Hükümet kurulmadan önce yazdığımız bir yazıda başbakan sekiz kişiden biri olmalıdır dedik, isimlerini saydık: Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Vecdi Gönül, Abdülkadir Aksu, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan. Bunlardan son ikisi Akevler’den değildir ama AK Parti’ye hizmet vermişlerdir dedik.
Davutoğlu başbakan olunca bunların devre dışı bırakılacağı rivayetleri çıktı; korktuk ve bekledik. Memnuniyet verici bir sonuç çıktı, Davutoğlu Akevler ekolünü korudu. Akevler ekolü bir anlayış ekolüdür, ayrı bir altyapı değildir; Kur’an’ı müsbet ilimlere dayanarak yorumlamak ve bütün tek Tanrı’ya inanan dinlerin gösterdiği yoldan sorunları çözme ekolüdür; iktidar olmak için iş yapmak değil, iş yapmak için iktidar olmak ekolüdür.
Dört yeni bakan alındı. Biri zaruri idi, çünkü başbakanın boşalttığı boşluğu dolduracaktı. Emrullah İşler’in yerine Numan Kurtulmuş getirilmiştir, Akevler ekolündedir. Neden gittiği üzerinde biz durmuyoruz, çünkü bizim tanıdığımız kişi değildir. Mevlüt Çavuşoğlu da Davutoğlu’nun yerine getirilmiştir, onu da tanımıyoruz ve üstünde durmuyoruz.
Ama iki kişinin gitmesi bizi yakından ilgilendirmektedir. Biri Beşir Atalay, diğeri de Hayati Yazıcı’dr. Çünkü bunlar sadece Akevler ekolünden değil, Akevler’deki faaliyetlerle yakından ilgilenen kimselerdir. Beşir Atalay bakan olduktan sonra hiçbir zaman Akevler’le ilişkiyi askıya almamıştır. Diğerleri görüşme taleplerimizi bile reddettiler. Hayati Yazıcı da Süleyman Akdemir’in okul yıllarından beri arkadaşıdır ve kooperatifçilikte büyük gayretler sarf etmiştir. Bu iki bakanın devre dışı bırakılması biz Akevler ekolüne mensup olanları ciddiyetle ilgilendirmektedir.
Ortaklarımızın tahminleri bilmelerinde yarar gördüğüm için bu makaleyi yazıyorum.
Sömürü sermayesinin korktuğu iki şey vardır. Biri Kur’an’dır. Tevrat’ın üstünde tek düzen kitabı Kur’an olduğu için onun devreye girmesiyle eriyip gideceğini çok iyi bilmektedir. Yine şunu bilmektedir ki bu da ancak Adil Düzen çalışmaları ile ortaya çıkabilir. Necmettin Erbakan Akevler’de zehirlendi! Şimdi Akevler ekolüne mensup olmayan Davutoğlu Akevler’e karşı değildir, ne var ki Beşir Atalay’ın kabinede olması durumunda onu da zehirleyebilir! Bu sebeple Atalay kabinenin dışında bırakıldı.
Sermayenin korktuğu ikinci kurum kooperatifçiliktir. Sermaye devletçilikten korkmaz. Çünkü onların bu işi başaramayacaklarını bilmektedir. Serbest rekabetin olmadığı bir düzen serbest rekabet düzenine rakip olamaz. Ama “kooperatif” demek halkın örgütlenmesi demektir. Sermaye için bunda tehlike vardır. İnsanların serbest olarak kooperatifte organize olmaması için devlet kooperatifçiliğini icat etti ve o yolla halkı kooperatiflerden soğuttu. Başka bir şey daha yaptı, kooperatifleri haksız yere destekledi, rant görülünce rantçılar kooperatifleri işgal ettiler ve ortakların paralarını da yediler.
Akevler bu zihniyeti aslında yenmiştir. Yarım asırdır varlığını sürdürmektedir. Hiçbir yerden kredi almamıştır ve hiçbir yardım kabul etmemiştir.
Yakından takip eden Hayati Yazıcı da bunu gördüğü için kooperatifçiliği öne almıştır.
İşte, Hayati Yazıcı da bunun için kabineden uzaklaştırıldı.
Bu oyunlardan ne A. Davutoğlu’nun, ne T. Erdoğan’ın, ne B. Atalay’ın ne de H. Yazıcı’nın haberi yoktur. Çünkü bu tezgâhları kuranlar Erdoğan’ı ve Davutoğlu’nu kandırmışlardır. Sayın Cumhurbaşkanı her ne kadar böyle sözleri hoş karşılamıyorsa da, ben yine de şahsına olan saygı ve bağlılığım baki kalmak üzere bunu söylemek zorundayım.
Şimdi bunların yerine gelen zatların durumlarını bilmiyorum. Onlar Akevler’i bilmedikleri için ben de onları bilmiyorum. Bu bakımdan bir şey söylemiyorum.
Ama Adil Düzen Çalışanlarını uyarıyorum.
Söylediklerim hayal mi yoksa hakikat mi, test etmeniz kolay olacaktır.
1- Beşir Atalay’ın yerine gelen Başbakan Yardımcısı’nın Akevler ekolüne tavrı ne olacaktır? Davutoğlu’nu Akevler’den uzaklaştırmaya çalışacak mıdır, çalışmayacak mıdır? Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Eğer Davutoğlu’nu Akevler’den uzak tutmaya çalışırsa, tahminim kesinleşmiş olacaktır.
2- Sayın Nurettin Canikli, Hayati Yazıcı’nın başlattığı kooperatif çalışmalarına devam edecek mi; yoksa Hayati Yazıcı gitti o çalışma da tarih mi oldu? Bu hususta da bekleyip göreceğiz, Karagülle’nin tahminleri doğru mu yanlış mı anlayacağız.
Duamız Karagülle’nin tahminlerinin yanlış olmasıdır.
Burada bir hususu hatırlatmak isteriz. İktidarda olanların tarafsızlığını herkesten uzak olmakta anlayanlar vardır. Oysa bu tuzaktır, bu oyundur. Böylece iktidarlar tarafsızız diye herkesten uzak olacaklar, bu sayede boşlukta kalıp sermayenin emrine girecekler.
Evet, iktidarlar tarafsız olmalıdır ama bu tarafsızlık “herkese eşit uzaklıkta” olmaları değil, “herkese eşit yakınlıkta” olmaları şeklinde olmalıdır.
Biz Davutoğlu Hükümeti’nden bize farklı muamele yapmasını istemiyoruz. Vatandaşlara uzak değil yakın olsun, herkese yakın olsun istiyoruz. Biz de vatandaşız, bize de yakın olsun diyoruz. Hattâ onlardan biraz uzakta durabiliriz. Ama hepten vatandaşlıktan silmesin. Cemil Çiçek böyle yaptı. İsak Alaton’la görüştü ama biz kooperatifiz diyerek anayasa meselesinde bizimle görüşmedi. Davutoğlu da böyle yapmasın istiyoruz. Bizim kendimiz için bir talebimiz olmayacak, devletimiz ve kendileri için görüşlerimiz olacak...
Süleyman KARAGÜLLE