Süleyman Karagülle
Sana ruhtan soruyorlar 09 EYLÜL 2000
23.03.2024
672 Okunma, 0 Yorum

KUR’AN - TEFSİR 

Kur’an’da bu sistematik hataya benzer hatalara şu âyette işaret edilmiştir:

بسم الله الرحمن الرحيم

يسئلونك عن الروح قل الروح من امر ربى  و ما اوتيتم من العلم الا قليلا  (اسراء 17-85)

“Sana ruhtan soruyorlar. De ki ruh Rabbim’in emridir. Zaten size ilimden çok az şey ita kılındı.”

(İsra; 17/85)

Buradaki “sen” Allah’a inanmış ve İslâmî ilimlere vâkıf kimselerdir. Yani “müçtehitler”dir. Bunlar “nebilerin varisleri”dir. Emirler ise “resullerin varisleri”dir. Bugün de bu tür soruları İslâmî ilimlere vukufu olanlara soruyorlar. Sizler de bu tür sorulara muhatap olacaksınız.

سهل Sehl, ova demek, düzlük demektir. Yokuşu tırmanıp tepeyi aşmaktansa, düz ovada yürüyüp kolay hedefe varmak isteyenlerin yoludur.

سئل Arapçadaki SaEaLa iki mânâya gelir: Biri istemek yani dilenmek; diğeri ise sormaktır. Kolay yoldan bilgi sahibi olmaktır. Allah bilinmeyen hususlarda soru sorulmasını istemektedir.

Burada da soru sormak yerilmemiş, önce mücmel cevap verilmiş, sonra da “siz bilemezsiniz” denmiştir. Bu eğitim sisteminin esasıdır. Belli seviyede kişiler bir şey sorduklarında önce o hususta bile bildikleri kadar anlatılır sonra da bunları tam bilmeniz için şu şartlar vardır denir.

Sana sordular” demeyip de “senden sorarlar” demiş olması, bu hususta insan zihninin daima soru içinde olacağı, ruhu hep merak edeceği ve düşüneceği bildirilmiş oluyor.

SeEeLe istenen kimse için, SeEeLe ANH istenen şey için kullanılır. Sual sadece öğrenmek için olursa AN kelimesi gelmez. Ancak sual ispatı ile birlikte olursa o zaman ANH gelmiş olur. Yani ruh nedir, açıkla.

Tarih boyunca felsefenin temel konusu dört şey olmuştur: 1. Kainatın varolması (ALLAH), 2. İnsanın varolması (RUH), 3. İnsanın kainatı bilmesi (İLİM), 4. İnsanın yükümlülüğü (AHLÂK).

İnsanlığı bu dört konu her zaman meşgul etmiştir. Peygamberler bunlara pratik cevaplar vermişlerdir. Sonradan varolan kainat kendiliğinden hep varolan tarafından bilinçli bir şekilde var edilmiştir. Bu bilinç Varedici’nin kendisine muhatap kılmasıdır. İnsanın kendisidir. İnsan kainatı bilecek şekilde var etmiştir. Bu “ilim”dir. İnsan kainatı düzenlemekle yükümlüdür ve sorumludur. Hesabı öldükten sonra verecektir. (ÂHİRET)

Filozoflar konularına tatmin edici cevaplar bulamamışlardır. Yine de peygamberleri tasdik etme yoluna gitmemişler, reybiliği seçmişlerdir.

الروح Ruh burada cins isimdir. Ruhun mahiyeti soruluyor, herhangi bir ruhtan bahsedilmiyor. Ruh kelimesi “rih”ten yani ‘yel’den gelir, ‘nefes’ten gelir. Etkisi olup görünmemesi sebebiyle ruhu rüzgara benzetmiş olarak ifade etmişlerdir. Ruhun bâtıni âlemde cismi, zâhiri âlemde dalgası vardır. Maddenin ise zâhiri âlemde cismi, bâtıni âlemde dalgası vardır. İnsan ruh ve bedenden müteşekkildir. Cinler de insanlara benzer. Ancak onlar ışık hızına yakın atomlar âleminde Güneş gibi sıcak yerlerde yaşıyorlar. Buralara da gelebilmektedirler. Melekler ruhlar gibi bâtın âlemde yaşıyorlar. Onların hızları cinler gibi ışık hızına yakındır.

