Bir arabayı imal etmek, hatta bakım ve onarımını yapmak başkadır, arabanın sürücülüğünü yapmak başkadır. Devletin tamir ve bakımını Cumhurbaşkanı yapar, arabayı şoför sürer.
Osmanlılar bunu çok iyi bildikleri için -İstanbul’u fetheden sultan bile- bakanlar kuruluna karışmamış ve perde arkasından takip etmiş, gerekli gördüklerinde ise suçsuz olsalar da sorumluların (vezirlerin) başlarını almışlardır.
Devletin yasalarını halkın temsilcileri olan partilerin oluşturduğu meclisler yapar. Uygulamayı ise devlet başkanının oluşturduğu hükümet ve ona bağlı bürokratlar yaparlar. Yürütme ile yasama bir elde toplandığı zaman, yasa diye bir şey kalmaz; ben yaptım, ben böyle uygularım der ve devlet kanunsuz yönetilmeye başlanır.
Türkiye’de yasaları hükümetler yapar. Meclis bir aldatmacadır. Sovyetlerde de meclis vardı. CHP zamanında da meclis vardı. Ama sadece adları vardı. Türkiye hep böyle olmuştur. Askerler başkan iken onların dedikleri olurdu. Sivil cumhurbaşkanı varsa, o zaman da başbakanların dedikleri olurdu. Yasalar da birer göstermelik makalelerden başka bir şey olamamıştır.
Türkiye’nin anayasa sorunu yoktur, Türkiye’nin anayasayı uygulamama sorunu vardır.
Allah Ak Parti’nin eline bu iki sorunu çözecek imkânı vermiştir. Başbakan A. Davutoğlu’nun istifası da bu fırsatı hem güçlendirmiş hem de acil hâle getirmiştir.
Bir yıldan fazla zaman öncesinde yazdığım makalede on kişinin isimlerini saymıştım. Bunlar dağılmazlarsa Ak Parti tüm zorlukları yener demiştim. Bunlar dağılırsa Ak Parti’nin iktidarı da biter demiştim. Bugün bu dağılma fiilen gerçekleşmiştir. İçte savaş devam ederken, dışarıdan saldırı tepe noktasına çıkmışken, Davutoğlu’nun istifası Ak Parti’nin bitmesi demektir.
Ak Parti’nin gitmesi demek, “Adil Düzen”in gelmesi demektir.
Türkiye’de her defasında daima daha fazla İslâm’a olan düzen gelmiştir. Asla geri geliş olmamıştır. İnönü Mustafa Kemal’den daha çok İslâm’a yakındır. Menderes İnönü’den daha çok İslâm’a yakındır. Demirel Menderes’ten daha çok İslâm’a yakındır. Özal Demirel’den daha çok İslâm’a yakındır. Erbakan ve Erdoğan Özal’dan daha çok İslâm’a yakındır.
Biz Ak Parti’nin gitmesini istemiyoruz. Çünkü biz henüz tam olarak hazırlıklı değiliz. Ak Parti’den daha çok İslâm’a yakın bir partinin gelmesi demek, “Adil Düzen”in birkaç on yıl sonraya ertelenmesi demektir. Onun için şimdilik gitmesini istemiyoruz.
Bu sebepledir ki Kur’an’dan öğrendiklerimize dayanarak Ak Parti’nin sağlığına kavuşması için bir reçete ve bu reçetenin ilaçlarını yazmayı uygun buldum.
Ak Parti’nin dört kurucusu vardır; Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Beşir Atalay ve Bülent Arınç. Bunlar Akevler ortaklarıdırlar ve Millî Görüşçüdürler. Bunların dışında, Millî Görüşçü olmayan ama Akevler ortağı olan Cemil Çiçek, Vecdi Gönül, Abdülkerim Aksu ile Akevler ortağı olmayan Millî Görüşçü Mehmet Ali Şahin de katılmışlardır. Millî Görüşçü ve Akevler ortağı da olmayan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da katılmış, partiyi bu on kişi bugüne getirmişlerdir.
Partinin kurtulması için bir generalin partide kurucu olması gerekir. Bunu Muhterem Erdoğan belirlesin. Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu için yerine onu temsilen birini de o belirlesin. Damadı da gelsin. Bu partinin gövdesi Millî Görüş’tür, kökü ise Akevler’dir; ikisini temsilen Prof. Dr. Arif Ersoy da yer almalıdır.
BİRİNCİ İLAÇ: Ak Parti kurcuların yenden iş başına gelmelidirler. Böylece iç savaş biter, Suriye sorunu çözülür, Ruslarla aramız düzelir, ABD’deki sermaye-siyaset savaşı sona erer, ondan sonra teker teker ayrılıp gidebilirler...
İKİNCİ İLAÇ: Davutoğlu’nun Başbakan olarak kalmasıdır. Ak Parti’nin kuruluşundan beri, bürokrat Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak, Ak Parti’nin siyaseti onun görüşleri içinde cereyan etmiştir. Görüşmeleri son derece mahremane yürütmede başarılı bir başbakan olmuştur. Yeni hükümeti o kurmalıdır...
ÜÇÜNCÜ İLAÇ: Davutoğlu kötü siyasetçidir. Onun basit siyasi zekâsı olsaydı, Akevler’siz bu işi yürütemeyeceğini bilirdi, Millî Görüş’ten uzaklaşmaması gerektiğini bilirdi. Bu ilişkiyi götürecek kişinin Prof. Dr. Arif Ersoy olduğunu bilirdi; ben ona açıkça yazdım ama anlamadı!..
DÖRDÜNCÜ İLAÇ: Bu on iki kişi partinin başına getirilmelidir. Parti başkanını kendileri sıralama usulü ile seçmelidirler... Ben oyumu kullanırken...