Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇ(BAKARA278-279) 22.12.2000
12.02.2025
423 Okunma, 0 Yorum

بسم الله الرحمن الرحيم

يا ايها الذين امنوا  اتقوا الله و ذروا ما بقى من الربى ان كنتم موءمئين 

فان لم تفعلوا فأذنوا بحرب من الله و رسوله

فان تبتم فلكم رئوس أموالكم   لا تظلمون و لا تظلمون

BAKARA SÛRESİ / 278 - 279. ÂYETLER

DIŞ BORÇ

يا ايها YÂ EYYuHa: Lam ile tanımlanmış isimlerin başında çağırma aracı olarak gelir. Hitabı yönlendirir ve özelleştirir. Yani bu emir, Faizsiz Kredileşme (Karz-I Hasen) Müesseselerini kurmuş inanmış kişi ve topluluklara ait olup; faizsiz kredileşme müessesesini kuramayan topluluklara veya böyle yaşayan topluluklara faizi yasaklamış değildir. Önce faizsiz kredileşme tesis edilmeli. Bu sebepledir ki İslâmî olmayan topluluklarda Müslümanlar arasında olmayan faiz helâl sayılmıştır.

الذين امنوا ElLaZIYNa AMANUvİnanmış olan kimseler denmektedir. Bu ifade, “ey dayanışma ortaklığını kurmuş olan kimseler!” anlamındadır. İslâmiyet’te devlet demek, dayanışma ortaklığını kuran kimseler demektir. Dayanışma ortaklığı “kefalet ortaklığı”dır, “kredileşme ortaklığı”dır. Resul Medine’ye göç edince orada bir devlet kurdu. Bu devletin temeli “dayanışma ortaklığı”dır.

DAYANIŞMA ORTAKLIĞINDA YER ALAN MADDELER:

a)    Çıkan her türlü nizalar yargı yoluyla çözülecektir. İlk öğretmen yargıç Allah’ın Resulü olarak Hz. Muhammed’dir. Sonra bunu seçilmiş başkanlarla hakemler  yüklenecektir.

b)    Hakemlerin kararlarına uymayanlara karşı hep birden karşı gelinecektir. Onların bu kentte barınmalarına imkân verilmeyecek, boykot yapılacaktır.

c)    Bir saldırıya uğranılması halinde tüm kent halkı birden savunmaya geçecek ve karşı konacaktır.

d)    Kimse inançlarında yahut çalışıp yaşamasında zorlanmayacaktır. Herkes başkalarına zarar vermemek şartı ile istediği gibi yaşayacaktır. Herkesin hak ve hürriyetinin sınırı, başkalarının hak ve hürriyetlerinin sınırıdır. Bu sınırı tarafsız ve bağımsız yargı belirler. (Kur’an’a göre hakemler belirler)

Devlet önce “site”de kurulur. Her site kendi mevzuatını kendisi hazırlar, kendisi uygular. Çünkü buradaki hitap “Cuma Cemaatı”dır. Bu sitede yaşayanlar birbirini tanıyan kimselerden oluşmaktadırlar. Beş vakit namaz aşiretlerde ocaklarda kılınmaktadır. O da bir topluluktur, ama orada dayanışma ortaklıkları yoktur. Dayanışma ortaklığı Cuma Cemaati arasında kurulur.

Şa’b” yani “iller” merkezi bucaklardır, hizmet bucaklarıdır. Hâkim değil hâdimdirler. Bucaklarda yargı kararlarına uymayan kimseleri bunlar tenkil ederler. Devlet merkezleri de birer bucaktır. Yine hizmet ederler. Hükmedemezler. Bunlar savunmayı yaparlar. İnsanlığın da merkezi vardır, burası Mekke’dir. Görevi, ilmî çalışmalar yaparak yeryüzünde cehaleti yenmektir.

