Ülkemiz ulusu ile uçuruma doğru yuvarlanmaktadır...
Bunun için çözümler önerdik…
Tekrar edelim: 1) Genel Af, 2) Güçlü Ordu, 3) Yerinden yönetim, 4) Hakemlik sistemi, 5) Çalışana faizsiz icrasız kredi.
İlkeleri ile ülkemizi uçuruma yuvarlanmaktan kurtarabiliriz dedik.
Tedaviyi net olarak ortaya koyduk.
Ülkemizin uçuruma nasıl yuvarladığı üzerinde fazla durmadık.
Bugün uçurma nasıl gittiğimizden söz edecek ve bunlardan yani bu sebeplerden yalnız bir tanesi üzerinde duracağız.
*
Tekel sömürü sermayesi, 1900’larda genç (jön) Türkleri organze etti, askerleri de yanına aldı ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktı. Böylece halkın içten bağlı olduğu saltanat ve hilafeti yıkan Türk ordusuna karşı Türk halkı kuşkulu bakmaya başladı...
İstiklâl Savaşı’ndaki zaferleri ile Türk ordusu Türk halkının sevgilisi oldu. İnkılâplar asker kökenli yöneticiler tarafından yapıldı. Halk bu yöneticilere karşı cephe aldı ama Mareşal Fevzi Çakmak’ın siyasete karışmaması sebebiyle halk ordusuna olan sevgisini sürdürdü...
1950’de inkılâp yapan Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerine Demokrat Parti iktidara geldi. Halk sokağa döküldü. Askeri müdahale ile 1960’da halkın bu yürüyüşü durduruldu…
1970’lerde halk silahlandı veya birileri tarafından silahlandırıldı ve bu sefer birbirlerine karşı yürütüldü… Askeri müdahale ile ülke tekrar güvene erdi...
1980’lerde devlet kuvvetleri ikiye bölündü. POLDER, ÜLDER, ülkücüler ve dev gençliler. Asker bölünmemişti; müdahale etti ve ülke yine huzura kavuştu...
Kenan Evren müdahaleden sonra ilmi meclis oluşturdu. Onların içinde bir tek asker yoktu. Prof. R. Orhan Aldıkaçtı’ya anayasayı hazırlattı. Mustafa Kemal’in 1920’de yaptığı gibi halk meclisi oluşturdu. Anayasaya orada son şekli verildi. Orada da asker yoktu. Yetmedi, halk oylamasına sundu. Hiçbir baskı yapmadı. Halk yüzde 92 ile anayasayı kabul etti. Böylece iki sene içinde Türkiye dünyanın en ileri anayasasına kavuştu.
Kenan Evren yargıya baskı yapmadı...
Mahkemeler suçluları cezalandırdılar, suçsuzları beraat ettirdiler...
Kenan Evren anılarında en çok Millî Görüşleri suçlamaktadır. Ne var ki Millî Görüşçüler Evren’in müdahale yönetimi zamanında Kenan Evren’in hâkimleri tarafından beraat ettirilmişlerdir...
*
Türkiye 1980’den 2010’a kadar PKK sorunu dışında bir bölünme tehlikesi geçirmedi...
*
Türkiye’yi parçalamak isteyen tekel sömürü sermayesi şimdi ne yapıyor?
Sermaye şunu öğrendi ki; eğer Türk ordusu bölünmezse Türk halkı bölünmüyor.
Ordu birliği hemen sağlıyor.
Türk ordusunu bölmek için ne yapılmalıdır?
İşte, şimdi sermaye Türk ordusunu ve Türk halkını bölme ve birbirleri ile savaştırma tuzağını kurmuştur…
Türkiye bugün bu tuzağa yakalanmış, çırpınmaktadır...
*
Önce şunu belirtelim ki devletin orduları halkına çok büyük zulümler yapmıştır.
1960’da vefat eden Bediüzzaman’ın mezarı belli değildir. Hayatını hapishanelerde geçiren Bediüzzaman Said-i Nursi’nin ölüsünü de rahat bırakmadılar...
