Süleyman Karagülle
Sam Adiyan SLT - CEMAAT Şerhine Açıklama
18.02.2012
6536 Okunma, 1 Yorum

 

Adiyan- Ayet istisnadır.

Karagülle- Dilde istisna kelimeleri vardır. Biz istediğimizi istisna edemeyiz. Şartlı emirler vardır. Biz şartlar koyamayız. Mutlak, mutlak olarak delalet eder.

 Bakara 239’da  ‘kema gallamaküm’ün faili resul da olur. Onun öğrettiği ile kılmamız farz kılınmıştır.

Karagülle-Biz ümmi nebiye tabi olmakla emrolunduk. O nasıl namaz kıldırdıysa öyle kılarız.

“Fe in hıftum fe ricâlen ev rukbânâ(rukbânen), fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûn” (Bakara 239)

Burada failin Resul olabilmesi için Alak suresini atlamak gerekir. Bildiğiniz gibi Alak 5’te “Allemel insâne mâ lem ya’lem.” Denmektedir.  Yani fail Allah’tır. Öte yandan Bakara 239. Ayette önemli bir husus daha vardır: “fe iza emintum” iadesi  şartlı bir istisna ortaya koyduğunu açıkça göstermektedir.

 

- Resulün öğretmesi de Allah’ın öğretmesidir. Fa tamim içindir. Her ne zaman emin olursanız demektir. İstihsan illa ile olur.

 

Adiyan - Mesela İsra suresi 71. Ayette “bi imamihim” kelimesi kullanılmaktadır. Buradan yola çıkarak toplumun önderlerinin olması gerektiği sonucuna varabiiriz. Ancak, SLT ayetlerinin hiç birinde bu veya buna benzer bir kelimenin kullanılmadığını da düşünmek gerekir.

 

- Kuran’daki “ke” harfi dört manaya gelir. 1) Muhammed, 2) Allah’ın resulü, 3) Başkan veya nebi, 4) Mümin veya insan. Kurallı erkek çoğullara cemaatlere hitap eder, başkana hitap topluluğa hitaptır. Kuran’ın yorum kurallarını kendin koyarsın. Onu her yerde kullanmak gerek. Kuran’daki Ke’leri Muhammed olarak anlamak mümkün değildir. Yaşlılıkta yanına anne baban ulaşırsa ifadesinde bu Muhammed olamaz. Bir namazı birlikte ikame etmek ancak imam ile mümkündür. Seni ayakta bıraktılar ayetinde de açıkça bellidir. Bir yerde değil topluca ifa edilen her namazın emrinde imam şartı vardır.

 

- İmamdan bahsetmektedir.

-O gün herkes imamları ile çağrılır, seni hakem yapmadıkça iman etmiş olmazlar ayetleri nedir?  Her ayette imam kelimesini tekrar edecek. Başkan namazı kıldırır. Başkası kıldıramaz.(17/71,4/65)

Evet, Kur’an IMAM’dan bahseder.

-“Fe lâ ve rabbike lâ yu’minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecera beynehum, summe lâ yecidû fî enfusihim haracen mimmâ kadayte ve yusellimû teslîmâ” (4/65)

Bu ayeti kıyasınızda bir delil olarak alırsınız ve dersiniz ki: “Eğer toplulukta bireyler önderlerinin verdikleri hükümlere itibar etmezler ise iman etmiş sayılmazlar” veya bunun gibi bir kıyas geliştirebilirsiniz.

“Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ” (17/71)

Veya bu ayete dayanarak diyebilirsiniz ki: “her topluluğun bir önderi/lideri olmalıdır” vb.

Ancak bu kabil konularda bizlere bırakılmış geniş bir alan vardır ve insanlar kendi özgürlük alanları içerisinde ihtiyaçlarına göre kararlar verip uygulayabilirler. Bunun herhangi bir sakıncası yoktur.

Fakat, bu iki ayetin Nisa 102 ayet ile olan ilgisi nedir? Veya SLT ile?

Nisa 101,102, 103. Ayetler SLT kavramının ISTISNAI HALLERINI ortaya koyar. Sefere çıkıldığında, bir şeyden korkulduğunda vb. gibi hallerde

Daha kısa yerine getirilmesinde sakınca yoktur

Bir arada yerine getirilmesinde sakınca yoktur (nisa 102)

Binek üstünde, yürüyerek veya oturmuş veya yan yatmış olarak yerine getirilmesinde sakınca yoktur.

Ancak Nisa 103. Dikkatle incelendiğinde, bu istisnai hallerin geçici olduğu ve normal şartlara dönüldüğünde SLT’ı da kıvamında yerine getirmek gerektiği söylenir. Kaldı ki, Nisa 102. Ayettin başında “Ve izâ kunte fîhim fe ekamte” ifadesinde “senin arkanda” anlamına gelebilecek bir kelime yoktur.  Nisa 102, “ordunun idaresi” şeklinde yorumlanabilir.  Savaş halidir ve istisnai bir durumdur. Ancak bu durumu SLT kavramına tahvil etmenin lafzen imkanı yoktur.

 

 - Kuran usule dayanır. Usulü Kuran’ı yorumlayan kendisi seçer. Usulde, çelişki yoksa varılan hükümler icmaa aykırı değilse, imkansızları içermiyorsa, sonunda yaşanabilir bir sistem ortaya koyuyorsa o usul kabul edilir usuldür. Bizim usulümüz vardır. Bütün Kuran’ı o usulle yorumluyoruz. Siz bir ayete koyduğunuz bir varsayımla olayları izah ediyorsunuz. Hep orada dolaşıyorsunuz.  

 

- Nisa 102 ayeti kalıcı değil  Namazı biz Nisa 102 ile cemaat yapmıyoruz. Kuran’daki rüku edenlerle rüku edin ile yapıyoruz. Salatın müfret, emrin cemaatta olmasından anlıyoruz. Rüku namazda değilse biz ne zaman rüku edeceğiz, namazdan başka rüku da mı yapacağız, namazdan başka secde de mi yapacağız, namazdan başka kıraat de mi yapacağız. Emir vücubu ifade eder. Onları ne zaman yapacağız.  Beraber olma yalnız savaş için gerekli değil her zaman gerekli. Her zaman başkan yöneticidir.