Kur’an’daki “Ey İman Edenler” tabiri bir deyim olup, dayanışma ortaklıklarını yani akilelerini oluşturup devlet aşamasına gelmiş toplulukları ifade eder.

اتقوا الله İTTEKULLAH: Allah’a ittika etme demek, Allah’ın şeriatına girme demektir. Allah’ın şeriatı da içtihatlarla sabit olan hususlardır. Kur’an’da eğer bir yerde “ittekullah” diyorsa; orada içtihatla hareket edileceğini, yetkinin içtihat yapana ait olacağını ifade etmiş oluyor. Burada faizlerin terkini yani alınmamasını emretmiş olmakla terk edene içtihat yetkisini de vermiş oluyor. Bu yetki topluluğa yani başkanlara aittir. Yani, alacaklarını kararlarla tasfiyede bulunacaklardır. Emir çoğuldur. Birden ittika edilmesini istemektedir. Bu tür emirlerde hitabın cemaata mı yoksa  kişilerden ayrı ayrı herkese ait olduğunu tesbitte kural kelimenin müşterek olmasıdır. Yani cemi’ sigası emriler hem cemaate topluca hitap etmiş olup farz-ı kifâye olabilir, hem de fertlerin her birerlerine ayrı ayrı hitap etmiş olur, farz-ı ayn olur. Böyle iki anlama gelen kelimelere müşterek kelime denir. Müşterek kelimelerde karine ile amel edilir. Burada karine baştaki hitaptır. Topluluğun tüzel kişiliğine hitap edilmiştir. Topluluğun faiz alması haram kılınmıştır. Kişiler serbest mi bırakılmıştır? Mefhumu muhalefetten bu anlam çıkabilir. Ancak mefhumu muhalefeti Hanefiler kabul etmiyor; ben de özel haller hariç kabul etmiyorum. Burada başka incelik vardır. Borç alıp verme işlemleri kamuya ait olup kredi mahiyetindeki borçlanma kişiler arasında da meşru değildir. Herkes tasarruflarını karz-ı hasen bankasına yatıracak, karz-ı hasen bankası da müteşebbislere karz-ı hasen olarak verecektir. Kişilerin doğrudan doğruya kredi vermeleri zaten meşru değildir.

و ذروا Va: “Va” harfi atıf edatıdır. Bir emirden sonra yine bir emir gelmiştir. Bunlar birbirleri ile ilişkilidir, birbirlerinden ayrıdır. Burada “Fa” harfi gelseydi vereceğimiz mânâ başka olacaktı. “Va” gelmiş olması ile sadece içtihat söz konusu değildir. Anlaşmalar ve icma ile sabit olan hükümler de vardır. Anlaşmaları yorumlamak hakemlere aittir. Bir taraftan biz içtihatla hareket edip haram olanları istemeyecek ve almayacağız, bunda ittika edilecektir; diğer taraftan faiz verirken hakem kararlarına uymamız gerekmektedir. Sözleşmemiz gereği vermemiz gereken faiz varsa onu tediye edeceğiz. Kur’an izah ediyor. Bu da faizden bakiye kalanların bir daha alınmamsını emrediyor. Ancak bu almama işini yaparken Allah’tan ittika edilecek yani hakkaniyet gözetilecektir. Bunu bir misalle izah edelim. Bir kimse başka bir kimseye bir milyar TL borç verdi. O zaman bir gram altın beş milyon idi. Bir sene sonra bir gram altın on milyon oldu. Şimdi temel olarak TL alırsanız kişi iki milyar alırsa faiz olur. Altını esas alırsanız, iki milyarı almazsa faiz olur. Çünkü eksik alma da faizdir. Demek ki neyin faiz olup olmadığı ancak içtihatla tesbit edilecektir, yanı ittika edilecektir. Ondan sonra bâki kalan faiz bırakılacaktır. İttikanın sonucu bırakılacaktır.

