Bir ülkede uzun zaman istikrar olursa o ülke kalkınır. Başbakan Adnan Menderes’i asmasaydılar, Demokrat Parti devam etseydi, Türkiye’nin gelişme çizgisi öyle giderdi ki 2000’lere geldiğimizde Türkiye Japonya ve Almanya’yı geçmiş, süper güçlerden sonra en güçlü devlet haline gelmiş olacaktı. Bu durum Demokrat Parti’nin iyi yönetmesinden değil istikrarlı yönetmesinden ileri gelirdi.
1 Kasım 2015 Seçimi’nin tek manası vardır, halk Türkiye’de “istikrar” istiyor.
İstikrar olan bir ülkede, yönetim ne kadar kötü olursa olsun ülke gelişir. Herkes iyi kötü ne yapacağını bilir ve çalışır. Sonunda yavaş veya hızlı ülke gelişmeye devam eder. Oysa istikrar olmayan ülkede halk ne yapacağını bilmediği için çalışamaz, bir iş yapamaz. Yönetim ne kadar adil olursa olsun o ülke gelişemez. Bunu bilen sermaye tüm dünyayı geri bırakmak için oyun tezgâhlamış, ekseriyet sistemini getirmiş, iki partili sistem getirmiştir. Sık sık iktidarları değiştirerek ülkelerin geri kalmalarını sağlamıştır. Adnan Menderes onların çok yakın dostu idi, Türkiye’yi o borca soktu ve hala borç ödemeye devam ediyoruz. Osmanlıyı borçla yıktılar, Cumhuriyet’i de onunla yıkmaya çalışıyorlar. Menderes’in tek suçu Türkiye’yi tarım döneminden sanayi dönemine geçirmesidir, bu suçundan dolayı astırdılar. Turgut Özal’ın suçu Türkiye’ye demokrasi getirmeye çalışmasıdır, onu da zehirlediler.
1 Kasım 2015 Seçimi Türkiye’nin istikrar savaşını kazanmasıdır. Biz Adil Düzen Çalışanları da bunu istiyorduk. Allah bizi siyaset batağına düşmekten korudu ama Allah bize sekiz sene daha rahat çalışma imkânını verdi. Sermaye 7 Haziran’da gördü ki AK Parti’yi muhalefetle yenemeyecek, partiyi içten parçalamaya karar verdi. AK Parti’de dört grup oluşturdu; Erdoğan grubu, Davutoğlu grubu, Gül grubu ve Millî Görüş grubu. Önce MHP ve HDP elenecek, sonra AK Parti parçalanacak ve CHP-AKP koalisyonu kurulacak, Erdoğan indirilecek, Kemal Derviş oturtulacaktı... Ama evdeki pazar çarşıya uymadı. Onun oyunu Allah’ın oyununa dönüştü. Akevler dışarıda kaldı. Partiler barajları geçtiler, AK Parti büyük bir oy aldı. Erdoğan’a karşı olanlar sus pus olup oturdular.
Şimdi Adil Düzen Çalışanları Allah’ın bu rahmetini iyi bilmeli, iyi değerlendirmeli ve çalışmaya hız vermelidir. Çalışma ‘semt kooperatiflerini’ faaliyete geçirme şeklinde olacaktır. Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını kuracağız. Bu apartman 5000 metrekare üzerinde oturacak. 5000 metrekarelik üç katlı bodrumu olacak. Alt bodrum garaj ve sığınak olacak, orta bodrum depo olacak, üst bodrum işyeri olacak ve Adil Düzen’e göre işletmeler oluşturulacaktır. 1200 metrekarelik zeminler yazıhane ve bakkalın bulunduğu yerler olacak. Normal katlar 12’şer daire olacak, bunlardan ikisi sosyal daireler olacak; biri erkelere biri kadınlara ait olacak ve toplantı yeri ortak olacaktır. En üst kat ise ‘apartmanın ortak toplantı yeri’ olacaktır.
Her katta ayrı ayrı beş veya üç vakit namaz birlikte kılınacaktır. Oralarda ve çatı katında dersler yapılacaktır. İlköğretim bucak merkezinde yapılacak, çocuklar evlerine getirileceklerdir. Lise ve yüksek okullarda okuyan Adil Düzen çocukları için yüz dairelik apartmanlar yapılacak, çocuklar buralarda kalacak, hem çalışacak hem okuyacaklardır. İşyerlerindeki ücretler imtihanlardaki başarılara göre belirlenecek.
Bu apartmana Müslümanlar ortak olacak ve kiralarını alacak, müminler de oralara taşınıp Adil Düzen’i uygulamalı olarak yaşamaya başlayacaklardır.
Şimdi bizim işimiz bu kooperatifleri kurmak ve yaygınlaştırmaktır. Önce ahşap evler imalathanelerini kuracak ve oralarda kalıplar yapacağız. Sonra Türkiye’nin her yerinde bu lojmanlı apartmanları inşa edeceğiz.
Adil Düzen Çalışanlarının dikkat etmeleri gereken hususlar şunlardır:
1- Adil Düzen üretecek ve tüketecek, mübadeleyi ise büyük sermayeye bırakacaktır. Onlardan faizsiz çalışanlar desteklenecektir. Makro ekonomide şimdilik yer almayacaktır.
2- Kurulduğu yerin yönetimine tabi olacak, bürokraside etkin rol almayacaktır. Sıradan bir bürokrat kooperatifte iş yoksa olabilecek. Milletvekili olabilir. Ama kim iktidarsa ona oy verecek. Devlet başkanı olabilir. Görüşlerini beyan eder.
3- Kooperatifler ve katlar tamamen bağımsız olup kendi yaşama kurallarını kendileri koyacaklar. İyi veya kötü yönetim denenecek. Kendiliğinden seçilecek, başarısız olanlar eriyip gideceklerdir. Baskı yapılmayacaktır.
4- İnsanlık demokrasinin, laikliğin, liberalliğin ve sosyalliğin ne olduğunu yaşayarak öğrenecektir. Yönetimleri, ahlâkî kuruluşları, okulları ve makroekonominin aktörlerini ya biz değiştireceğiz, ya da onlar kendileri değişeceklerdir yahut ömürlerini doldurup gideceklerdir.