-“SLT’ın müfret, emrin cem olmasından anlıyoruz”  diyorsunuz. Acaba böyle ifade ediliyor olamsının sebebi CEMAAT değil de, SLT eden herkesin tek bir hedefe yönelmeleri kastediliyor olabilir mi? Vaktin sebebi nedir? Başkan yöneticidir. Bu konuda hiçbir ihtilaf yok. Ancak Başkan SLT’ı nasıl yönetir? Başkan SLT’tan muaf mıdır ki başkalarını yönetsin?

Bir örnek vermek isterim. Bildiğiniz gibi dünyanın yörüngesinde çeşitli amaçlara hizmet eden UYDU’lar vardır. Mesela uydu ile sizin bulunduğunuz bölgenin fotoğrafını çekmek istiyorsanız uydunun sizi görebilecek bir konumda olması gereklidir. Yani tam üstünüzde olmalıdır. Aksi halde başka bir şeyin/yerin fotoğrafını çeker sizin bulunduğunuz bölgeyi değil.  Yani SLT’ı vaktinde yerine getirirken kastedilen şeyin sebebi de bu olabilir mi? Niçin SLT kavramını topluluğu disipline etmek şeklinde anlamamız gereksin?

“Rüku namazda değilse biz ne zaman rüku edeceğiz, namazdan başka rüku da mı yapacağız, namazdan başka secde de mi yapacağız,” EVET, SLT’dan başka RÜKÜ yapacağız, Secde yapacağız. SLT’dan önce veya sonra da yapabiliriz, ancak bu eylemleri SLT kavramına bağlamak mümkün değildir. Lafzi de değildir. Kur’an SLT, RÜKU ve SECDE’nin her birinin birbirinden bağımsız ve farklı olduğunu söylüyor. Bunlar nasıl bir araya getirilip bir ritüel haline sokulabilir? Bunun hiçbir dayanağı/delili yok.

Rüku ve Secde’yi zamandan bağımsız, dilediğimiz her zaman, SLT’ı ise vaktinde yapmak gerekir. Emrin vücubu budur.

“Yâ eyyuhellezîne âmenûrkeû vescudû va’budû rabbekum vef’alûl hayre leallekum tuflihûn” (Hac 77) Yani namazdaki Rüku ve Secde başka bir şey, buradaki rukü ve Secde başka bir şey midir? Yine Hac 26. Ayette anlatılan şeyin SLT ile ilgisi nedir?

Başkanın yönetici olduğu doğrudur. Toplumun her zaman birlikte olması gerektiği de doğrudur. Ancak bu beraberliği getirip SLT kavramına sıkıştıramazsınız veya bağlayamazsınız. Burdan şu anlaşılmamalıdır: “Bir arada SLT yerine getirilemez” Hayır, bir arada iken de SLT yerine getirilebilir. Cuma da bunun içindir, ancak “bir arada iken” ifadesinden kasıt cemaat düzeni değildir. Herkes bireysel SLT ederler ancak kıraatleri toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenmiş olan şeylerdir ve herkes aynı kıraati yapar. Sesli olarak.(toplumsal talep dile getirilir, her SLT eden aynı talebi seslendirir) Bireysel yerine getirildiğinde ise, dilediği şeyi kıraat eder. (Dilediği şeyi ister)

 

- Namazın müfret, emrin cemaat olduğuna verdiğiniz cevap hakiki manayı karinesiz terktir. Muhkemin müteşabihe göre tevilidir. Rüku için söylediğinizde de aynı iddia söz konusu. Vakitsiz rüku, vakitsiz secde nasıl topluca yapılacaktır. Rüku edenlerle nasıl beraber rüku edilecektir. Biz topluca emredilmiş olan emirleri namaz içinde topluyoruz. Böylece Kuran’daki emirleri yerine getirir hale getiriyoruz.  Bunu biz yapmıyoruz. Peygamber yapmış bütün sahabeler yapmış. Sizin görüşte olan bir alim bile çıkmamış. Yahudiler, Hıristiyanlığı bozdular. Şimdi de Kuran’ı bozmaya çalışıyorlar. Siz onların etkisindesiniz. Kuran’ı kavramadaki kabiliyetiniz, sizin samimi olduğunuzu gösteriyor. Sabreder devam ederseniz bizim dediğimize geleceksiniz. Yani ehlisünnetin icmalarını kabul edeceksiniz.

 

- Cematte sesli nasıl okunacaktır.

- Orada cemaatle namazın tarif edilmesi imam için söz konusudur. Kişiler için tarif ediyorsa sünnet namazları için söz konusudur. Orada namaz değil okuma şekli anlatılıyor. İktiza ile delalet olabilir. İbare ile delalete etki etmez.

Cemaatten kasıt Cemaat düzeni değildir. BIR ARADA anlamında kullanılmalıdır.  Mesela toplumsal bir talebin herkes tarafından aynı anda aynı şekilde seslendirilmesi mümkün değil midir? Kesinlikle mümkündür. Bunun örnekleri de vardır. Kızılderililerden budizme varana kadar. Hepsinde vardır.

Asıl büyük problem, SLT kavramının rekatlara sıkıştırılmış olmasındadır. Diyelim ki Rekat doğrudur. O halde HAŞIUN kavramının gerekliliğini tartışmak gerekir. Bu ifadeyi yok sayabilir miyiz? Bunu yok sayamayacağııza göre, bir Huşu/konsantrasyon elde edildikten sonra rüku ve secde ile bu konsantrasyonu nasıl koruyabilirsiniz? İkinci rekatta huşu’nuza kaldığınız yerden devam etmeniz mümkün olur mu?

Kızılderililer, Budistler, Hıristiyanlar vd. toplu eylemlerinde de sesli okurlar. Hep birlikte.

- Farklar vardır. İcma yoktur.

- Nerede icma varsa orada uymak zorundayız. İcma olmayanda kendi içtihadımızla, mahalli icmalarla yaparız. İcma olmayan yerler vardır. O halde hepsini bırakalım bırakalım mı?

-Trafik kuralları ile ilgili ICMA yapılabilir, buna uymak da gerekir. Ancak Kur’an ın ortaya koyduğu ödevler üzerinde yapabileceğimiz şey, onları anlamak olmalıdır. Kur’an ın icmaya ihtiyacı yoktur. İCMA’ya kendi özgürlük alanımızda ihtiyacımız vardır. Mesela Oruç emredilmektedir. Ancak orucun şekli Kur’an da yoktur.  Bu şekil, daha önce emredilmiş olduğu gibidir. Yani önceki ümmetlere emredildiği ve onların yerine getirdiği gibidir. Niçin biz bunu görmemezlikten gelip sırf farklı olmak adına ICMA var diyerek lafzın mecrasından çıkıyoruz?

