Yarım asırlık bir çalışma sonunda dinde ve siyasette büyük adımlar atılmıştır. Siyasette Sermaye ile yönetim çatışmış, böylece Sermaye’nin sömürüsü ve fitnesi sona ermiştir. Sermaye üçüncü cihan savaşını çıkaramamıştır. Dinde yeryüzüne yayılan okullar İslâmiyet’in ne olduğunu anlatmış, tüm insanlığa barışın temsilcileri olmuşlardır.
Bu Allah’ın ihsanıdır. Kur’an düzeninin yeryüzüne gelmekte olduğunun işaretidir. Kabul etmek gerekir ki, bugün bu çabanın temsilcileri Erdoğan ve Gülen’dir. Bunları istismar eden ve kendileri yaptıkları halde bunlar yaptı diye fatura eden Sermaye, bu taktiğinde başarılı olamayacaktır. Bununla beraber, gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın beyanları, gerek Gülen’in konuşmaları, bu başarıların temsilcisi olma özelliklerini zedelemektedir.
Her ikisini çok yakından tanırım ve tanışırız. Gayretlerinden dolayı her ikisine de sevgim vardır. Bu sebeple yazılarımda onlarla meşgul oluyorum. Yazdıklarımdan rahatsız olacaklarını bilsem, yazmam.
Fethullah Gülen bir gün canlı yayına çıkıp hata ettiğini itiraf etmelidir. Samimi Risalecilerin bu oyunlardan uzak durması gerektiğini açıklamalıdır. Belki bu açıklamasından biraz sonra ölebilir/öldürülebilir ama şehit olmak en büyük mertebedir. Çünkü onun adını kullanarak olmadık fesat ve fitneler yapmaktadırlar.
Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bugünkü dünyanın en güçlü adamıdır. Artık Türkiye’de muhalifler bile onun yanında yer almışlardır. Ordu onun bir numaralı koruyucusudur. Büyük bir saldırıyı en ucuz bir şekilde püskürtmüştür. Putin ve Obama onun yanındadırlar. Hiçbir devlet Türkiye aleyhinde değildir. Bu Allah’ın nimetidir. Bu nimeti değerlendirmesi gerekir.
Artık İslâm düzeninin yeryüzüne gelme zamanı gelmiştir. Hıristiyanlık Roma’nın Hıristiyan olması ile yayılmıştır. İslâmiyet Medine Devleti’nin kurulması ve başarı kazanılması ile yayılmıştır.
Muhterem Cumhurbaşkanım;
“Artık Adil Düzen’i benimsedim” demelisin. Bunu söyleme zamanı gelmiştir. Bu hem insanlık âlemi için gereklidir, hem sizin kendiniz için gereklidir.
14 senedir yanındaki danışmanların ve yakınların seni Adil Düzen’den, Kur’an düzeninden uzak tuttular. Bu arada zaman kazandık. Onların seni çıkmaz sokaklara götürdüklerini göreceksin. Adil Düzen sayesinde yeniden hamle yapacaksın.
ADİL DÜZEN’E DÖNMEK NE DEMEKTİR?
HALKINLA İSTİŞAREYE GİRMEN DEMEKTİR. Yirmi kadar danışmanın olacak. Bu danışmanlarını siyasi partiler atayacak; aldıkları oya göre danışman seçecekler. Sen bunlarla günde en az bir saat görüşeceksin ve bunları dinledikten sonra kararını vereceksin.
DEVLET BAŞKANI DANIŞMANLARI’nın Türkiye’nin her bölgesinde birer temsilcisi olacak, onlar da onlara danışacak. Onların da her ilde birer temsilcileri olacak. İl temsilcileri ilçelerde birer temsilci bulunduracaklar. İlçeler bucaklarda, bucaklar da semtlerde.
GEREKTİĞİNDE BİR KONU TÜM ÜLKE HALKINA DANIŞILACAKTIR. Görüşler toplana toplana en sonunda yirmi kadar danışmana gelecek, danışmanlar size görüşlerini arz edeceklerdir. Sonra sen karar vereceksin ve kararı kendin alacaksın. Aldığın kararları devlet kurumlarına buyuracaksın ve uygulatacaksın.
Bu öneri benim önerim değil, KUR’AN’IN EMRİDİR; Kur’an, “VEŞAVİRHÜM Fİ’L-EMRİ” (Âli İmrân,159) diyor. Buradaki “HÜM” yani müşavere edeceğin kimseler tüm halktır, ilgili olan herkestir. Emir sigası/kipi vücubu ifade eder. Seksen milyon insanla doğrudan görüşmeniz mümkün değildir. Dolayısıyla elçilerle/danışmanlarla görüşmeniz söz konusudur.
Bütün görüşler ve istekler size ulaşmalıdır. ‘Herkesin görüşü size ulaşmalıdır’ demiyorum, ‘her görüş size ulaşmalıdır’. Siz o görüşler üzerinde düşünüp karar vereceksiniz; daha sonra kimseye danışmadan karar vereceksiniz. Danışmanlarınıza danıştıktan sonra kimse ile görüşmeyecek, hemen orada karar vereceksiniz. Bunu da ben söylemiyorum, Kur’an diyor. “FE İZÂ AZEMTE FE TEVEKKEL ALÂLLÂHİ” (Âli İmrân,159) diyor; istişarenin arkasından zaman kaybetmeden azmedeceksin.
Muhterem Cumhurbaşkanım;
ADİL DÜZEN kafadan uydurulan hayal senaryoları değildir. ADİL DÜZEN Kur’an’dan yapılan istidlallerle oluşmuştur. Doğrular Kur’an’a aittir, yanlışlar bizimdir. Bizim yanlışlarımızı bahane edip Kur’an’ı atamazsınız. İstişare ile yanlışlarımızı ayıklarsınız. İstişare müessesesi de budur.