Bir ağaç dikersiniz, senelerce sadece bakarsınız, hiç meyve vermez. Bir gün gelir meyve vermeye başlar. İki üç sene sonra o kadar çok meyve verir ki sokakları kirletir.
Uygarlıklar da böyledir. 60 bin senedir insanlık uygarlaşmaktadır. Yirminci yüzyılda birden sanayi ürünleri ortaya çıkmıştır. İnsanlar eskiden karınlarını doyurmak için her gün altı saat yedi saat çalışıyorlardı; şimdi belki de bir saat çalıştıkları ile rahat rahat geçinmektedirler. Bunun başka anlamı, şimdi bir kişi çalışıyor ve 10 kişi çalışmadan yaşıyor.
Çalışmayanların çalışanların sırtından geçinmeleri için çeşitli sömürü araçları geliştirilmiştir. Böylece icat edilen birtakım uydurma kurallarla onda biri üretmekte, dokuzu yaşamaktadır. Ne var ki bunlar dengeli bir şekilde bölüşüm yapmamaktadır. Kimi sefalette, kimi sefahatte. Bununla beraber herkes karnını doyurmaktadır. Eşkıyalıkla da olsa açlıktan kimse ölmeyecek şekilde payını almaktadır. Bu duruma böyle devam edeceklerini zannedenler sistem içinde kendilerine fazla pay düşürme yarışı içindedirler.
Bunun çıkmaz sokak olduğunu gören Akevler kurucuları yeni düzenin programını yapmaya karar verdiler, 1967’de fiilen harekete geçtiler. Yarım asırlık çalışma onları memnun etmektedir. Onlar doğru yolda olduklarını ve geleceklerinin aydınlık olduğuna inanıyorlar. Hiç olmazsa öyle bir inançları vardır.
Çizdikleri ana harita şudur.
1- Mevcut düzen kendi kendisini değiştirmez. O halde kapitalizm, sosyalizm ve karma sistemler kendi kendilerini değiştiremezler. Bir erik ağacı hiçbir zaman armut ağacı olmaz. O halde başka bir model insanlığa yeni düzen getirecektir.
2- İkinci varsayım ise; bu model ar-ge çalışmasını gerektirir. Bu çalışma kapitalizmin, sosyalizmin ve karma sistemin desteği ile sağlanamaz. Çünkü onların yeni düzeni desteklemeleri demek kendi düzenlerini yıkmaları demektir. Hiçbir canlı kendi kendisini öldürmez. Her canlı kendi yaşama mücadelesini verir. O halde bu sorunu halk kendisinin kuracağı yeni teşkilat ile çözecektir.
3- Üçüncü varsayım; mevcut düzen içinde iş yapılacaktır, mevcut düzene uyulacaktır. Dolayısıyla hukuk dışı yollardan bir yere varılamaz. Müsbet ilmin verilerine göre yeni düzen oluşturulacaktır ama mevcut düzen de bozulmayacaktır.
4- Dördüncü varsayım; bugünkü mevzuat içinde bunu gerçekleştirecek tek kurum vardır, o da kooperatifçiliktir. Kooperatifler şahıs şirketleridir. Herkes eşit oya sahiptir. Değişir sermayeli ve değişir ortaklı bir kuruluştur. O halde bu çalışmalar ancak kooperatifler içinde yapılabilir.
5- Büyük bir kooperatif değil, olması gereken en çok yüz ailenin ortak olduğu semt kooperatifleridir. Benzer kooperatifler çoğalacak. Her kooperatif ayrı ve bağımsız çalışacak. Böylece binlerce ar-ge çalışması yapılmış olacaktır. Birbirlerinden yararlanacaklar ama hiçbir zaman birbirlerinin emrine girmeyecekler ve paralel yapı oluşturmayacaklardır.
6- Kooperatif önce kendisine meskenler yapmakta, bir araya gelip semti oluşturma yolunu aramaktadır. Ancak bir arada olanlar çalışmada ve yaşamada birbirleriyle anlaşabilir ve yeni bir düzen kurabilirler.
7- İkinci aşama ise ortaklarına iş temin etmedir. Yani yeni düzene göre yaşamanın yanında yeni düzene göre çalışma da gerekmektedir. Yeni düzen çalışma üzerinde durmaktadır.
8- Kooperatif yeni düzeni kendi yağı ile kuracaktır. Hiç kimseden bağış ve yardım kabul etmeyecektir. Faizsiz de olsa kredi almaz. Ortaklar kendi aralarında kredileşirler. Kamu kuruluşları ve Sermaye kooperatifimize ortak olabilir ama yardımda bulunamaz.
9- Kooperatif sadece üretir ve tüketir. Kapıda alır kapıda satar. Mübadele işleri ile uğraşmaz. Ürünlerini para ile değil takas yoluyla satar. Mal verir mal alır.
10- Kooperatif dışarıyla olan ilişkisini tüccar ortakları ile yapar. Onlar kooperatiflerdeki mamul maddeleri alır ve piyasada satarlar, piyasadan aldıkları malları kooperatife takas usulü ile getirirler.
Yeni düzen ancak böyle kooperatiflerle gelecektir.