Türkiye bugün çok karışık bir durumdadır. Türkiye’ye dolar kredi olarak verilmektedir. Dolar da enflasyona uğramaktadır. Şimdi biz acaba onlara; “Ana paranızı alın, faizini vermiyoruz!” demek yetkisine sahip miyiz? Bu yetkiye sahip değiliz. Çünkü Kur’an; “Mü’min olmayanlarla akitlerinizi yerine getiriniz” diyor. Madem ki akit yapmışız, o halde akdimize uyacağız. Ama biz borcumuzu verdikten sonra; “Siz paramızı önce iade ettiniz, biz kullanmadığınız zamanın faizini da istiyoruz” derlerse, o zaman “Buna hakkınız yok” demek imkânına sahip oluruz. Diğer taraftan devletimizi yıkacak duruma düşürmüş ve kaldıramayacağımız yük yüklemişler, zaten kötü niyetle bize borç vermişlerse; o zaman o borcumuzu silme hakkına sahip olabilir miyiz? Bu hususta bağımsız ve tarafsız hakemlerden oluşan yargı karar verir ise yapabiliriz. Kendi içtihadımızla yapamayız. İşte bundan dolayı faizli işlemler yapılırken çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Borçtan kurtulmayı da ince hesaplarla sağlamamız gerekmektedir.

ما بقى من الربى  Ma BaQıYa MıNa elRıBA: Karz-ı hasen müessesesi kurulmadan önce riba haram değildir. Çünkü topluluklar kredisiz yaşayamazlar. Bankalar insanın kalbi gibidir. Parayı çekip salarlar. Böylece ekonomik hareket olur. Kalbin durmasıyla nasıl canlı ölürse, gelişmiş ekonomilerde de banka olmazsa ekonomi olmaz. O halde kötü çalışsa da, zararlı olsa da, kalpsiz olmaktan iyidir. O halde bizim faizli borçlara son vermemiz için önce karz-ı hasen müesseseleri kurmamız gerekir. Bunu nasıl yapacağız? Defalarca umreye gidenler ve hac yapanlar, hac paralarını bir yıl için “Karz-ı Hasen Bankası”na yatırıp bir yıl geç gitseler, karz-ı hasen bankası kurulmuş olur. Serbest olsa ülkemizden her yıl 100 000 hacı gitmektedir. Her hacı 1000 dolar harcasa, 100 milyon dolar eder. 10 dolar harcasa, bir milyar dolar eder. Bir milyar dolar ile bin kadar karz-ı hasen bankası kurulur. Yani yalnız Türkiye hacıları ikişer yıl hacca gitmeyi erteleseler, sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde şubesi olan “faizsiz banka” kurulmuş olur. Bu banka şubelerinden 10 u Türkiye’de olur. İşte bütün dünyada böyle bir banka kuracak olursak ondan sonra insanlığa; “Ey insanlar! Artık faizli bankaları bırakın!” deme hakkımız olur. Zaten kişiler faizsiz olarak kredi bulduktan sonra faizle kim para alır. Müslüman olduklarını iddia eden firmaların ve partilerin bugün böyle bir teşkilât kurma güçleri vardır. Ama bunlar para kazanan bankalar kuruyorlar, faizli bankalar kuruyorlar. Para ile para kazanmak, nasıl olursa olsun faizdir. Rizikoyu yüklenenler ticaret yaparlar. Bunlar paraya para kazandırmazlar, mala mal kazandırırlar. Ambarlar kâr eder, meşrudur. Kasalar faizi alır, haramdır. Ambarda artan mal helâldir. Kasada  artan para haramdır.

İşte böylece karz-ı hasen müesseseleri kurulduktan sonra artık faizli işlemlere son verilir. Bu banka halkın borçlarını tasfiye eder; ancak halktan faiz almaz, sadece ana parayı alır. Bu sebepledir ki; “faizi almayın” denmiyor da, “kalan faizleri bırakın” diyor. Nehiy yerine emir sigası kullanılıyor. Çünkü bir defaya mahsus bu işlem yapılacaktır. Ribadan bakiye kalanlar alınmayacak, eskiden ödenmiş veya günü gelmiş ribalar ise tahsil ve tediye edilecektir. Ne var ki bu tahsil ve tediye ödeme gücü olanlar için sözkonusudur.

