Yolculuk yaparsınız. Bazen rahat yaparsınız, bazen de sıkılırsınız ve yorulursunuz. Bunun iki sebebi olur; yol kötü olur, araba bozuk olur. Şoför ne kadar iyi olursa olsun size rahat yolculuk yaptıramaz. Kimi zaman da yol çok iyi, araba da yeni olabilir ama şoför acemi veya dikkatsiz ve beceriksiz olur, o zaman da siz hoş seyahat yapamazsınız.
Önce; ülkemizde gerek çalışmak gerekse yaşamak bıktırıcıdır. İçinizden çoğu zaman ölsem de bu dağdağadan kurtulsam dersiniz. Düzen çok ama çok bozuktur. Çünkü sizin elinizdeki para puldur. Her gün değerini yitirmekte, pazarda her gün zamlarla karşılaşırsınız. Ay sonunu borçsuz geçiren insan binde bir var mıdır, bilemiyorum. Kredi kartlarıyla, akrabalık dayanışmasıyla, devletten çarpma ile yarı tok yarı aç yaşanmaktadır. İnsan her gün borcu nasıl kapatacağım düşüncesi içinde kıvranmaktadır.
Bir bu kadar da bürokratların zulmü gelmektedir. Gereksiz birçok bürokratik engellerle insanlar ömürlerinin yarısını kaybediyorlar. Bize sebepsiz vergi cezası geldi. Uğraşmayalım diye ödemeye karar verdik. Üç yönetici vergi ödemek için savcı ile maliye arasına gezdik. Kooperatif kuruyoruz, dört aydır bir numara veremediler yahut vermediler. Bir kişiye Türkiye’de çalışma izni alacağız, dört senedir uğraşıyoruz, belki on bin TL’den fazlasını harcadık, sorun hâlâ devam ediyor. Böyle bir ülkede düzen vardır diyebilir misiniz? Hayatınız bürokrasi ile boğuşmakla geçer. Köyümde kimse gidip de hakkını devlet kapısında aramazdı. Herkes kendi işini kendisi çözerdi yani ihkakı hak ederdi. Ben bugün ihkakı hak etmek için mahkemelere gitmem, ihkakı hakkı da meşru saymam. Kim ne zulüm yaparsa yapsın sabrederim.
Dert bir değil ki. Çocuğunuz okula gidiyor. Öğretmenleri var, dershaneleri var. Ödev veriyorlar, anne babası öğretsin diye. Bir de bakıyorsunuz ki çocuklara bir şey öğretmiyorlar, sadece onları bıktırıp tembelliğe alıştırıyorlar. Üniversite mezunu olana bir şeyler söylüyorsunuz ama anlamıyor. Samimi söylüyorum, köyümde ilkokul mezunu iki kişi vardı, askerlikte çavuşluk yapanlar vardı, onların kültür seviyesi çok daha üstündü. Bu kadar zaman harcıyoruz, bu kadar para harcıyoruz, çocuklarımızı tembelleştirelim ve beceriksizleştirelim diye! İnsanın oturup ağlayası gelir.
Köylere gidersiniz, sonuç olarak Emrah’ın şiirini görürsünüz: Meyler dökülmüş, camlar şikest olmuş, ısız kalmış otağı. Köylerimiz boşalmış, şehirler dolmuş ve çalışmadan yaşama yoları aranmaktadır. Kimse çalışıp üretici olmak istememektedir. Herkes bürokrat olup başkasını sömürme yolunu aramaktadır. Bankaya para yatırsın, kendisi oturarak yaşasın. Bir işe başlatıyorsunuz, asla çalışmadan zevk almıyorlar. Böyle bir ülkenin rahat yaşadığını söyleyebilir misiniz?
Televizyonu açıp da bir haber dinleyemiyorsunuz, çünkü yalan söylüyorlar. Bir tartışmayı seyredemiyorsunuz. Çünkü herkes sermayenin şerrinden korktuğu için uydurma mantıkla seni sinir ediyor. Bir de onların diline düşme korkusu her aktif kişinin korku merkezidir. İstediklerine saldırıp istediklerini yapmaktadırlar. Bugün eğer Ergenekon ve Balyoz davalarında binlerce insan mağdur olmuşsa, tek kaynak basındır, dış sermayeye bağlı basındır.
Daha fazla saymamıza gerek yoktur. Ülkemiz uçuruma doğru gitmektedir. Yalnız ülkemiz uçuruma doğru gitmemekte, tüm insanlık büyük afete doğru koşmaktadır. Bunlara çare arayan yoktur.
AK Parti mevcut düzende başarılı iktidar olmuştur ama düzen daha da bozulmuştur.
Bizim yapacağımız iş düzeni değiştirmedir.
Bu hususta AK Parti’yi suçlamıyorum.
Suç bizde, Adil Düzen çalışanlarında; biz “Adil Düzen”i insanlara anlatamadık, uygulayarak gösterip işte budur diyemedik. Bu eksikliğimizi gidermemiz gerekir.
Evet, Ak Parti iktidarda kalacak ama onun sorunları çözeceğini sanmak hayal bile edilemez. Çözüm “Adil Düzen”de vardır, Akevler’de vardır. Biz şimdi buna çalışıyoruz...
Süleyman KARAGÜLLE