http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/suleyman-karagulle/buyuk-devlet-adami-14301.html
Tarihte meşhur olmuş hükümdarlar vardır. Bunların belki en meşhuruAbbasi Halifesi Harun Reşit’tir. Büyük İslâm İmparatorluğu’nun halifesi idi, o devlet o zamanki tek süper güç idi, şanı dillerde hâlâ dolaşmaktadır. İşte bu büyük hükümdarın bir sözü vardır: “Ben halkıma pamuk ipliği ile bağlıyım, bana gelirlerse ben çekerim, onlar çekerlerse ben giderim ama bu pamuk ipliğini koparmam.” İşte, büyük devlet adamı olmak bu sırrı bilmektir. Büyük devlet adamı olmak demek bu sırrı iyi bilmek ve uygulamak demektir. Bunun sırrı halkı doğru yola zorlamadan götürmektir, halkın isteklerini yapmaktır. Bağları koparmamak için de her vesile arzuları birbirine iletmek için değerlendirilmeli ve herkes karşı tarafın isteklerine uymalıdır.
Buna ilave edeceğim bir husus vardır: Haksızlar ne kadar güçlü olurlarsa karşılarında olmak, haklı olanlar da ne kadar zayıf olurlarsa olsunlar onların yanında olmak.
Bunu kendi halkına yapanlar küçük devlet adamlarıdır.
Bunu dünyadaki bütün devletlere uygulayabilenler büyük devlet adamlarıdır.
Selçukluların ve Osmanlıların büyük devlet adamı olmasının sırrı buradadır. Zayıf olan haklı tarafı olmuşlar ve böylece yeryüzünün adil hükümdarları olmuşlardır.
Devlet haksız olduğu zaman tereddütsüz olarak haksızlığını kabul ederek karşı tarafa hakkını teslim etmeyi büyük devlet adamı olma şeklinde anlıyorum.
Başbakan Ahmet Davutoğlu İran’a gitti, insanlığa büyük ferahlık getirdi.
Arkasından Putin, Suriye’den uçaklarını ve askerlerini çekti. Neden çekti? Yanlış yaptığını gördü. İran’ın tutumu içinde gördü. “İran ile Türkiye birbirine vurmayacak. Ben de barışçı olmalıyım” dedi. Böylece büyük devlet adamı olduğunu gösterdi.
Şimdi beklediğimiz şudur: Muhterem Cumhurbaşkanınız da Rusya’ya gitsin ve aradaki buzlar erisin.
Türkiye devleti bir büyüklük daha göstermelidir, Suriye ve Mısır’ın iç işlerine karışmamalıdır. İktidarda olanları uyarmalıdır ama karşı olmamalıdır.
Daha önce yazdığım makalede, üçüncü cihan savaşını önleyecek durumun İran ile Türkiye’nin barış içinde olmasıdır demiştim. İlk uygulamayı Başbakan Davutoğlu’nun İran seyahati gösterdi. Rusya da Suriye’den çekilerek barışa döndü ve Türkiye’deki Ankara olaylarında da yine taziyede bulunan ilk devlet oldu.
Bu üç devlet birleştikleri ve ortak barış siyasetini yürüttükleri zaman, dünyada kimse üçüncü cihan savaşına cesaret edemez.
Evet, Rusya, Türkiye ve İran barış paktı yaparlarsa, buna Çin katılır, ABkatılır, sonunda ABD de katılır. Sermaye de anlar ki; ben bunları yenemeyeceğim, Müslümanları ikiye ayıramadım, Müslüman halkı anarşist yapamadım, aksine benim oyunumu öğrendiler, onları yenme imkânım yoktur, barışmam lazım der. Sermaye de böylece teslim olur.
Bu teslimiyet yalnız onun değil, tüm insanlığın savaşsız üçüncü binyıl uygarlığına geçişini sağlar. Sermaye faizci tekelcilikten vazgeçer, karşılıksız para sahtekârlığından vazgeçer. Serbest rekabet içinde insanlığın mübadelesini organize eder ve siyasete karışmaz, dine karışmaz, ilme karışmaz. Sonuç ne olur? Sonuç olarak herkes kâr eder.
TÜRKİYE, İRAN VE RUSYA ACİL OLARAK SORUNLARI ÇÖZMELİDİRLER.
1- Irak harap edilmiş, halkı birbirine düşman edilmiştir. Bu üç devlet birleşip sorunları Irak lehine çözmelidirler, kendi lehlerine değil Irak lehine çözmelidirler.
2- Suriye’deki sorunu da bu üç devlet çözmelidirler. Fikren çözmeli ve beklemelidirler. Batılılar çözerlerse sorun yok, ama çözmezlerse kendi çözümlerini ortaya koymalıdırlar.
3- Karabağ sorununu çözmelidirler, Ermenistan ve Azerbaycan lehine çözmelidirler.
4- Petrol sorununu çözmelidirler. Sermaye fiyatlarla istediği gibi oynayamamalıdır.
Sorunların nasıl çözüleceğini KUR’AN onlar öğretir...
AKEVLER yardımcı olmaya hazırdır...
Not: “GELİN BARIŞALIM…” makalemi de tavsiye ederim; www.akevler.org sitemizin “Makaleler” bölümünden okuyabilirsiniz.