 

- İcma asıl Kuran’ın anlaşılması için gereklidir. Dilin ne anlama geldiğinde icmaya başvurmazsak, biz nasıl mana vereceğiz. Cebelin dağ olduğunda icma varsa o manayı vermek zorundayız. Muhkemat bunlardır. Müteşabih ise icma olmayan hususlardır. Oralarda rasihlerin içtihatlarına uyulur. Kuran’da olmayan hiçbir şey yoktur. Orucun farzları vardır. Fecirden geceye kadar. Yemeyeceğiz, içmeyeceğiz, ve cinsi ilişki kurmayacağız. Bunlar Kuran’da yok mu? Oruçta icma edilen de bunlardır. Siz Kuran’ın tamamını okumadınız galiba.

 

- Gerçekte SLT ile ilgili de bir ICMA’dan söz etmek mümkün değildir. Farklılıklar varsa ICMA yok demektir. Kısmen ICMA vardır Kısmen yoktur bahanesi ile SLT kavramını nasıl harcayabiliriz? Ruku ve Secde’de bir icma’dan söz edilebilir. Ancak bu ikisinin SLT ile ilgisi nedir ki, SLT’da icma vardır diyebilelim?

 

- Bir müessesenin icmaları vardır. Bunlar farzdır. İcma olmayanlar farz değildir. Sen kendi içtihadına göre tamamlarsın. Kuran’ın farzlarında icmanın olmadığı yer yoktur. Abdestin farz olduğunda, yıkanma veya mesh edileceğinde, cünüp olunca yıkanacağına, cemaatle kılınmasının efdaliyetine, Kıyam kıraat rüku ve secde edileceğine icmalar vardır. Sahabelerin icması vardır. Onların fiili ve kavli icmaları tüm bin yılları kapsar. En çok icma salatta vardır. Çünkü herkes kılmıştır. Oruçtaki icmalar çok azdır. Çünkü oruç görünmez.

 

- Nasıl konsantre olacağız.

- İmamın açıkça kıraat etmediği yerlerde, rükuda secdede. Bahaneler delil olmaz. Bir anlayışa delil aranmaz, delile göre amel edilir.

İmam ile konsantre olamazsınız. Rüku ve secdede de konsantre olamazsınız. Haşiun SLT içindir, Rüku ve Secde için değil. Konsantre olmak kolay da değildir. Bu bir eğiti gerektirir. Bu yüzden sabırla düzenli olarak yerine getirilmesi istenir. Abdest ile konsantre olmaya başlayacağız ve kıyamda kıraat ile bunu tamamlayacağız. Tamamlayabildiğimiz süre içinde.

Delil olan şey Kur’an ın tarif ettiği şeydir. Bilginin yetersiz olduğu hallerde yapılan yorumlar sadece tahminlere dayanır. Geçmişin yaptığı budur.

 

- Salat içinde huşu ederler diyor. Salatı huşu ile kılarlar demiyor. Fi harfi istiabı gerektirmez. İmamın okumadığı yerlerde rüku ve secde de huşu ederler deniyor. Kaldı ki sünnet namazları vardır. Sünnet namazları cemaatle kılınmaz. Sizin ileri sürdüğünüz sebeplerden olabilir. Cemaatle kılınan namaz ayrıdır, ayrı ayrı kılınan namaz ayrıdır. Ayrıca teheccütte ayrı ayrı namaz kılmayı da emretmiştir.

 

- Sabir nasıl cemaat olacak.

- Birbirimize dayanarak sabredeceğiz. Başkanımızda birleşerek sabredeceğiz.

-“SLT ve Sabır ile isteyin” ifadesi, SLT kavramının ortaya koyduğu hedefe ulaşabilmek için çalışmak (self education) gerektiği ile ilgilidir. Kişinin kendini eğitmesi ve belli bir olgunluğa ulaşması gerekir.   Nihayet, istenen hedefe ulaşmasıdır.

Zaten SLT kavramı ile istenen şey, “karşılılıklılık” oduğuna göre, ihtiyaç olan şeylerin alınması da son derece doğaldır. Mescitte cemaat olursunuz. Mescide dahil olanlar cemaat olurlar. SLT ise herkes içindir. Mescide dahil olmayanları da kapsar. Topluluklar sosyal birlikteliklerini mescitte kurarlar, toplantılarını yapar ve kararlar alırlar. SLT ile bireyler evrensel bilgi ağına bağlanırlar.

 

- Allah insanı hem topluluğun ferdi olarak var etti, hem de ona kendi özgür hayatını verdi. Topluluk içinde hür olarak yaşayacaktır. İçtihatlarına göre sünnet namazlarını kılacak, icmalara göre de farzlarını kılacaktır. Hürriyeti içinde sünnet namazlarını kılacak, topluluk içinde de farz namazlarını yerine getirecektir. Sünnetlerde kainatın rabbine, farz namazlarda da onun halifesi olan insanlığa, topluluğa hizmet edecektir. İmamın emrine girmeyecek, imama tabi olacak. Namaz makalemizi okumanızı öneririm.

 

- Ahiretle ilgisi yoktur.

- Biri ahiretten bahsediliyor derse, biri de dünyadan bahsediliyor derse tercihi nasıl yapacağız. Her ikisi birden kastediliyor dememiz gerekmez mi?  Namazın dünya işlerimizi düzenlediği kesin. Onun için cemaatle kılacağız.-  Süğnnet namzlarını da ahiret için yapacağız.

Doğrudur SLT kavraının ahiret ile ilgisi yoktur. (eylemsel olarak) Dolaylı olarak dünya işlerinin düzenlenmesine de katkı sağlar. Bu da doğrudur. Ancak salat bu kadar basit değildir. Temelde kişinin olgunluğu ve tekamülü içindir. “hikmet” e ulaşmanın yegane yoludur. (“hikmet” kavramı tasavvufi algısıyla basit ve sadece tasavvufa sıkıştırılabilecek bir şey değildir. Bilgi kadar önemli ve bilgi kadar yaygın olmalıdır) Bilgiyi yaratan “hikmet”i de yarattı ise, demek ki kodları hikmet ile çözeceğiz. Ama önce “hikmet”i bulmak gerekir. Nerde bu “hikmet”?

 

- Amellerin faydalarıdır. Namazda emredilen farzların icma ile sabit olanlarında hikmeti arayacağız. Onların hikmete mebni olduğuna inanacağız. Çünkü Allah bize abes bir şeyi emretmez. İcma ile sabit olmayanları da hikmete dayanarak illetlerini bulacak ve illetlerle sorunları çözeceğiz. Bu kelimeler size fazla bir şey söylemez. Ama zamanla bunları öğreneceksiniz. Ve anlayacaksınız.

