Partiler ve Akevler
Haçlı Seferleri ile başlayan Avrupa’nın Doğu ile ilişkisi, Avrupa’da Yahudi sermayesinin gelişmesine neden oldu. Sermaye ham maddeyi dışarıdan alıyor ve Avrupa’ya taşıyordu. Avrupa da Müslümanlardan öğrendiği teknolojiyi kullanıyor, ham maddeyi mamul madde hâline getiriyor ve dünyaya satıyordu. Bu dönemde önce kilise ve derebeylikleri yıkıldı. Ulusal devletleri oluşturdu. Ondan sonra krallıkları yıktı, yerlerine diktatörleri yerleştirdi. I. Cihan Savaşı’nda imparatorlukları yıktı, müstemlekeciliği yaygınlaştırdı. II. Cihan Savaşı’nda müstemlekeciliği ortadan kaldırdı, iki kutuplu dünyayı oluşturdu.
Bizim Millî Görüş partisi MSP olarak CHP ile koalisyon yapmamız bu iki kutuplu dünya düzenini çökertti, tek kutuplu bir dünya doğdu. Rakipsiz kalan sömürü sermayesi ikiye bölündü ve sermaye şimdi de kendi içinde “üretici patronlar” ve “faizci bankerler” olarak çatışma hâlindedirler...
Sermaye, I. Cihan Savaşı’ndan sonra Türkiye’yi Batılılara teslim etmemek için Türkiye’deki İstiklâl Savaşı’nı desteklemiştir. Sonraları Türkiye’yi kolayca işgal edip İsrail birliğine katabilmek için Anadolu’daki Hıristiyanlar ile Avrupa’daki Müslümanları mübadele ettiler. Bu merhalede Türkiye dinsizleşecek ama saflaşacaktı. Gizli anlaşmalarla İslâmiyet’i terk etmemiz şartı ile Hıristiyanlardan arındırılmış Türkiye’yi bize teslim ettiler...
II. Cihan Savaşı’ndan sonra Türkiye’deki Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) iktidardan indirdiler, işgal edecekleri Türkiye’nin alt yapılarını yapsın diye kredi vererek yönetime Demokrat Parti’yi (DP) getirdiler. Demokrat Parti yatırımlar yapacak, altyapı tamamlanacak ama aç biilaç asrın sonunda İsrail’in emrine girecekti...
Ama…
Onların bilmedikleri ekonomik kanunlarla karşılaştılar...
Bir ekonomi çevresine bir dolarlık yatırım yaparsanız, beş misli yatırım olur...
Para beş misli devrettikten sonra etkisini kaybeder...
1954 yılında bunun farkına varan sermaye kredisini Demokrat Parti’den kesti... Maliye Bakanı Hasan Polatkan, CHP’nın biriktirdiği altınları sattı ve kredisiz yatırımlara devam etti... 1957 yılında o altınlar da bitti, bu sefer Türkiye karşılıksız büyük meblağda TL’yi çıkardı ve bu dönemdeki gelişmeyi tamamladı...
Türkiye böylece Demokrat Parti’nin oluşturduğu kendi imkânları ile tarım döneminden sanayi dönemine geçti...
Bunu gerçekleştirenlere ceza olmak üzere darbe oldu...
Başbakan Adnan Menderes ve iki en önemli bakanı asıldı...
Türkiye’de artık askerler hâkim olacak, dindarlık sona erecek ve Anadolu ile Trakya’daki bu topraklar onların yani sermayenin istediği gibi bir ülke olacak; sermayenin taşeronu dinsiz, milliyetsiz ve hedefsiz, para sevdalısı ordunun emrinde bir ülke olacaktı...
Ama askerler geldiler ve demokrasiyi getirdiler, böylece Türkiye’de İslâmiyet’in yeniden neşvünema bulup yayılmasını sağladılar...
Sömürü sermayesi şu gerçeği anladı; dünyayı dinsizleştirip bir sermaye devleti kurmak mümkün değildir...
Bu durum karşısında yapabileceği tek şey kalmıştı; “dine” evet ama “şeriata” asla!..
