http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/suleyman-karagulle/uzlasma-zamanidir-15251.html
KUR’AN’ı tüm Arabistan halkına duyuran Son Nebi, Mekke’de yapılabilecek bir şey kalmadığında, aldığı emre uyarak Medine’ye hicret etmiş ve oradaEnsar ile anlaşarak bir kent devleti kurmuşlardı. Mekkeliler bundan çok rahatsız olmuş, defalarca Medine’ye gidip saldırmışlardı. Sonunda uzlaşmak zorunda kalmışlar ve barış tesis etmişlerdir. Barışa uymayanların üzerine gidilmiş, Mekke savaşsız fethedilmiştir. Kureyş teslim olmuş ama diğer Arap kabileleri saldırma hazırlığına girişmişlerdi. Meskûn olmayanHuneyn vadisinde pusuya düşürmüşler, çok tehlikeli çatışma sonunda Müslümanlar son zaferi elde etmişlerdir.
Bugün PKK’lılarla yapılan savaş buna benzerdir. Çözüm sürecine ihanet eden PKK’lılar Ordu tarafından baskın yapılarak artık dağılmışlardır. Bugünkü durum Huneyn zaferinden sonraki durumdur; dağılmış ama teslim olmamışlardır. Askerlik demek tarih demektir. Kur’an’a inanmasanız da, Huneyn’den sonra yapılanlar Türkler için ibret olmalıdır.
HUNEYN'DEN SONRA NELER OLMUŞTUR?
Tevbe Suresi bunlar için nazil olmuş ve Arabistan ancak Tevbe Suresi’nin öğretileri ile şirkten arındırılmıştır. Dünkü müşrikler, bugünkü PKK’lılardırve dünyadaki terör örgütleridir. Çok önemli olduğu için Orduma bunları yazmak zorunda bulunuyorum...
Savaş cephe çatışmasıdır. Kişi karşı taraftaysa, cephede yer almışsa, onu bulunduğu yerde öldürürsün. KUR’AN böyle diyor; nerde yakalarsanız orada öldürünüz. Yargılama yoktur. Çünkü suçlu olduğu için değil, karşı cephede olduğu için öldürülüyorlar. Bu sebepledir ki askerler sivil mahkemelerde yargılanmazlar. (2/191,194) O halde devletimizi tanımayan her PKK’lı bulunduğu yerde hiç zaman kaybetmeden öldürülmelidir. Çatışma dışı hallerde ise ancak kısas hükümleri uygulanır, verdikleri zarar kadar zarar verebilirsiniz. (2/194) Bunun miktarını da yargı tesbit eder. (4/65)
Eğer teslim olurlarsa, karşı cepheden beriye geçildiği içindir ki, artık tümhukuki haklar doğar. Esirleri öldürmek yoktur. Ancak çatışma esnasında öldürürsünüz. Dolayısıyla Türkiye devletini tanıyorum, teslim oldumdiyorsa; onu ancak hukuk kuralları içinde yani mahkeme kararları ile öldürebilirsiniz. Muhakemesiz kılına bile dokunamazsınız. O kadar ki;İslâmiyet’te tutuklama, yakalama, gözaltına alma, gözetimde bulundurma diye bir uygulama yoktur. Serbest bırakılır; mahkeme kararı verildikten sonra infaz edilir. Kaçarsa kaçsın. Eğer bir daha ülkeye dönmezse zarar vermez; dönerse de bulunduğu yerde öldürülür.
Çatışma devam ederken, bulundukları yerde öldürülmeleri icap ederken,çözüm sürecine girilerek silahlı saldırgan asilerle uzlaşmaya başlandı. Bunun yanlış olduğunu söyledik ve yazdık. Sonunda yanlış yaptıklarını gördüler ki buldukları yerde öldürülüyorlar.
ŞİMDİ NE YAPILACAKTIR?
Türkiye fethedilmiştir. Girilmemiş kasaba kalmamıştır. Artık direnecekleri güçleri kalmamıştır ama kendileri vardır, dağınık halde mevcutturlar. Mekke müşriklerinin durumu da işte budur. İşte, Beraat (Tevbe) Suresi onları dört ay serbest bırakmıştır. Yurtiçi, yurtdışı dolaşın, gezin, kendinize yeni yaşayacağınız yer arayın. Ama dört ay sonra; ya Türk vatandaşlığını kabul eder, Türk yargısına teslim olursunuz, ya da ülkeyi terk edersiniz. Hiçbirisini yapmazsanız, bulunduğunuz yerde öldürülürsünüz.
Türkiye Devleti’ni tanıyan kanlı PKK’lıların her türlü dava hakları mahfuzdur. Kendileri ve yakınları rahatlıkla diyebilirler ki; sen devlet olarak bana askerlik yaptırdın, vergiyi aldın, benim güvenliğimi sen sağlayacaktın. Ben dağa çıktımsa hemen gereğini yapamadın. Kırk sene ne yaptın? Göz yumdun veya acizdin. Aciz idiysen sen devlet değilsin. Acziyet kırk sene sürmez. Göz yumdunsa suçlu sensin; bana ceza vermen gerekmez, bana tazminat ödemelisin derim. Ben yargıç olsam ona bir hak tanırım.
Batı’da askerler savaşır, siviller ahkâm keser. İslâmiyet’te durum böyle değildir. Asker sivil yönetime karışmaz, siviller ne yaparlarsa yapsınlar, beyanda bile bulunmaz. Ama sivillerden oluşan yönetim, ‘ben aciz kaldım, diplomasi ile dış ilişkilerimi yürütemedim’ der, savaş ilan ederse veya ‘ben iç güvenliği sağlayamadım’ der de sıkıyönetim ilan ederse, asker devreye girer. O zaman da artık hukuk düzeni sona erer, cephe savaşı başlar. Bu savaşın sonunda da artık sonuçları belirlemek askere aittir, sivil yönetimin söz hakkı yoktur; böylece sivillerin görevi askere devrederken yetkiyi de devretmiş olduklarını bilmeleri gerekir.
Ordu bu savaşın sonuçlarını değerlendirmeli ve işi askerce bitirmelidir; bu konudaki görüşlerim bu haftaki ikinci makalemdedir.
Not: “UZLAŞMA NASIL OLACAK?” makalemi de tavsiye ederim;www.akevler.org sitemizin “MAKALELER” bölümünden okuyabilirsiniz.