“Kur’an Düzeni”nde ekseriyet kararı yoktur, onun yerine 25 çeşit karar şekli vardır. Ben burada onların hepsini anlatmayacağım, sadece birkaç tanesini anlatmaya çalışacağım. Kararlarda sayısal kararlar alınır. Mesela bütçe rakamlarla oluşturulur.
Bu kararların dört türlüsü vardır.
1- ÖLÇME USULÜ. Bilirkişiler ölçerler. Örnek olarak, bütçe nüfusa göre illere bölüştürülecekse, bilirkişiler nüfus sayımını yaparlar. Burada kararı veren ilimdir, deneydir. Sayılar bulunur. Toprağa göre bölüştürülecekse, yine burada da karar verenler bilirkişilerdir. Ölçüleri örnek olarak her üniversite yapar. Bunlar arasında ihtilaf yoksa, demek ki ölçme doğrudur. Küçük farklar hesaba katılmaz. Büyük farklar varsa, deme ki ölçme ve sayma yanlıştır, kabul edilmez.
2- Orta değer. Miktarlarda halkın arzusu esas alınacaksa örnek olarak Kanal İstanbul’a bir miktar bütçeden pay ayrılacaksa, milletvekillerine sorulur. Her milletvekili kendine göre bir miktar belirler. Bunlar sıralanır; en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. “Orta Değer” topluluğun kararıdır. Çünkü orta değere herkes etki etmiştir ama etkisi eşittir. Beş bin olan orta değere 50 000 veren de 501 veren de eşit şekilde etki etmiştir. Oysa ortalama değerde böyle bir adalet yoktur.
3- Sıralama usulü. Bir topluluk kendisine başkan seçecekse “Sıralama Usulü” kullanılır. Herkes adaylara olumlu oy verir yani bütün adayların başkanlığını kabul eder. Etmiyorsa o topluluktan ayrılır. Topluluk herkesin herkesi başkan kabul ettiği kimselerden oluşur. Ortak başkanımız olsun deyip bir araya gelenler topluluk oluştururlar. Herkes diğerlerinin başkanlığını baştan kabul etmiştir. ‘O başkan olursa ben yokum’ diyen, o topluluk içinde baştan yer almaz. Erdoğan’ın veya Kılıçdaroğlu’nun başkanlığını kabul etmeyen Türkiye’yi terk etmelidir. Seçim sadece tercihte olur. Herkes başkanları sıralar; ‘bana göre önce bu, sonra bu, sonra bu’ der. Kendisini en sona koyar. Adayların aldıkları sıraların tersleri toplanır, en çok derece alan başkan olur, diğerleri de sıra ile başkan yardımcıları olurlar.
4- Hesaplama. Birçok kararlar hesaplanarak alınır. Ölçme kadar hesaplama da önemlidir. Bir çuval patatese şu kadar lira vermek takdirdir, uzlaşmadır ama kilosu beş lira deyip ölçüden sonra fiyatla miktarı çarpma da sayı ve hesaplama ile karar alma şeklidir.
Başkanlık seçimi gibi sayıya dayanmayan birçok kararlar sayıya dayandırılmaya çalışılır ve herkesin sayı katkıları hesaba katılarak alınmış olur.
Bakınız, burada ekseriyet sistemi yoktur. Bazen sayı ile ifade edilmeyen karar alınması gereken yerler olacaktır. Buralarda da nicelik-nitelik kararı alınması gerekir.
1- İcma Kararları. İlim sahiplerinin birbirlerinin etkisi altında kalmaksızın ilmen tesbit ettikleri hususlardaki beraberliğidir. Herkes ayrı ayrı çalışmış ve aynı sonuca varmıştır. Dünyanın çapını değişik ilim adamları ölçmüş ve bugün bildiğimiz çapı bulmuşladır. Nasıl ölçtüklerini de bildirmişlerdir, aksi iddia edilemez.
2- İttifak kararları. Bir araya gelmişler, konuları tartışmışlar ve sonunda birbirlerini ikna ederek bir sonuca varmışlardır. Bu da ikinci derecede topluluk kararıdır. İcma icmayla, ittifak ittifakla değiştirilir.
3- Ortak vekil kararları. Buna “istişari karar” denir. Bir konuda karar alınması gerektiğinde ittifak edilmiş ama karar şeklinde ittifak hâsıl olmamışsa, örnek olarak sağdan veya soldan yürünmesinde ittifak var ama hangisinde olacağında ittifak yoksa, o zaman ortak vekil seçilir, sen benim yerime karar al denir. Ortak vekil ittifakla seçilmiştir. Vekilin aldığı karar asılın aldığı karardır. Dolayısıyla ittifakla alınmış karar olur. Ortak vekil müvekkiline danışmak zorundadır. İstişare eder. Bir mecliste istişare eder. Başkalarına danışmaz ve kararı erteleyemez. Aldığı karar ortak karardır.
4- HAKEM kararları. Ortak vekilde ittifak edilemezse, o zaman gruplar oluşur, ortak vekillerde birleşenler vekillerini seçerler. Bunlar hakemlere gider. Hakemin birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçer; başhakemi hakemler seçer. Başhakem ortak vekil olmuş olur. Burada da anlaşamazlarsa yani hakemler de seçemezlerse o topluluk dağılır.
Cemil Çiçek, ortağı olduğu Akevler’i dışlamasaydı da Akevler’in Anayasa Çalışmalarına kulak verseydi, bugünkü durum olmazdı...