 

- Kitaba temessük salat rahmetine sebeptir.

- Kitaba temessük etmek Kuran’a da olabilir, kanunlara da olabilir. İkame edilen salat ayrıdır. Ve harfi ile atfedilmiştir. Biri diğerinin sonucu değildir. İkisi ayrı ama birden olması gerekir.

“İkisi ayrı ama birden olması gerekir.” NİÇİN? Rüku ve Secde ibadettir, SLT ise değildir. Nasıl birlikte olabilir? Rükü ve Secde zamandan bağımsız eylemlerdir, SLT ise zamanla bağlıdır. Niçin Rüku ve secdeyi sınırlandırıyorsunuz? Zekat’ı da SLT ile sınırlandırabilir misiniz?

 

- Rüku ve secde bedenin ibadetidir. Zekat ise mali ibadettir. Mali emirleri zekatta toplarız bedeni emirleri namazda toplarız. Topluluk olarak yapacaklarınız müesseselerde ifa edilir. Ferden yapacaklarınız ise içtihadımıza bağlıdır ve imam yoktur.

 

-Kitaba temessük etmek bilgiye atıftır. Siz bir yazınızda dillerin kaynağının aynı olduğu dolayısıyla dillerin aynı olduğunun ispatlanması gerektiğini söylüyorsunuz. Haklısınız. Sadece dillerin değil, mevcut bütün bilimlerin kaynağı aynıdır, Kur’an ın kaynağı da aynıdır.  Hepsi aynı yazılı belgenin bölümleridir. Dolayısıyla konuştuğumuz dil ile ifade edeceğimiz her şey KİTAPTANDIR.

“Mâ esâbe min musîbetin fîl ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr” (Hadid 22)

“Ve kâlellezîne keferû lâ te’tînes sâah(sâatu), kul belâ ve rabbî le te’tiyennekum âlimil gayb(gaybi), lâ ya’zubu anhu miskâlu zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve lâ asgaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbin mubîn” (Sebe 3)

Eğer her şey bir kitapta yazılı ise, hangi bilgi (eylemler de dahil)  kitabın dışında olabilir?

 

- Kuran Allah’ın insanlığa sunduğu değişmez anayasadır. Zorunlu değildir. İsteyenler ona uyarlar. İsteyenler de istediği gibi anlarlar. Ama yalnız kitabı göndermiş onun beyanını da insanlığa öğretmiştir. (75/16-19,55/4) İsteyen herk ikisini kabul eder, ister birini kabul eder diğerini reddeder. Hesabını dünyada ve ahirette Allah verir.

 

- Rüku ve secde namazda değildir.

- Kuran’da yeri ve zamanı belirtilmeyen emirler ibadete ait ise onu namazda, hacda, oruçta, zekatta yaparız. Bu Kuran’ın üslubudur.  Kuran usül öğretmemiştir. Usulü Peygamberin uygulamasından biz çıkarırız. Namaza ait saydığınız bütün emirler Kuran’da vardır. Namaz onları tertip etmiştir. Daha iyi tertip bulursanız olur. Ama siz namazda yoktur diye atıyorsunuz.

 

-Şöyle düzeltelim: SLT’a ait bütün eylemsel emirler Kur’an da vardır. Ayrıca bir tertibe gerek kalmayacak kadar da açıktır. Rüku ve Secde’nin SLT kavramına ait eylemler olduğunun bir delili de yoktur. (kur’an da)

 

İddianız icmaya yani Kuran’ın muhkematına aykırıdır. Siz icmayı kabul etmeyebilirsiniz. Siz Kuran’ı istediğiniz gibi yorumlarsınız. Cemaat bulursanız gelirsiniz. Hesabını ise ahirette Allah’a verirsiniz. Mustafa Kemal de kendisinin kılmadığı namazlarda zorla Türkçe ezan okuttu. Ama 1400 senedir okunan hala okunuyor. Mustafa Kemal’in ‘Tanrı uludur’u unutuldu. Kediniz için istediğiniz gibi içtihat yaparsınız. Ama bizimle tartışırken ispatsız savları ısrar ederek kabul ettireceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.  Biz her söze kulak verir ondan sonra kendi içtihadımıza uyarız.

 

-Ben bu eylemler, yani Rüku ve Secde SLT kavramına ait değildir, ilgisi yoktur  dedim. Ancak SLT öncesinde veya sonrasında yapılamaz demedim. SLT’ınızı yerine getirirsiniz, sonrasında isterseniz rüku da edersiniz, secde de, bu kişinin hissiyatına kalmış bir şey, Veya dilediği herhangi bir zamanda rüku ve secde edebilir. Bunda bir sınırlama yoktur. Ancak bunları getirip SLT ile tertip ederseniz, SLT kavramını anlamamış olursunuz.

 

- Doğru söylüyorsunuz, sizin salat kavramından ne kastettiğinizi anlamış değiliz. Bize öyle geliyor ki siz de anlamış değilsiniz. Bizim salat kavramını çok iyi biliyoruz. Siz kabul etmiyorsunuz ama bizim salatımızı da anlamış bulunuyorsunuz. Diyelim ki rüku ve sücud bize kalmış keyfi olarak kılabiliriz. Tamam, biz de keyfimizle böyle kılıyoruz. Niye siz bundan rahatsız oluyorsunuz. Size, gelin illa da bizim kıldığımız namazı siz de kılın demiyoruz. Israr etmiyoruz. Milyarlarca namazımızı kılmayanlar var. Biz onlara sizin namazınız kötüdür, yanlıştır demiyoruz. Allah’a yapılan her dua namazdır ve makbuldür. Kuran Allah’ın son kitabıdır. Dolayısıyla en iyi namaz budur diyoruz. Yoksa biz cenaze namazlarını rükusuz secdesiz kılıyoruz ve ona da namaz diyoruz.

Namazı kılınız, ayetteki salat kelimesi marife olduğu için biz Kuran’ın öğrettiği namazı kılıyoruz. Yalnız müfret değil aynı zamanda marifedir.

 

-Ayrıca SLT’ı tertip edemezsiniz. Mesela, her insanın konsantrasyon şekli ve süresi farklıdır. Her insanın anlama/algı yeteneklerinin farklı olduğu gibi. Benim hangi sürede konsantre olacağımı usul çıkaranlar nereden biliyor?