İnsan ruh ile bedenin birleşmesinden oluşur. Uykuda ve ölüm hâlinde ruh ile beden ayrılır. Uykuda aynı bedene geri döner. Ölümden sonra ise eski beden çürümüştür. Onun yerine aynı genetikli yeni beden içine ruh girecektir. Zaman içinde geri gidebilecektir. Beyindeki bilgiler o yeni beyne kopya edilecektir. Unutma artık sözkonusu olmayacaktır.

قلSöyle” emri müçtehitlere aittir. Nebilerin halefi olan alimlere aittir. Burada “Fa” harfi getirilmeyip “söyle” denmiş olması, soruya cevap ver anlamındadır. Kemali ittisal vardır. Yahut “her zaman söyle”; “sadece sorarlarsa söyle” değil, “sormadan söyle”. Burada da önemli bir eğitim sistemi ortaya konmuştur. Eğer halkta belirmiş bir soru varsa sen onlar sormadan söyleyeceksin. Çünkü senin bildiğini bilemez ve o sebeple sormamış olurlar. Çekingenlikleri sebebiyle de sormamış olurlar. “Yes’elune”nin muzari sığası ile gelmesi ve burada cevap harfi olan “Fa”nın kullanılmaması bunu belirtmek içindir.

Bizim görevimiz Kur’an’dan anladıklarımızı anlatmaktır. Bunu tek başımıza başaramayız. Bunun için cemaat olmalıyız. Sitelerimiz olmalıdır. Orada çalışıp yaşayacağız. Artırdıklarımızla da ilim yapıp dünyaya tebliğ yapacağız. Görevimizi yapmış olacağız. Bizim kurduğumuz kooperatifler bu büyük emri yerine getirmek içindir. Buradaki “Kul” emrini yerine getirmek içindir. İlmi olanlar ilimleri ile bu “söyle” emrini yerine getirecekler, ilmi olmayanlar çalışarak zekât verecekler ve bu faaliyeti destekleyeceklerdir. “Mü’min”, bu emrin yerine gelmesi için yaratıldığını bilen kimsedir.

Ruh burada tekrar edilmiştir. “O Rabbimin emridir” denebilirdi. Cevap yalnız soru sorana ait olsaydı o zaman zamir ile ifade edilirdi. Cevap genel olduğu için ruh kelimesi tekrar edilmiştir. “Qul” emrinin genel olduğu burada teyit edilmektedir. Sonra cins isimler de çap daireyi ikiye böler, alanı çapın karesine eşittir. Cümlesi beliğ değildir. Yani cins isimler zamirden çok zâhir ile belirtilir. Çünkü bağımsız ifadelerdir.

من MiN teb’iz içindir. Yani “Rabbimin çok işleri vardır, bunlardan birisi de ruhtur” denmektedir. Allah’ın kendisine muhatap kıldığı dört çeşit varlık vardır: Melek, ruh, cin ve insan. Bâtın ve zâhir âlemi bunun için var etmiştir. Allah’ın bir beş boyutlu âlemi mi vardır, yoksa başka âlemler de mi vardır? Önce bu âlem kendi kendine yeterdir. Bu âlemin dışarı ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Bunu matematiğin mükemmel ilim olmasından biliyoruz. Basitlik ilkesi, gereksizlik ilkesi başka kainatın olmamasını gerekli kılar. Ancak bu bizim kainat içindeki düşüncemiz. Bu kainatın dışına zihnen de çıkamayız. Dolayısıyla onların var olup olmadığı, varsa nasıl bir şey olduğunu düşünsek bile gerçeklerle alakası olmaz. Bu âyetin delâleti Rabbin emrinden çok şey olduğudur.