Ondan sonra ne oldu?
Biz Millî Görüş partilerini kurunca, MİT 1970’lerde Nurculara saldırılarını durdurdu. 1980’lerde Kenan Evren Fethullah Gülen mensuplarını soruşturup ibra etti. Devlet güya Erbakan’ın şerrinden kurtulmak için onları destekledi. Onlar büyüdükçe büyüdü ama Fethullah Gülen Amerika’da mahsur...
Şimdi onların gazetesi bölücülük yapmakta, ordu düşmanlığı yapmaktadır!..
Bunun Gülen ve cemaati ile ilgisi yoktur...
Sermaye kullanmaktadır...
*
Sermaye Türk ordusunu ve devleti bölmek için bugünkü askerleri yargılamayı AK Parti yapıyormuş gibi göstermektedir. Oysa bugünkü fecaat hiçbir millî kuruluşun eseri değildir, sermayenin kurduğu tezgâhın çalışmasıdır.
*
Millî istihbarat yıllarca CIA ile çalışmış, tüm belgelerini sermayeye vermiştir. Bu belgelerin çoğu uydurmadır yahut tertiptir. Bu belgelerle savcıya şikâyette bulunan bir Yahudi hahamı Türkiye’den kaçmıştır. Taraf gazetesi finanse edilmiş ve belgelerle Türk ordusuna saldırıya başlanmıştır. Sermayenin zaman zaman çıkarttığı kanunlarla da bugünkü durum meydana gelmiştir. AK Parti’nin ve önceki hükümetlerin en büyük günahı, batıdan gelen bu kanunları okumadan meclisten geçirmeleridir.
*
Şimdi durum nedir?
Orduda her asker endişe içindedir. Çavuştan Genelkurmay Başkanı’na kadar herkes ‘ya beni de hapishaneye koyarlarsa’ diye düşünmektedir. Davalar uzadıkça, durmadan yeni tutuklamalar ortaya çıktıkça, basının kışkırtmaları devam ettikçe bu korku büyümektedir...
Tekel sömürü sermayesi bir taşla iki kuş vurmaktadır. Böylece ordu görevini yapamaz hâle gelmektedir. Çünkü görevde olanlar, görevini yapanlar hapishaneye gidiyor. Diğer taraftan da ordunun her kademesinde tutuklanma korkusu vardır...
Şimdi bu durumun iyice olgunlaşmasını bekleyen sermaye, yarın askerin bir kanadına diyecek ki;
- Ne duruyorsunuz, devlet elden gidiyor, hareket edin!..
Diğer bir kanadına da diyecek ki;
- Ne bekliyorsunuz, haydi demokrasiyi, millî iradeyi koruyun!..
*
İşte…
Zaten korku içinde iş yapamaz hâle gelmiş olan asker bu sefer bu şekilde birbirine girecektir...
Yapılmak istenen işte budur…
Türkiye işte bu şekilde uçuruma götürülmektedir…
*
Askerliğin kuralı vardır; ya bizden ya onlardansın.
Ortası yoktur.
Her iki taraf halka dayatacak.
Bizdensen gel, yoksa seni de yok ederiz.
Böylece ülke ordusu ve halkıyla ikiye bölünecek, iç savaş olacaktır.
İşte…
Benim uçurum dediğim yer burasıdır.
Sermayenin ikiye bölünmüş askeri ve onun arakasındaki ulusu bölmek...
İç savaş çıkararak Anadolu’yu komşulara bölüştürmek...
Küçük bir devletçiği Anadolu’nun ortasında bırakmak...
Çare nedir?
Tekrar edelim:
1) Genel Af… 2) Güçlü Ordu… 3) Yerinden Yönetim… 4) Hakemlik Sistemi… 5) Çalışana Faizsiz İcrasız Kredi...
Askerler, Millî Güvenlik Kurulu’nda, yönetimi bunları yapmaya zorlamalıdırlar...
Partiler de artık akıllarını başlarına toplamalıdırlar...
Halk da partilerini uyarmalıdır...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92