ان كنتم موء مئين EiN KuNTuM Mü’MiNİyN: “Mü’min iseniz” diyor. “Mü’min” kelimesi nekire olarak kullanılmıştır. Nekire ism-i faillerde hem kişiler hem de fiiller nekiredir. Dolayısıyla buradaki mü’min “Allah’a inanmış olan kimseler” demek değildir. Buradaki mü’minler “dayanışma ortaklığında olan mü’minler”dir. Bu âyetin böyle ifade edilmiş olması sebebiyle biz faizi yalnız mü’minler arasında haram görmüyoruz. Müslüman olmayanlarla yaptığımız ilişkilerde de faizli işlem yapmıyoruz. “Karz-ı hasen müessesesi”ni kurduktan ve kendi ekonomimizi oluşturduktan sonra artık bütün insanlarla faizsiz işlem yaparız, onlara da faizsiz kredi verebiliriz demektir. Şart edatının “ruhsat” değil de “vücup” ifade etmesi, şartın takdim edilmesi gerekmektedir. Burada ise tehir edilmiştir. Bunun anlamı “bırakabilirsiniz” demektir, “almayabilirsiniz” demektir. Bundan sonra gelen âyet olmasaydı bu mânâyı verebilirdik. Ancak burada böyle bir mânâyı vermemiz mümkün değildir. O halde bizim ortaya koyduğumuz kural, karine olmadığı zaman geçerli kuraldır, yoksa eğer karine varsa o zaman emir vücubu ifade edebilir, emir takdim edilmiş olsa bile ibahayı ifade etmiş olabilir. Nitekim çok kadınla evlilikte de ibaha olduğu “Mâ Tâbe Leküm Minen ElNiSaEı” âyetinde ibaha karinesi vardır. Bu âyet bizi oraya götürmektedir.

Burada faizi almamızı emrediyor, ama faiz vermemizden hiç bahsetmiyor. Burada muhalif mefhum ile vermek yasaklanmamış mânâsı çıkar, kıyas yoluyla yasaklanmış mânâsı çıkar. Başkasının günah işlemesine sebep olmak da günah olduğu için faiz vermemiz de aynı derecede haram olmuş olur. Bu da bize muhalif mânânın geçerli olmadığını ifade eder. Bununla beraber, bu aradaki bâki kalan riba demek henüz tahakkuk etmemiş riba demektir, yoksa henüz ödenmeyen riba demek değildir, diyebiliriz. Böylece burada iki mânâ verilebilir. Bunun için iki hal düşünülür. Yani faiz öderken henüz tahakkuk etmeyen faiz demektir. Ama faizi tahsil ederken ise henüz ödenmeyen faiz demektir.

ف Fa tafsil “Fa”sıdır. Bundan sonra gelen hüküm her zaman geçerlidir. Yani “her ne zaman faizli işlemleri yapmaya devam ederseniz Allah ve resulüne harp ilân etmiş olursunuz” diyor. İstisna ile gelirse kıyas yapılmaz. “Va” ile gelirse kıyas yapılır, illet varsa uygulanır, illet yoksa uygulanmaz. “Fa”da ise illet olsun olmasın ifadenin içine giren hepsine hüküm uygulanacaktır. “İttakullah” deyip “Fa” harfini getirmemesi orada kıyası esas almış olması, burada “Fa” harfinin gelmesi kıyası değil nass ile tahsis etmiş olmasından dolayıdır.

