Bir bardağın içine sıcak su koyarsınız. Bir kaşık çay atarsınız. Bir de şeker koyarsınız. Sonra bardağı karıştırırsınız. Sonra ne olur? Bardağa konanlar birbirine çarpar. Yavaş olanlar hızlanır, hızlı olanlar yavaşlar. Sonunda bardaktaki su, çay ve şeker her tarafa eşit şekilde dağılır. Artık bunu içebilirsiniz. Bardaktaki bütün zerrelerin hızlarını tespit ediniz ve hızlarının dağılımını bulunuz. En yavaş hareket edenlerin sayısını, sonra daha hızlı sonra daha hızlı hareket edenlerin sayılarını bulunuz. Bir yer vardır ki o hızda en çok molekül bulunmaktadır. Bu dağılma eğrisine çan eğrisi denir. Çan eğrileri iki değeri ile bilinir. Biri tepe noktasının olduğu yer yani en çok bulunanların hızı ve sayıları. Bunu sıcaklıkla ifade ederiz. İkincisi ise hızların dağılışıdır. Bu da bütün moleküllerin hızlarıdır. Bu tepe noktası hızdan çıkarılır, kareleri alınır, toplanır, molekül sayısına bölünür ve buna standart sapma adı verilir.
Topluluklar da bunun benzeridir. Bir topluluğun bugünkü fertleri değişik özellikler taşır ama zamanla bir fert de aynı özellikleri yaşar. Topluluğun şimdiki hayatı kişilerin ömür boyuncaki hayatıdır. Bunun için, topluluğun oluşması için birlikte yaşanmalıdır ve aralarında ilişkiler olmalıdır. Yani topluluğu; 1) ortak mekân, 2) ortak zaman, 3) fertlerin çeşitliliği, 4) özgürlük, serbest ilişki oluşturur.
On aileye yakın kimse bir aşireti oluşturur. Bunlar birbirlerini bilirler. Bine yakın aile bir kabileyi oluşturur. Bunlar birbirlerini bilmezler ama birbirlerini tanırlar. Aşiretlerde yaşanır, kabilelerde çalışılır. Kabile/bucak bin haneden az olursa aşiret gibi olur, topluluk oluşmaz, çok olursa kalabalık yığını olur yine topluluk oluşmaz. Bir çay bardağı nasıl sınırlı ise topluluk da ancak sınırlı sayıyı içerirse topluluk olur.
Ulus demek örgütlenmiş halk demektir. Yani bucaklar hâlinde teşkilatlanmış halklardır, ulustur. Her bucak ulusun bir hücresidir. Hücreleri olmayan canlı yeryüzünde yoktur. Bucakları olmayan da ulus olamaz. Bunu bilen Sermaye, ulus devletleri yok etmek için bucakları kaldırmıştır, halkı yığın haline getirip ulus olmaktan çıkarmak istemektedir.
Akevler bunu önlemek için Kooperatifler kurmaya karar verdi. 1000 ortaklı kooperatifler kurulacak ve burada apartmanlar olacak, her apartmanda da on kat bulunacak, böylece on aşiretli semtler oluşacak. 10nsemtte bir Bucak Kooperatifi olacaktır. gelen halk zamanla aşiret ve kabile haline kendiliğinden dönüşecek.
1967’de bu amaçla İzmir’de Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi’ni kurduk. Sadece insanları bir araya getirdik. Değişik yörelerden ve mezheplerden kimseler ortak oldular. Aradan yarım asır geçti, İzmir’de iki site oluştu; Akevler ve Sütçüler.
Akevler’i kurarken okumuş kurucuların yanında iki grup Akevler’i destekledi. Bir grup İzmir’in esnafı idi; Ahmet Bülbül, Hasan Afacan, Şükrü Erdoğan ve Mustafa Şeker. Bülbül ve Şeker aramızdan ayrıldı. Diğer grubu oluşturan dört kişi de ustalardı; Muzaffer Arslan, Davut Özdemir, İdris Altın ve Hüseyin Aydın. Muzaffer Arslan vefat etti. Geçen haftalarda da Hüseyin Aydın vefat etti. Biz okumuşlar sadece düşündük. Akevler’i biz değil onlar kurdu. Birileri sermaye buldu, diğerleri iş yaptı.
Hüseyin Aydın’ın cenazesine gittim ve köyü görmek istedim. İnsanları bir araya getirdiğiniz zaman ne olduğunu yarım asır sonra görmek istedim. Gerek Akevler, gerekse Sütçüler’de müşahede ettiğim şudur. Gerçekten zamanın ve birlikte yaşamanın toplulukları oluşturduğunu gördüm. Köy bir Yörük köyü idi. Yukarıda bir camileri vardı, cumadan cumaya namaz kılarlardı. Şimdi ana yolun kenarında cami yapmışlar, belde camisi kadar büyük. Cuma olmadığı halde cami öğle vaktinde dolu idi. Biz buralarda faaliyete geçtiğimiz zaman hiç cemaat yoktu. Şimdi dört beş kadar tarikatın cemaatleri vardır.
Asıl sevinilecek taraf, Risale cemaati güçlü bir topluluk oluşturmaktadır. Sorumlusu benimle görüştü, yanında öğrencileri vardı. Risale okuduklarını söyledi ve Sözler’i gösterdiler. Gülenci iki üç kişi kalmış. Evet, devletine ve milletine sadık ama mümin Risaleci veya tarikatçı bir köy oluşmuş. Oluşmuş olmasına hamd ettim.
Bu nasıl sağlandı?
Kooperatifimiz onlara tarla fiyatı ile imarsız arsa verdi, tapu vermedi, sadece tahsis etti. Denetim yaptı. Projesiz inşaata izin vermedi. Resmi ruhsatları yoktu ama arsalarda kurallı inşaatlar yaptılar. Fabrikalarda iş buldular. Kendi imkânları ile yaşamaya başladılar ve sadece inandıkları için cemaatlere katıldılar. O sebeple paralelci olmadılar. Kooperatifimiz de asla işlerine karışmadı, karışamadı. Yarım asırlık çaba ile elde edilen ilmî sonuçlara kulaklarını tıkayanlar şimdi birbirlerini yiyorlar.