 

- Bir hareketi topluluk halinde yapmanın da konsantrasyona katkısı vardır. Burada huşunuz biraz

eksik olur ama kunutunuz tam olur. Kunut kulak kesilip dinlemektir. Ayrı kılınan namazda nasıl dinleyeceksiniz.

 

-Kur’an bunu sınırlandırmıyor. Aksine kişinin kendisine bırakıyor. Siz SLT’ı disipline edemezsiniz, SLT sizi disipline eder.

 

- İçtihatları kişiye bırakıyor icmaları cemaate bırakıyor. Sünnetlerde serbest farzlarda uyumlu. İtaat farzdır. Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.

 

- Salat kavramının koyduğu kıyasla kalkmış oluyor.

- İcma ile anlaşılan salatın faydalarını biliyoruz. Sizin salatın faydalarını görelim, tartışalım, daha iyi ise elbette ona uyalım. Önce salatınızın ne olduğunu görelim. Mevcut namazı yermenin ötesinde yaptığınız bir şeyle karşılaşmadık. Sermaye mantığı karşı tarafı kötüler. Sonra işi bana bırak demek ister.

   ICMA ile anlaşılan SLT’ın faydası asker bir toplum yaratılmasına katkı sağlayabilir. Güdülen bir toplum. Zaten böyle de oldu. Raina toplumu. Kur’an bunu onaylamıyor. Bu sizi özgürleştirmiyor. Upgrade etmiyor.

Amacım geçmişi yermek değildir. Ancak geçmişle kör bir bağlantı kurmak da değildir. Sorgulamak gerekir.

 

- Evet, insan diğer insanlara karşı tam özgür olacaktır. Ama topluluğa karşı da tam uyumlu olacaktır. Yahut o topluluğu terk edecektir. Hicret demokrasisi var, isyan demokrasisi yoktur. Amacınız olanı yıkmak değilse siz başkalarının namazlarını ısrarla, inatla kötülemekten vazgeçin de kendi namazınızı ortaya koyun daha iyi ise ona uyarız. Siz bize yeni namaz getirmiyorsunuz, namazı bıraktırmaya çalışıyorsunuz. Namaz gereksiz derseniz tembeller belki size kulak vereceklerdir. Namaz yoktur demeniz namaz kılanları namazdan vazgeçiremez. Çünkü zaten herkes vazgeçmiş, kılanlar o şartlar altında kılıyoruz.

 

-SLT Kavramı ile önemli bir hata yapıldığına inanıyorum. Sizin Namaz ile elde edileceğini söylediğiniz/tarif ettiğiniz şeyler olası sonuçlarıdır. Tarif ettiklerinizin elde edilmesi mümkündür Ancak hepsi değildir. Aslı da değildir. Sadece sonuçları üzerine bina edilmiş bir SLT ile hedefe ulaşmanın imkanı yoktur. Bir önceki eleştirinizde, “Namazları toplantı olarak anlıyoruz” diyorsunuz. Bu anlama kısmen doğrudur. Fakat, siz insanın varlığını ikiye ayırıyorsunuz “Beden ve ruh varlığı ile mal varlığı”. Bu şekilde algıladığınız zaman, SLT kavramının sadece içinde yaşadığınız küçücük bir sosyal topluma tahvil etmiş olursunuz ve onun Evrensel formunu kaçırmış olursunuz.

 

İnsanın bir beni vardır. Çevre ile ilişkisini kestiği zaman o ben, tek olan Tanrı ile ilişki kurar. Onun şekli ve biçimi yoktur. O şahısla Tanrısı arasında doğrudan ilişkidir. Ona herkes ulaşamaz. Kimse gücünün yettiğinden fazlasına varamaz. O zaten çevresi ile ilgilenmez, sizin ve bizim gibi tartışmaz. Ama o beni var eden Tanrı çevreyi yaratmış çevreden yararlanarak yaşama imkanı vermiştir. Tanrı isteseydi onunla özel ilişki kuranları doğrudan doyurabilirdi. Ama İsa dahil herkesi çevreye muhtaç etmiştir. Yaratıcı bununla da kalmamış, ben’e benzer benler var etmiş insanı onlarla diyaloga geçirmiştir. Onlar arcılığıyla da kendisini bildirmiştir. Kuran budur. Seslerden ve sözlerden ibarettir. Başkalarından bize gelmiştir. Allah’ın bize ilhamı veya vahyi değildir. Siz bunun çok ötesinde bir şey diyorsunuz. O namaz bize yetmiyor. Bizim Kuran namazına ihtiyacımız vardır. Çünkü biz yemeden yaşayamıyoruz. Eminiz ki siz de yiyorsunuz. Kuran’ı indiren Tanrı ile bize su içiren Tanrı aynı tanrıdır. Tanrı da ikilik yoktur.

 

SLT aynı zamanda bir toplantıdır. Evrensel bir toplantı. Her varlık SLT ile bilgi paylaşımında bulunur. Kendi bilgilerini aktarır ve ihtiyacı olanları talep eder. Siz de SLT ile kendi bilgilerinizi paylaşır ve ihtiyacınız olanı alırsınız.

- Kuran namazını terkedelim.

- Sizin namazın ne olduğunu duymadık. Biz 1400 senelik namaz anlayışımızı size dayatmıyoruz. Madem ki sen namazı öyle anlıyorsan sen de öyle kıl. Ama o namazla bizim birliğimize gelemezsin. Ama biz size saygılıyız, her türlü medeni ilişkilerimizi kurarız. Sizi dinleriz, cevap veririz ama bize ne olduğunu dahi söyleyemediğiniz namaz için namazımızı bırakmayız. Size göre namaz nedir?

Tam aksine, ben Kur’an namazına dönelim diyorum.

Soruyu şöyle sormalıyız: Kur’an a göre namaz nedir?

Benim anladığım şudur:

SLT  Allah’ın yarattığı bilgi ağında kozmik iletişime katılmaktır. Abdest temizlik değil, Haşiun’a hazırlıktır.

SLT’ın temel prensipleri Kur’an da bellidir. Ancak bunu dizayn edemezsiniz. Her insanın algısı farklıdır. Kaç dakikada haşiun olabileceğini belirleyemezsiniz. Kimileri 1 dakikada olabilecekken, kimileri de 10 dakikada olabilir. Bunu belirlemenin imkanı yoktur. Rekat düzeni haşiuna izin vermez. Ayakta ve yüksekçe yerde kıraat etmek, üretilen frekansın daha geniş alana yayılmasını sağlar. Algılamanın en kolay şeklidir.