لم تفعلوا  LaM TeFGaLu yani “Faiz almaktan vazgeçmezseniz, istidlalle faizli işlemlere devam ederseniz.” Burada menfi sigasını kullanmıştır. Her zaman yapılmaması gerektiğini ifade etmektedir. Şart “Fa” ile cevaplandırılmıştır. “Bana gelirsen sana ikram ederim” derken, “Fa”sız söylersen sadece bir geliş için söylemiş olursun; “Fa” ile söylersen “her ne zaman gelirsen ben sana ikram ederim” mânâsı çıkar. Burada da şart “Fa” ile cevaplandırılmıştır. Bunun anlamı; “Ne zaman faizli işlem yaparsanız o zaman harp ilân etmiş olursunuz” diyor. İşte bu harpten kurtulmamız için faizli işlemleri yapmamamız gerekir. Bunun için de “Hasen Kredi Müessesesi”ni kurmamız gerekir. Bizim kurmakta olduğumuz “Akevler Kooperatifleri” hep bu amacı gütmektedir.

فأذنوا بحرب  FaE>aNUv BiXaRBın: “Harbe izin veriniz” yani “vermiş olursunuz” demek olur. Şart sigasından sonra gelen emir kipleri şartın cevabı olur, emir olmaz. Burada da genel kurala aykırı bir ifade vardır. “Abdest alınız” ifadesine benzer bir deyim vardır. Ama orada vücubu ifade eder, burada şartın cevabını ifade eder. Demek ki, yine bu kural da müşterek olup karine yoksa vücub ifade eder, karine varsa haber olur. Harb, savaş demektir.

Cihad: Hukuk kuralları içinde düşmanla mücadele etmektir.

Harb: Hukuk kurallarını çiğneyerek düşmanla mücadele etmektir.

Kıtal: Öldürmek suretiyle düşmanla mücadele etmektir.

Burada “harb” kelimesini kullanmış oluyor; “O zaman hukuk dışına çıkmış olursunuz” diyor.

Bu kelimenin bize öğrettiği çok önemli bir şey vardır: faizli düzende hukuk düzeni kurulamaz. Eğer Anayasada “hukuk devletidir” diyorsa ve faizli sistemde hukuk düzeni kurulamazsa Anayasa faizi yasaklamış olur. Şimdi asıl tartışma hukuk düzeninin faizli sistemde kurulup kurulamayışıdır.

Bu hususu size şöyle izah edeceğim:

 

                         KÂR                                                       KİRA

 

 

                      

             FAİZ                          İŞSİZLİK

 

             FAİZ

             FAİZ                                 İMKANSIZ

 

                     ÜRETİM                                    YATIRIM

   

Şimdi bu şekli izah edelim.

1-    Bir memlekette emek sınırlıdır ve bellidir. Onu çoğaltamazsınız.

2-    Emek ya üretime ya da yatırıma gider.

3-    Faizli sistemde üretim müesseseleri kâr ederler, faizi öderler, kalan onlara kâr olur. Yatırım müesseseleri kira alırlar, faizi yatırırlar, kalanı kendilerine kâr olur.

4-    Faiz kiraya eşit olmalıdır, yoksa o tarafa kayma olur. Eşitlenir.

5-    Azalan verim kanununa göre kârlar ve kiralar üretim veya yatırım oldukça düşer. O halde ondan daha fazla işçi çalıştıramayacaktır. Üç hal ortaya çıkar:

a)    İşçiler iş bulamazlar.

b)    İşçiler iş bulurlar ama firmalar işçi bulamazlar.

c)    Ancak bir yerde denge oluşur. O halde faiz yüksekse işsizlik var, sosyal patlama olur. Faiz kâr ve kirasından fazla olmamalıdır. Buraya kadar faizler düşer ve burada herkes işe başlamış olur.

d)    Şimdi burada alınan faiz bir daha ekonomiye dönemez. Çünkü emek yok.

İşte böylece ekonomiye girmeyen para kasa veya bankada stok edilen faiz olacaktır.

