İnsanlar sosyal ihtiyaçları nedeniyle belli bir yerde oturmak zorundadır. İnsan yalnız ekonomik varlık olsaydı, nerede karnı doyarsa orada olurdu ama insanlar sosyal yapıları gereği bir yerde oturmak zorundadırlar. Ne var ki bu durum -bu haftaki diğer makalemde de yazdığım üzere- insanın saat/gün değerini azaltmaktadır. Şöyle ifade edeyim.
Almanya’da bir fabrikayı gezdiğimizde bir Türk usta şunu anlatmıştı: Burada işçi, usta, mühendis, okumuş herkes çalışır. Gelirleri arasında büyük farklar yoktur. Burada mühendisler proje yapmakta çok ileridirler. Bize hatalı bir proje gelmez. Türk mühendisler bu derece becerikli değildirler ama işçilikte de Türkler içki içmedikleri için çok başarılıdırlar. Önemli işyerlerinde Türkleri çalıştırırlar, oralarda Almanlara iş vermezler.
Türkiye sanayisini kalkındırmak istiyorsak mühendisleri dışarıdan getirebilir ve Türk işçisini değerlendirebiliriz. Diğer taraftan bugün eski Sovyet ülkelerinde veya Çin’de bir işçinin yevmiyesi 50 dolardır, Türkiye’de ise 400 dolardır. Kırgızistan’dan gelecek bir işçi Türkiye’de sekiz misli fazla gün yapar. Bunun yarısını alıp götürse, diğer yarısı bize kalır. O dört misli kazanır, bize de ona yakın kazandırır.
Kaldı ki Türkiye’de vasıflı işçi vardır. Türkiye’de bir taraftan işsizler vardır, diğer taraftan işçi açığı vardır. Hem işletmeler çalışamıyor, hem de çalışanlar işsiz. Eğer vizeleri kaldırırsak, dışarıdan herkes Türkiye’ye gelse, güvenlik dışında bir engel koymasak, bomboş ekilmemiş Anadolu toprakları ekilip biçilir. Hem tarım ürünleri dört beş misli artar, hem de bunların ikmalini yapacak sanayi sektörümüz Türk işçisi sayesinde gelişir.
Emek aldığı ücretin en az iki misli iş yapar. Ülkemize gelen işçi birini alıp ülkesine götürecek, birini de ülkemizde bırakacaktır. Ülkemiz, Türk işçisi kadar yabancı işçiye de ihtiyacı olan bir ülkedir. 80 milyon nüfusun beşte ikisi 32 milyon işçi eder. Demek ki Türkiye’nin 32 milyon yabancı işçiye ihtiyacı vardır. Bunlar Türkiye’ye getirilse, her biri yılda en az 10 000 lira bıraksa, her yıl 320 milyar Lira para bırakacaklardır, bu da 100 milyar dolar edecektir.
O halde, Muhterem Cumhurbaşkanı ikinci bir kararnameyi daha yayınlamalıdır; Türkiye’ye girişlerde vizeler kaldırılmıştır. Her ülkeye giren bir telefon alacaktır ve o telefon içine konan cihazla nerelerde bulunduğu anbean tespit edilecektir. Ona “konuk pasaportu” verilecek, kendi ülkesinin pasaportunu ise emniyete verecek, ayrılacağı zaman alacaktır.
Bunların sigorta problemi vardır. Bu sigorta problemini de kuracakları kooperatifle çözeceklerdir. Her ülke veya sosyal grup (aynı dili konuşanlar) Türkiye’de kooperatifler kurarlar. Kooperatif onları sigorta eder. Kendi ülkelerindeki sigorta sistemini uygular. İşçiler o kooperatifin ortağı olurlar. Türk işletmeleri onları sigortasız çalıştırır. Kooperatif onlara işçilik faturasını keser. Bu faturada onların sigorta payları da yer alır.
Ülkelerdeki sigorta giderleri az olduğu için işletmeler ucuza mâl olacaktır. Böylece Türk mallarının maliyeti az olacağı için dünya piyasalarında kolayca yer alacaktır. Türkiye’de işletmeler artacak ve üretilen mallar da satılacaktır.
Kaldı ki çalışanlara Dolar değil Türk Lirası ödenecektir. Onlar da ülkelerine dönerken Türk mallarını alıp gitmeyi tercih edeceklerdir. Böylece yabancılar gelmiş, çalışmış ve karşılığında Türkiye’den mal almış ve gitmiş yani bize ortak olmuş olacaklardır.
Muhterem Cumhurbaşkanımız bu kararname ile Türkiye’nin gelirini en az yılda % 50 artıracaktır. O halde iki büyük potansiyelimiz var; gümrükleri kaldırma potansiyeli, vizeleri kaldırma potansiyeli. Kaynaklarımız bitmedi. Bizim bir başka potansiyelimiz de turizm potansiyelidir. Ülkemiz merkezi yerdedir. Herkes Türkiye’ye gelmek ister. Ayrıca Türkiye’nin havası çok temizdir. Bunun iki sebebi vardır. Biri, sanayileşme henüz olmamıştır, hava kirlenmemiştir. İkincisi ise Sibirya’dan kalkan rüzgâr Boğaz’dan geçerek güneye gider, devamlı oksijenli hava getirir. Karadeniz’in dağları da havayı tertemiz yapar.
Türkiye aynı zamanda ticaret merkezidir. Dünyaya Londra veya New York Yahudileri değil, İstanbul Yahudileri hâkim olabilirler. Rothschild veya Rockefeller Türkiye’de yetişir. Türkiye Yahudileri onların seviyesine çıkar. Bunun iki sebebi vardır. Yahudilerin merkezi İstanbul ve Kudüs’tür. Bugün İsrail’de pek çok Türkiye veya Türkistan Yahudileri yer alır.
Tarihte olduğu gibi neden yeniden üçüncü binyıl uygarlığında insanlığa barış içinde hizmet etmeyelim?