Bir otobanda trafik kazası olur. Biri mayın koymuş, arabanın biri o mayına çarpmıştır. Sonunda peş peşe kaza olmuş, kimi insanlar yaralanmış, kimi ölmüş, bir sürü arabalar da harabeye dönmüştür. Kurtarıcılar gelmiş, arabaları kaldırmış, yaralıları hastahaneye göndermiş ve trafik açılmıştır. Ölenler gömülmüş, hastalar tedavi olmuş, arabalar tamir edilmiş, hayat normal düzenine girmiş. Mayını koyan cani de teşhis edilmiş, ne var ki çok güçlü olduğu için kimse ona sen bunu ne diye yaptın diyemiyor, soramıyor; hattâ caniyi teşhis edenler hapishanelere sürülüyor!..
İşte o mayını koyan ve hiç kimsenin dokunmadığı, dokunanların canına okuduğu kabadayı şimdi başka oyun oynamaktadır. Yolu açan, hastaları tedavi eden, cenazeleri memleketlerine gönderen kurtarıcı ekip değişik suçlamalarla muhakeme ettirilip hapishaneye doldurulmaktadır. Kurtarırken süratli gittin, trafiği aksattın, ölüleri yolda sen öldürdün, geç tedavi ettin gibi suçlamalarla şimdi onlar hapishanedeler. İki senedir hapishaneleri bu uydurmalarla doldurmaktadır. İstediği; bir daha böyle bir kaza olursa kimse kurtarmaya gelmesin, trafik hep tıkalı kalsın, Süveyş Kanalı gibi otoban çalışmasın.
Bu yetmedi…
Şimdi de kazada çarpan ve çarpılanların hepsi birden dava açmaktadır. Sen bana çarptın! Sana çarptım ama arkası çarptığı için çarptım diyor. Bana ne, sen bana çarptın, o halde hapse git diyor. Böylece şimdi bütün ora halkı, oradan kurtulan halk suç işledin diye hapishanelere gönderiliyor.
Bu hikâye 28 Şubat’ın hikâyesidir.
*
28 Şubat Amerika’daki tekel sömürü sermayesi tarafından tezgâhlandı. Koyduğu mayın patladı, zincirleme kaza oldu. Beş sene içinde enkaz kaldırıldı ve otoban açıldı. AK Parti otoban üzerinde rahat rahat gitmektedir.
Bu otobanı açan Türk ordusudur. Bunu herkes bilmektedir. İşte o Amerikan sermayesi dolarını kullanarak kurtaran orduyu şimdi suçlamakta, kazayı ben değil sen yaptın demektedir. Kendisini ise kimse itham edemiyor.
O mayıncı şimdi de 28 Şubat çıkmazını hortlatarak durup dururken trafiği mayınsız durdurmak istemektedir. Hâkimler ve savcılar adil olduklarını, hukukun içinde kaldıklarını iddia ediyorlar. İşe sıfırdan başlasınlar. Erbakan tarihleri ile katılanları ile hem de ezbere defalarca anlatmıştır; ben bizzat özel olarak kendisinden dinledim. Partide veya ailesinde o belge vardır. Yani Erbakan’da haber veren belge vardır. Savcılar önce o belgeyi ele alsınlar ve 28 Şubat’ın ABD tekel sermayesi tarafından tertiplendiğini ortaya koysunlar.
ABD sermayesi 28 Şubat için kaç milyar dolar ayırmış, CİA bunu kaça taahhüt etmiştir? Sonra bu dolarların kaçı Türkiye’ye gelmiştir; nasıl gelmiştir, hangi araçlarla gelmiştir? Bu parayı askerler mi getirmiş, hariciye mi getirmiş, MİT mi getirmiş, TÜSİAD mı getirmiş; bunlar tesbit edilsin.
Türkiye’de gelen bu para nasıl kullanılmış? Çevik Bir bunun ne kadarını almış? Tespiti çok zor değildir. Çevik Bir’in kendisinin veya güvendiği kimselerin sahip oldukları meblağlar tespit edilsin, ona bunları nerde buldun diye sorulsun. Eğer Çevik Bir bu operasyonu dışarıdan aldığı para karşılığı yapmışsa suçludur. Assınlar, ne yaparlarsa yapsınlar. Ama ben buna yüzde 10 bile ihtimal vermiyorum. Ama Çevik Bir o günkü şartlar altında patlayan mayın sebebiyle oluşmuş trafiği açmak için kendi anlayışına göre bir metot kullanmışsa ve trafiği açamadılarsa suçlu olabilirlerdi.
Ama o gelen dolarlar kime gitmiştir, kim kullanmıştır?
Bunun çoğu basına gitmiştir. Basının yazarlarına da değil, patronlarına gitmiştir.
Bana göre o parayı verenler ne kadar suçlu ise o parayı getirip ülkedeki basını harekete geçirenler de o kadar suçludurlar.
*
İleri yaşlarda bizim yetiştirdiğimiz kardeşlerimizin bu kadar körleşmesi ve intihara doğru gitmelerine cidden üzülüyorum.
Kur’an aklıma geliyor; sana ne, o işler bize aittir diyor Allah.
Bu dünyada bu gidişin sonuçlarını bilemiyorum ama âhirette öğrenmiş olacağım herhalde. Acaba bunların bu kadar akıllarını başlarından alan nedir?!.
Askerlerin de elbette günahı vardır diyorum.
Ne var ki düşünüyorum; siz Çevik Bir’in yerinde olsaydınız ne yapardınız?
ABD Türk ordusuna dayatıyor, ille bunu yapacaksınız diyor…
Basın onların emrinde...
Yargı onların emrinde...
Üniversite onların emrinde…
Cumhurbaşkanı onların emrinde…
Sen olsan Sincan’da askeri yürütmezsin.
O zaman trafiği tıkamaktan başka ne iş yapmış olursun?
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92