“Bazı konularda farklı görüşlere sahip olabiliriz ama tarihimizi ve coğrafyamızı değiştiremeyiz. Bu yeni dönemi nasıl şekillendireceğimiz konusunda önemli adımlar attık.” “Bölgemizde kalıcı istikrarın, barışın, huzurun olması için de Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin taşıdığı önemi herkes bilmektedir. Bir kez daha söylüyorum, zor günlerinde biz İran’la birlikteydik, önümüzdeki günlerde de birlikte çalışmamız hem iki ülkenin hem de bölgenin yararına olacaktır.” Ahmet DAVUTOĞLU / Türkiye Başbakanı
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun İran’a gittiğini öğrenince hem sevindim hem de rahatladım. Başbakan’ın yukarıdaki beyanları ile bu rahatlama ve sevincim iki kat oldu.
Bu makalemde İran-Türkiye arasında olan görüş ayrılığı üzerinde durmak istiyorum.
Uygarlık Mezopotamya’da doğdu, 500 sene sonra Mısır’da göründü. 500 sene sonra Hindistan’da ve 500 sene sonra da Çin’de görüldü. Bunlar sıcak kuşak medeniyetleridir. Orta kuşak uygarlığı İran’da ve Türkiye’de de doğdu. Uygarlık kuzey bölgelere buralardan yayıldı. Milattan sonra 1000 yıllarında Moğolların ve Cermenlerin göçebe uygarlıkları kurdukları görülür. Türkler ve Slavlar MS 1000 yıllarında yeryüzü uygarlıkları içinde yerlerini aldılar.
İranlılar Fars kültürünü korumak için Şii oldular. Türkler de Farslara karşı kendi kültürlerini korumaları için Sünni oldular. Başlangıçta Emeviler ile Haşimiler arasındaki kavga bilahare bu iki ulus arasında devam etti. Sonunda Osmanlılar Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639) ile siyasi savaşları sona erdirdiler.
Halk arasında Sünni-Şii çatışması Humeyni’ye kadar sürdü. Humeyni Sünni-Şii çatışmasını kaldırdı. Tahran’da bir milyon insanı ortak namaza başlattı ve Sünnilerle cemaat olmalarını buyurdu. Tahran Üniversitesi’nde Cuma namazı kılınırken Ayetullahların resimlerini ters çevirirler. Kur’an metni olarak İstanbul yazısı esas alındı.
Necmettin Erbakan İran’a davet edildi ve İran’da Hamaney ile görüştürüldü, devlet başkanlarından daha yüksek protokol uygulandı.
Biz Akevler olarak Alevilerle işbirliği içinde olduk, Özdemir Çelik Döküm Fabrikası’nı iflastan Alevi dedelerinin Ege sorumlusu aileye mensup olan Kurtcebe Noyan ile kurtarabildik. Dostluğumuz sürmektedir. Harun Özdemir arkadaşımız İzmir’de dedeleri televizyona çıkarmış, onları meşhur etmiş ve devlet yetkilileri ile görüştürmüştür.
Prof. Arif Ersoy arkadaşımız Çorum’da belediye başkanı iken Ehlibeyt Vakfı’na büyük destek vermiş ve etkin bir cemaat olmalarına imkân vermiştir. Cem evlerine gidenler camilere gelip Cumaları da kılmaya başlamışlardır.
İranlılarla siyasi kavgamız birkaç asır önce bitti. Halklar arasındaki kavga da Humeyni ve Erbakan’ın dostluğu ile bitti. Teorik olarak onlardan ayrıldığımız çok az husus kalmıştır.
Bize göre Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali raşit halifelerdir. Muaviye aksidir. Ancak Emevi Devleti İslâmi devlettir, devlet olarak meşru devlettir. Onlara göre ise Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman gasıp hükümdarlardır, Hz. Ali’nin hakkını gasp etmişlerdir. İkinci görüş ayrılığımız ise on ikinci imam mehdi ölmüştür. Bir daha gelmesi söz konusu değildir. Öyle bir kurtarıcıyı beklemiyoruz.
Bu iki görüş dışında İranlılarla anlaşamadığımız bir konu yoktur. Bu iki konu da uygulamada bir sorun teşkil etmez. Onlar öyle düşünsünler. Allah’a ve âhirete imanları bizden az olmadığı için cennette onlarla beraber olacağız.
İran ve Türkiye dünyada barışçı uluslar olarak tanınmışlardır. O halde barışı ancak biz sürdürebiliriz.
Bir öneride bulunmak isterim.
İran ve Türkiye ORTADOĞU BARIŞ ARAŞTIRMA MERKEZİ kursun. Bu merkezde ilmî ve iktisadî çalışmalar yaparak Ortadoğu’yu barışa götüren çözümleri üretsinler.
Dışarıdan müdahale varsa, bunun sebebi sorunların çözülmemiş olmasından ileri gelmektedir. Akevler katkı yapmaya hazırdır...
Not: “HAYRETTİN KARAMAN’A DAVET” makalemi de tavsiye ederim; www.akevler.org sitemizin “Makaleler” bölümünden okuyabilirsiniz.
Bu makale
560 kez okundu