Türkiye’de Osmanlılardan gelme dört ekol vardır. Biri dinci ekoldür ki Osmanlı İmparatorluğu başlangıçtan itibaren buna dayanmaktadır. Diğeri milliyetçi ekoldür ki Osmanlı İmparatorluğu fiilen Türk ırkına dayanmaktaydı, ancak yönetimde ırk ve dinler arasında fark yapmadılar. Üçüncü ekol devletçi ekoldür, Osmanlı İmparatorluğu hanedana dayanmaktadır. Bir diğeri de uygarlaşma ekolüdür; bu ekol başlangıçta İslâmlaşma şeklinde idi, sonra Avrupalılaşma şeklinde olmuştur.
Cumhuriyet kurulduğunda Osmanlıcılığın yerini cumhuriyetçilik aldı; bunu temsil eden parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Dinciliğin yerini lâiklik aldı; bunu temsil eden parti kurulmadı, sonra İslâmcı partiler olarak Millî Görüşçüler partiler kurdular. Milliyetçiliği Hareket Partisi (MHP) ulusalcılık olarak benimsedi. Demokrat Parti geleneği de uygarlaşmayı yani Batlılaşmayı esas aldı.
Bu cumhurbaşkanı seçiminde anormal bir durum olmuştur. Ak Parti’nin kahır oy alması karşısında şaşkına dönen diğer partilerden Demokrat Parti geleneğini benimseyen Batıcılar kendilerini tasfiye ederek DYP Halk Partisi’ne, ANAP da Ak Parti’ye katıldı. Son on sene içinde dört gelenek üç geleneğe indi, Batıcılar tasfiye edildi.
Bu arada dördüncü bir parti ortaya çıktı, bu da halkçı parti olan BDP’dir (en son adı HDP’dir), yerinden yönetimi savunmaktadır. Böylece yine dört parti devam etmektedir. Ak Parti başbakanı cumhurbaşkanlığına aday gösterdi. Buna karşılık Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi de tek aday gösterdiler.
Biz ortaya çıktığımız zamana Hareket Partililer ve Adalet Partililer bize şiddetle saldırıyor, bize komünistlerin partisi olan CHP’lilerle iş birliği yapıyorsunuz diyorlardı. O zamanki MHP de CHP’ye muhalifti. Biz ise CHP ile koalisyon yaptık. Neden yaptık? Çünkü biz biliyorduk ki CHP’liler İslâm düşmanı değildiler, Batı böyle bir görevi onlara vermişti. Biz Ecevit’i başbakan yaparak Batı’nın oyununu bir daha düzelmeyecek şekilde bozduk.
Bize karşı birleşip hükümet kurdular. MHP de onların yanında yer aldı. Biz bundan rahatsız olmadık. Millî birliğe sebep olduğumuz için memnun olduk. Şimdi de birleştiler ve tek aday gösterdiler. Bizi yeneceklerini sanıyorlar. Bizi yenseler ne olur? CHP’yi tam Müslüman yapmış oluyoruz. CHP zaten Müslümandır, kendisine biçilen rol icabı dinsiz görünüyordu. CHP-MSP koalisyonu ile birinci adımı attık. Şimdi de ikinci adımı atmış oluyoruz.
CHP değişmedi, CHP’yi kullanan dış sermaye sonunda mağlup olup bize teslim oldu. Ekmeleddin İhsanoğlu bir münafık olabilir, bir dinsiz olabilir. Bu sermayenin mağlubiyetini örtmez, çünkü görünürde Müslüman olan birini seçti, bizimle beraber olan birini seçti. İhsanoğlu mu bozuldu, yoksa CHP mi düzeldi, orası henüz belli değildir diyebilirsiniz. İhsanoğlu o partiye girseydi bozuldu diyebilirdik, onlar da ona o görevi verdiler.
Bu işin arkasında ABD’deki sömürü sermayesi vardır, bunda şüphe yoktur. Ne var ki tam olarak bilmediğimiz bir şey vardır, o da şudur; acaba İhsanoğlu’nun arkasında faizci banker sermaye mi var, yoksa üretici patron sermaye mi var? Bunu tam olarak çözmemiz için zamana ihtiyacımız vardır. Eğer patron sermaye varsa, banker sermaye patron sermayeye karşı yenilmiş olur; eğer banker sermaye varsa, o zaman da banker sermaye İslâmiyet’e karşı yenilmiş olur.
Hâsılı, hangi şartlarda olursa olsun, İhsanoğlu’nun şahsı üzerinde durmaksızın, bu aday bizim adayımızdır. Ben ona oy verebilirim. Yani o zaman oy vermemek için herhangi bir engel yoktur.
Gelelim BDP’nin yani HDP’nin adayına. BDP parti olarak PKK’nın devamına karşıdır. Selahattin Demirtaş da son derece makul konuşmaktadır. Bölücülüğü değil yerel yönetimi savunmaktadır. Diyebilirim ki Adil Düzen’e en yakın parti şimdi BDP’dir. Ben ona da oy verebilirim.
Son konuşmasını yapmasaydı Erdoğan’a oy vermeyecektim ama son konuşmasında gördüm ki Adil Düzen’i kavramış ve anlamış bir mümin olacak ama uygulamada lâik olacak. Seçildim demiyor, seçilirsem diyor. O halde ona da cumhurbaşkanlığı için oy verebilirim.
Bu durum Millî Görüş ve Adil Düzen çalışmalarının bir başarısıdır. Bunlardan hangisi seçilirse seçilsin onu destekleyeceğim ve Adil Düzen’e davet edeceğim, atacağı müsbet adımlarda da yardımcı olacağım.
Bununla beraber benim tercih sıralamamda Recep Tayyip Erdoğan birincidir ve derecesi yedidir. Selahattin Demirtaş ikincidir ve derecesi beştir. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun derecesi dörttür. Hepsi de geçer derecededir ama ben oyumu Erdoğan’a kullanacağım...
Süleyman KARAGÜLLE