Sömürü sermayesi bu iş için Süleyman Demirel’i görevlendirdi... CHP Komünistti!.. CHP dinsizdi!.. Onun yani dinsiz CHP’nin gelmesi yerine, şeriatsız İslâm dinine müsamaha eden Demirel gelebilirdi…
Süleyman Demirel varlık felsefesini işte bu CHP’nin gelmemesi üzerine oluşturdu...
Mekanizma çok açıktı... Demokrat Parti ile ilgili dosyalarını hazırlar... Askerlere darbe yaptırılır… CHP iktidara getirilir... Demokrat Parti’nin hazırladığı dosyaları uygulamaya koyar… DP zihniyeti yeniden ortaya çıkar ve memleketi CHP ve ordunun zulmünden kurtarır… Böylece sermaye kendi sömürü dengesini ve çarkını sürdürmeye devam eder...
Akevler olarak biz bu oyunları bozduk...
Önce devlet düşmanlığını ve ordu düşmanlığın kaldırdık... Ben Ege Bölgesi’nde konferanslar veriyor ve halkımızı devlet düşmanı olmama konusunda uyarıyorduk... Karşımıza MİT ve dışa bağımlı sermaye medyası çıkıyordu...
Sonra…
Önce CHP’lilerle, bilahare MHP’lilerle koalisyonlarda beraber olmayı hedefledik...
Milletvekillerimizin çoğu Doğu’lu idi, PKK tuzağına düşmeyi onlar önledi...
Cumhuriyet Halk Partisi ile koalisyon yaptık, böylece Türkiye’deki bölünmüşlüğe ve sağ-sol çatışmasına son verdik…
Milliyetçi Hareket Partisi ile seçim ittifakı yaptık, aynı koalisyon hükümetlerinde birlikte görev aldık...
Risale-i Nur cemaatlerinin devlet düşmanlığına son verdik... Bizi dinleyen İzmir Nurcuları bu sayede Fethullah Gülen’i ortaya çıkardılar… Bu çalışmalarla Risaleler-i Nurların gizliliğini ve suçluluğunu ortadan kaldırdık... Görünüşte var olan Cemaat’in bize karşı muhalefetini hoş karşıladık... Erbakan; biz günde beş defa görüşüyoruz dedi…
Aslında biz gördük ve gösterdik ki; Türk Ordusu din düşmanı değildir...
Aslında biz gördük ve gösterdik ki; CHP dinsiz değildir...
CHP ile MHP arasında bir görüş ayrılığı yoktur...
Sonunda sömürü sermayesi bizimle oyun oynayamadı ve sonunda bize yani dine yani bir dindara teslim oldu; Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermek zorunda kaldı!..
Ekmeleddin İhsanoğlu CHP’nin ancak üçte ikisinin oyunu alır... Diyelim ki MHP’nin de yarısının oyunu alsın… Aldığı toplam oy % 30 civarındadır... Böylece sömürü sermayesinin AK Parti karşısında dikeceği muhalefetin başarı şansı sona erer...
Bir defa sadece bu sebeple Ekmeleddin Beye kimse oy vermemelidir...
Sonra sermayenin talimatı ile değil, Akevler’in desteği ile Ak Parti’nin karşısında bir parti kurmasına yardımcı olmalıdır... Türkiye’nin ciddi ve birleşmiş bir muhalefete ihtiyacı vardır... Bizim Cumhuriyet Halk Partisi’nin devlet anlayışı ile hiçbir ayrılığımız yoktur... Bizim MHP’nin millet anlayışına karşı hiçbir ayrılığımız yoktur... Din düşmanı sermaye de yenilmiştir... Bu iki parti Ekmeleddin Beyin başkanlığında birleşmelidir...
Ne var ki Ekmeleddin İhsanoğlu da artık gerçekten dindar bir müslim olmalıdır... Şeriatsız bir İslâmiyet anlayışının artık tarih olduğunu görmeli ve tecdidi iman etmelidir... Bizim MHP’den beklediğimiz bu oyunları görmesi ve inadına Erdoğan’a oy vermesi olmalıdır.. Ekmeleddin’in de birinci turdan sonra seçimden çekilmesi ile sömürü sermayesinin taşeronu olmadığını göstermesi gerekir...
Süleyman KARAGÜLLE