 

Kozmik iletişim kurmak sözünden biz bir şey anlamıyoruz. Kozmik iletişim kuruyorsanız, neden üşüdüğünüz zaman soba yakıyorsunuz. Kozmik iletişimi ruhunuz kurar. Bedenle mi kurar yoksa bedensiz mi? Bizim bilgimize göre ruhumuz ancak bedenle bu iletişimi kurar. Siz aksini iddia edebilirsiniz. Ama sizin önerdiğiniz namaz sadece düşünme namazıdır. Kuran namazı ikame edin diyor.  Namaz insanlara vakitler içinde emredilmiştir. Namazın manası o değilmiş. Kim söyledi. Size Cebrail gelmiş de yanlış anlamışsınız öyle değildir diyorsa mucizenizi gösterin. Yoksa kendi anlayışınızı bize nasıl kabul ettirmeğe çalışırsınız. Bizimle sizin dediğinizi kabul ettirmekle uğraşmayacaksınız. Bunun için tartışmayacaksınız. Doğruyu aramak için tartışacaksınız. Bana göre böyledir siz ne dersiniz deyip bizi düzeltmek için değil kendinizi düzeltmek için tartışmalısınız, biz zevkle sizinle tartışıyoruz. Bir hatanız varsa düzeltelim diye. Sünnet namazlar için sıkı kurallar fıkıhta yoktur. Sizinle tartıştıktan sonra bende bu husus aydınlığa kavuştu.

 

-Bu konuda eleştirildiğim en temel nokta “Resulullah’ın uyguladığı şekil” ile ilgilidir. Rüku ve secde’nin nasıl yapılacağı da Kur’an da açıklanmıştır. Eğilmenin ve yüzükoyun secdeye kapanmanın anlaşılmayacak bir tarafı yoktur. Ruku ve secdeyi SLT’dan ayırdığımız zaman geriye şekil açısından hiçbir şey kalmaz. İçerik de zaten sorgulanmamaktadır..  SLT’dan önce veya sonra Ruku ve Secde edilebilir. Bu kişinin kendisine kalmış bir şeydir. Asıl problem, şekilde değil, içeriktedir. Bu haliyle, SLT dünya için olduğuna göre, konferans veren bir hatibin karşısına da insanları dizebilirsiniz. Hiçbir farkı yoktur. Sonuçta elde edilen şey, şeklen ve kural olarak aynıdır.

 

- Zaten Kuran namazla bize bunu emretmektedir. Biz bu dünyaya zahiri yaşayalım diye geldik. Yoksa Allah’ın zatı ile ilişki kuracaksak onu buraya gelmeden orada kurardık. İnsan Tanrı değildir. İnsan Tanrı’dan gelen ama bedene hapsolmuş varlıktır. O artık dışarıda değildir. Beden arabasının kaptanıdır. O araba sürmekle yükümlüdür. Tanrı’nın ona ihtiyacı yoktur. İnsanları onu sevsinler onunla diyalog kursunlar diye yaratmadı. Tam tersine ondan kopmuş olarak, iş yapsınlar diye yarattı. Biz onun oğulları değil kullarıyız. Görevimiz onu sevmek değil ona iş yapmaktır.

Kalbi fiiller iradi değildir. İradi olan bedeni fillerdir. Biz amelden sorumluyuz. İlimden değil ilmi talim etme amelinden sorumluyuz. İçtihat etmekle mükellefiz ama içtihatta isabet ettirmekle mükellef değiliz.

 

COMUNICATION SCHEME

COVERAGE AREA SCHEME

Yukarıda iki referans şekil bulunmaktadır.

Birincisi, iletişimin şekli, diğeri ise zamansal kapsama alanını gösterir.

İletişimin şeklini uzun uzun anlatmıştık. Burada SLT için ZAMAN’ın önemini anlatmak istiyorum.

Dünyanın etrafında uydular vardır. Bu uydular ile ietişim kurabilmek için uydunun kapsama alanında olmanız gerekir.  Çünkü bizim kablolarımız yok. Bağlantıyı Wireless yapıyorsak, mutlaka kapsama alanında olmalıyız. SLT için öngörülen zamanın önemi buradadır. Kur’an’da Zamanın önemine özellikle vurgu yapılırken, yön olarak herhangi bir ifade yoktur. (SLT ille ilgili olarak) Çünkü eğer kapsama alanı içerisindeyseniz, hangi yöne döndüğünüzün bir önemi yoktur.

- Kuranda kıbleden bahsetmeketdir. Sünnet namzlar için söylediğnşiz yorum yapılablşr. Ne varki Kuareanda hem cem cem oalark mesciid harama dönünz demde hem de müfret olaarkd mektedir. Hem imam kıbleye deönecejdşr. Hem cemaat. İmam yönegtmeyeecvk imama atbi olunacxak.

 

-Özetlemek gerekirse, insanbedeninde sahip olduğu iletişim aygıtları ile sisteme katılır. Bir internet havuzu gibi. İnternet her türlü bilgiyi içinde barındıran bir havuzdur. Her kullanıcı bu havuza erişir ve ihtiyacı olan bilgileri arayıp bulur/alır – verir. Internet havuzu bilgiyi alabileceğiniz yer olduğu gibi, bilgiyi yayınlayacağınız yerdir de aynı zamanda.

 

- İnternetten yararlanmak için bilgisayarınızı açmanız, internet alanına girmeniz, kablo veya kablosuz ona ulaşmanız gerekmektedir. Yazmanız veya okumanız için belli sahifeleri açmanız gerekmektedir. İşte namaz bu işlemleri yapmaktadır. Bu işleri yapmak için internet programcısının ve bilgisayar yazılımcısının kurallarına uymak zorundasınız. İşaret ettiği düğmeye basmak zorundasınız. Onun tarif ettiği düğmeye. İngilizce ise siz İngilizceyi bir İngiliz’den öğrenmek zorundasınız. Türkçe manaları ile bilgisayarı çalıştıramazsınız. O İngiliz de Muhammet’tir, onların arkadaşlarıdır. Bugünkü Araplar değildir.

 

Kur’an SLT kavramını tanımlarken “insanlar arasındaki diyalog”dan söz etmiyor veya bu yönde anlaşılabilecek bir ifadesi de yok. Niçin bunu sadece küçük toplumumuz içerisindeki basit bir iletişim olarak görmeye çalışıyoruz?  Eğer öyle olsaydı, çok daha basit yöntemlerle bunu yapmak mümkün olurdu.

