden aldıkları mallara karşılık semt senedi borçlanacaklar, onu piyasaya para ile satıp onunla piyasadan aldıkları malları bakkallarda satacaklardır. Böylece semt içine para girmeyecek, semt içinde semt senedi para olarak değerlendirilmiş olacaktır.
3- Kooperatifin üçüncü işi ise nakliyedir. Tüccarların malları kolayca alıp satabilmesi için iki zorluğu aşmaları gerekir. Bunlardan bir ambar, biri de nakliyedir. Kooperatif ambar olarak mübayaa yerleri ile bakkalları kullanmış olacaktır. Taşımayı da kurduğu nakliye ile kooperatif yapacaktır. Gerek ambar gerekse nakliye masrafları üreticiden bir defaya mahsus olarak alınacaktır, üründen pay olarak alınacaktır. Ondan sonra ambarda çok kalmış az kalmış meselesi fiyatlara etki etmeyecektir; uzak yere gitmiş yakın yere gitmiş o da fiyatlara etki etmeyecektir. Tüccar da sadece mal belgesini alacaktır, mal belgesini satacaktır, mala el sürmeyecektir. Böylece kolayca bilen herkes ticaret yapabilecektir. Çünkü sermayeye gerek yok. Semtin mübayaa yerine gelen malların belgesini sattıktan sonra elde ettiği para ile bakkala mal alacaktır. Nakit sermayeye gerek olmayacaktır. Sadece ticareti bilmesi yeterli olacaktır. Tüccarlar arasındaki rekabet daha ucuz piyasa bulmak ve daha pahalı satış piyasası bulmaktan ibaret olacaktır.
4- Kooperatifin dördüncü yapacağı iş ise 6 grupta toplanan 24 genel hizmet ile onun sorumlusunu bulup eğitimle bu işletmenin çalışmasını sağlamaktır.
Burada işsizlik diye bir şey olmayacaktır. Çünkü burada çalışan işçiye Semt Senedi verileceği için sermayesizlik söz konusu değildir. Ham madde de mamul madde karşılığı alındığı için ham madde ucuzsa bizim mamul madde de ucuzdur. Tüccarlarımız takas usulü ile bizden mal aldıkları için almama veya satmama krizi olmamaktadır. Bakkala gelen mallar da öyle gelmektedir.
Denge şöyle sağlanıyor. Eğer bizim mallarımız ucuz piyasa malları pahalı ise işçilerimizin ücretleri düşmüş olur ama işsizlik olmaz. Daha fazla ücret bulurlarsa gidip orada çalışırlar. Bulamazlarsa bizdeki ücretle her zaman iş bulabilirler. İşte böylece serbest rekabete müdahale etmeden semtimizde herkese iş bulmuş oluruz. Yüz evlik senetler çoğalınca işsizlik diye bir şey olmaz. Sadece kriz zamanlarında ücretler düşük olur.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92