امر Emr kelimesi iş demektir. Merve yumuşak taştır. Safve sert taştır. Yumuşak taş yontulur. İş yapılır. Emerve, Yonttu anlamında kullanılmaya başlandı. İş yaptı veya sözünü geçirdi mânâları çıkmaktadır. Emr demek buyruk demektir. Emr demek iş demektir. Allah için iş buyurmaktan ibarettir. O “ol” der o da olur. Nitekim hükümdarlar da kendileri iş yapmaz, buyururlar, o da olur. Burada “Ruh Rabbimin işidir”, yahut “buyruğudur” anlamlarına gelir. Allah onu kendisine izafe etmiştir. “Kendi ruhumdan üfledim” dendiğinde de bu kastediliyor. Ruh Allah’ın bir cüz’ü müdür, yoksa mahluku mudur? Mahluku ise diğerlerinden farkı olmaz. Cüz’ü ise Allah’ın parçaları yok ki cüz’ü olsun. Allah’ın cüz’ü değilse o nasıl bilinçli oluyor, kişilik kazanıyor, iradesi yani kısmi yaratıcılığı var. İşte biz burada mekan içinde olmayan, zaman içinde olmayan bir şeyi mekan içinde zaman içinde düşünüyoruz. Bu bakımdan kaytaramıyoruz.

ربى Rabv tümsek demektir. Büyüyen nebat demektir. Terbiye eden, yetiştiren anlamında sıfattır. Hilkat birden var olmalı ve en mükemmeli ile faaliyete geçmelidir. Rebvet ise peyderpey olgunlaşma ve evrimleşme demektir. “Ruh Rabbimin işidir” derken, ruhların da donmuş ve kalıplaşmış varlıklar olmayıp evrimleşen ve olgunlaşan varlıklar olduğu anlaşılıyor. Yoksa “o Allah’ın işidir” derdi. “Benim Rabbimin işidir” demiş de, “Rabbimizin işidir” dememiştir. “Biz kimiz?” sorusunu “siz kimsiniz?” şeklinde sorar. Cevapta “sen” şeklinde verilmez, “siz” şeklinde verilmez, “ben insanım” denir. Yani “sen ve ben insanız” anlamı çıkar. Arapçadaki bu ifadeyi Türkçeye çevirirsek “Ruh Rabbimizin işidir” şeklinde olur. Yoksa “Benim Rabbin işidir, sizin Rabbinizin işi değil” anlaşılmaz.

و Va burada hâliyedir. “Zaten” diye Türkçeye çevirebiliriz. Yukarıda anlatılanların izahıdır. Ama daha genel bir ifadedir. Yani bu iş Rabbimizin işidir. Buradaki “Ûtîtum” “Ûtînâ” anlamında olup “bize verilendir” demektir. “Kul” ifadesi içindedir. O zaman “kul” emrinde “kendi kendine söyle” olur ki o da “yes’elune”ye aykırı düşer. “Size az ilim verildiği için söyle” demek olur yani yerinde olmayan cümle olur. O halde burada ki va-yı hâliye kabul edip muhataplara “biz bunu anlayacak durumda değiliz” mânâsını vereceğiz. Unutmamanız için hatırlatıyoruz.

Ben + Sen: Türkçede “biz”;  Kur’an Arapçasında “siz” olarak ifade edilir.

 اتوETVe su arkıdır. Suyu bir yerden getirir. Gelme bununla ifade edilmiştir. “Câe” ise değişik yönlere veya yönsüz gelen gelişmedir. İtâ vermektir. İ’tâ da vermektir. “İ’tâ”da temlik vardır. “İtâ”da temlik şartı yoktur. “İtâ” insana ait bir fiildir. İnsan olmayanı mef’ul almaz. “Bize verilmedi”. Burada insanın kendisinin bu bilgisizliğini bildiğine de işaret vardır. Onun için “bize verilmedi” diyor. Yani müçtehit muhatabaBize verilmedi” diyor; “Ben ilmimle biliyorum ki bize verilmedi” diyor.