 

- Kuran bir bütündür. Namaz onun içinde bir cüzdür. Tüm organlar uyumludur. Anne babanla ilgilenmekten başka, yakın aşiretten bahseder. Kabile ve şa’bdan bahseder. Kavmden bahseder, nastan bahseder, nihayet ademoğlundan bahseder. Biz küçük olduğumuz için dünyamız da küçüktür. Biz Tanrı mahlukuyuz. Onun eğilip bükülmemize ihtiyacı, temizlenmemize de ihtiyacı yok. Bizim var.

 

- Nasıl olduğunu söylemiyorum, herkes kendisi bilir.

- Kuran bizi söylememizi ve dinlememizi emretmektedir. Tartışırız. İttifak ettiklerinizi birlikte yaparız, ihtilafları ayrı ayrı yaparız. Nasıl yapılacağını söylemiyorsunuz çünkü bilmiyorsunuz.

- Mesele, nasıl yapılacağını bilmemek değildir. Bununla ilgili bazı yöntemler ve uygulamalar var. Kızılderililerden şamanlara, Budistlerden Hıristiyanlara kadar hepsinde Namaz vardır. Büyük oranda da Kur’an ın tarif ettiği SLT kavramına uygundur. Ancak, “Şu şekilde olmalıdır, doğru budur” demenin imkanı yoktur. Yukarıda da izah ettiğim gibi, bu eylem her bireyin kendisine özgü bir eylemdir.

 

- Yediğiniz yemek ve yiyiş şekilleri farklı olabilir, ama besini yemek zorundasınız ve ağzınızla çiğnersiniz. Her topluluğun namazları farklı olabilir. Ama topluluk ortak namazlarla oluşur. Her topluluğun ayrı dili vardır. Herkesin ayrı dili yoktur. Namazlar dil gibidir. Her topluluk kendi namazını kılarak birbirinden ayrılır. Onun için biz mahalli icmaları kabul ediyoruz. Kuran’ın namazı ilmihal üslubu ile tarif etmesinin hikmeti budur. Hıristiyanlar Hıristiyan kalacak, Budistler Budist kalacak, Yahudiler Yahudi kalacak kendi istedikleri gibi ibadet edeceklerdir. Müminler de Mümin kalacak. Kuran ise tüm insanlara nur ve rahmet olacaktır. Kuran düzeni tüm insanlığın düzeni okacaktır. Demokratik, laik, liberal bir hukuk düzeni olarak tüm insanlığa nur olacaktır. Bununla Tevrat olmayacak demiyorum. Bütün ilahi kitaplar ve resuller birdir. Bütündür.

 

- Dolayısıyla her bireyde farklı şekilde tezahur eder ve yerini bulur. Kur’an temel prensipleri zaten açıklıyor. Ötesi bir radyo değil ki dilediğiniz zaman düğmesini açıp kapayasınız. Bizim açma/kapama düğmelerimiz yok. Dolayısıyla sinyalleri hangi pozisyonda yakalayabiliyorsak, o pozisyonda yerine getirilmelidir SLT.

 

Yukarıda radyo idi şimdi radyodan çıktı. Evet, insan beyni radyodur. Kuran ise Tanrı’nın mesajlarını alan anten ve ekrandır. İnsanlar bir araya gelerek alma kabiliyetini yükseltirler. Anten nasıl yayını kedisine çekerse antenler daha çok yayını kendilerine çekerler. Elektro manyetik dalgalar mıknatıs alanları gibidir. Demirin olduğu yerde sıkışırlar. Topluluk elektrik geçirgenliğini artırır. Mıknatıs da zaten budur. Çok sayıda molekülün aynı yöne yönelmesi. Her bireyin ayrı dili olmaz, toplulukların ayrı dili olur.

 

Herşeyden önce DIN evrenseldir. Sadece yeryüzüne, yani yaşadığımız dünyaya mahsus bir şey değildir. Hep birlikte BARIŞ’a girmemiz emrediliyor ise, bunu nasıl sağlayacağız? Kainattaki başka topluluklar da Allah’ın Dini içerisindedirer ve onların da Barışa dahil olmaları gerekir.

“Ve ennâ le mesnes semâe fe vecednâhâ muliet haresen şedîden ve şuhubâ”

“Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ” (cin 8-9)

 

- Herkes insandır. Ama renkleri ve dilleri farklıdır. Toplulukları farklıdır. Topluluklar farklı hareket ederler. Topluluğun fertleri ise bir hareket ederler. seçicilik böyledir. Bütün insanlar aynı kanı taşır, ama başkasının kanını kabul etmez. Biz Kuran’ı böyle anlar uygularız. Başkaları baka türlü anlar ve uygular. İcmada birleşiriz. Bu müminlerin birleşmesidir. Sonra insanlık da birleşiriz. Bu da insanlığın birliğidir. Her şey insanın kişiliğini koruyarak topluluğun ferdi olmasından ileri gelmektedir. Bu konu beyinde yerleşmedikçe Kuran’ı anlamak mümkün değildir. İslamiyet’i anlamak mümkün değildir. Ne söylediğimizi bilemeyiz. Her ferdi kendi ibadetinde serbest bırakıyorsunuz da bir buçuk milyardan fazla insanın istediği gibi toplu ibadet etmesine saldırıyorsunuz. Sizin bir buçuk milyara baskı yapmanız hakkı doğuyor da o insanların birbirlerine baskı yapmalarına hak tanımıyorsunuz. Onlar da öyle namaz kılıyorlar. Onlar da fert değil mi? Fertleri hür yapıyorsunuz. Toplulukları esir ediyorsunuz.

 

Cinlerin yaptığı bilgi hırsızlığının engellendiğini anlıyoruz bu ayetlerde. Anlaşılan başka bir şey daha vardır: Bu eylem kural dışı idi ve onların da normal sisteme katılmaları gerekli idi. Bu sebeple de engellendi. Bu önemli bir bilgi olarak karşımıza çıkmaktadır SLT kavramını incelerken.

 

- Cin ayetinde namazdan bahsetmiyor. Kuran’dan bahsediyor. Siz de bilinçaltında namazla Kuran’ı birleştirdiniz. Size göre namazda Kuran okuma da farz olmalıdır.

 

- Ordunun sevki ile salat kavramı karıştırılmamalıdır.

- Kim buyurmuş bunu, söylediğin her cümle bir delile dayanmalıdır. Namazın orduyu sevki ile ilişkisi yoktur cümlesi nereden çıkmış? Namaz askeri bir talimdir. Bugünkü ordu eğitimi namazdan alınmıştır.

