Topluluklar gruplanarak yaşarlar. İki çeşit gruplanma vardır. Gruplaşarak ikili grup oluşturma yahut hayırda yarışmak için çoklu grup oluşturma.
“Adil Düzen”de çoklu gruplaşma vardır, kutuplaşma yoktur.
Batı’da ise kutuplaşarak birbirleri ile yarışan değil çekişen gruplar vardır.
Yarışan gruplaşmada herkes ileriye koşar ve onları geçmeye çalışır.
Kutuplaşmada ileriye gitme yoktur. Her biri karşısındakini geri itmeye çalışır, yarışma değil de çekişme vardır.
Gerçek olan bir şey vardır. Türkiye iki kutupta toplanmıştır. Biri Hakkı üstün tutan dindar grup, diğeri kuvveti üstün tutan lâik grup. Bunlar arasında köklü çatışma vardır.
Bize göre bu kutuplaşma son bulmalıdır. Karşı kutbu yok etmeliyiz. Hakta yarışan partiler olarak galip gelmeliyiz. Bunun için şu kurallara uyulmalıdır.
a) Hakta olan bizler çoklu grup olmalıyız. Partilerimiz canlanmalıdır. En az yedi partimiz olmalıdır. Bunlar gerekirse seçim ittifakı yaparlar, bunlar koalisyonu birlikte kurarlar ama sayıları çok olmalıdır. Biz bu amaçla bütün sağ cemaatlerle ilgilendik, parti kurmalarını istedik; Erbakan’dan başka duyan olmadı.
b) Biz kendi partilerimiz arasında hayırda yarışmalıyız. Birbirimizi muhatap almalıyız. Onlar bize saldırsalar bile cevap verme tenezzülünde bulunmamalıyız. Bize yaptıkları isnat doğru ise itiraf etmeliyiz ve cezasına katlanmalıyız, doğru değilse sadece reddetmeliyiz, yargı dışında bir yerde savunmamalıyız. Bunu Erbakan bile yapmadı, sağdaki partiler küçüktür diye onları muhatap bile almadı.
c) Savunduğumuz şeyleri aramızda uygulamalıyız, nefsimizde uygulamalıyız. İktidar olmak için değil, yaşamak için parti kurmalıyız. Gayemiz olarak dayanışan ve başkalarına zarar vermeyen, kendi aralarında iyilik yapan bir topluluk olmaya çalışmalıyız.
d) Ak Parti kuruldu. ANAP veya DYP’ye çatarak iktidar olmadı. Millî Görüş’ün koalisyonlardaki itibarları ile anayasa ekseriyetini aldı. DYP ve ANAP bu sebeple silindi. Erbakan’la Demirel yarıştı. Erbakan Ak Parti’yi Demirel’in partilerine vâris kıldı.
Demek ki Cemaatin parti kurması farzdır. Böyle bir şey yaparlarsa, ben içlerinde olmasam bile, parti kurmalarına yardım ederim. Yalnız ona değil, Büyük Birlik Partisi’ne de yardım ederim. Hareket Partisi’nin (MHP) de bu grupta yer almasını isterim, ona da yardım ederim. Bağımsız Parti vardır. Bunların her biri iktidara aday partilerdir.
Cemaat partiyi nasıl kuracaktır?
Paralel devlet ajanları ile kuracaktır. Paralel devlet adamları da yer alsınlar ama kimse dışlanmasın, benim gibi ben size katılıyorum diyen varsa, herkes partideki yerini alsın. Partide kim başarı gösterirse o yerini alsın. İşte bunun için başaranları imtihan edecek bir usule ihtiyaç vardır. Birilerinin hoşuna gideni il başkanı yapmak, milletvekili yapmak, sonunda yarışan değil çekişen partileri ortaya çıkarır.
Bir örnek vereyim. Bir lira gibi ucuz fiyata satılan bir dergi çıkarılır. Burada yirmi kurucu yazar olur. Bu dergiyi alan yani abone olan partinin üyesi olur. On dergiyi alanların temsilcisi sandık kurucusu olur. Yüz temsilcinin temsilcisi olan ilçe yönetiminde yer alır. Böylece dergi alanların sayesinde merkez kararda temsilci olunur. İşte burada kimse kimseyi atamıyor. Biat usulü ile kişi temsilci oluyor.
Milletvekili adayı olanlar bir ilçede çalışırlar, o ilçede satılan dergi sayısına göre sıralanırlar ve milletvekili listesinde ona göre yer alırlar.
Görülüyor ki bir kimsenin kabiliyetini ve katkılarını ölçen pek çok şey bulunabilir. Hakkı üstün tutan partiler bunlarla meşgul olurlar, karşı partileri kötüleme yetkileri yoktur.
Bütün grupları parti kurmaya davet ediyorum. Akevler bu partilerin program ve tüzüklerini hazırlamada yardımcı olmaya hazırdır. Bunun için partide yer almamız gerekmediği gibi bir karşılık da talep etmiyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92