Bin yılda bir yeni peygamber gelir, yeni kitap getirir ve uygarlık bin yıllık hamle yapardı. Bu durum Kur’an gelinceye kadar böyle devam etti. Kur’an geldiğinde artık yeni peygamber gelmeyecek, yeni kitap inmeyecek dedi. Bunun anlamı uygarlık duracak demek değildi. Yeni uygarlık nasıl gelecek; Kur’an bunu çok açık bir şekilde beyan etti.
Kur’an kıyamete kadar değişmeyecek kitaptır ve her devrin ihtiyaçlarına cevap verecek hükümleri içermektedir. Kur’an ve diğer kitapları peygamberler uygulatırlardı. Kur’an’ın ilk uygulamasını son nebi resul uygulatacaktı. Ondan sonra insanlara beyan ilmi öğretilecek ve ilim adamları çağlarının ilmi ile açıklayacaktır.
Birinci Kur’an uygarlığı oluşmaya 600’larda başladı, 1000’li yıllarda gerçekleşti. Sonra 500’üncü senede en yüksek seviyeye ulaştı ve çökmeye başladı.
İkinci Kur’an uygarlığı hazırlığı Tanzimat’la başlamış oldu. Türkiye İslâm uygarlığını yaşamakta idi, Batı uygarlığını da öğreniyordu. Sonunda Osmanlı imparatorluğu yıkıldı ve birinci Kur’an uygarlığı ömrünü doldurarak göçüp gitti.
Türkiye’de ve dünyada önemli olaylar geçekleşti. a) Türkiye inkılâplar yaparak Batı’yı iyice öğrendi. Yazısını değiştirdi. b) Türkiye’de Bediüzzaman yetişerek yeni İlm-i Kelamı ortaya koydu. Artık Yunan felsefesine dayalı bir Kelam İlmi değil de, Batı’nın müsbet ilimlerine dayalı Kelam İlmi yayılmaya başladı. c) Mustafa Kemal ortaya çıktı; muasır medeniyetin fevkine çıkacağız, elimizde tuttuğumuz meşale müsbet ilimdir dedi. Bundan sonra Türkiye bir fetret devrini geçirdi. Demokrat Parti iktidarı uygarlaşmada hüsran oldu. Muasır medeniyetin fevkine çıkma ilkesi Batılılaşma ve onların sömürgesi hâline gelme ilkesine dönüştü. Demokrat Parti, sömürü sermayesinin Türkiye’yi işgal edebilmesi için verdiği kredilerle altyapı taşeronluğunu yapmaya başladı ama DP iktidarı ülkeyi kalkındımaya başladı, Başbakan Menderes bunun için asıldı.
1960’ların başında İzmir’e gittiğim zaman ileri görüşlü olup mutaassıp olmayan bir cemaat buldum. İzmir, Halil Rifat Paşa’da eski senatör Remzi Güres, Dr. Albay Dursun Aksoy, Müh. Mehmet Gemalmaz ve Müh. Ahmet Remzi Hatip; Kestanepazarı’nda İsmail Tanrıbuyruğu ve Ali Tosun hocalar vardı. Raif Cilasun yenilik taraftarı bir İslâm mücahidi idi. Masonların ortağı olan Ahmet Tatari, onun yakın dostu Nuri Sevil, onun yakın dostu Ali Rıza Güven (kendisi Kestanepazarı Derneği’nin Başkanı idi) gibi şahsiyetler vardı.
Bana büyük desteklerde bulunan İsmail Alkan da varlıklı ve samimi bir Müslümandı ve yenilik taraftarı idi. Kurmay Albay Durmuş Aras toplantılarımıza katılıyordu. Bir tek Risale-i Nur medresesi vardı, Mustafa Birlik okuma yazmayı askerlikte öğrenmişti, inanmış ve mütevazı gecekondu apartmanının çatı katında Risale-i Nur dersleri yapıyordu; ben de onlara katıldım, sonra benim yakın destekçim oldu.
İhsan Emci, Osman Eskicioğlu, Sabri Tekir, Atilla Koç, Fehmi Koru, Abdullah Gül ve diğer gençler de yeni İslâm anlayışı arayışı içinde idiler. Onlarla yaptığım çalışmalarda ortak işler yaptık. Sonunda (Prof.) Dr. Ahmet Tahir Satoğlu ile Akevler’i kurduk; İzmir Sanayi Bölge Müdürü (Müh.) Ömer Faruk Yeğinve Prof. Dr. Saffet Solak kurucularımız arasında idi.
İhsan Emci genç arkadaşları ile konferanslar tertip ediyordu. Ben de konferanslarda konuşmaya başladım. Fethullah Gülen de konuşmalarımıza ekibi ile katılıyordu. Akevler’i kurarken Uşşaki tarikatının şeyhi Mehmet Akhan ilk destekleyenlerdendir. Tunahan mensupları da desteklediler. Bediüzzaman yani Risal-i Nur mensupları desteklediler. Sami Efendi mensupları desteklediler. Mehmet Zahid Kotku’nun arkadaşları desteklediler.
Akevler, Erbakan’ın Gümüş Motor teşebbüsünden sonra ikinci denememiz idi. Gümüş Motor cari sistemde Akevler şeriata göre çalışmak üzere kuruldu, büyümeyi hedeflemiyordu. Bugün gerek siyasi hayatta gerek cemaat hayatında aktif roller alanlar Akevler’e katıldılar...
Birinci Akevler uygulaması sonucunda Millî Görüş ortaya çıktı…
Birinci Akevler uygulaması sonucunda Gülen Cemaati ortaya çıktı...
Akevler onlardan usulde ayrıldı...
Onlar cari sistemde İslâm’ı getirme yolunu tuttular; biz ise şeriat yoluyla İslâmiyet’in yolunu tuttuk... Türkiye’de yaşıyorduk, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uymalı idik ama biz Kur’an’a inanıyorduk, onun düzenini de uygulamamız gerekiyordu... Biz Devletimizin kanunlarını Kur’an’a aykırı bulmadık; Kur’an’ın izin verdiği nisbette kanunlara uyduk... Kur’an bize müsaade etmeseydi ülkeyi terk ederdik ama bu ülkede kaldığımızdan ülkenin kanunlarına aykırı hareket yapamazdık...
Akevler günümüzde ikinci hamlesini yapmaya hazırlanmaktadır.
Birinci hamlede iktidar/lar/ın direnişini kırdık ama düzenin bürokratları hâlâ bize karşı direnmeye devam etmektedirler... İkinci hamlemizde bize karşı çıkan ve kanunları vatandaşa zorluk çıkarma şeklinde anlayan bu düzenin bürokratlarının direnişini de kıracağız...
Bürokrasinin yerini “serbest meslek erbabı” alacak, bürokratlar değil bürokrasi zihniyeti tasfiye edilecektir. Bürokratlar iyi insanlardır ama bürokrasi berbattır...
Özal ve Demirel, Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) kurarak bürokrasi ile mücadele ettiler ve kısmen başardılar. AK Parti ise bürokratlarla bir olup Akevler’i mefluç hâle getirdi... Arkadaşlarınız bürokratların emrine girerek onlar tarafından ihanete uğradılar...
Oysa bürokrasi yok edilebilir, bürokratlar hizmetli hâline getirilebilirdi...
Neden tapu kayıtları da noter kayıtları gibi serbest tapucular tarafından yapılmasın?!.. Neden belediyelerde imar izni zorunlu olsun?!.. Neden evlenmeleri nikâh memuru yapsın?!. Eşlik sözleşmesi ile ilişki meşrulaşsın ve zinalar önlenmiş olsun...
Birinci Akevler uygulaması göstermiştir ki iktidara gelenler düzen değiştiremiyorlar...
Düzeni kooperatifler değiştireceklerdir...
Bürokrasinin çarklarını kıracağız ve ülkemizi kooperatifler yurdu hâline getireceğiz...
Bunu yapacak bir kadro ortaya çıkacaktır...
Süleyman KARAGÜLLE