6-    Ekonomiye enjekte edilemeyen faiz nasıl dengelenecektir.

a)    Kasada depo edilecek. Piyasadan para çekilecek, dengenin korunması için devamlı para basılacak. Bu sermayenin kasasında merkez bankasının kâğıtlarını yığacaktır. Sermaye bunu piyasa sürerse enflasyon olur, sürmezse ne işe yarar?

b)    Yeni yatırım yerlerini arayacaktır. İşte Avrupa’nın sömürgeciliği buradan kaynaklıyor. Ne var ki, dünya bittikten sonra sömürülecek yer de kalmıyor.

Hâsılı, faiz kendi kendini yiyen bir müessesedir.

Şimdi Merkez Bankası’nın karşısında Merkez Bankası’nın banknotlarını stok eden sermaye var. İstediği zaman piyasaya bu sermayeyi sürer ve piyasayı allak bullak eder, istediği zaman da çeker ve krizler yaratır. Hükümetler sermayenin oyuncağı olur ve hukuk düzeni kalkar. 20. asır dünyası bu tür ekonomik krizlere sebep oluyor. İşte “harb” kelimesini bu mânâda kullanıyor. “O zaman siz hukuk düzenine paydos demiş, harb düzenine geçmiş olursunuz” diyor. Çünkü sermaye tekeli oluşur ve devlet içinde devlet ortaya çıkar.

من الله و رسوله  MiNa elLAHı Va RaSuLıHıKur’an’da “Allah” derse bu “devlet” demektir, “Resul” derse “başkan”, “Nebi” derse “müçtehit”, “Allah ve Resulü” derse “mahkeme” anlaşılır; yani “hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı” anlaşılır.

Burada da harbin ilânını daha da açıklıyor, harbin ne demek olduğunu söylüyor. Artık yargı düzeni bozulur, rüşvet ve anarşi, eşkıya ve mafya türer, hukuk kalmaz, yargı kalmaz demektir.

Biz bunu şöyle sıralıyoruz:

1-    Faiz enflasyonu doğurur. Çünkü sermayeye faizi ödeyebilmeniz için yeniden para basmamız gerekir. Bu da enflasyonun sebebidir.

2-    Enflasyon işsizliği doğurur, çünkü fiyat ve ücret anarşisi olur, iş yapılamaz.

3-    İşsizlik açlığı doğurur. Mal olmayınca ne alınacaktır? Enflasyon körüklenir. Faiz de yükselir. Çünkü kimse reel faiz almadan para vermez.

4-    Açlık yolsuzluğu zorunlu kılar. “Aç olan kişi Tanrısı ile savaşır” sözü vardır.

5-    Yolsuzluk rüşveti dâvet eder. Bir taraftan devlet gelirleri eksilmiştir, diğer taraftan yolsuzluğa göz yumma zorunluluğu vardır. Bu da rüşvet ile gerçekleşir.

6-    Rüşvet anarşiyi çağırır. Çünkü halk rüşveti de veremez hâle gelir ve isyan eder.

7-    İsyan baskıyı ve terörü getirir. Kanla bastırılmaya başlanır.

8-    İç savaş çıkar ve ülke kendi kendini  yok eder. Başka uluslar gelip toprakları paylaşırlar.

Yukarıda saydıklarımın hiçbirisine kimse itiraz edemez.

Bize itirazları, şu anda nerede olduğumuz hususudur. Şimdi soruları soralım:

a)     Türkiye’de faiz var mıdır?

b)     Türkiye’de enflasyon var mıdır?

c)     Türkiye’de işsizlik var mıdır?

d)     Türkiye’de açlık var mıdır?

e)     Türkiye’de yolsuzluk var mıdır?

f)      Türkiye’de rüşvet var mıdır?

g)    Türkiye’de anarşi var mıdır?

h)    Türkiye’de terör var mıdır?

i)       Türkiye’de iç savaş başlamış mıdır?