من  Min teb’iz içindir. İnsana ilimden çok az şey verildi. Şimdi neler verilmedi, sayalım:

  1. Zamanımız beş boyutlu uzay içinde üç boyutlu olarak akıp dördüncü boyutu oluşturmaktadır. Bu beş boyutlu uzay mükemmel uzaydır. Bâtıni ve zâhiri boyutları ile kendi kendine yeterlidir. Bunu Matematikten biliyoruz. Bu bildiğimiz kainattır. Melek, ruh, cin ve insan burada yaşıyor. Ancak bu beş boyutlu uzaydan başka altıncı boyutta başka uzay var mıdır, bunu bilmiyoruz. Bilmemiz de mümkün değildir. Çünkü uzayımız kamil olduğu için dışarıya bir şey vermez ve dışarıdan da bir şey almaz. Yani haberleşeme imkanımız yoktur.
  2. Biz yakın çevremizi çok iyi biliyoruz. Ama uzaklaştıkça bilgilerimiz azalmaktadır. Kendi büyüklüğümüzü kolay görüyoruz, küçüldükçe bilgimiz azalmaktadır. Bizim bildiğimiz çok az şey vardır. Bunu kainatın büyüklüğü ile atomların ince yapılarını bilmekle daha iyi anlıyoruz. Gördüğümüz ışık aralığı elektromanyetik dalgaların çok küçüğüdür. İşittiğimiz ses de öyle. Koku ve tat için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
  3. Biz hâlimizi biliyoruz. Geçmişe ait bilgilerimiz gittikçe azalır. Geleceğimiz hakkında da fazla bir şey bilmiyoruz.
  4. Biz ancak hesabî ve gayrî iradî olayları bilebiliriz. İhtimalî olayların, iradî olayların cüzlerini bilemeyiz.

 إلاİLLÂ istisnayı bildirir. Bize ilimden çok az şey verildi. İşte bugün ilimlerin ortaya koyduğu bu az bilgimizle ilgili şeyleri Kur’an veciz bir şekilde çok önceleri bildirmiştir. Müsbet ilimleri ne kadar çok bilirsek Kur’an’ı o kadar daha kolay ve çok anlarız. Müteşabih âyetler muhkemata dönüşür. Müsbet ilmin sonu olmadığına göre Kur’an’daki müteşabihlerin muhkemata dönüşmesinin de sonu yoktur. Yunan Filozofu “bir şey öğrendim, oda hiçbir şey bilmediğimdir” diyor. Bugünkü ilimler de bundan başka bir şey söylemiyor. Her yeni bilgi bir meçhulü malum hâle getirir ve yeni meçhulleri bize tanımlar. “Rabbım! İlmimi ziyade et” de bu demektir. Âhirette geçim için çalışma yoktur. İlim için çalışma vardır. Buna göre insanların cennetteki değerleri yükselecektir. Rabbimize daha çok yaklaşacağız. Öğrenilecekler bitmez, Kur’an’ın mânâları da bitmez.

 






Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 41994 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 29306 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27770 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19696 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 18511 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17812 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16711 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 15482 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 14167 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13771 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13655 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 13601 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13567 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 13412 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13407 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 13351 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 13304 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 13300 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12853 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 12193 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 12190 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11977 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11952 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11934 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11714 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11628 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11627 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 11316 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11308 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11289 Okunma
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 11276 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11275 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 11166 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 11133 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 11129 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 11073 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 11016 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10972 Okunma
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10890 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10888 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10884 Okunma
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10789 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10771 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10740 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10730 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10715 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10676 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10670 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10619 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10534 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10524 Okunma
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10499 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10497 Okunma
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 10449 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10443 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 10395 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10302 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 10149 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 10107 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 10015 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9974 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9967 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9959 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9945 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9922 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9831 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9790 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9774 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9768 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9746 Okunma
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9733 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9732 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9662 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9653 Okunma
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9574 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9565 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 9489 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9444 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 9431 Okunma
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 9360 Okunma
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9341 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 9311 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 9307 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 9222 Okunma
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 9207 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 9159 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 9091 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 9067 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 9043 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 9038 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 9019 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 8993 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8965 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8958 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8907 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir Adil Düzen Eleştirisi ve Cevabı
15.11.2011 8776 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8719 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8714 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8687 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8572 Okunma


© 2025 - Akevler