- Nisa 102. Ayet ile ilgili söylediklerim yanlış anlaşılmış olmalı. Benim söylediğim şey:  bu ayet, SLT’ı değil, SLT da dahil olmak üzere ordunun sevk ve idare şeklini anlatmaktadır. Bu haliyle bile bir istisnayı ortaya koyar. Burada tarif edilen SLT geçicidir, kalıcı değildir. Ancak Resulullah’a atfen yapılan açıklama ise Ordunun sevk ve idaresine ilişkin bir açıklamadır. Bu sebeple ordunun sevk ve idaresi ile SLT kavramı karıştırılmamalıdır.

 

- Yanlışta ısrar ediyorsunuz. Namaz ordunun sevk ve idaresi için olmalıdır, çatışma sırasında bile namazın cemaatle kılınmasından vazgeçilmiyor. Evleviyetle delalet vardır. İşte birlik her zaman gereklidir.  Vardiya değiştirirken namazın nasıl kılınacağını da anlatmaktadır.

 

-Namaz’ın insan hayatını disipline ettiği algısı geleneksel formda uygulanmaya çalışılan bir algıdır. Bunun SLT kavramı ile ilgisi yoktur. Belki sonuçlarından bir tanesi olarak değerlendirilebilir ancak bütün içinde büyük bir yer işgal etmez.  Benim kanaatim, ordunun eğitimi namazdan değil, namaz askeri talimden hareketle tarif edilmeye çalışılmıştır.

 

- Evet, namaz aynı zamanda hayat boyunca askeri eğitim olarak tedvin edilmiştir. Çünkü savaş da evrim vardır. Yirmi yaşında yapılan eğitim yeterli değildir. Her erkek mümin yılda en az iki hafta askere gidecek ve orada savaştaki yenilikleri öğrenecek. Hem de savaş namazını kılarak. Yeni silah ve hızrını almayı öğrenecek.

 

Vesselam

 

Sonuç:

Tevrat düzen kitabıdır. İncil ise iman ve ahlak kitabıdır. Kuran her ikisini öğreten kitaptır. Şira ile minhac bir kumaşın iki yüzüdür. Biri olmadan diğeri olmaz.  Kuran yalnız İncil gibi ahlak kitabıdır deyip tartışabilirsin. Kumaşın yalnız bir yüzüne bakarsan öbür yüzünü göremezsin. Yalnız şeriat kitabıdır diyebilirsin. Ama namaz da dinin direğidir. Siz onu basit duaya veya baygınlık haline indirgeyemezsiniz. Aynı şeylerde ısrar etmeden sizlerden yeni şeyler bekliyoruz. Söylediklerinizi anladık. Siz de bizi anladınız cidalleşmeye gerek yoktur. Bir seferin de bir konu tartışılmalıdır. Aynı şeyler doldurulup tekrar tekrar sunulunca asıl söylenecekler kaybolur.

Bizim çalışmamız iman ve ahlakla değil, düzenle ilgilidir. Biz bununla görevliyiz. Biz İsa’yı değil Musa’yı temsil ediyoruz. Nasıl Musa Hızır’ı anlamamış ise biz de belki sizi anlamıyoruz. Ama biz sizinle bizim anlayışta tartışıyoruz. Hızır Musa’yı davet etmedi. Ayrılmayı önerdi.  Sizin yapacağınız da şeriatla ya ilgilenmemeniz ya da şeriat kuralları içinde ilgilenmeniz gerekir. Şeriatçıları tarikat yönüne çekmeniz yanlıştır. Yeryüzü uygarlığını Hızır değil Musa oluşturdu. İnsanlık tarikatla değil şeriatla uygarlaşır ve yaşar. Kişiler huzur ve saadeti tarikatla bulurlar. Tevrat kadar İncil’de önemlidir. Ama alanları farklıdır. Biz şeriatçıların, tarikat ehlinin birçok iddialarına aklımız ermez. Musa’nın ermediği gibi. Ama bizim görevimiz şeriattır.

İstanbul’a geldiğinizde görüşmek isteriz.

Selam ve dualar.

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
20.02.2012
19:46

"Vakitsiz rüku, vakitsiz secde nasıl topluca yapılacaktır. Rüku edenlerle nasıl beraber rüku edilecektir"

Mescide dahil olduğunuzda yapacaksınız. Hep birlikte rükü edip hep birlikte secde edeceğiz. Mescide katılır ve topluluk oluruz, cemaat oluruz, orada kararlar alır ve uygularız. meseleleri tartışır çözüm yolları bulmaya çalışırız. Çözüm bulamadıklarımızı SLT ile başka toplumlarla paylaşırız. Onların çözümlerine bakarız.

Yahudiler Time mektupları ve Pavlus ile Hıristiyanlığı bozdular. Eflatun'un teslis anlayışını hıristiyanlığa monte ettirdiler. İznik konsilinde istedikleri gibi incil yazdırdılar ve kabul ettirdiler. Ama bununla yetinmediler. Yahudiler Kur'an a müdahale edemediler ancak uygulamalarına müdahale ettiler. Hurafeleri getirip islama monte ettiler. Fıkıh yaptılar. Uygulamalara bakınız, pek çok yahudi geleneği bulursunuz.





Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 42027 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 29326 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27792 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19711 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 18560 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17825 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16726 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 15490 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 14182 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13797 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13679 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13615 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13581 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 13426 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13421 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 13367 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 13316 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13311 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12864 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 12207 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 12201 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11987 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11967 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11951 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11734 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11650 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11638 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11330 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11328 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 11309 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11301 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11286 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 11174 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 11147 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 11144 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 11083 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 11029 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10986 Okunma
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10902 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10901 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10898 Okunma
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10799 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10785 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10757 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10744 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10721 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10688 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10680 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10625 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10548 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10534 Okunma
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10510 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10506 Okunma
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10457 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10455 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 10420 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10313 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 10159 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 10121 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 10028 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9983 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9978 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9972 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9955 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9928 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9849 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9806 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9783 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9781 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9756 Okunma
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9744 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9744 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9693 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9665 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9586 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9585 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9502 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9453 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9440 Okunma
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9368 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9350 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 9324 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 9318 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 9236 Okunma
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 9216 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 9174 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 9100 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 9076 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 9065 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 9052 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 9026 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 9004 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8996 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8971 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8914 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8790 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8726 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8722 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8697 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8597 Okunma


© 2025 - Akevler