31 Mart 2015 Salı günü Türkiye’nin hemen hemen her yerinde elektrikler kesildi. Aynı gün savcı vurularak öldürüldü. Her iki olay yalnız Türkiye’de değil dünyada etki yaptı. Şehit savcımızın ailesine sabırlar dileriz. Dindar bir kardeşimiz olduğu anlaşılan savcımız şimdi cennettedir. Dolayısıyla onun için herhangi bir üzüntümüz yoktur. Asıl sorun bizim sorunumuzdur.
Savcımızı koruyamazsak, yarın tüm görevliler tehdit altında kedilerini koruma imkânına sahip olmazlarsa, artık görev yapamaz hâle gelebilir. Savcılar ve devlet görevlileri mafyanın ve terörün birer uygulayıcısı hâline dönüşebilir. Dolayısıyla hepimizin oturup uzun uzun düşünmemiz gerekmektedir.
Bir olay olduğu zaman, Adil Düzen Çalışanları bu olayın olmaması için Kur’an’a göre ne yapmalıyız diye sorarlar ve ondan cevap beklerler. İslâmiyet’te savcılık müessesesi yoktur. Birer asker olan siyasi parti başkanları aynı zamanda savcıdırlar. Kamu davalarını bunlar açarlar. Mahkûmiyet hâlinde de infazı bunlar yaparlar.
Yargı da hakemlerden oluşur. Hakemler de siyasi partilere mensupturlar. Onları askerler korurlar. Ayrıca kamu görevi yapanlara yapılan saldırılarda af olmadığı gibi diyetleri de iki misli veya dört mislidir. Ağır diyet 100 taşıttır; 200 taşıt olacaktır. Bir taşıtı 20 bin lira kabul edersek 4 milyon Türk Lirası eder. Demek ki savcının vârislerine devlet 4 milyon TL diyet ödeyecek, sonra bunu faillerin âkilesinden yani dayanışma ortaklarından tahsil edecek.
Aynı gün meydana gelen elektrik kesintisinden dolayı da tüm halka birer yevmiye tazminat ödeyecektir. Zararlara karşı da bir o kadar tazminatı devlet ödeyecek, sonra bu TEDAŞ’a fatura edilecektir. TEDAŞ’ın bu faturayı ödemesi gerekir.
İslâmiyet’te bu tür dağıtım hizmetleri orduya verilir. Orduya bu hizmetlerinden dolayı ücret verilir. Bu ücretin içinde kaza rizikoları da dahildir. Dolayısıyla TEDAŞ değil ordu bunu tazmin eder.
*
Bunun dışında bu iki olayın aynı gün olması bir raslantı mıdır?
İslâmiyet’te raslantı yoktur. Her olay cereyan ettiği zaman, eğer iki olay arasında ilişki varsa hemen iki şekilde yorumlanır.
Bir; bunu birileri planlamıştır. Yani savcının şehit edilmesi ile elektriğin kesilmesinin aynı gün olması tesadüfen değildir. Bir yabancı güç bu iki olayı planlamış ve aynı gün işletmiştir.
İki; herkese şu gözdağı verilmektedir. Bakınız, istesem elektrikleri keser, aylarca vermem, hepiniz ölürsünüz. Çünkü elektrikleri devreye sokan ve kesen bir örgüttür. Elektriği veren de yine o olmuştur. Şimdilik gözdağı vermiştir. Yarın yeniden istediği kadar kesebilir.
Bunu nerden biliyorsun diyeceksiniz.
‘Elektrik şu şeklide kesildi, biz bunu bu şekilde giderdik’ demeleri gerekirken; yetkililer bir açıklama yapmıyorlar. Demek ki bunlar olayı teşhis edemediler, çözümü de kendileri üretemediler. İki olayı aynı gün yaparak düşmanlarına gözdağı vermişler, dostlarını da cesaretlendirmişlerdir.
Bu tahlil ilk tahlildir.
*
İkinci tahlile gelinirse...
Bu iki olay ayrı ayrı örgütler tarafından yapılmıştır yahut örgüt dışı yapılmıştır. Dolayısıyla savcının şehit edilmesi ile elektriklerin kesilmesi arasında failler bakımından bir ilişki yoktur. O zaman aynı günde olmalarını tesadüfle açıklayacağız.
Oysa İslâmiyet’te tesadüf yoktur, takdir vardır.
Bu takdirde yapacağımız analiz Allah’ın bize bildirisidir. Bizim bir eksiğimiz vardır ki Allah bu iki olayı bir güne rastlattı, faillere ilham etti de bir günde yaptırdı.
O halde eksiğimiz nedir?
İşte bunun üzerinde düşünürüz...
Elektrik dağıtımında hata vardır. TEDAŞ’a ihale yanlıştır. Bu gibi yerler kamunun güveni ile çalışan vakıf işletmelerle işletilmelidir deriz. Başkaları da başka bir şey söyler.
Savcının kapısında bir askerin beklemesi hatalıdır der, her savcının kapısında silahlı jandarma hazır bulunur. Ancak ondan izin alarak içeri girilebilir. Zorlayanı jandarma ekibi vurur. Yahut idam cezasını yeniden getirmemiz gerekmektedir.
Buna hadiselerin tevili denmektedir.
Hazreti Yusuf peygambere hadiselerin tevili öğretilmiştir.
Süleyman KARAGÜLLE