Türkiye’de faiz vardır. Kimse inkâr etmiyor.

Henüz iç savaş başlamamıştır. Bu da biliniyor. Ama yukarıdaki safhalardan nerelerde olduğumuzu her Türk kendisi belirlesin ve ona göre tedbirli olsun.

Biz devletin bu istikamette ilerlediğini o zaman görmüş ve parti kurarak buna çare arayalım demiştik. “Adil Düzen”i teori ve teklif olarak getirdik. Ne var ki, otuz yıl içinde oluşturduğumuz parti bugün bizimle ilgisini kesmiş, uçurumlara doğru yuvarlanıp gidiyor... İktidar için de söyleyeceğimiz bundan farklı değildir. Siyasetten ümidimizi kestiğimiz için, Mustafa Kemal’in dediği gibi; “Bir gün ... müdafaa mecburiyetinde kalırsak” gerekli hazırlığımız olsun diye halkı uyandırmak ve hazırlıklı olmak amacıyla “Akevler Kooperatifleri”ni kuruyoruz. Sesimizi duyurmak istemeyenler, memleketi mesihler ve mehdilerle, irtica ve bölücülükle oyalayanlar, provake edip ondan sonra “tehlike var” deyip yönetimi uyutanlar kendileri boğulup gideceklerdir. Siz sabırla ve metanetle çalışmaya devam edin, Allah sizi kurtaracaktır. Sizin sayenizde de İstiklâl Savaşı’nda olduğu gibi memleket kurtulacaktır.

Görevlerinizin neler olduğunu bundan önceki konuşmamda söyledim.

Şimdi Türkiye’nin faiz belâsıyla maruz kaldığı tehlikeyi anlatacak ve çözüm için bir yasa çalışması teklifini arz edeceğim. Tarihe kulak vermeyenlerin nasıl batacaklarına armağan olsun!

لا تظلمون و لا تظلمون   “Zulm etmez ve zulm olunmazsınız.”

Burada faiz almayı zulüm olarak belirlemektedir. Borcu ödememeyi de zulüm olarak belirlemektedir. Çünkü insan için emeğin dışında kazanma hakkı yoktur. Kâr tacirin değil ticaretin payıdır. Riziko karşılığıdır. Tüccar orada yöneticidir. Yeryüzü insanlığındır. Yaşayanların oralardan işgal esasına göre yararlanma hakları vardır. Tahliye edince hakları kalmaz. İnsanların asıl hakkı emeklerinden dolayı doğar. İnsan şeriatça yani bir başka insan araya girmeden atanmış bir görevlidir. Allah’ın mülkünü onun adına yönetir.

 

 






Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 42191 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 29469 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27928 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19808 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 18741 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17894 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16803 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 15578 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 14250 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13948 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13772 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13703 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13673 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13530 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 13498 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 13437 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 13415 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13410 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12942 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 12276 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 12271 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 12088 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 12047 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 12032 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11832 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11721 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11716 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 11439 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11417 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11386 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11373 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11362 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 11227 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 11215 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 11200 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 11169 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 11110 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 11056 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10984 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10969 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10968 Okunma
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10864 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10846 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10843 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10841 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10778 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10772 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10746 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10710 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10620 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10590 Okunma
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10586 Okunma
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10578 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10550 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 10547 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10501 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10379 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 10241 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 10173 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 10113 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 10057 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 10049 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 10023 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 10003 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9979 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9957 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9923 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9858 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9849 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9826 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9820 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9818 Okunma
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9791 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9759 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9670 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9655 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9572 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9556 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9535 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 9460 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9448 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9413 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 9368 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 9285 Okunma
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 9282 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 9239 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 9179 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 9162 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 9140 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 9116 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 9100 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 9098 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 9066 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 9021 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8968 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8859 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8821 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8781 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8773 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8678 Okunma


© 2025 - Akevler