Batı uygarlığı, Greko-Romen uygarlığı ile birinci Kur’an uygarlığının sentezi ile doğmuştur. Batı teknolojide büyük başarı kaydetmiş, hukukta ise bin sene önceki İslâm fıkhının dörtte biriyle yetinmiştir. Batı uygarlığı ilimde büyük başarılar kaydetmiştir, dinde büyük tahribat yapmıştır. Batı uygarlığı sanayide büyük başarılar elde etmiş ama tarımda bin sene önceki tarımı bile becerememektedir. Batı uygarlığı üretimde çok başarılı olmuştur ama bölüşümde son derece ilkellik içindedir. Batı uygarlığı Matematiği çok ileri götürmüştür ama Felsefede ise hâlâ kîl u kâl içindedir.
Matematik olaylar arasında sayısal ilişkiler kurar. Mikro analizde büyük işe yaramaktadır. Makroda Kâinatı kavrama ise Felsefenin, hikmetin konusudur. Matematiğe dayanan müsbet ilim uygulamada geçerli olaylara uygulanır. Hikmet toptan bakıştır, ana hedefleri belirler. Kur’an buna “HİKMET” demektedir. İslâm âlimleri buna “KELAM” demişler, KELAM ilmini geliştirmişlerdir.
Hikmet yani Felsefe yani Kelem ilimleri, Fıkıh ve Matematiğin elde ettiği sonuçlara topluca bakış yapar, müsbet ilim verilerini değerlendirerek genel gidişi belirler.
Yunanistan’daki Felsefe Mezopotamya’daki ilmî çalışmalara dayanmaktadır. Müslümanlar insanlıktan aldıkları sonuçları değerlendirerek o zamanın Kelam ilmini yazdılar. Kelam kesin ilmî sonuçlara dayandığı için sonuçlarda büyük değişiklik ve farklar yoktur. Fark metottadır. Açıklama ve kanıtlama biçimindedir. Bugünkü Kelam müsbet ilmin bugün ulaştığı seviye ile açıklanmalı, teyit edilmeli ve ispatlanmalıdır.
Bizim bugün yapacağımız işler, Batılılarla onların başarılı oldukları işlerde onlarla yarışmak değildir. Onlar teknikte başardılar, biz hukukta çalışacağız. Onlar ilmi yaptılar, biz dini yücelteceğiz. Onlar üretimi yaptılar, biz bölüşümü yapacağız.
Siz gençler, siz çağımızın Felsefesini yapmalısınız, üçüncü binyılın Kelamını tedvin etmelisiniz. Bu işe Bediüzzaman Risaleler ile başlamıştı, siz tamamlayacaksınız.
Ben size Kelamın yani Hikmetin yani Felsefenin konusunu arz etmek isterim.
1- Felsefenin birinci konusu çevreyi tanımak, Kâinatın geçmişi ve geleceğine birden bakmaktır.
2- Felsefenin ikinci konusu insandır, insanın Kâinattaki yerini belirlemektir.
3- Kâinatla insan arasında köprü durumunda olan ilmi ele almaktır. Parça parça birleşen bilgiler ilim olur. Tüm ilimlerin birden ele alınması ile felsefe doğmuş olup ilimdeki ilerlemenin sonucu Felsefe zamanının geldiğini ortaya koyar.
4- Hikmetin dördüncü konusu insanı ve Kâinatı var eden varlığı ele almaktır. İlimler fiilleri ele alır, fail üzerinde durmaz. Kelam ilmi ise mahlûkatın halikini arar, sebep sonuç ilişkilerinin ilk sebebini bulur. Böylece insanı Kâinat içindeki yalnızlıktan kurtarır, insan Allah ile konuşmaya başlar. a) İnsan düşünürken onun aklına çeşitli düşünceler gelir. Bu Allah’ın ona ilhamıdır. Bu sebepledir ki Hindular Tanrı’yı benlerin beni olarak belirlerler. b) İnsan dua eder, bir şeyin olmasını ister, sebeplere başvurur ve duası kabul olunur. Beklenmedik yerden isteği yerine gelmiş olur. c) Hadiselerin tevili ile Allah’ın ne söylemek veya ne yapmak istediğini anlarsınız. Olayların Allah tarafından oluştuğunu ve onunla bize bir şeyler anlatmak istediğini kabul ederseniz Allah’la görüşmüş olursunuz. d) Rüyalar da Allah’la görüşme araçlarıdır, Allah’ın görevlileri rüyada sizlere bir şeyler anlatırlar.
Kişinin Tanrı ile kurduğu bu diyalog sayesinde kimi zamanlarda topluluk birden kurulmaya başlar. Başkanları aracılığı ile Allah insanlarla görüşür. Başkan topluluk adına ister, başkanla görüşme onun elçisi ile görüşme şeklinde olur.
5- Felsefenin beşinci konusu da öldükten sonraki hayattır. Bugün zaman ve mekân kavramı, dört ve beş boyutlu uzay, enerji ve madde sakımı kanunları, abes olarak hiçbir şeyin var olmadığı ilkesi, insanlığın abes olarak var edilmeyeceği düşünceleri, insanın akıl yoluyla hikmetin ahiret hakkında bilgiler vermesine ulaşılır.
İşte, yeni Kelam yazacaklar, Matematikle açıklanan müsbet ilmin verilerini toparlayıp birden girerek, insana, Kâinata, ilimlere, Tanrı’ya ve ahirete bakar. Kur’an’ın verileri ile aklın verilerini sonunda karşılaştırarak onlar arasındaki eksiksiz uyum ile insan yeni Felsefesini kurmuş olur.
İlkokuldan başlayarak akademilere kadar tüm tedrisat yeniden ele alınacaktır. Batının ateist ilim anlayışının yerini Hak anlayışı alacaktır. Kelam ilminin temelini incelemeye başladığınız zaman peşin hüküm sahibi olmamalısınız. Şöyle diyeceksiniz. Tanrı varsa Tanrılığının varlığını, yoksa yokluğunu ispat etmeliyim demelisiniz. Tanrı vardır kabul edip onun ispatı için deliller aramak Kelam ilmine uygun değildir. Yine Kelam ilmine göre ahiret varsa varlığını, yoksa yokluğunu ispat edeyim diyeceksiniz. Peşin kararlı ve peşin hükümlü olmamalısınız. Başlangıçta insan fikren laiktir. Ama deliller ortaya çıkıp da bir şeyin hakikisi bilinince, artık ben tarafsızım demek ve onu kabul etmemek ise küfürdür.
İman ile küfür budur.
İman etmek Hakka inanmaktır, Hakkı aramaktır. Baştan bir şeyi hak kabul etmek değil, hak kendisini gösterdiği zaman ona hak demektir.