Artvin Ortaokulu’nda okuyordum. Köyde kapalı ekonomi yaşıyorduk. Oradaki yaşamamız çok sıkıntılı değildi. Orta halli, hattâ biraz yukarıda bir aile idik. Ama hiçbir şey satmıyor, hiçbir şey almıyorduk. Parasız yatılı imtihanlarına girdim. İkincisinde kazandım. Erzurum Lisesi’ne gittim. Ortaokulun üçüncü sınıfında idim...
Yurtta iki üç arkadaş bir araya gelmiş, matematik problemi tartışıyorlardı, ben de aralarına katıldım. Biraz tuhaflarına gitti. Konuşurken namazdan bahsettim. Onlardan biri ‘sen namaz kılıyor musun’ dedi. Siyah bir palto giyiyordu. Anlaşılan ceketi yoktu yani o da benim gibi yoksuldu. ‘Evet, kılıyorum’ dedim. Elini uzattı ve tokalaştık. Sene 1946 olmalıdır. İşte o tokalaşma 2014 yılında geçen hafta noktalandı. Ama ellerimiz hâlâ beraberdir. Yakında buluşacak ve O’nun huzuruna birlikte çıkacağız, inşaallah...
Orada bir arkadaş ekibi olduk. Onun arkadaşı olan İlhami Karayalçın bizimle beraber oldu. Yiğit Dedeoğlu ve Galip Erdem ile birlikte hareket etmeye başladık, birlikte çalıştık, birlikte projeler yaptık. Artık bizim birliğimizi okul yönetimi de biliyordu. Her hafta ortak biletler alınır ve sinemaya gidilirdi. Kızlar da giderlerdi. Bilet almalarda kavgalar çıkardı. Yönetim bu sorunu bizim çözeceğimize karar verdi, Abdurrahman Ünsal’a teklif etti. Abdurrahman Ünsal gelip danıştıktan sonra bu görevi almaya karar verdik ve biletleri biz sattık, sinemayı biz kiraladık. Bizim yönetimimizde bir sorun yaşanmadı. Bu ikimizin cesaretini artırdı. Demek ki ileride yönetici olabilecektik.
O zaman üniversiteye lisedeki notlarla alınırdı. Bizim arkadaşların notları istedikleri fakülteye girecek durumda idi. Edebiyat bölümünden mezun olan Galip Erdem hukuk, Yiğit Dedeoğlu iktisat fakültesine gittiler; biz üçümüz Teknik Üniversite’ye gittik. Ben elektrik, İlhami makine, Abdurrahman inşaat mühendisi oldu. Ben bir sene terki tahsil yapmak zorunda kaldım. Sınıflarımız ayrıldı ama arkadaşlığımız sonuna kadar devam etti.
Üniversitede mescit vardı, Arapça dersler verilirdi, dersi ağabeyler verirdi. Abdurrahman ile ben oralara katıldık ve yeni arkadaşlarla bir olduk. Kazım Bilge, Şükrü Tüzün, Suphi Koral ve yatılı olmayan Ruşen Gezici. Güçlü ekip olmuş ve tüm üniversite boyunca mühendisliğin yanında İslâmî ilimleri de birlikte öğrenmeye çalıştık.
Sonraları çok yüksek mevkilere ulaşan bazı arkadaşlarımızla da bu ilmî çalışmalarla beraber olduk ama onlarla arkadaşlığımız resmi sınırı aşmamıştır. Abdurrahman doğuya gitti, su işlerinde çalıştı. Birbirimizden uzak kaldık, çok ender görüşebildik. Sonra Erbakan’la parti kurunca bu arkadaşların hepsi birbirinden ayrı olarak bu partide yer aldılar. Abdurrahman Adıyaman milletvekili oldu. Ondan sonra görüşmelerimiz sonuna kadar devam etti.
Bahsettiğim arkadaşların tarikatlı olanları vardı. Tarikatlarla benim aram iyi değildir. Ben tarikatlara karşı değilim; onlar İslâm dinini temsil ediyorlar, biz İslâm şeriatını temsil ediyoruz. Usulümüz farklıdır. Onlarda teslimiyet var, bizde ise içtihat var, tartışma var. Bu sebeple ben onların işlerine karışmam ama onların da benim işime karışmasını istemem. Oysa onlar Erbakan’a hükmetmek istediler, müridi mürtet ilan ettiler. Bu tartışmada arkadaşlarım benimle onlar arasında ortada kaldılar, bazı hatalı hükümler verdiler.
Abdurrahman Ünsal, Sami Efendi Cemaati’ne intisap etmiştir ama hiçbir zaman o cemaatin baskısı ile beni ortada bırakmamıştır.
Akevler olarak biz Millî Görüşçüyüz ama AK Parti’yi de Millî Görüşçü kabul ederiz. Bizim için birinci Necmettin Erbakan, ikinci R. Tayyip Erdoğan, üçüncü Abdullah Gül’dür. Onları bizden sayarız. Abdurrahman’ın bir oğlu AK Parti’den milletvekili oldu, Akevler’den uzak olduğu halde bizim gibi düşünmekte idi.
Bir hatıramı daha size nakletmek isterim. 1950’li yıllardı, seçim dönemine girilmişti. Kendisine sordum; kim kazanacak? Seçim doğru olacaksa CHP sıfır milletvekili çıkarır dedi. Seçim oldu, CHP çok az milletvekili çıkardı.
O tarihten itibaren başladığımız mücadelede bizim nesil bugüne geldi. Biz Halk Partisi (CHP) düşmanlığı yapmadık, onlarla koalisyon yaptık. Şimdi aranızdan ayrılmaktayız. Suphi Koral’dan sonra Abdurrahman Ünsal da ayrılmıştır. Bizim görevimiz İslâm’ın bir düzen olduğunu anlayıp anlatmaktı, bu düzenin ne olduğunu ortaya koyduk. Allah bunu bizim neslin eliyle yaptı. Sizin nesliniz de bunu fiilen gerçekleştirmektedir.
Bizim size vasiyetimiz; birbirinizi iyi tanıyın, yeni görevi birlikte yüklenin ve çok daha güçlü bir şekilde “ADİL DÜZEN”i, “ADİL EKONOMİK DÜZEN”i getiriniz...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE